Suudi Arabistan baskıcı bir monarşi mi yoksa bir fırsatlar ülkesi mi? Bu sorunun yanıtı, her ikisi de. Bu da iş ve siyaset dünyasının liderleri için bir ikilem yaratıyor.
VIVIENNE WALT
Bu yaz, Avrupa’nın en büyük teknoloji ticaret show’u olan Paris’teki Viva Tech’i ziyaret eden 100 bini aşkın kişi için ana sahnenin yanı başındaki büyük yeşil sergi standını gözden kaçırmak hemen hemen imkansızdı. Bir duvarda “Suudi’ye Yatırım” yazısı yer alırken, bir video da robotik laboratuvarlar, güneş enerjisi çiftlikleri ve gökdelenlerle dolu kentlerle ışıldayan çöl manzaralarını gösteriyordu. Riyad’da kadın kurucuların yer aldığı bir startup olan Blossom Accelerator’ın kurucusu ve CEO’su Emon Shakoor, “Bu yepyeni bir dünya” diyor coşkuyla.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın dünyayı şoke eden korkunç bir cinayete kurban gitmesinin üzerin- den hemen hemen beş yıl geçti; o dönemde, pek çok ABD’li ve Avrupalı ortak, CIA’nin daha sonraki araş- tırmasına göre, liderinin de cinayette parmağı olduğu belirlenen bir ülkeyle iş yapmanın prestijlerine gölge düşürebileceğinden endişe etmişti.
Kaşıkçı’nın 2018’deki ölümünden iki yıl önce Riyad’da kurulan 1,7 milyar dolarlık gıda teslimat şirketi Jahez Group’un baş yatırım sorumlusu Abdülaziz Alhouti, “Dürüst olmak gerekirse, çok talihsiz bir olaydı” diyor. Ancak şimdi VivaTech’teki kalabalık için- de Fortune’a konuştuğunda, bu karanlık günlerin artık geride kaldığını söylüyor. Eski yatırım bankacısı, “Bu olay geride kaldı. Şimdi artık toplum olarak, kültür olarak, bundan uzaklaşmalıyız” diyerek devam ediyor.
Suudi girişimciler de zaten bunu yapmak niyetinde: İleri gitmek ve para kazanmak. Bu stratejinin
de işe yaradığı söylenebilir; yatırımcılar güçlü bir şekilde geri dönüyor. San Diego, Kaliforniya Üniversitesi’nde dört yıl okuduktan sonra Riyad’a dönen 29 yaşındaki Shakoor, “Altın çağdayız” diyor.
Peki bu altın çağının ağırlığı ne kadar? Bununla ilgili işaretlerden biri, bu yılki Fortune’un dünyanın en büyük şirketlerini sıralayan Global 500 listesi. İkinci sırada, ülkenin devlete ait petrol devi, 604 milyar dolarlık geliriyle geçen yıl Amazon’un (No.4) ve Apple’ın (No.8) cüce gibi görünmesine neden olan Saudi Aramco yer alıyor. Aramco’nun nefesi, son 20 yılın 16’sında liste başı olan Walmart’ın ensesinde. Aramco böyle devam ederse, gelecek yıl zirveye yerleşe- bilir. Piyasa değeri 2 trilyon doların üzerinde ve daha da önemlisi, Aramco geçen yıl 159 milyar dolar kâr elde etti. Bu da dünyadaki en kârlı iş olmasını sağladı.
