Piyasaların gözü PPK toplantısında

By Fortune Türkiye

Piyasalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) yarın gerçekleştireceği faiz kararı toplantısına odaklandı.

Piyasalarda faiz indirimine yönelik beklenti ağırlık kazanırken, kurdaki yükselişin etkisiyle faiz indiriminin sınırlı kalabileceği yorumları yapılıyor. Merkez Bankası’nın geçen ay yapılan PPK toplantısında politika faizinde 50 baz puan indirime gitmesi yeterli bulunmamış ve tartışmalara neden olmuştu. Analistler, yarın yapılacak toplantıda sınırlı da olsa bir faiz indirimi kararının alıncabileceğini, bu kez sadece politika faizinde değil faiz koridorunun alt ve üst bandında da indirim olabileceğini öngörüyor.

Yurtiçinde enflasyon beklentikleri ve kurdaki hareketlerin izeleneceğini ifade eden analistler, yurtdışında Yunanistan ve AB arasında olumlu gelişmeler olsa da piyasanın Fed’in faiz artırım süreci ile ilgili bilgi akışına odaklanacağını kaydediyor.

TCMB Başkanı Erdem Başçı, Ocak ayı manşet enflasyonunun 1 puandan fazla düşmesi durumunda 4 Şubat’ta ara PPK toplantısı yapılabileceğini açıklamasına karşın, enflasyonda 1 puanın altında düşüş olması ve kurdaki yükseliş nedeniyle ara PPK yapılmamıştı.

Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksi ve faizler Başçı’nın açıklamalarına pozitif, dolar/TL ise negatif tepki vermişti. BIST 100 endeksi 28 Ocak’ta 91.805,74 puan ile 24 Mayıs 2013’ten sonraki en yüksek seviyeyi ve iki yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi 4 Şubat’ta faiz indirebileceği beklentisinin yükselmesi ile yüzde 6,58’e gerileyerek 1,5 yılın en düşüğünü görmüştü. 

BIST 100 endeksinde ve faizlerde pozitif gelişmeler yaşanırken, dolar/TL ise 2,44’ü aşarak tarihi zirvesine ulaşmıştı. Dolar/TL’deki yükseliş nedeniyle Merkez Bankası 30 Ocak’ta yayımladığı duyuruda, “Yakın dönemde gözlediğimiz piyasa hareketleri TCMB’nin öngördüğü faiz indirim sürecinin temkin düzeyiyle uyumlu değildir. TCMB bütün politika araçlarını enflasyonda bu ay belirginleşecek düşüşün kalıcı olmasını sağlamak amacıyla kullanmaya devam edecektir” ifadelerini kullanmıştı. 

Merkez Bankası’nın açıklamasını takiben dolar/TL’deki yükseliş durmuş ve gerileme başlamıştı. Ocak ayı manşet enflasyonunun yüzde 1’in altında gerilemesi ardından Merkez Bankası, uygulanmakta olan temkinli para ve likidite politikaları sonucunda enflasyon göstergelerinin iyileşmeye devam ettiğini belirterek, “Para Politikası Kurulu enflasyon görünümünü 24 Şubat toplantısında detaylı bir şekilde ele alacaktır” açıklamasını yapmıştı.

ABD’den gelen güçlü verilerin akışının ekonomideki toparlanmanın hızlandığına işaret etmesi, doların gelişmekte olan ülke para birimleri ve emtia fiyatlarına karşı değer kazanmasını sağlıyordu.

Öte yandan Yunanistan ile AB arasında anlaşmanın sağlanamaması da doları destekleyen diğer bir faktör olmuştu.

Dolar/TL 11 Şubat’ta 2,5156 ile tüm zamanların en yüksek seviyesini görürken, 27 Ocak -11 Şubat tarihleri arasında TL dolara karşı yaklaşık yüzde 8 değer kaybetmişti. Gösterge tahvilin bileşik faizi de yüzde 8,62’ye yükselerek yaklaşık 2 ayın zirvesini görmüştü. BIST 100 endeksi ise iki haftalık dönemde  yüzde 10’a yakın değer kaybederek 82.975,25 puana kadar gerilemişti.

Geçen hafta Fed üyelerinin açıklamalarının piyasa beklentilerinin ötesinde “güvercin” olması, faiz artırım tarihinin ötelenebileceği beklentisi ve Ukrayna-Rusya arasında ateşkes sağlanmasının pozitif etkisiyle dolar/TL 2,3944’e kadar gerilerken, Yunanistan ve AB arasında nihai anlaşmanın sağlanamaması dolar/TL üzerinde baskı oluşturmaya devam etti.

2015 sonunda son 45 yılın en düşük yıl sonu enflasyonunu gerçekleştirmemiz mümkün
Erdem Başçı, Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından düzenlenen 
“Türkiye Başkanlığındaki G20 Gündemi” konferansında yaptığı konuşmada, faiz indirim sürecini Ocak ayı itibarıyla başlattıklarını belirterek, “İndirim süreci boyunca temkinli yaklaşımımızı korumamız halinde 2015 sonunda son 45 yılın en düşük yıl sonu enflasyonunu gerçekleştirmemiz mümkün görünüyor” demişti.

