Ersan Taylan – Sabancı Üniversitesi Arama İnisiyatifi Başkanı Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu, Türkiye’de eylem araştırması yöntemlerini ve Arama Konferansını kullanmaya ilk kez 1988 yılında başladı. O dönemde bu yaklaşımı bilen insan sayısı oldukça azdı. Ancak zaman içinde eylem araştırması, iş dünyasında ve çeşitli sektörlerde daha yaygın hale geldi ve daha çok uygulanmaya başlandı. O tarihten itibaren 2500 üstü farklı dönüşüm vakası üzerinde hemen hemen tüm sektörlerde uygulandı. Arama Konferansı ve çalıştay türü yöntemler daha görünür ve tanınır yüzü ama altında yatan bilimsel yaklaşım Eylem Araştırması olarak görülüyor. Eylem Araştırması, bir organizasyonun ya da topluluğun karşı karşıya olduğu sorunları çözmek ya da bir dönüşüm sürecini desteklemek amacıyla hayata geçirilen eylem odaklı, katılımcı, iş birliğine dayalı bir yöntem olarak tanımlanıyor. Eylem Araştırması’nı ve yeni düşünme sistemlerini, yeni organizasyon biçimlerini Babüroğlu ile konuştuk.
Şirketler için eylem araştırması yönteminin avantajları nelerdir?
Eylem araştırması, işletmeler ve organizasyonlar için gerçekten çok faydalı bir yöntem. Günümüz iş dünyası hızla değişiyor, belirsizlikler artıyor ve bu ortamda şirketlerin daha çevik ve yenilikçi olması gerekiyor. İşte tam da burada eylem araştırması devreye giriyor. Bu yöntem, şirketlere hem etkili çözümler üretme hem de organizasyon içindeki iletişimi güçlendirme imkânı sağlıyor. En büyük artılarından biri, iş birliğini ve katılımı artırması. Çoğu zaman, geleneksel yönetim modellerinde hiyerarşi ya da departmanlar arası kopukluk yüzünden iletişim zorlaşıyor, insanlar fikirlerini rahatça dile getiremiyor. Ama eylem araştırmasında herkes fikrini açıkça paylaşabiliyor, çalışanlar hem kendilerini değerli hissediyor hem de şirketin genel başarısına katkıda bulunduklarını fark ediyor. Bu, motivasyonu da yaratıcılığı da ciddi anlamda artırıyor. Son bir yıl içindeki çalışmalardan birkaç örnek vermek gerekirse, eylem araştırmasının kullanıldığı projelerden çok başarılı sonuçlar alınıyor. Mesela Türkiye Sigorta Birliğiyle, 10 yıllık büyüme hedeflerini ikiye katlamak için bu yöntemle çalışıyoruz. Borusan Holding’te, kurumsal kültür dönüşümü üzerine çalışarak şirketlerinin 200 yıl boyunca sürdürülebilir olmasını hedefleyen bir strateji geliştirdik. Sivil toplum kuruluşlarında da çok güzel örnekler var. TEV, Bilim Akademisi, Binyaprak, Bizbizze gibi kuruluşlar, gelecek planlarını bu yöntemle oluşturdu. Hatta Denizli’de Pamukkale’nin turizm potansiyelini tüm şehre yaymak için yürütülen bir proje de yine eylem araştırmasıyla ilerliyor.
Arama Eylem Araştırması İnisiyatifi ne zaman faaliyetlerine başladı?
Arama Eylem Araştırması İnisiyatifi, Sabancı Üniversitesi bünyesinde 2018 yılında resmi olarak bir “Kürsü” olarak kuruldu. Ancak bu girişimin temelleri, yıllar öncesine, Arama Konferansı adıyla bilinen katılımcı bir planlama ve strateji geliştirme metodolojisine dayanıyor. Bu yöntem, insanları bir araya getirip ortak bir hedef doğrultusunda iş birliği yapmalarını sağlayan etkili bir araç olarak öne çıkıyor. İnisiyatifin iki ana hedefi var. Birincisi, eylem araştırmasını hem teorik hem de pratik anlamda geliştirmek. İkincisi ise, farklı sektörlerdeki zorluklarla başa çıkabilecek, etkili çözümler üretebilecek ve büyük dönüşümler yaratabilecek bir “Eylem Araştırmacıları” kuşağı yetiştirmek.
Yüksek lisans programından söz eder misiniz?