Pek çok Amerikalı ve Avrupalıya göre, 36 milyon nüfusa sahip krallığın baş döndürücü serveti yaşamlarıyla örtüşmüyor. Suudi Arabistan’ın bütünü düşünüldüğünde, bu bakış açısına dayanak oluşturabi- lecek nedenler sıralanabilir: Kaşıkçı’nın öldürülmesi, muhaliflerin hapsedilmesi, Yemen’deki yıkıcı savaş, kısa süre önce New Yorker’daki bir makaleye de konu olan, gizemli bir şekilde kaybolan prensesler, 11 Eylül olaylarıyla olan bağ vs… Bu arada, Suudi yetki- liler ve iş dünyası liderleri ise, gelişen, modern ve artan genç nüfusuyla çok farklı bir ülke portresi ortaya koyu- yorlar. Ülkenin geçen yılki yüzde 8,7’lik büyüme oranı herhangi bir G20 ekonomisinden çok daha hızlıydı ve diğerlerine kıyasla çok daha cazip iş olanakları sundu.
Burada, Batılı şirketler ve yatırımcılar için sorun şu: Suudi Arabistan için her iki tanım da doğru. Baskıcı bir monarşi mi yoksa fırsatlar diyarı mı yorumlarından hangisinin daha ön plana çıkacağına dair karmaşık hesaplar söz konusu ama bir yandan da iki bakış açısının da bir arada değerlendiril- mesi mantıklı olabilir mi…
İnsan hakları savunucula- rına göre, bunun cevabı ke- sinlikle hayır. Ancak Suudi yatırımıyla ilgilenen yatı- rımcıların yaklaşımı farklı. Suudi krallığı petrolden elde ettiği geliri hızla artan bir şe- kilde golftan teknolojiye çok geniş bir yelpazeye kanalize ediyor.
Haziran ayı başlarında, ülkenin 700 milyar dolarlık Kamu Yatırım Fonu (PIF) ABD’nin golfu için çarpıcı bir adım attı. Kısaca MBS olarak bilinen, de facto Suudi lider ve başbakan Prens Muhammed bin Salman’ın başkanlığındaki PIF, profesyonel golfçuların muhalefetini aşmayı başardı ve iki yıllık LIV Golf organi- zasyonunu ve PGA Turu’nu -birbirlerine rakip-büyük öl- çüde PIF’in parası sayesinde, işbirliği yapan iki organizas- yona dönüştürdü. PGA yet- kilileri anlaşmanın bir “PGA Tur kontrolündeki iştirak” yaratacağını söylüyorlar. Ancak aynı zamanda Saudi Aramco’nun da başkanı olan Yasir al-Rumayyan, anlaşma yürürlüğe girerse yeni golf organizasyonunun başında yer alacak.
Bu durum karşısında endişeye kapılan ABD’li senatörler frene basmaya çalıştılar ve temmuz ayında Senato’nun toplanması çağrısında bulunarak, ABD ulusal güvenliğine ve anti tröst kanunlarına risk oluşturup oluşturmadığını değerlendirmek istediler.
Connecticut’tan senatör Richard Blumenthal, PGA yetkililerine, “Girdiğiniz yoldan hoş kokular gelmiyor çünkü her şey parayla ilgili” dedi. “Suudi hükümeti kont- rol hissesini aldı.”
Ancak yöneticiler fazla seçenekleri olmadığını ileri sürdüler: Suudileri engel- leseniz bile onlar dolaylı yollardan zaten varlıkları alacaklar. PGA Tur’un pazarlığını yapan Piper Sandler’ın başkan yardımcısı Jimmy Dunne, “Eğer yılda yalnızca beş oyuncu alsalar, beş yılda hepimizi almış olurlar” dedi. “Hiçbir şey yapmasaydık, golfun tama- mını almış olacaklardı.”
Aramco’nun devasa petrol geliri başka PIF spor yatı- rımlarını da gündeme getirdi; buna, Suudi profesyonel futbol liginin bu yaz bazı yıldız Avrupalı futbolcularla imzaladığı dokuz rakamlı kontratlar dahil; ayrıca belli başlı turnuvaların krallıkta düzenlenmesi için uluslara- rası tenis organizasyonlarıy- la yapılan görüşmeler de var. Öte yandan, spor anlaşma- ları gazetelerin başlıklarına çıkarken, Suudi Arabistan’ın büyüyen küresel etkisi golf sahalarının , futbol sahaları- nın ve tenis kortlarının çok ötesine uzanıyor.
