Yatırımda Mitler ve Gerçekler

By Fortune Türkiye

SALGIN SÜRECININ YARATTIĞI BELIRSIZLIK ORTAMI VE ARTAN BILGI KIRLILIĞI, YATIRIMCILARIN SAĞLIKLI BIR YATIRIM KARARI ALMASINI OLUMSUZ ETKILIYOR. FORTUNE TÜRKIYE OLARAK, YATIRIM KARARLARINIZDA YARDIMCI OLMASI IÇIN KONUNUN UZMAN ISIMLERIYLE YATIRIM ENSTRÜMANLARINA ILIŞKIN DOĞRU BILINEN YANLIŞLARI BIR ARAYA GETIRDIK
BEGÜM NUR ALKIŞ

ENVER ERKAN – TERA YATIRIM BAŞEKONOMISTI
Mit: “Altının ons fiyatı yükselince gram altın yükselir.”
Küresel piyasalarda altın yükselince, gram altının fiyatı yükselmeyebilir. Genelde “altın yükseldi” sözünden gram altın kastedilir, ancak durum böyleyken her zaman küresel piyasalardaki altının ons cinsinden fiyatı yükselmebilir. Yani olan durum aslında altının değer kazanıyor olması değil, altının TL’ye karşı yükseliyor olması olabilir. Bu durum USDTRY kurunun hareketi ile ilgilidir. Gram altın ya da başka bir deyişle altının TL bazlı fiyatı, altının USD bazlı ons fiyatının TL’ye çevrilmesi ve ons biriminin de grama çevrilmesi ile ortaya çıkar. Bir ons yaklaşık olarak 31,1 gramdır. Farklı hesaplar farklı çevrimler elde edilebilse de, aşağı yukarı buna yakın sonuçlar çıkar.

Mit: “Mit: “Altın ile enflasyon değişkenleri arasındaki ilişki her zaman pozitiftir.”
Altın ile enflasyon değişkenleri arasında pozitif bir ilişki vardır, ancak bu ilişki belli periyotlarda yapısal anlamda kırılmalara uğrayabilmektedir. Bu da konjonktürel değişimlere bağlanmıştır. Bu çerçevede altın ile enflasyon arasındaki uzun dönemli ilişki, piyasanın her döneminde aynı şekilde güçlü değildir. Bunun nedeni de para politikalarında ve mali politikalarda meydana gelen geçici sıkılaşma ve genişlemelerdir.

Mit: “Kripto para güvenilir değildir.”
Aslında güvenilirlik kripto paranın değil, işlem yaptığınız kripto borsası ile alakalı bir durumdur. Blockchain teknolojisinin alt yapısı işlemlerin güvenliklerinde ana unsurdur. Ayrıca kullanıcılar, cüzdanlarının korumasını çift aşamalı kimlik doğrulama ile artırabilirler. Sıcak ve soğuk cüzdan ayrımı da önemli. Sıcak cüzdan, işlem platformunda hazır tuttuğunuz varlıkları sınıflarken, soğuk cüzdanda donanımsal ve internet erişimi olmayan bir saklama mevcut.

Mit: “Kripto paralar anonim ve merkeziyetsizdir.”
Cüzdan bilgileri kamuya açık olmadığından kişiler anonim olabilir, ama bu işlemlerin alt yapısını oluşturan blockchain yapısında işlemler görülebilir ve takip edilebilir. Şu an dünyada sermaye piyasaları düzenleyicileri regülasyon konusunda adımlar atmayı değerlendirmektedir. Ancak piyasanın temeli, fiyatların arz ve taleple şekilleniyor olmasıdır.

ATTILA KÖKSAL – FINANSAL OKURYAZARLIK VE ERIŞIM DERNEĞI YÖNETIM KURULU BAŞKANI
Mit: “Döviz alıp evde tutmak, olası finansal krizlere karşı garantili bir önlemdir.”
Dövizi evde, kasada, yastık altında, vb. saklamanın birçok riski vardır. Hırsızlık, yangın, kaybolma gibi risklerin yanı sıra herhangi bir getiri elde etmeyen bu birikimlerin enflasyona karşı alım gücünü kaybetme ihtimali yüksektir. Yastık altında saklanan dolar, TL’ye karşı nominal olarak değer kazanmış gibi görünse de, belirli dönemde reel olarak değer kaybedebilir. Örneğin, 1986 yılında 100TL’lik bir birikim ile alınan doların, bugünkü alım gücü son yıllardaki önemli yükselişe rağmen 2020 sonunda 40 TL’ye düşmüştür. Bu 35 yıllık dönemde enflasyon ortalaması yüzde 34.6, doların Türk Lirası’na karşı değer kazancı ise yüzde 31 olmuştur.