Petrol fiyatlarındaki düşüşün enflasyonu düşürme konusunda işlerine yaradığını ancak global olarak doların değerinin yükselmesinin Türkiye için dezavantaj olduğunu dile getiren Başçı, bu iki değişkenin enflasyon üzerindeki net etkisini yakından takip ettiklerini, döviz kurlarında ve enerji fiyatlarında oldukça oynak bir durumun söz konusu olduğunu bu yüzden sabırlı olunması gerektiğini vurgulamıştı.

Bu yılın sonunda enflasyonda yüzde 5’lik hedefe yaklaşılırsa bunun Türkiye’nin büyümesine önemli bir katkı sağlayacağını aktaran Başçı, “Çünkü faiz oranları düşük kalacak, hatta piyasalar bunun olabileceğine ikna olduktan sonra faiz oranları daha da düşebilir. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın Türkiye’nin potansiyel büyümesine önemli bir katkısı olacaktı” ifadelerinin kullanmıştı.

Enflasyon beklentilerindeki iyileşme Merkez Bankası’nı faiz indirimine yakın tutan faktör
Ekonomistler, Merkez Bankası’nın PPK toplantısında faizle ilgili nasıl bir karar alabileceğini, faiz indiriminin hangi şartlarda gerçekleştirilebileceğini ve hem yurtiçi hem de yurtdışı koşulların buna imkan sağlayıp sağlayamayacağını değerlendirdi.

Odeabank Ekonomik Araştırmalar ve Stratejik Planlama Direktörü Ali Kırali, makroekonomik temeller açısından bakıldığında Merkez Bankası’nın PPK toplantısında faiz koridorunda (alt ve üst bant) ve politika faizinde 50 baz puanlık bir indirime gitmesi için yerinin olduğunu ifade etti.

Kırali, Merkez Bankası’ndan faiz indirimi beklemelerindeki unsurları şöyle anlattı: “En büyük etken; hem Merkez Bankası’nın sıkı likidite duruşu, özellikle çekirdek enflasyonda baz etkisi ve 2014’ün son çeyreğinde çöken petrol fiyatları nedeniyle enflasyon cephesinde yaşamakta olduğumuz hızlı geri çekilme ile iyimser enflasyon görünüm, hem de küresel talep yavaşlarken iç talebin oldukça sınırlı toparlanmasıdır. Dezenflasyon sürecinin önümüzdeki aylarda da devam edecek olması ve enflasyon beklentilerindeki iyileşme Merkez Bankası’nı faiz indirimine yakın tutan faktörler olacak.”

Enflasyon cephesindeki bu olumlu görünüm üzerindeki en önemli risk olan kur volatilitesinin ise genel olarak uluslararası piyasalardan yurtiçine yansıyan stresten kaynaklandığını belirten Kırali, son dönemde bu stresin başlıca kaynaklarından olan Fed’in faiz artırımı beklentisinin ocak ayı Fed toplantı tutanaklarının açıklanmasından sonra ötelendiğini anlattı.

Ukrayna sorununda da geçen hafta varılan uzlaşmanın jeopolitik riskleri tekrar gözden uzaklaştırdığını aktaran Kırali, ancak son dönemde Yunanistan’da yaşanan gelişmelerde olduğu gibi küresel ekonomiye dair süregelen endişeler ve güçlü dolar döneminin dolar/TL üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiğini vurguladı.

Kırali, şu değerlendirmeyi yaptı: “Çekirdek enflasyonun hız kesmesini beklesek de manşet enflasyonun bu ay yüksek gıda fiyatları nedeniyle sınırlı yükselme ihtimali ve küresel ekonomiye dair belirsizlikler ile TL’nin halihazırda aşırı değersiz olması ışığında, Merkez Bankası temkinli kalmayı tercih edebilir ve bu olasılık bizim 50 baz puanlık indirim beklentimizin de üzerindeki en önemli risk.”

Enflasyon görünümüne ilişkin göstergelerin bu ay indirimi desteklemediğini düşünmekteyim
Burgan Yatırım Başekonomisti Haluk Bürümcekçi ise PPK toplantısında faizlerde bir değişiklik beklemediğini ve  anketlerde ise çoğunluğun indirim beklentisi içinde olduğunu söyledi.

TCMB’nin “ne yapacağını” tahmin etmek yerine “ne yapması gerektiğini” söylemenin daha doğru olduğu bir dönemde bulunulduğu için kendi bakışının biraz farklı olduğunu ifade eden Bürümcekçi, şunları kaydetti: “Ayrıca, temel olarak da enflasyon görünümüne ilişkin göstergelerin bu ay indirimi desteklemediğini düşünmekteyim. Birincisi, ocak sonuçlarında çekirdek enflasyonda görülen düşüşün çok sınırlı olması ve TCMB’nin faiz kararları için yüzde 5 ve altına gerilemesini şart koştuğu çekirdek enflasyon trendinin (mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış aylık değişimin 3 aylık ortalamasının yıllıklandırılmış hali) yüzde 6 civarına doğru yükselmiş olması. İkincisi, şubat ayında öncü göstergelerin manşet enflasyonunda yeni bir gerileme olmayacağına hatta yükseliş olabileceğine işaret etmesi. 