Dünyanın en hayati önemdeki kaynaklarından biri olan hidrokarbonlardan adeta fışkıran nakitle, ülke yabancı varlıklara, özellikle de Wall Street’in sersemle- diği COVID-19 pandemisi sırasında onlarca milyar dolar akıttı. Al-Rumayyan o dönemde, şakayla karışık “Krizi kaçırmak istemezsiniz” demişti.
Zaten Suudilerin de fırsatı kaçırmadıkları aşikar. Yalnızca ABD’deki yatırımları, Kaliforniyalı elektrikli araç üreticisi Lucid Motors’un yüzde 60’ından fazlasını içeriyor; ayrıca Uber’deki (MBS ilk baştaki yatırımcılardandı), oyun şirketleri Activision Blizzard ve Electronic Arts’taki hisselerini de unutmamak gerekiyor.
Üstelik bu yalnızca baş- langıç: Paris’teki konferans- ta, Suudi yatırım bakanı yardımcısı Badr al-Badr , ülkenin 2030 yılına kadar yaklaşık 3,2 trilyon dolar- lık bir yatırım yapacağı tahmininde bulundu. MBS, ülkenin petrole bağımlığını azaltmayı öngören Vision 2030 stratejisi kapsamında, yatırım birimlerinin port- föylerini çeşitlendirmelerini zorunlu kıldı.
Aslında bu ilgi iki taraflı; Batılı şirketler de krallığın gittikçe büyüyen ekonomi- sinde ve bol para harcayan tüketicilerinde fırsat yaka- lama peşindeler. Al-Badr Fortune’a verdiği demeçte, “Yatırımcılar için çok fazla fırsat var” dedi.
Hemen imzalanan devasa anlaşmaların sunduğu potansiyel hem büyük hem de küçük şirketler için vazgeçilebilecek şeyler değil. Siyasette ve iş dünyasında Suudi Arabistan’ı eleştirmeyi ve bu tür cazip getirileri olan iş anlaşmalarını kaybetmeyi göze almaya deyip değme- yeceğine dair hararetli tartış- malar yer almaya başladı. Ukrayna savaşı ve artan petrol fiyatlarıyla beraber bu soru daha da hayati hale geldi. Nihayetinde petrol fiyatlarının gıda, elektrik ve daha pek çok şeyin üzerinde derin bir etkisi var.
Ancak Suudi parasının gittikçe büyüyen dalgası zaten bu tartışmaları hemen sonlandırdı.
En son örnek ise, temmuz ayında, Aramco CEO’su Amin Nasser’in BlackRock’un yönetim kuruluna seçilmesiydi. Bu yatırım şirketi ve CEO’su Larry Fink Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (ESG) ilkeleri konusundaki hassasiyetleriyle bilinir. Fink, 2018 yılında Kaşıkçı cinayetinin ardından da Riyad’daki bir konferansa katılmaktan vazgeçmişti. Ancak Fink, Nasser’in yönetim kuruluna seçilme- sini bildirirken Nasser’in “liderlik yeteneğini, global enerji endüstrisine ve düşük karbonlu ekonomiye geçişin gerekçelerine ne derece vakıf olduğunu ve aynı zamanda Ortadoğu bölgesiyle ilgili bilgisini” övgüyle anlattı.
Fink ayrıca krallıkla ittifakı açıkça kucaklayan iş insanları arasında yalnızca en yenisi. Geçen mart ayında MBS’nin, tamamı PIF’e ait Riyadh Air’in kurulduğunu açıklamasından iki gün son- ra, Suudiler 78 Dreamliner uçağını satın almak için Boeing’le 37 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladılar. Anlaşmayla ilgili konu-
şan Boeing CEO’su Dave Calhoun, “Bizi bu siparişin boyutundan, miktarından daha fazla mutlu edecek bir şey olamazdı” dedi. Bölgenin şirket açısından “kritik önemde” olduğunu belirtti.