Mit: “Altın her dönemde kazandıran bir yatırım aracıdır.”
Son yıllarda hem yurtdışında ons cinsinden değeri artan, hem de yurt içinde dolara bağlı olarak değer kazanan altın yatırımcılarına iyi kazançlar sağlamıştır. Ancak, altın her dönemde kazandıran bir yatırım aracı değildir. Türk yatırımcıların gözdesi olan gram altın, 1986 yılından 2015 yılına kadar geçen 30 yıllık dönem boyunca yüksek getirili birkaç yıl geçirmesine rağmen toplamda yatırımcılarına reel getiri üretememiştir.

Mit: “BES yatırımlarında getiri oynaklığı ve riski düşük fonları seçmek sağlamcı bir yaklaşımdır.”
BES yatırımları 20-30 sene vadeli, uzun soluklu yatırımlardır. Uzun vadeli yatırımları kısa vadeli bir perspektifle oluşturmak, onların başarısız olmasına neden olur. Örneğin, birçok kişi getiri oynaklığı yüksek olan hisse senedi fonlarını almak yerine, getirisi düşük olan para piyasası fonlarını tercih ediyor. Masraflar düşüldükten sonra bu fonların getirileri uzun vadede yatırımcıları tatmin etmiyor, birikimler yeterince büyümüyor. Daha riskli oldukları düşünülen hisse senedi ve eurobond fonları emeklilik hedefleri açısından uzun vadedeki yüksek getiri beklentileri nedeniyle daha doğru yatırımlardır.

MURAT AKYOL – ÜNLÜ & CO ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ KIDEMLI MÜDÜRÜ
Mit: “Hisse senetleri çok risklidir.”
Hisse senetlerinin belli oranda risk taşıdığı doğru olmakla birlikte burada karşılaştırma ölçütünün ne olduğu son derece önemli. Ayrıca unutmamak gerekir ki, hisse senetlerine yatırımı belirli temel prensipler çerçevesinde yapmak riskleri asgari seviyede tutabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu portföyü çeşitlendirmek olacaktır. Diğer bir ifadeyle, tüm yumurtaları aynı sepete koymamak gerekir. Sahip olunan portföyde birkaç hisse senedine diğerlerinden çok daha fazla ağırlık vermek doğal olarak riski artırır. Bunun önüne geçmek için hisse senedi portföyü oluşturulurken ağırlıkların dengeli bir şekilde dağıtılması gerekir.

Mit: “Yatırım yapmak için büyük ölçekli tutarlar gerekir.”
Yatırımcı denildiği zaman çoğu insanın aklına yüksek montanlı yatırım yapan, varlıklı kimseler gelebilir. Ancak yatırım yapmak için büyük ölçekli tutarlar gerekmez. Küçük birikimlerle yatırım yapılması mümkün. Sırf bu nedenle yatırımı ertelemek, birikimlerinizin büyümesini ve gelecekte refah seviyenizin artmasını engelleyebilir. Kaldı ki, hisse senetlerine kendi kendinize yatırım yapmanız gerekmiyor. Bir yatırım hesabı açtığınızda danışmanınız size gerekli bilgi ve tavsiyeleri verecektir.

