Web3 İle İçerik Üreticileri Otomatik Gelir Elde Edecek

By Fortune Türkiye

İstanbul Bilgi Üniversitesi Teknolojide Girişimcilik ve İnovasyon Anabilim Dalı Başkanı Dr. Çağla Gül Şenkardeş, yapay zeka, blockchain, metaverse ve Web3 teknolojilerinin girişimcilere sunduğu fırsatları, riskleri ve dijital ekonomideki dönüşümü anlattı. Şenkardeş, metaverse, NFT’ler ve Web3 ile gelen şeffaflık ve gelir paylaşım modelinin içerik üreticilerine otomatik gelir sağlayacağını vurguladı. Zeynep Aktaş

Dijital dünyanın dönüşümü hızla devam ederken, Web3 ve blockchain teknolojisi şimdiden geleceğin iş modellerini şekillendiriyor. Yenilikçi sistemler, içerik üreticilerinin veri sahipliğini ele almasına, anonimliklerini koruyarak gelir elde etmelerine imkan tanıyacak. İstanbul Bilgi Üniversitesi Teknolojide Girişimcilik ve İnovasyon Anabilim Dalı Başkanı Dr. Çağla Gül Şenkardeş ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, Web3’ün dijital ekonomi, kitlesel fonlama ve metaverse alanlarındaki etkilerini ele aldık. Şenkardeş, Türkiye ve Katar arasındaki girişimcilik konusundaki proje iş birliği, tokenizasyonun gayrimenkul sektöründeki yeri ve yapay insan üzerine oldukça etkileyici ve ufuk açıcı değerlendirmeler yaptı.

Katar Hükümeti ve TÜBİTAK Destekliyor

Çağla Hanım, sosyal medya kullanıcıları web3 ile birlikte otomatik olarak nasıl gelir elde edeceklerini merak ediyorum. Ama önce üzerinde çalıştığınız blockchain teknolojisiyle alakalı proje hakkında bilgi alabilir miyim?

Tabii ki, blockchain, kitlesel fonlama gibi alanlarda gerçekten ciddi dönüşümler yaratabilecek bir niteliğe sahip. Şu anda üzerinde çalıştığım proje, Katar tarafından QRDI ve TÜBİTAK desteğiyle Blockchain tabanlı bir kitlesel fonlama platformu geliştirmeyi amaçlıyor. Bu platformda girişimcilerin şirket hisselerini tokenize ediyoruz, yani gerçek dünya şirketlerinin hisselerini blockchain üzerinde temsil ediyoruz. Bu, yatırımcılar için daha şeffaf ve güvenilir bir yatırım ortamı yaratmayı hedefliyor. Türkiye’nin bu alanda oldukça hızlı bir şekilde adapte olduğunu ve bu projeleri kabul ettiğini söylemek gerek. Ancak Katar gibi ülkeler hala bu alanda geriden geliyor. Yine de blockchain tabanlı çözümler, geleneksel finansal engelleri aşmak ve girişimcilere uluslararası yatırım olanakları sunmak açısından çok büyük fırsatlar yaratıyor. Bu teknolojinin farklı alanlarda önemi uygulamaları olsa da özellikle finansal sektördeki potansiyelini daha çok görmekteyiz.

Projede ne tür bir iş birliği söz konusu ve Türkiye için önemi nedir?

Katar ile yürüttüğümüz proje, blok zinciri tabanlı kitlesel fonlama platformu üzerine odaklanıyor. Proje, özellikle girişimcilik ve inovasyon alanında iki ülke arasında önemli bir iş birliği sağlıyor. Hem Türkiye’nin güçlü insan kaynağını hem de Katar’ın fonlama olanaklarını birleştirerek, Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bu proje, büyük bir fonlama fırsatını ve aynı zamanda girişimciler için küresel pazara açılma imkânını sunuyor. Katar’daki yatırımcılar ve fonlar, Türk girişimcilerinin uluslararası düzeyde daha fazla fırsat yaratabilmesine olanak tanıyacak. Bu tür projeler, sadece iki ülkenin değil, tüm bölgenin girişimcilik ekosisteminin gelişmesi açısından kritik öneme sahip. Türkiye’nin teknolojik altyapısı ve girişimcilik kültürü, Katar gibi yatırımcı bir ülke ile birleşerek büyük fırsatlar doğuracak.

Bu projeyi farklı kılan nedir?