Benzer bir yönelim siya- setçiler arasında da gözlendi. Örneğin Washington’u ele alalım: 2019 yılında, o dönemde başkan adayı olan Joe Biden, ABD’de yaşayan ve Washington Post gazetesinde yaşayan Kaşıkçı cina- yeti için Suudi Arabistan’ın “bedel ödeyeceğini” söyledi. Ancak başkan olduktan sonra 2022 yılında Riyad’ı ziyaret ettiğinde, genç prensle samimi bir şekilde tokalaştı. Kendisi, MBS’nin bir lütufta bulunarak, enf- lasyonu düşürmek ve global resesyonu önlemek için dün- ya piyasalarına daha fazla petrol satmasını rica etmek amacıyla ziyarete gelmişti. Ancak Suudi Arabistan’ın başlıca aktör olduğu, 13 petrol üreticisi ülkeden oluşan OPEC global petrol satışlarını günlük 2 milyon varil azalttı. Suudi yönetimi, kararın siyasi olmadığında ısrarcıydı. Ancak Ağustos ayında 38 yaşına basana MBS tek bir hareketiyle 80 yaşındaki Biden ve diğer dünya liderleri üzerindeki etkisini göstermişti ve bu etkisi de daha on yıllarca sürecekti.
Bu gücün kaynağının izini sürerken karşımıza tek bir kuruluş çıkıyor: Saudi Aramco. Ülke, 267 milyar varil petrol rezervi ve 8,5 trilyon metreküp doğalgaza sahip; günde yaklaşık 10 milyon varil petrol satıyor ve bu da dünyadaki tüketi- min yaklaşık yüzde 10’u. Ancak çok daha fazlasını üstelik inanılmayacak kadar ucuza pompalıyor: ABD’de petrol üretiminin ortalama maliyeti 53 dolarken, Saudi Aramco bir varil petrolün üretim maliyetini 8 doların biraz üzeri bir rakama mal ediyor. Tüm bu fazla petrolü depolamak da ülkenin ihracatı azaltması ya da artırmasını ve böylece dünyada petrol fiyatlarını etkilemesini sağlıyor.
Suudi Arabistan’ın eski ABD elçisi ve MBS’yle ilgili bir kitabın yazarı David Rundell, “Suudiler petrolün vanasını istedikleri gibi açabilir ya da kapatabilirler” diyor. “Devasa petrol fazlası olan dünyadaki tek halk on- lar. Bu da Suudilere dünya üzerinde önemli bir siyasi nüfuz sunuyor.”
2017 yılında Aramco’nun bir uçağına atlayıp, krallığın Empty Quarter çölünün derinliklerine gittiğimde bu etkinin kaynağını ilk elden görme fırsatım olmuştu. Aramco’nun Shaybah petrol kuyuları sonsuzluğa ya da en azından ihracat terminallerine uzanıyor.
Fosil yakıtlara olan ba- ğımlılık göz önüne alındı- ğında, dünyanın bunların önemini azaltmak için yapabileceği fazla bir şey yok. ABD ve AB’nin yeşil enerjiye geçiş hedeflerine rağmen dünya hala yoldaki arabalar, havadaki uçaklar ve konteyner gemileriyle gelen tüketim maddeleri için günde yaklaşık 100 milyar varil petrol kullanıyor.
Rice Üniversitesi’nin Houston’daki Baker Enstitüsü’nde Ortadoğu enerji analisti Jim Krane, “Petrol hâlâ ulaşımın yüzde 95’ini sağlıyor” diyor. “Suudiler olmadan hiçbir yere gidemezsiniz.”