SERKAN GÖNENÇLER – GEDIK YATIRIM EKONOMISTI
Mit: “Rekabetçi kur (yerel para biriminin değer kaybı), doğrudan ihracatı destekler.”
Türkiye’nin iç talebe dayalı büyüme modelini ihracata dayalı bir hale dönüştürmek, en önemli ekonomik hedeflerden biri. TL’deki zayıflığın, rekabet gücünü arttırarak bu hedefe ulaşmayı kolaylaştıracağı yönünde genel bir inanış bulunuyor. Ancak, ihracatımızın yıllar içindeki gelişimi, ihracat potansiyelinin doğrudan kur seviyesi ile bağlantılı olmadığını ortaya koyuyor. Örneğin, sepet kurdaki yıllık ortalama artışın sadece yüzde 1 ile sınırlı kaldığı, dolayısıyla TL’nin aşırı değerli kabul edildiği 2002-2008 arası dönemde, ihracattaki yıllık ortalama artış yüzde 25’e ulaşmıştır. Oysa, TL’nin istikrarlı bir şekilde değer kaybettiği ve sepet kurda yıllık ortalama artışın neredeyse yüzde 20’ye vardığı 2012 sonrası dönemde (sepet kur düzeyi bu süreçte dört katına ulaşmıştır), yıllık ortalama ihracat artışı yüzde 1’in bile altında kalmıştır. Salgın koşulları nedeniyle ihracatın gerilediği 2020 yılı dışarıda tutulsa bile, yıllık ortalama ihracat artışı yüzde 2’yi bulmamaktadır. Bu durum, ihracat artışının sadece kur seviyesine bağlı olmadığını ortaya koyuyor. Örneğin, 2002-2008 arası dönemde güçlü TL’ye rağmen hızlı ihracat arışı (baz etkisi dışında), üretimde ithal ara malı (hammadde) kullanımının yoğunlaşması sayesinde sağlanmıştı. Bu durum şimdilerde yapısal bir sorun olarak, cari açıkta kalıcı bir düşüş önündeki en önemli engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Öncelikle, firmaların rekabet gücünü kur seviyesi dışında enerji ve işgücü gibi üretim faktörlerinin dağılımı ve verimlilik artışı gibi başka faktörler de belirliyor. Dolayısıyla, reel kur ya da nominal kur seviyelerine bakarak, kurun rekabetçi olup olmadığına karar vermek çok doğru bir yaklaşım değil. Öte yandan, yerel para birimindeki aşırı değer kaybı, sonunda yüksek enflasyon yaratarak firmaların rekabet gücü konusundaki kazanımlarını büyük ölçüde siliyor. Aynı zamanda, ihracatçı firmaların dövize dayalı maliyet yapıları (ithal ara malı ağırlığı) nedeniyle de, TL’deki değer kayıpları, firmaların rekabet güçlerini istendiği ölçüde arttırmıyor. Kurdaki dalgalanma aynı zamanda firmaların fiyatlama yapmasını zorlaştırarak da, firmaların kar marjlarını, dolayısıyla ihracattan elde edilecek katma değeri önemli ölçüde sınırlandırıyor.

Özetle, ihracat potansiyeli açısından, kurun seviyesinden çok, kurun istikrarlı (öngörülebilir) bir seyir izlemesinin çok daha önemli olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak, ihracattan elde edilecek katma değerin arttırılması için, sadece nicelik artışı sağlanması değil, nitelik olarak da bir dönüşüm yapılması gerekiyor. Örneğin, yaklaşık 150 gram ağırlığa sahip bir akıllı telefondan sağlanan gelire ulaşabilmek için tonlarca patates ihraç etmek gerekiyor. Bu nedenle, zaman içinde yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimi konusunda ilerleme kaydetmek, bunun planlamasını yapmak da önemli.

MEHMET GERZ – ATA PORTFÖY YÖNETİMİ CEO/CIO’SU
Mit: “Emeklilik şirketim BES portföyümü en iyi şekilde yönetiyor.”
Fonlar portföy şirktleri tarafından yönetiliyor ama getiri açısından en önemli olan doğru fonları seçmek ve belli zamanlarda değiştirmektir. Bu sorumluluk ise katılımcının kendisine ait. Katılımcıların çoğu bununla başa çıkamayacağı için emeklilik şirketinin robot çözümlerine dahil olabilirler. Uzun vadede ise yatırım danışmanlığının yaygınlaşıp, isteyen katılımcılara birebir danışmanlık vermesi doğru çözüm olacaktır.