Geliştirdiğimiz platform, mevcut projelerden farklı bir noktada. Dünyada bazı örnekler olsa da, bu tür projelerin gerçek dünya varlıklarını tokenize etmenin yanı sıra böyle bir platformun en doğru inşası için çok yönlü olarak her iki ülkede ilgili paydaşlarda algı ve tutumların araştırılması, regulatif düzenlemelerin incelenerek en uygun çözümün üretilmesi ve öneriler getirilmesi, yatırım süreçlerinin otomatize edilmesi gibi ürünü, hizmeti ve süreci çok yönlü ele alan bu boyutta bir örnek yok. NFT’ler, tokenize edilen varlıkların bir modelini oluşturuyor, ancak bu sadece dijital varlıklarla sınırlı. Biz, gerçek dünya varlıklarını, örneğin bir şirketin hisseleri yada sahip olduğu değerli varlıklarını  tokenize eden bir platform geliştireceğiz. Bu, hem iş dünyasına hem girişimcilere hem de yatırımcıya büyük fırsatlar sunacak.

Gayrimenkul Sektöründe Tokenizasyonun Mümkün

Türkiye’de gayrimenkul sektöründe tokenizasyonun modelinin gelişmesi mümkün mü?

Gayrimenkul sektöründe tokenizasyon, özellikle büyük fonların daha ulaşılabilir hale gelmesi açısından büyük bir fırsat sunuyor. Bu model, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde başarılı bir şekilde uygulanıyor. Türkiye’de de bu modelin gelişmesi mümkün. Burada önemli olan, hem teknik altyapının hem de regülasyonların kol kola bir şekilde çalışması. Gayrimenkul sektöründe, büyük yatırımların tokenlere bölünmesi ve bu tokenlerin alınıp satılması, likiditeyi artıracak ve yatırımcıların daha kolay erişmesini sağlayacak. Bu tür projelerin Türkiye’de uygulanabilmesi için uygun regülasyonların ve altyapıların geliştirilmesi gerekecek. Teknik açıdan, bu modelin uygulanması mümkün; akıllı kontratlar sayesinde gayrimenkul değerleri, gelirler ve giderler otomatik bir şekilde takip edilebilir. Türkiye, gayrimenkul sektöründeki büyüklüğü ve gelişen teknolojik altyapısı ile bu modelin en iyi örneklerinden birine ev sahipliği yapabilir.

Metaverse ve NFT Dünyasında Türkiye’nin Potansiyeli

Gayrimenkul denince metaverse dünyasından bahsetmeden olmaz. Bu alanlarda Türkiye’deki gelişmeler ne durumda?

Metaverse ve NFT’ler son dönemlerde büyük bir yükseliş yaşadı ancak bir durulma süreci de başladı. Türkiye’de de birkaç farklı şirket bu alanda faaliyet göstermeye başladı, halen devam eden iyi projeler biliyorum ancak bazen değer üretmeyen ve dolayısıyla güvenilir olmayan projelerle karşılaşıyoruz. Örneğin, birkaç sene önce çok fazla duyduğumuz İstanbul’un belli semtlerinin Metaverse adı altında satışa çıkarılması gibi projeler, toplumda şüphe uyandırdı ve güven krizine yol açtı. Bu tür projelerin arkasındaki sağlam değer ve gerçek dünya bağlamında bir etki yaratması gerekiyor. Bununla birlikte, İş Bankası gibi büyük kurumların Metaverse’de sanatı sergileyen projeleri, bu teknolojilerin doğru şekilde kullanıldığında nasıl değerli olabileceğini gösteriyor. Girişimciler için de bu alandaki doğru uygulamaları yaparak bir değer yaratmak önemli. Gerçek dünya varlıklarının Metaverse’de tokenize edilmesi, fiziksel dünyanın dijitalleşmesi adına büyük bir fırsat sunuyor. Ancak bu tür projeler, sadece sanal dünyada var olmakla kalmayıp, gerçekte de bir değer üretiyor olmalı.

Metaverse’de hangi platformlardan arsa alınır? Belli bir kriter var mı?

Metaverse’deki yatırımlar, tıpkı gerçek dünyadaki emlak yatırımları gibi bir strateji gerektiriyor. İyi bir yatırım yapmak için önce hangi platformun aktif olduğunu ve hangi platformda değer yaratıldığını anlamak gerekiyor. Etkinliklerin düzenlendiği, toplulukların oluşturulduğu ve büyük markaların yer aldığı platformlar, genellikle daha değerli oluyor. Örneğin, bir arsa satın alırken o platformda büyük markaların mağazalarının açılması, büyük etkinliklerin düzenlenmesi, toplulukların hareketliliği çok önemli göstergelerdir. Sandbox gibi popüler platformlarda büyük şirketlerin yatırım yapması, o platformun gelecekte değer kazanma potansiyelini artırıyor. Bu yüzden yatırımcıların, hangi metaverse’in daha aktif olduğunu, hangi platformda kullanıcı sayısının arttığını ve hangi projelerin ilgiyi üzerine topladığını dikkatle incelemeleri gerekiyor. Yatırımcılar, sadece sanal dünyada aktif olmakla kalmamalı, aynı zamanda kullanıcıların ve markaların etkileşimde olduğu alanlara yönelmeli.

