İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, hükümetin açıkladığı “Öncelikli Dönüşüm Programları”nın sanayicinin beklentileriyle örtüştüğünü belirterek, “Bu programlar aynı zamanda Türkiye’nin yeniden yüzünü sanayiye çevirdiğini, yaşanan deneyimler ışığında sanayinin önemini daha üst bir düzeyde yeniden özümsediğini göstermektedir” dedi.
İSO Meclisi şubat ayı olağan toplantısı, “Öncelikli Dönüşüm Programları Işığında Yeniden Öne Çıkan Üretim Ekonomisi ile İstanbul ve Sanayi Stratejilerinin Önemi” ana gündemiyle gerçekleştirildi.
Bahçıvan, ana gündem konusunun önemine işaret ederek üretim ekonomisinin, son zamanlarda dünya genelinde gündemde öncelikli yer edindiğini, dünyayla eş zamanlı Türkiye’de de gündeme geldiğini söyledi.
Bahçıvan, aynı zamanda hükümet tarafından kısa bir süre önce sonuncusu açıklanan ‘Öncelikli Dönüşüm Programları’nın Türkiye’de tartışıldığını anımsatarak, bu iki konuya ilgi gösterilmesinin zorunlu olduğunun, İstanbul’un ve sanayi stratejilerinin de gündemde daha ağırlıklı yer edinmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’nin son yıllarda ekonomide gerek milli gelir, gerekse ihracat artışı anlamında önemli başarılar sağladığını dile getiren Bahçıvan, şunları kaydetti: “Bu başarıda elverişli uluslararası koşulların yanı sıra, Türkiye’nin sanayi sektörünün öncülüğünde ihracatta sağladığı pazar ve sektörel çeşitlenme de kritik rol oynadı. Bu süreç içerisinde, sanayimiz, ciddi bir dönüşüm sürecine girdiği gibi, büyümenin önemli itici gücü de oldu. Bununla birlikte, geçmiş yıllarda Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansını destekleyen, elverişli küresel koşullardan bahsetmek artık mümkün değil.
Öyle ki yatırımcılar artan belirsizlik ortamında gelişmekte olan ülkelere yatırım konusunda daha temkinli davranıyor. Bu gelişmeden ülkemiz de yavaşlayan sermaye hareketleri kanalıyla etkileniyor. Söz konusu belirsizlik nedeniyle oynaklığı artan döviz kurları, Türkiye gibi yüksek döviz borcu ve döviz gereksinimi olan ülkelerin dış kırılganlıklarını gözle görülür hale getirmekte.”
Küresel ekonomide artık yeni rekabet koşullarının söz konusu olduğunu dile getiren Bahçıvan, özellikle Asya ve Doğu Avrupa’da yükselen yeni üretim merkezlerinin hem ihracatta hem de iç piyasada Türk sanayisi açısından rekabet gücü sorunu yarattığından bahsetti.
“AB ile ABD arasında imzalanması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşmasının da orta vadeli bir tehdit olarak karşımızda durduğunu, daha önceki meclis toplantılarımızda olduğu gibi, burada bir kere daha vurgulamak istiyorum” diyen Bahçıvan, sanayi sektöründe faaliyetin giderek daha riskli hale geldiğini, sanayiden kaçış eğiliminin ülke ekonomisinin sürdürülebilirliğini olumsuz etkilediğini söyledi.
Erdal Bahçıvan, diğer sektörlerin sanayiden daha hızlı büyümesinin, ekonominin büyüme kompozisyonunun da daha dengeli hale gelmesini engellediğini ifade ederek, konuşmasına şöyle devam etti: “Son zamanlardaki olumlu bir gelişmeye değinecek olursam, cari açığımızdaki düşüş, her ne kadar sevindirici olsa da iç talepteki soğuma ve petrol fiyatlarındaki düşüş gibi, her an tersine de dönebilecek konjonktürel etkenlere dayanıyor. Türkiye’nin üretimde ara girdi ithalatına bağımlılık başta olmak üzere, ekonomideki yapısal sorunlarına çözüm getirmeden büyüme-cari açık sarmalından çıkması zor görünüyor. Dahası, dış kaynağa bağımlılık kurlarla birlikte enflasyonu da körükleyerek, faiz indirimlerini de riskli hale getiriyor. Bu nedenle daha düşük faizlerle daha elverişli finansman koşulları arayan sanayici, bu olanaklara erişemeyerek büyük bir yükün altına giriyor.”