Sabancı Üniversitesi’nin mART programı, Türkiye’deki ilk ve tek üst düzey yöneticiler için Dönüşüm Yönetimi yüksek lisans programı. mART, tam anlamıyla liderlik yapmaya hazır yöneticiler için çok yenilikçi bir model olarak tasarlandı. Bu program, iş dünyasında dönüşüm yönetimi ihtiyacına cevap vermek için özel olarak tasarlandı. Bildiğiniz gibi, şirketler hem yeni fırsatlar hem de çoklu krizlerle birlikte sürekli dönüşmek zorunda. Artık eskisi gibi dönemsel değişimler yeterli olmuyor. Aynı anda çok sayıda dönüşümü dijital, rekabet, kültür gibi dönüşümleri bütünsel olarak yönetme yetkinliğine ihtiyaç var. mART, bu zorluklarla başa çıkabilecek dönüşüm liderleri yetiştirmeyi hedefliyor. Programın üçüncü yılındayız, 32 mezunumuz var. Katılımcıların büyük çoğunluğu CEO’lar, CHRO’lar veya şirketlerin ana hissedarları tarafından önerilen profesyoneller. Özellikle orta ve üst düzey yöneticilere hitap ediyoruz; yani şu an liderlik pozisyonunda olan ya da birkaç yıl içinde üst yönetim rollerine geçmeyi hedefleyen veya önemli dönüşümleri yönetmeye hazırlanan yöneticiler için ideal bir program. Program 12 aylık, tezsiz bir yüksek lisans programı ve tamamen İngilizce olarak yürütülüyor. Canlı vakalarda devam eden dönüşüm süreçleri inceleniyor ve herkes iş birliği içinde yenilikçi çözümler geliştiriliyor. Bazı derslerimiz şirketlerin vakalarıyla entegre geliştiriliyor. Derslerin önemli bir kısmı “eş öğretim” (co-teaching) modeliyle ilerliyor. Yani birden fazla eğitmen aynı anda dersi yürütüyor. Programda yer alan akademisyenler, alanında uzman ve dünya çapında tanınmış isimlerden oluşuyor. Ayrıca uluslararası bir boyut da programa eklenmiş durumda. Katılımcılar, Norveç Çalışma Gezisi sayesinde küresel iş dünyasına dair farklı bakış açıları kazanıyorlar. Geçen sene hem bir dünya lideri Alüminyum firması, hem çok büyük bir emeklilik fonunun dönüşümü çalışıldı. Diğer yandan Nobel Barış ödülü komite başkanıyla sosyal dönüşümler tartışıldı.
Programın katılımcılara kazandırdığı niteliklerden söz eder misiniz?
2023-2024 dönemi mezunlarının yüzde 38’i, daha mezun olmadan aynı yıl içerisinde terfi aldı. Bu başarı oranı, programın ne kadar etkili olduğunun en somut göstergesi. mART, sadece bir eğitim programı değil; aynı zamanda Öncelikle, katılımcılarımızın yönetimsel ve liderlik becerilerini güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu program sayesinde, stratejik düşünme, karmaşık kararlar alabilme ve organizasyonlarını dönüştürebilme gibi yetenekleri geliştirmelerine yardımcı oluyoruz. Özellikle değişim ve dönüşüm liderliği konusunda ciddi bir fark yaratıyoruz. Eylem araştırması bizim temel metodolojimiz. Bu yöntem, katılımcıları sadece öğrenen bireyler olarak değil, aynı zamanda organizasyonlarında değişim yaratan kişiler olarak konumlandırıyor. Programımızın bir diğer güçlü yönü, uluslararası işbirlikleri ve sektörel çeşitlilik. Dünyanın farklı yerlerinden gelen akademisyenlerle çalışıyor, farklı sektörlerden katılımcılarla bir araya geliyoruz. Bu çeşitlilik, katılımcıların kendi sektörlerinin ötesinde bakış açıları geliştirmelerine olanak tanıyor. Ayrıca, program süresince kurulan network sayesinde hem bireysel hem de profesyonel olarak yeni fırsatlara kapı açıyorlar. En önemlisi, tüm bunları yaparken katılımcılarımızın sadece işlerinde değil, aynı zamanda kişisel olarak da dönüşüm geçirdiklerine tanık oluyoruz. Bu dönüşüm, hem onların hayatlarına hem de çalıştıkları kurumlara ciddi bir değer katıyor.