Güzel Sanatlar ve Publicis Groupe şirketlerinden Saatchi&Saatchi, 29 yıllık evliliklerini karşılıklı açıklamalarla sonlandırdı. 2016 yılında bir tarafta Borsa İstanbul’da Türkiye’nin halka açılan ilk bağımsız reklam ve iletişim grubu olmayı hedefleyen Güzel Sanatlar, diğer tarafta Publicis Group’un çatısı altındaki ajanslara (Saatchi&Saatchi ve diğerlerine) yatırım yapma stratejisi, işbirliğini sonlandıran nedenler arasında yer aldı. Saatchi&Saatchi EMEA COO’su Justin Billingsley, “Türkiye’de Güzel Sanatlar ile birçok şey başardık ve bu ortaklık olmasaydı bu başarıların hiçbiri ne Güzel Sanatlar ne de Saatchi&Saatchi için mümkün olmazdı” diyerek ayrılık konusuna açıklık getiriyor. Saatchi&Saatchi İstanbul CEO’su A. Lize Karaboğa da bu durumu “Bu tür anlaşmaların bir ömrü vardır. Belirli bir noktaya gelince, ortak bir vizyon geliştirilmezse, ayrılma kararının alınması çok normal sayılmalı. Saatchi&Saatchi Publicis Group’un çok önem verdiği markalardan biri. Yeni dönemde biz Saatchi&Saatchi’yi Türkiye’de yeniden kuracağız” diyor.
“Yeniden kurma”, Karaboğa’nın altını çizdiği önemli bir detay. Bu iddialı duruş, 29 yıldır birlikte hizmet verilen müşterilerin bundan böyle kiminle çalışacağı konusuyla da ilgili. Köklü markaların devamlılığı konusunda stratejiler neler olacak? Bire bir müşteri görüşmeleri, (P&G gibi) köklü markaların devamlılığı için stratejilerin revize edilmesi ilk etapta ilgilenilen konular. Müşterilerin ayrılış kararını nasıl değerlendirdiklerini de yorumlayan Karaboğa, “Saatchi&Saatchi markası kendi elbisesi, kimliği olan bir marka. Sektörde akımlar yaratmış bir ajans. Gerçek anlamda bu DNA’nın Türkiye’de yaşamasını istiyoruz. Müşterilerimiz bize gönülden inanıyor” diyor.
41 yıllık tarihi boyunca reklamcılık endüstrisinde birçok ilke imza atan Güzel Sanatlar ise eski partneriyle artık rakip. Ajansın ismi Güzel Sanatlar Grubu olarak değişti ve bünyesinde 11 şirket var. Campaign Dergisi’ne konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Yiğit Şardan, halka arz vizyonuyla yola devam etmek istediklerinin altını çiziyor. Halka arz sürecini uluslararası gruplarla birlikte yönetmenin zorluğundan bahsediyor. Durum ne olursa olsun her iki ajansın da temelde en önem verdiği konu, müşteri portföyleri ve sektördeki bundan sonraki üstlenilecek misyonlar olarak özetlenebilir.
Karaboğa,“Saatchi&Saatchi, yapı taşlarını değiştiren bir reklam ajansı” vurgusunu tekrarlıyor. Var olanla yetinmeyip, başka taraflara bakan özelliklerinin gelecek dönemde çok daha fazla öne çıkacağına değiniyor. Yüzde 16-20 arası büyüme gerçekleştiren Publicis Group’un çatısı altındaki Saatchi&Saatchi, 2013 Recma raporuna göre, dünyada en fazla cirosal büyüme gerçekleştiren üç ajanstan biri (yüzde 17). Ajans sürdürülebilir ve inorganik büyüme çizgisiyle dikkat çekiyor. Merkez ofisi New York’ta bulunan şirket 6 bin 500’ü aşkın çalışanıyla, 75’in üzerinde ülkede 140 ofis ile faaliyet gösteriyor.