“Sanayide rekabet artık istisnasız bir biçimde teknoloji ve inovasyona bağlı hale geldi”
Bu kırılganlıkla başa çıkabilmek için üretim ve verimlilik artışına odaklı bir büyüme modelinin en kısa zamanda hayata geçirilmesi gerektiğine dikkati çeken Bahçıvan, “Zira sanayide rekabet artık istisnasız bir biçimde teknoloji ve inovasyona bağlı hale gelmiş durumdadır. Mamul mal ihracatında ileri teknoloji içeren ürünlerin payı arttırılmadan, ihracat odaklı bir büyüme kalıcı ve sağlıklı hale getirilemez” dedi.
İSO Başkanı Bahçıvan, şunları anlattı: “Bugün içinde bulundukları ekonomik durağanlıktan çıkmaya çalışan gelişmiş ülkeler bile sanayileşme süreçlerinde bizden çok daha ileride olmalarına rağmen son yıllarda dikkatlerini yeniden sanayi sektörüne çevirmiş bulunuyorlar. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, üretimin olmadığı bir ortamda sadece hizmet sektörü ile güçlü bir ekonomiyi sürdürülebilir kılmak mümkün değildir. Bu gerçeği ifade ederken, gelişmekte olan ülkeler için yüksek katma değerli bir sanayileşme halen en önemli ihtiyaç olmayı sürdürüyor.
Ancak Türkiye’ye baktığımızda imalat sanayinin milli gelirdeki payı yüzde 15’lerde. Henüz sanayileşme sürecini tamamladığı söylenemeyecek, düşük-orta teknoloji payının yüksek olduğu bir ortamda, sanayinin payının gerilemeye başlamış olması, ülkemizin gelişmiş ülkeler ligine taşınmasında en büyük engeli oluşturmaktadır.”
Türkiye’nin başarı hikayesini geleceğe taşımak için ilerlenmesi gereken uzun bir yol olduğuna işaret eden Bahçıvan, İSO olarak bir süredir, Türkiye’nin yeni bir hikayeye ihtiyacı olduğunu ve bütünsel bir kalkınma anlayışının gerektiğini söylediklerini anımsattı.
Bahçıvan, kalkınmanın işgücü piyasaları, sağlık, eğitim, hukuk ve adalet, yönetişim gibi son derece önemli kurumsal dayanakları olduğuna ve ekonomi politikalarının bunlardan bağımsız düşünülemeyeceğine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu bağlamda hükümetimizin açıkladığı ‘Öncelikli Dönüşüm Programları’ sanayicinin beklentileriyle örtüşmektedir. Bu programlar aynı zamanda Türkiye’nin yeniden yüzünü sanayiye çevirdiğini, yaşanan deneyimler ışığında sanayinin önemini daha üst bir düzeyde yeniden özümsediğini göstermektedir. Öncelikli dönüşüm programlarının ruhunu oluşturan, sanayide üretim kapasitesinin arttırılması, Türkiye’nin küresel değer zincirinde yükselmesi, ekonominin iç entegrasyonunu güçlendirerek bölgesel dengesizliklerin azaltılması, ihracat kapasitesinin ve teknoloji yoğunluğunun arttırılması ve beşeri sermayenin geliştirilmesi gibi hedefler, Türkiye’nin bir üretim ekonomisi olarak yeniden yapılanmasında birbirinden bağımsız düşünülemeyecek acil hedeflerdir.”
Konuşmasında kamuoyuyla paylaştıkları “İstanbul Sanayi Strateji Belgesi”nden de bahseden Bahçıvan, “Özellikle ülkemiz sanayisinin ithal bağımlılığının azaltılması, yerli enerji kaynak kullanımının arttırılması, teknoloji yoğunluklu sektörlere öncelik verilerek Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesi, sanayicinin finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, sürdürülebilir büyüme için vazgeçilmezdir” diye konuştu.