Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel, “Dünya bugün teknoloji ile ivmelenerek hızla değişiyor. Bugünkü çocukların yüzde 65’inin henüz duymadığımız, yapmadığımız, bilmediğimiz meslekleri yapacağı söyleniyor. Bu ne demek: Bizi çok farklı bir gelecek bekliyor. Pekiyi, bu geleceğe ne kadar hazırız?” diyor. Yarını Kodlayanlar projesine hız vererek gelecek yıl kapsamasını beş katına çıkarma adımı ile birlikte düşünüldüğünde, Süel ve başında bulunduğu Türkiye Vodafone Vakfı’nın, bu hızı yakalama konusunda samimi bir gayret içinde olduğu görülüyor. Habitat işbirliğiyle hayata geçirilen proje kapsamında şimdiye kadar altı ilde bin 800’ü aşkın çocuğa ulaşan Türkiye Vodafone Vakfı, 2017-18 mali yılında 30 ilde 10 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyor.
Yarını Kodlayanlar projesiyle yeni dönemde çocuklara Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) geliştirilen temel kodlama programı Scratch’in yanı sıra nesnelerin interneti (IoT) uygulamalarının kodlanmasına yönelik Arduino eğitimleri de verilecek. Başarılı öğrenciler yurtdışına götürülerek kodlama alanında dünyanın önde gelen platformlarıyla tanıştırılacak. Her şey çok hızlı akıyor; o kadar hızlı akıyor ki, işin içindeki insanlarla ilgili ayrıntıları zaman zaman kaçırabiliyoruz. Eğitimcilerin temsilcisi olarak sahneye çıkan Mizgin Askar, bu hıza kurban edilmemesi gereken renklilikte bir karakter.
Mizgin, “Bu çalışmalarla ağabeyim sayesinde tanıştım. O da kendi çalışmalarını sürdürüyor. Bizim pilot il olduğumuzu söyledi ve ‘Gitmek ister misin’ dedi. Benim de merakım var böyle işlere. Çocukken parçaları alır, kendimce robot yaptığımı sanırdım” diyor. Kartondan maket şeklinde robotlar yapan Mizgin bunlara zaman zaman “elektronik” de bağlıyor.
“Bizim zamanımızda popüler bir çizgi film vardı; Beyblade diye. Kendi Beyblade’imi yapmıştım. Onun hikayesi de biraz kötü oldu. Ben onu eşyalarımın arasına saklamıştım. Annem de kabloları görünce onu gereksiz bir şey sanmış; çöpe atmış. O kadar uğraşmışım” diyor. Buradaki “gereksiz şeyin” ne olduğunu tartışmak gereksiz ancak Mizgin’in yolculuğu konusunda iyi bir fikir veriyor. “Ben üretken biri olmak istediğim için seviyorum böyle şeylerle uğraşmayı; öğretmeyi falan da seviyorum” diyor.
Karşılık alınmadan yapılan bir iş olduğu düşünüldüğünde, Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat’ın ortak projesinde yer almanın temel motifinin bu işi yapmayı sevmek olduğu aşikar. Bu durum, biraz önce sahnede bu konuda konuşan Mizgin’in “Çocuklar nasıl” sorusuna verdiği yanıtın değerini artırıyor: “Sahnede kendimi çok iyi anlatamadım. Çocuklar istekli, hevesli. Teknoloji ile tanışmak isteyen çocuklarımız var.
Teknolojinin ne olduğunu bilmeyen çocuklarımız da var maalesef. Biz de elimizden geldiğince onlara teknolojiyi tanıtıyor, eksiğimizi gidermeye çalışıyoruz bu projeler sayesinde” şekline konuşuyor.
Güvenilir kişiler olduklarını göstermek için çocukları evlerinden alıyor ve kurstan sonra tekrar evlerine bırakıyorlar. Mizgin, evlerine bırakırken çocukların “Mizgin abi, tekrar olacak mı böyle kurslar” diye sorduklarını aktarıp “Çocuklar keyif alıyor” diyor. Mizgin bazen eve giderken sokakta futbol oynayan çocukları da görüyor: “Aralarına karıştığım günler oluyor çünkü ben de zamanında az çok sokaklarda futbol oynadım. Futbol oynamak ve keyifli vakitler geçirmek hoşuma gidiyor” diyor. Ancak üslubunda ağabeylik ağır basıyor: Kadir İnanır’ın veya Cüneyt Arkın’ın ünlü olduktan sonra mahallesine dönüp çocuklarla top koşturması gibi bir hava var anlatımında.
Mizgin aynı zamanda satranç tutkunu. “Daha önce mahalledeki çocuklara satranç öğretiyor, satranca ilgi duymalarını sağlıyordum” diyor ve ekliyor: “Çocukların gelişmesini istiyorum; cahil bir toplum olmayalım istiyorum.”
Mizgin’in kendisi ile ilgili planları ise çok daha heyecan verici: “hem oyuncu hem de yönetmen olmak istiyorum. Ama edebiyatı pek sevmediğim ve ilgi duymadığım için sayısala geçtim. Sayısaldan da yazılım mühendisliğine girmeyi düşünüyorum. Böylece bir mesleğim olmuş olur. Yazılımda kendimi geliştiriyorum; oyunculuk alanında da kendimi geliştirmeye çalışacağım. Bu yaz tatilinde oturup sağlam bir senaryo yazmayı düşünüyorum. İmkanlar sağlanırsa yakın zamanda film çekmeyi de düşünüyorum; kurguladığım şeyler var” diyor ve ekliyor: “Ara sıra durup kendi kendime konuştuğum günler olur. Çoğu kişiye anlamsız gelir de ben kendi kendime acayip tartışırım. Açık konuşmak gerekirse, benim bir hayal dünyam var ve bir sürü arkadaşım var o hayal dünyamda.” Bu yıl sınavlardan dolayı ara verdiği satranca da devam etmek isteyen Mizgin, satrançta da önemli yerlere gelmek istiyor. Son sınıf öğrencisi olarak LYS’den iyi bir sonuç alırsa yazılım mühendisliği için umutları artacak olan Mizgin, karmaşık görünen bütün bu beklentilerini ve hayallerini, “Üreten biri olmak istiyorum; üretmekten de keyif alıyorum. Tüketmektense üretmek bence daha iyi” diye özetliyor. Şimdilik net olan tek şey, sinema kariyeri de düşünüldüğünde İstanbul’da okumasının gerektiğini bilmesi.