Üçüncüsü, getiri eğrisinin yataylığı şartının yerine gelmesi (5 yıl tahvil faizi yüzde 7,80 ile yüzde 7,75 olan politika faizinin üzerinde) için kısa vadeli faizlerde bir indirime gerek olmaması. Dördüncü ve sonuncusu ise gelecek enflasyon beklentilerinde iyileşmenin bu ay hız kesmesi ve hatta gelecek 24 ay beklentilerinin yükseliş göstermesi. Ayrıca, TL’nin kırılgan görünümü, petrol fiyatlarında toparlanma eğilimi ve ABD faizlerindeki yükseliş eğilimi de diğer aleyhte faktörler olarak bahsedilebilir.”

Faiz koridorunun üst bandında 75 baz puanlık indirim tolere edilebilir
Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz ise Merkez Bankası’nın yarın gerçekleştireceği ParaPolitikası Kurulu’nda faiz indirimi için alanı olduğunu, iç şartların faiz indirimini gerektirdiğini ve dış şartların da faiz indirimine izin verdiğini söyledi.

Artan işsizlik oranı ve gerileyen tüketici güveninin ekonomik faaliyetin döngüsel yavaşlama içerisinde seyrettiğine işaret ettiğini belirten Yılmaz, “İç talebi canlandırabilmek için döngüsel yavaşlamaya karşı para politikası fiyat ve finansal istikrarı risk altına almadan genişlemeci yönde kullanılabilir” dedi.

Yılmaz, para politikasının reel ekonomiye aktarımını etkinleştirebilmek için bankaların fonlama maliyetini belirleyen ve müşterilerden talep ettikleri risk primine baz teşkil eden faiz koridorunun üst bandında kayda değer indirim gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getirdi. 

Para piyasasındaki faiz oranı ile Merkez Bankası’nın politika faizinin birbirine yaklaştıkça ekonomideki kaynakların adil dağılma fırsatı bulduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: “Şubat ayında enflasyonun sayısal, istatistiki nedenlerle yıllık bazda yükselmesini bekliyoruz. Bu nedenle politika faizinde enflasyon görünümünü bozmayacak 25 baz puanlık sınırlı ve ölçülü indirimin faiz koridorunun üst bandındaki 75 baz puanlık indirimle pekiştirilerek para piyasasındaki faiz oranlarının Merkez Bankası politika faizine yaklaştırılabileceğini düşünüyoruz. Bu kombinasyonda Merkez Bankası’nın asli görevi fiyat istikrarı gözetilirken büyüme ve istihdam politikaları desteklenebilir.

Yurtdışı gelişmelere hassas konumdaki üst bandın; küresel düşük enflasyon konjonktüründe, merkez bankalarının faizleri negatif bölgeye ittiği, parasal genişleme uyguladıkları dönemde 75 baz puanlık indirimi tolere edebileceği söylenebilir. Ukrayna’da ateşkes sonrası barış umudunun artması, Yunanistan konusunda cuma gecesi atılan yapıcı adımlar, Fed’in faiz artırımını öteleme olasılığı, artırıma başlansa bile artırımın zamana yaygın, son derece latif gerçekleşeceğinin belirginleşmesiyle; piyasa yapıcısı bankalar için yüzde 10, diğer bankalar için yüzde 10,50 oranında uygulanabilecek bir gün vadeli faizin kurda ani değer kaybına sebep olmayacağını ve döviz borcu bulunan şirketlerin bilanço riskini artırmayacağını düşünüyoruz.”

TCMB’den faiz indirimi bekleniyor
Bu arada AA Finans’ın gerçekleştirdiği beklenti anketine katılan 19 ekonomistin 14’ü PPK’dan faiz indirimi bekliyor. Ankete katılan ekonomistlerden politika faizinde değişiklik beklediğini bildirenler arasında 7 ekonomist 25 baz puanlık, 7 ekonomist 50 baz puanlık indirim olacağını öngörüyor.

Ankete göre borçlanma faiz oranında (faiz koridorunun alt bandı) indirim olacağını tahmin 14 ekonomistin beklentilerinin medyanı 50 baz puan oldu. Piyasa yapıcısı bankalara sağlanan fonlama faiz oranında indirim bekleyen 8 ekonomist ve  marjinal fonlama faz oranında indirim bekleyen 9 ekonomistin tahminleri 50 baz puan oldu.

TCMB’nin geçen ayki PPK toplantısında marjinal fonlama oranı yüzde 11,25, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 10,75 ve borçlanma faiz oranı yüzde 7,50 düzeyinde sabit tutuldu. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı ise 50 baz puan indirilerek yüzde 7,75 oldu.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...