Mit: “BES’e girme nedenim devlet katkısıdır.”
Devlet katkısı sınırlı bir teşviktir. Yıllar boyunca BES’teki portföyünüz büyüdükçe, devlet katkısının etkisi giderek azalır. Büyüen bir BES hesabı için asıl önemli olan doğru fonları seçip, enflasyonun üzerinde getiri sağlamaktır. Fonların tek tek getirisini görseniz bile BES hesabınızın toplam getirisini emeklilik şirketi raporlamayabilir (Not: Fonların tek tek getirisini görebiyor olabilirsiniz ama önemli olan hesabın toplam getirisidir). Her yıl başı, bir önceki yıl oluşan toplam getirinizi e-mail ile veya telefon edip talep edin ve enflasyon ile kıyaslayın.

Mit: “BES fonları için kurulacak TEFAS’a benzer BEFAS sistemi ile her fonu almak ve yılda altı kez yerine 12 kez değiştirme hakkı, katılımcıya getiri açısından büyük bir avantaj sağlayacak.”

Bu reform sistem açısından bir ilerleme olsa da katılımcılardan sadece fon seçiminde ehil olan çok küçük bir kısmını (7 milyon gönüllü BES katılımcısının tahminen yüzde 5’inden az kısmı) ilgilendiriyor. Katılımcılar bağımsız finansal danışmanlık alamadığı sürece fon seçimindeki ek haklar çok fazla birşey ifade etmeyecektir. Diğer yandan, fon seçim evrenine yatırım fonlarının da dahil edilseydi, katılımcı açısından seçenekler çok daha zengin olurdu.

Mit: “Yatırım fonu alabilmek için yüksek miktarda birikim gereklidir.” Yatırım fonu alabilmek için yüksek miktarda birikim zorunlu değildir. Yatırımcılar TEFAS platformunda işlem gören yatırım fonlarını, TEFAS’a üye tüm yatırım kuruluşları aracılığıyla alabilirler. Böylelikle ister küçük ister büyük miktardaki birikimleriyle, yatırım fonu katılma payı alarak fon portföyündeki varlıklara da yatırım yapabilirler. Katılma payı, yatırımcıların fona katılımlarını gösteren ve kayden izlenen bir sermaye piyasası aracıdır. Fon izahnamelerinde ve bilgilendirme dokümanlarında katılma payı
alım ya da satım limitlerine dair detaylar mevcut. Bununla birlikte bazı fonları alabilmek için Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) mevzuatına göre, nitelikle yatırımcı olma şartı aranmaktadır. Özel şartlara tabi olan yatırım fonları olarak tanımladığımız bu tür fonlara (serbest fonlar, girişim sermayesi yatırım fonları, gayrimenkul yatırım fonları gibi), yatırım yapabilmek için alt limit bulunmayabilir ancak nitelikli yatırımcı şartını sağlamak gerekmektedir. Yatırım fonlarıyla ilgili bir diğer önemli unsur ise yatırım fonlarının hangi risk grubunda yer aldığıdır. Yatırımcılar, kendi risk profiline uygun olan fonlara yatırım yapmayı tercih etmelidir.

DUYGU GÜLÇUR – İŞ PORTFÖY DAĞITIM KANALI YÖNETİMİ BÖLÜMÜ MÜDÜRÜ
Mit: “Yatırım fonu almak için farklı kurumlarda ayrı birer hesap açmanız gereklidir.”
Yatırımcılar varlıklarını değerlendirmek istediği yatırım fonlarını (özel şartlara tabi olan yatırım fonları hariç olmak üzere), mevcutta kullandıkları banka ya da aracı kurumlarda bulunan yatırım hesabı üzerinden kolaylıkla alabilirler. Hesabı bulunmayan yatırıcımlar ise tercih ettiği banka ya da aracı kurumda yatırım hesabı açarak fon işlemlerini tamamlayabilirler. Günümüzde banka ve aracı kurumların şubeleri, internet bankacılığı ve mobil uygulamaları üzerinden yatırım fonu alım ve satım işlemleri kolaylıkla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca TEFAS web sitesinden (www.tefas.gov.tr ) istenilen fona kolayca erişilebilir, fon hakkında detaylı bilgi ve analizlere ulaşılabilir, diğer fonlar ile karşılaştırabilir. 2015 yılında SPK tarafından hayata geçirilen bu platform sayesinde yatırımcılar, hesapları hangi kurumda olursa olsun, TEFAS’ta işlem gören tüm fonlara ilişkin alım satım işlemlerini kendi banka ya da aracı kurumları üzerinden gerçekleştirebilirler.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...