Başka nelere dikkat etmeli?

Metaverse’e yatırım yaparken, ilk olarak platformun aktif kullanıcı sayısını ve içerik üretme potansiyelini göz önünde bulundurmak önemli. Ayrıca, platformun hangi sektörlerle ilişkili olduğu ve gelecekteki büyüme potansiyeli hakkında da bilgi edinmek gerekiyor. Metaverse’de değer yaratmanın anahtarı, platformdaki aktiflik ve içerik üretiminin artmasıyla doğru orantılıdır. Örneğin, büyük markaların açtığı mağazalar, düzenlediği etkinlikler ve sunduğu ürünler, o platformun değerini artıran unsurlar. Bu yüzden yatırımcıların sadece metaverse’de arsa alırken değil, aynı zamanda platformların büyümesini sağlayacak unsurları da incelemeleri gerekir. Arsa satın alırken, büyük bir şirketin ya da etkinliğin bulunduğu bölgelere yakın olmak, metaverse’te yaptığınız yatırımın gelecekteki gelişimi açısından büyük bir fırsat yaratabilir.

Sizce metaverse gelecekte ne anlam ifade ediyor?

Metaverse, geleceğin dijital ekonomisinin önemli bir parçası olacak. Bu alanda yapılan çalışmalar, yalnızca eğlence ve sosyal etkileşimle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda dijital mülk alım satımından, eğitim ve iş dünyasına kadar birçok sektörde etkisini göreceğiz. Bu yeni dijital ortamda, arsa alımı gibi işlemler bile tamamen yeni bir boyut kazanacak. Kullanıcılar, Metaverse’deki dijital mülkler üzerinde işlem yapabilecek ve bu mülklerden gelir elde edebilecekler. Örneğin, bir kullanıcı, Metaverse’deki dijital bir mülkü satın alıp üzerine etkinlikler düzenleyebilir ve bundan gelir sağlayabilir. Ancak, bu dijital platformlarda etkinliklerin ve değerli içeriklerin yaratılması, kullanıcıların yarattığı değeri ve potansiyeli doğru şekilde kullanmalarına bağlı. Bunun için doğru platformu seçmek ve sektördeki gelişmeleri takip etmek büyük önem taşıyor.

Peki bunun için ne bekleniyor?

Bunun zeminini Web3 sağlayacak. Web3 dijital varlıkları daha şeffaf ve kullanıcıların kontrolünde bir hale getirirken, reklamcılıktan, dijital mülk alım satımına kadar birçok yeni iş modelinin doğmasına zemin hazırlayacak.

Web3 Adil Ve Otomatik Bir Gelir Sağlayacak

Madem Web3 konusuna geldiniz, hayatımıza ne gibi yenilikler katacağını söyleyebilir misiniz?

Web3, blockchain tabanlı uygulamaların oluşturduğu yeni bir internet paradigmasıdır ve hayatımıza önemli değişiklikler getirecek. Bu değişimler, özellikle verinin sahipliği ve anonimlik gibi unsurlarda kendini gösterecek. Web3’ün en önemli farklarından biri, kullanıcıların verilerini merkezi olmayan bir yapıya kaydedecek olmasıdır.

Bunu biraz daha somutlaştırabilir misiniz?

Örneğin, sosyal medya platformlarında yaptığınız paylaşımlar, beğeniler ve içerikler artık sadece platformun sahibi tarafından kontrol edilmeyecek, aynı zamanda kullanıcıların kendisi tarafından da yönetilebilecek. Yani bir fotoğraf paylaştığınızda, o fotoğrafın kullanım hakkını bir akıllı kontrat aracılığıyla kendiniz belirleyebileceksiniz. Bu, verilerinizi kontrol etmenin ve bundan gelir elde etmenin yeni yollarını sunacak. Royal Canin gibi bir marka, sizin köpeğinize ait paylaştığınız bir fotoğrafı kullanmak istiyorsa, önceden belirlediğiniz kullanım koşullarıyla, belirli bir bedel ödeyerek bu fotoğrafı size danışmasına bile gerek kalmadan kullanabilecek. Bu durum, dijital içerik üreticilerinin kazanç elde etmeleri için daha adil ve otomatik bir sistem yaratacaktır.

