Coface MEDAF bölgesi Ekonomisti Seltem İyigün ve Coface Türkiye Risk Değerlendirme Direktörü Berna Keskin tarafından hazırlanan Ekonomi Değerlendirme Raporu’nda, 1 Kasım’da tek parti hükümetinin seçilmesinin ekonominin üzerindeki en önemli olumsuzluk olan siyasi belirsizliğin ortadan kalkmasını sağladığı bildirildi.
EKONOMİK VE SEKTÖREL GELİŞMELER
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Ekim ayında ihracat geçen yılın aynı dönemine göre %1,5 gerileyerek 12,4 milyar dolar oldu. Yılın ilk on ayında toplam ihracat %8,6 gerileme ile 119,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Paritenin ihracata olumsuz etkisi ilk 10 ayda 10,6 milyar dolar oldu.
Tüketici fiyatları Ekim ayında bir önceki aya göre %1,55, yıllık bazda %7,58 arttı. Yurt içi üretici fiyatları ise Ekim ayında bir önceki aya göre %0,20 düştü, yıllık bazda %5,74 yükseldi.
TÜİK verilerine göre, Eylül ayında ihracat yıllık bazda %14,2 azalarak 11,7 milyar dolar, ithalat ise %25,2 azalarak 15,4 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı Eylül ayında yıllık bazda %46,6 daralarak 3,7 milyar dolar oldu. Yılın ilk dokuz ayında dış ticaret açığı yıllık bazda %20,2 daralarak 49 milyar dolara geriledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Ekim ayında yaptığı para politikası toplantısında bir hafta vadeli repo ihale faizini %7,5’te, gecelik marjinal faizi %10,75’te ve gecelik borçlanma faizini %7,25’te sabit tuttu.
Ekim ayında Reel Kesim Güven Endeksi, bir önceki aya göre 1,4 puan artarak 100,5 oldu. Aynı dönemde imalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı 0,4 puan azalarak %75,5 seviyesinde gerçekleşti. Tüketici güven endeksi Ekim ayında bir önceki aya göre %7,3 artarak 62,78 oldu.
Tüketici güven göstergesi ile mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi (reel kesim), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ilişkin güven göstergelerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşan ekonomik güven endeksi, Ekim ayında bir önceki aya göre %13 artarak 81,48 oldu.
Ekim ayında otomotiv ve hafif ticari araç pazarı yıllık %3,5 küçüldü. Aynı dönemde otomobil satışları %5,6 azalırken hafif ticari araç satışları %3,4 arttı. Yılın ilk on ayında önceki senenin aynı dönemine göre otomobil satışları %31,4, hafif ticari araç satışları %45,6 arttı.
Eylül ayında Türkiye genelinde konut satışları önceki aya göre %17,8 azalarak 92.483 adet oldu. Geçen yılın aynı ayına göre satışlar %20,1 geriledi. Eylül ayında ipotekli konut satışları yıllık bazda %33,5 düştü. İpotekle alımlar birinci el satışlarda %30,7, ikinci el satışlarda %35,7 düştü. Peşin satışlar ise aynı dönemde %12,2 geriledi. Yabancılara yapılan konut satışları yıllık bazda Eylül ayında %5 gerileyerek 1.768 adet oldu. 2014 genelinde yabancılara 18.959 adet konut satılmıştı. Ocak-Eylül döneminde yabancılara satılan konutların %17,1’ini Iraklılar, %11,6’sını Suudi Arabistanlılar, %9,7’sini Kuveytliler ve %9,6’sını Ruslar aldı.
GENEL DEĞERLENDİRME
Son açıklanan verilere göre takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi, yılın üçüncü çeyreğinde önceki senenin aynı dönemine göre %3,3 arttı, yılın ilk dokuz ayında ise artış %2,8 seviyesinde gerçekleşti. Sanayi üretiminde ılımlı artışın devam etmesi, iç tüketim talebine ve bir miktar stok üretimine bağlı olarak gerçekleşiyor olabilir. Avrupa’da büyüme dinamiklerinin sakin olduğu bir dönemde sanayi üretiminde bu artışı görmek, büyüme adına sevindirici. Önümüzdeki dönemde en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa’daki toparlanmanın hızlanması halinde, ihracat kanalının da büyümeye katkısının arttığını görebiliriz.
Öte yandan, seçim belirsizliğinin ortadan kalkması ile birlikte, ABD Merkez Bankası’nın (FED) faizlerinin ne zaman ve ne kadar artmaya başlayacağını tartıştığımız bu dönemde, Türkiye yurt içi risklerden en önemlisini bertaraf etmiş oldu. ABD’den gelen olumlu istihdam artışı verisi, gerileyen enflasyon ve ücretlerin artamaya başlaması sonrasında, finansal piyasa oyuncularının 16 Aralık’taki FED politika toplantısında faiz artırımına tanıdıkları olasılık %50’lerden %70’in üzerine çıktı. Bu belirsizlik ortadan kalktığı takdirde, yurt içinde seçim sonuçlarının da yarattığı olumlu hava ile yatırımcı güveninin arttığını görebiliriz. Öte yandan FED, finansal piyasalarda tekrar çalkantıya neden olmayacak tarzda bir hamle ve açıklama yaparsa, gelişmekte olan ülke kurlarında istikrar oluşabilir. Dolayısıyla, yurt içinde ertelenen yatırım ve tüketim harcamalarının tekrar ivmelendiğini görebiliriz. Bu tablo üzerine risk oluşturabilecek en önemli unsur Çin’in beklenenden fazla yavaşlaması olabilir. Keza, her ne kadar Çin’in yavaşlaması, enerji ithalatı bağımlısı Türkiye gibi ülkelerin işine yarasa da, ihracatının %7’ye yakınını Çin’e yapan Almanya ve diğer Avrupa ülkelerin büyüme performansları açısından bir risk oluşturuyor. Avrupa ülkelerinde ihracatın azalmasına paralel olarak büyümenin yavaşlaması, Türkiye ekonomisi üzerinde ihracat kanalı ile baskı yaratabilir.