İlginç bir gerçek ise S&S’nin en güçlü rakibinin artık Publicis olması. Bunun nedeni, iki kuruluşun aynı pazarda farklı müşteri portföyleriyle hizmet veriyor olması. Bu durumun Publicis ve diğer şirketler tarafından nasıl değerlendirildiğini sorduğumda Karaboğa, başa baş mücadelede rekabetin daha eğlenceli ve zevkli olacağına değiniyor. “Birbirimizden güç alırken, rekabeti farklılaştıracağız” diyor.
Karaboğa’nın en çok üzerinde durduğu stratejilerden biri, Saatchi&Saatchi markasını “aşk markası” yapmak ve Saatchi ruhunun, engel tanımaz marka algısının önemini yaymak. “Reklamcılığın global standartlarını sektöre öğreten ajans” olarak değerlendirilen S&S, kendini dijitaldeki gelişmelere de hazırlıyor. Sosyal medya yönetiminden, içeriğe uzanan geniş yelpazede önemli fikirleri hayata geçirecek. Entegre iletişimde geçerli metotları geliştirmeye odaklanıyor. Türkiye’de reklam ajanslarının “tedarikçiye” dönüşmemesi gerektiğinin altını çizen Karaboğa, gelecek dönemde ajansının tedarik hattı değil, farklı stratejilerde yer alan, reklamverenin başarısını sürdürülebilir kılan bir yapıda olacağını söylüyor ve “Yönetmeye alışık olduğumuz aslında kendi dinamiklerimiz. FMCG, finans… hepsinin kendine yönelik tarzları var. Yepyeni heyecan ve ciddi büyüme potansiyeline sahibiz. Gelecek dönemde büyük markalardan büyüme gelmesinin şart olduğunu düşünmüyoruz. Global marka olarak lokalde ayrı büyüme fırsatları olduğunu düşünüyoruz. Yapacak daha çok iş var” diyor. Konuyla ilgili bir de örnek veriyor. “Geçen sene Nestle 1927 sergisini ve reklam çalışmasını gerçekleştirdik. 1927 Nestle projesi, Türkiye ofisine ait bir projedir. Dünyada pazarlama ekipleri tarafından inceleniyor. Türk ekibi parlıyor. Yenilik yaratması zor bir alanda çalışıyoruz. Uluslararası marka olarak bu projeleri çoğaltmak istiyoruz. Çok bilinen bir markayı tazelemek ve yeni heyecanlar yaratmak zor ama bu S&S açısından kolay ve keyifli.”
Markalara içgörü zenginliğiyle hizmet vermenin altını çizen Karaboğa’nın ajandasında ise ciddi büyüme hedefleri var. Türkiye reklam sektöründe ilk üçte yer almayı planlıyor. Markaları daha bütünsel şekilde sarıp sarmalayan yeni iş modelleri üretmeye hazırlanıyor. Karaboğa, “Devir değişiyor. Nesiller değişiyor. Tüketiciler değişiyor. İşveren markasıyla ilgili olarak hedefim ise en çok çalışılan ajans olmak var. Gençlerin arzu ettiği işveren markası olacağız” diyor. Genç çalışanlara güveninden bahsediyor ve reklam dünyasının genç beyinleri için “Otosansürcü değiller” yorumunu yapıyor. “Markaların ihtiyaç duyduğu süreklilik, stratejik bakış açısı gibi özellikleri gençlere öğreten bir okul olacağız. Yapılanmamızı bu şekilde kurguluyoruz” diyor.
29 yıllık evliliğin ardından her iki ajans da yeni hedeflere doğru ilerliyor. Saatchi&Saatchi İstanbul, yüzü dijitale dönük bir ajans olarak yapılanacak. Saatchi&Saatchi’nin gelecekteki kimliğinin özeti bu. Ajansın kaptan köşkünde oturan Karaboğa, doğru noktalara gelmeleri için markaların mutfağına girmek, yenilik ve gençleşme konularını çok önemsiyor. Yeni teknoloji, yeni bilgiler ve yeni akımlar üreten işbirlikleri yapmak, yeni iş modelleriyle büyümek ajansın önemli hedefleri arasına çoktan yerleşmiş.
Saatchi&Saatchi İstanbul’a yeni kaptan
By Fortune Türkiye