Bu durumda dijital ortamdaki haksız kazancın önüne geçilmiş olacak?

Evet, Web3 teknolojisi, internetin merkezsizleşmesini sağlıyor ve verinin, kullanıcılar tarafından tamamen sahiplenilmesine olanak tanıyor. Bu, bireylerin dijital varlıklarını kontrol etmelerini ve bunlardan gelir elde etmelerini mümkün kılıyor. Sosyal medya platformlarında paylaşımlardan veya içeriklerin kullanılmasından elde edilen gelirler, kullanıcıların cüzdanlarına otomatik olarak aktarılacak. Kullanıcılar, kendi içeriklerinin değerini belirleyebilecek ve başkaları kullandığında gelir elde edebilecek. Bu yeni ekonomi modeli, Web 2.0’da olduğu gibi platformların veri üzerinde tek hak sahibi olmasının önüne geçiyor ve adil bir gelir paylaşımı sağlıyor. Özellikle sanatçılar, içerik üreticileri ve diğer dijital yaratıcılar için bu, çok büyük bir fırsat olacak.

Başka yenilikler olacak mı?

Tabi ki, değişim veri yönetimi ile sınırlı kalmayacak. Kimlik doğrulama ve anonimlik konusunda da büyük değişiklikler getirecek. Şu anki sistemlerde, yaşınız, cinsiyetiniz, ülkeniz gibi kimlik bilgileri, platformlara girebilmeniz veya bir işlem yapabilmeniz için gereklidir. Ancak Web3’te, kimlik bilgilerinizin doğrulanması, sadece bir insan olduğunuzu kanıtlamak için yapılacak ve bu kimlik bilgileri sistemde kaydedilmeyecek. Bu sayede, kimlik bilgileri yerine, sadece yaptığınız işlemler ve içeriklerin değeri üzerinden bir tanıma gerçekleşecek. Yani bir sosyal medya platformunda, cinsiyetiniz, yaşınız, kökeniniz gibi bilgiler önemli olmayacak; sadece ürettiğiniz içerik ve bunun değeri önemli olacak.

Yapay Zeka İnsanla Paralel İşlev Görecek

Biraz da yapay zeka hakkında konuşmak istiyorum. Bu alandaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

2029 yılı, yapay zekanın hayatımıza tam anlamıyla entegre olacağı bir yıl olması muhtemel. Yapay zeka ve üretken yapay zeka sistemleri, o tarihe kadar daha gelişmiş bir hale gelerek insanlarla paralel bir şekilde işlev görebilecek.

Bunu biraz daha açar mısınız?

Kurzweil’in “singularity” teorisi, makinelerin insan zekasına yaklaşacağı bir dönemi işaret ediyor. Yapay zekanın üretken hale gelmesiyle birlikte, dijital reklamcılık gibi alanlarda da büyük bir devrim yaşanacak. Özellikle yapay zekanın, insanların ilgisini çekecek içerikler üretmesinin yanı sıra, her birey için özelleştirilmiş reklamlar ve içerikler sunması bekleniyor. Bu tür içeriklerin üretilmesi, şirketler için çok büyük bir fırsat yaratacak. Örneğin, 2029’dan sonra dijital platformlar, reklamcılığın ve içerik üretiminin çok farklı bir seviyeye gelmesini sağlayacak. Yapay zeka, her bireyin dijital alışkanlıklarını, ilgi alanlarını ve davranışlarını analiz ederek, daha verimli ve kişiye özel reklamları hedefleyebilecek. Bu reklamlar, kullanıcıların önceki davranışlarına dayalı olarak daha etkili olacak ve kullanıcıların ilgi gösterdiği içeriklere daha uygun olacak. Bu, dijital pazarlama stratejilerinin tamamen yeniden şekillenmesini sağlayabilir. Web3’ün şeffaflık ve veriye dayalı işletim modeli, bu tür reklamcılık sistemlerinin daha verimli ve güvenilir olmasını mümkün kılacak.

Yapay Zeka ve Yapay İnsan

Yapay zeka sadece reklam içerikleri için etkili olmayacak herhalde?

Haklısınız, burada asıl yapay insan kavramından bahsetmek gerekiyor.

Oldukça dikkat çeken bir ifade. Yapay insan derken neyi kast ediyorsunuz?