Yarını Kodlayanlar projesinin sadece birkaç sene içinde hem ölçek olarak çok daha iddialı bir noktayı hedefleyecek hale gelmesi hem de Mizgin gibi gönüllüleri sahada aktif hale getirmesi önemli bir gelişme. Başlangıçta, eğitimde yükselen STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) yaklaşımını yakalayan proje, yedi yaşı hedeflemesiyle iddialı bir çıkış yapmıştı. Ancak bitkileri taşıyan gövde anlamına geldiği için ABD’de kısaltma olarak seçilen STEM kısaltmasının en önemli bölümü olan, hükümetin aktardığı milyar dolarlar olmadan Türkiye’de ne sonuç alınacağı açıkçası çok net değildi. Aradan geçen sürede yaşanan yaygınlaşmaya ve derinleşmeye karşın yetiştirilen bu işgücünün nasıl yönlendirileceği ve devlet katkısı konusunda ciddi boşluklar bulunuyor. Bu planlamanın ortaya çıkması, geleceğe çok daha umutla bakmamızı sağlayacak.
Diğer yandan, projenin bu haliyle getirdiği inkar edilemez başarılar da söz konusu. İki sene önce Türkiye’ye Rakka’dan gelen bir çocuğun Türkçe öğrenme ihtiyacı hissetmezken bu eğitimlere katılarak robot kodlamayı öğrenmesi, projenin önemli bir cazibe merkezi olduğuna işaret ediyor. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın çağrısı ve çevirmen kullanımının sonuç alıcı olduğu belirtiliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile genişletilecek operasyonda bu genişlemenin eğitim içeriklerinde de gerçekleştirilmesi olumlu bir diğer adımı oluşturuyor. Temel kodlama programı Scratch’in yanı sıra nesnelerin interneti (IoT) uygulamalarının kodlanmasına yönelik Arduino eğitimleri de verilecek. İlk etapta, İstanbul’da yaşları 1014 arasında değişen 100 öğrenciye 10 eğitmenin yönetiminde verilecek Arduino eğitimlerinin ardından ulusal bir kamp düzenlenecek. Başarılı öğrenciler yurtdışına götürülerek kodlama alanında dünyanın önde gelen platformlarıyla tanıştırılacak.
Süel’in 20’li yaşlarda üniversitede bilgisayarla tanışmış biri olarak yedi yaşındaki çocukları kapsayacak şekilde yaşı aşağı çekmesi ve programın ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleştirilmesi önemli başarı etkenleri.
Süel, “Kodlama, dünya çapında STEM yaklaşımının ve eğitim müfredatının vazgeçilmez bir parçasını oluşturuyor. Çocuklara nasıl matematik öğretiliyorsa, kodlama da öğretiliyor. Bu global eğitim yaklaşımının önemli bir parçası olan kodlamanın, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygın bir eğitim politikası haline getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diyor.
ABD’de yapılan tahminlerin, matematik, bilgisayar sistem analizi, sistem yazılımı ve biyomedikal mühendislik gibi alanlardaki mesleklerde 2020’ye kadar yüzde 65’e varan oranlarda artışa işaret ettiğini biliyoruz, ancak maçı kazanmak için ABD’deki ekonomik modelin ne olduğunu daha iyi anlayıp uygulamayı öğrenmemiz gerekiyor. Habitat Derneği Başkanı Sezai Hazır’ın, “Bu, geleceğimiz için, geleceğimizi şekillendiren çocuklarımızın kapasitelerini bugünden daha fazla nasıl geliştiririzin hikayesi. Yarın bu çocuklar büyüdüğü, kendi işlerini kurduğu ve biz bu başarıları gördüğümüz zaman çok da anlamlı bir iş yaptığımızı söyleyip belki kendimizle gurur duyacağız” şeklindeki sözleri buna işaret ediyor.
Çocuklar ne diyor?
Yağmur, “Robot yapmayı sevdim ve robot hayatımı daha kolaylaştırdı” diyor. Siyah ojeleri ile dikkat çeken ve “düğünlere giderken farklı renkte oje de süren” Yağmur, robotların hayatı nasıl kolaylaştırdığını “beni eğlendiriyor” diye açıklıyor ve ekliyor: “Kendi oyunlarımı yapabilmek daha eğlenceli oluyor.” Diğer çocukların görüşleri de kısaca şöyle:
Eftal: Kodlamadaki düzen sayesinde okuldaki derslerde daha düzenli ilerleyebiliyorum. Kodlamadaki düzen, gerçek hayattaki düzenle de çok örtüşüyor.
Ahmet: Bilgisayarda çok güzel ve eğlenceli yeni şeyler öğrendik.
Ekin: Bilgisayarlara bakış açım değişti; işlerin bir kodla yapıldığını öğrendim.
Hamit: Oyun yapmayı öğreten ve gelecekte mühendisler için çok güzel olan bir program.
Ahmet: Oyunların arka planına da öğreniyorum. Benim söyleyeceğim şu: İnsanın sonu gelir ama yazılımın sonu asla gelmez.