Suudiler de bu avan- tajlarından yararlanarak elde ettikleri geliri yoğun bir şekilde yeşil ekonomiye yatırma niyetindeler. MBS, iklim değişikliğini kuraklık, ekstrem hava koşulları ve yükselen deniz seviyeleri gibi etkilerle hisseden çöl ülke- sini 2060 yılına kadar sıfır karbon yapmayı hedefliyor. Ülkenin enerji şebekeleri- nin yaklaşık yüzde 40’ı fosil yakıtlarla çalışıyor; bunları yenilemek amacıyla onlarca güneş ve rüzgar projeleri uygulamaya konuluyor.
Öte yandan, bu gelişmelerle beraber hükümetin bir yandan da Aramco’ya petrol üretim miktarını 2027’de günlük 13 milyon varil üzerine çıkarma emri vermesi çelişkili bir tablo yaratıyor. Batılı petrol şirketleri, bu yöndeki niyetlerini daha önce beyan ettikleri gibi, fosil yakıt üretimini azaltırlarsa, Aramco daha da kritik önemde bir üreticiye dönüşebilir.
Ülke aynı zamanda, her ikisinin de gelecekte cazip ihracat ürünleri olacağı yeşil ve mavi hidrojen üretimi gibi yeşil teknoloji araştırma ve geliştirmelerine milyarlar akıtıyor. Krane, “İnsanların petrolden uzaklaşacağından endişe duyuyorsanız, petrolü yeni şekillerde kullanmak istersiniz” diyor.
Bu yeşil teknoloji pro- jeleri, Aramco’nun devasa kârının desteklediği Kamu Yatırım Fonu’yla hayata geçiriliyor. Riyad’daki bin- lerce ofis binası ve apartman bloğunun enerji şebekesinin yenilenmesine yardımcı olan National Energy Services Co’dan Mudhyan al-Mudh- yan bunun aslında açık çek olduğunu söylüyor. 2021 yılında Riyad’daki Kapsarc olarak bilinen hükümete ait enerji araştırma şirketini ziyaretim sırasında bana, “Bankalara ya da herhangi bir kredi kurumuna gitmeye ihtiyacımız yok” demişti.
Bu stratejinin özellikle de Batı’da global ortaklara ve müşterilere ihtiyacı var. Pek çok Avrupalı ve ABD’li şirket de buraya dalmaya istekli.
Nitekim Paris’te bu tavır çok net bir şekilde ortaya konuldu. VivaTech’ten üç gün sonra, al-Badr’ın bakanlığı şehirde yalnızca yatırımla ilgili bir konferans düzenledi ve burada Fransız iş dünyası Suudi startup’larla anlaşmalar imzaladı.
Aynı günün akşamı, lüks sedan’lardan oluşan bir konvoy MBS’ye, Paris’in merkezinde gösterişli bir akşam yemeğine gidişinde eşlik etti. Bu yemek sırasında Suudi krallığı iddialı bir şekilde, 2030 World Expo’yu düzenleme sözü verdi. Altı ay sürmesi öngörülen söz konusu etkinlikte yüzü aşkın ülke sergiler ve çeşitli event’ler düzenleye- rek, potansiyel milyonlarca ziyaretçiyi çekecek.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Roma’nın bu etkinliğe ev sahipliği yapma girişimine rağmen Suudileri destek- leyerek Avrupalı liderleri kızdırdı. Macron Paris’te Suudi prensi ihtişamlı Elysée Sarayı’nda, kendi- siyle baş başa görüştüğü bir öğle yemeğinde ağırladı. Macron’un ofisinden daha sonra yapılan açıklamada, cumhurbaşkanının “Fransız şirketlerinin iddialı Vision 2030’u destekleme arzusunu” belirttiği kaydedildi. Yüz milyarlarca dolarlık gelirle devasa fosil yakıt yataklarının üzerinde oturan Suudi Arabistan’ın kuşkusuz çok iddialı hedefleri var. Ülkenin mevcut devasa zenginliği göz önüne alındığında, pek çok yatırımcı bu hedeflerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktan tabii ki mutluluk duyacaktır.