Yapay insan, aslında biyolojik sınırlarımızı aşan, teknolojinin insan yaşamına entegre edilmesiyle ortaya çıkan bir konsept. Marshall McLuhan’ın “Teknoloji ürünleri insan uzuvlarının uzantılarıdır” yaklaşımı, bu olguyu çok iyi anlatıyor. Teknolojinin insan yaşamındaki rolü, uzuvlarımıza eklenen destekleyici araçlarla giderek büyüyor. Örneğin, gözlükler, telefonlar, araçlar; hepsi insanın fiziksel kapasitesini genişleten araçlardır.

Bahsettiğiniz uzuvları kullanmayan yok gibi?

Doğru, bugün geldiğimiz noktada ise, teknolojinin daha ileriye gitmesiyle biyonik uzuvlar ve yapay organlar, yaşam kalitesini artırmak ve sağlık sorunlarını çözmek için kullanılıyor. Teknoloji sayesinde görme yeteneği kaybolan bir bireye, biyonik gözler takılabiliyor. Kalp hastalıklarında pil takma işlemiyle yapılan tedaviler ise daha uzun ömür sağlamaya yardımcı oluyor.

Bu söylediklerinizi yapay insan kavramı ile nasıl bağlantılandırıyorsunuz?

Ray Kurzweil’ın tekillik teorisinde vurgulanan “yapay insan” kavramı, bu gelişmelerin çok daha ileri boyutlarda gerçekleşeceği bir geleceği işaret ediyor. Eğer tüm hafızamız bir çipe indirilebilirse, bu durumda insanın “bilinçli” olarak algıladığımız doğasının çok daha farklı bir boyuta taşınması mümkün olacak. Bugün beynimize doğrudan müdahale eden teknolojiler, hafıza ve duygusal deneyimleri dijital ortama aktarma potansiyeline sahip. Yapay zekanın bu şekilde geliştirilmesi, insanın bilinç ve hafıza tanımını yeniden şekillendirebilir. Bu yeni bilinç biçimi, insanın içsel deneyimlerinin teknolojiyle birleşerek daha verimli hale gelmesini sağlayacak.

Etkileyici olduğu kadar aynı zamanda kaygı verici, ne düşünüyorsunuz?

Evet, oldukça korkutucu bir durum olarak algılanabilir. Neticede insanın iç dünyası ve bilinç, sınırsız bir veri okyanusuna dönüşebilir. Bununla birlikte yapay insan ve biyonik uzuvların geliştirilmesi, hem sağlık hem de insanın kendi varlığını yeniden tanımlama açısından büyük potansiyele sahip. Bugün, kalp pilinden biyonik gözlere kadar uzanan bu teknoloji, henüz başlangıç aşamasında.

Duygular da Dijitalleşebilir

Ötesi ne olabilir?

Ama aslında gelecekte, insan biyolojisinin bir parçası haline gelen yapay organlar ve hafızaların dijitalleşmesi, insanın yaşama biçimini tamamen değiştirebilir. Duygusal anıların ve deneyimlerin kaydedilip dijital bir platformda saklanması, bu deneyimlerin dijital bir yaşam biçimi oluşturmasına olanak sağlayacaktır. Bu tür bir gelişim, insanın bilinç ve hafıza anlayışını dönüştürerek, gelecekte dijital bir “yapay insan” modelinin temelini gündeme getirebilir.

Anladığım insan kavramının flulaştığı bir gelecekten bahsediyorsunuz…

Gelecekte, yapay zekanın hayatımıza daha da entegre olmasıyla, insanların biyolojik ve teknolojik sınırları daha da bulanıklaşacak. Bu teknolojiler, sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmenin önünü açacak, ancak aynı zamanda etik ve felsefi soruları da beraberinde getirecek. İnsanların biyolojik kimlikleri, dijital dünyada bir çeşit “belirsizlik” alanına kayacak. Bu noktada, insanın bilinç ve kimlik anlayışı, doğrudan yapay zekanın evrimleşmesiyle şekillenecek. Yapay zekanın bu kadar geniş bir yelpazede kullanılması, hem avantajlar hem de tehlikeler içeriyor. Bu nedenle, bu gelişmelere dikkatle yaklaşmak ve toplumsal, etik tartışmalar başlatmak çok önemli olacak.

Web3, blockchain ve yapay zeka teknolojileri, dijital dünyanın geleceğini hızla dönüştüreceği anlaşılıyor. Fırsatlar ve riskler birlikte gelirken, insanlık bu güne kadar riskleri bertaraf ederek ilerlemesini başardı. Anlaşılan o ki şimdi önünde yeni ve ciddi bir sınav daha var.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...