25-26 Kasım tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde devam edecek Perakende Günleri’15, 19 farklı oturumda yerli ve yabancı 21 ayrı konuşmacıyı ağırlayacak.
Sektörün buluşma noktası haline gelen Perakende Günleri, oturumları, konuşmacı ve konuklarının yanı sıra B2B toplantılarla uluslararası yatırımcılar, perakende grupları, master franchisee’ler, AVM’ler ve ülke danışmanlarıyla da bir araya gelme imkanı sunuyor.
Perakende Günleri’15’in açılış konuşmasında, Perakende Günleri’nin başladığı günden bu yana sektöre sahip çıktığını belirten Soysal Kurucusu Suat Soysal; “Perakende Günleri’nin 15. yılını kutladığımız bugün, ‘Perakende Günleri sektörün sürdürülebilirlik anlamında yarattığı en büyük değerlerden biri. Bizler Perakende Günleri olarak, ilk günden bu yana güzellikler fabrikası olmak için çalışıyoruz. 50’ye yakın ülkenin temsil edildiği Perakende Günleri’nde 1500 adet B2B toplantısı planlandı ve bu artarak devam edecek. Bundan da analaşılacağı üzere Perakende Günleri artık yurtdışına açılma merkezi…” dedi.
Perakende Günleri’15 ‘in en çok dikkat çeken konuşmacılarından biri Peter Hinssen oldu. Teknoloji ve iş dünyasının sıra dışı düşünürü, “The Network Always Wins” kitabının yazarı, Nexxworks Bilgi Teknolojileri Başkanı, Kaliforniya Üniversitesi Dijital Dönüşüm Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Peter Hinssen geleceğin iş yaşamına dair açıklamalarda bulundu.
Hinssen, teknolojinin artık yeni normal olduğunu söyleyerek; “Bir sonraki jenerasyon artık teknoloji demiyor, onlar için bu çok normal. Artık her an teknoloji anı. Çocuklar bu farklılığı bilmeden doğrudan bu dünyanın içine doğuyor. Bu ‘Yeni Normal’. Twitter nasıl para kazanacağını bilmeden 25 milyar dolar değere ulaştı. Whatsapp 19 milyar dolara satın alındı. Ve işin ilginç yanı onlar da nasıl para kazanacağını bilmiyor. Mark Zuckerberg işe almadığı adamın yarattığı uygulamayı satın aldı. Teknoloji olmadan yaşayamayız. Yeni normale geçişte sadece yarı yoldayız. Gerçeklikle, sanalı ayırmakta güçlük çekiyoruz. Bu değişim sadece teknoloji ile ilgili değil, tavırla ve tutumla ilgili. Mesele, değişen hareketleri ve tutumları anlamak… Teknoloji sadece teknoloji yapmaz, aynı zamanda yeni iş modelleri geliştirir, mevcut modelleri değiştirir. Tutumları, davranışları değiştirir. ‘Bağlantılı Dünya’ sizin olmadığınız yerlerde olmanızı ve bilgi sahibi olmanızı sağlıyor. %60’ımız telefonu yatağa götürüyoruz. Bu değişim, davranışlarımızı değiştiriyor. Telefonsuz kalma korkusu (Nomofobi) diye bir hastalık var artık hayatımızda. Günde 250 defa telefonumuzu kontrol ediyoruz” dedi.
Artık meselenin dijital olmadığına vurgu yapan Hinssen, “Asıl konu: Network. Network, işi nasıl yaptığımızı gösteriyor. Network, bilgi, zeka ve otomasyon bu 4 şey geleceğimizi şekillendirecek. Bu networkler yaşıyor. Google, Apple, Facebook, Amazon, Alibaba iş yapış biçimlerinin nasıl değiştiğinin göstergesi. Bugün büyük şirketlerin sorunları var. Son 50 yılda görülen değişim kadar değişim olacak 10 yılda… Çünkü farklı ve yeni insanlar, farklı ve yeni iş modelleriyle geliyorlar. Hala sanayi devrimindeki gibi yapılar var. Kendinizi radikal değişim için hazırlamanız gerek. 15 sene içinde 1 milyonkare kadar teknoloji değişimi gerçekleşecek.”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes; hızla değişen dünyaya ayak uydurmak için teknolojinin anahtar kelime olduğuna vurgu yaparak; “Eski teknolojilerle, bugünün taleplerini karşılayamayız. Yeni teknolojilerin kullanıcısı ve yaratıcısı olmamız gerekiyor. 21.yüzyıl uyum sağlama değil, var olma meselesi. Değişimin takipçisi değil, ta kendisi olmamız gerekiyor” dedi.
Başaran-Symes; “Sanayide dönüşüm, dijital ekonomi, iklim değişikliği ve enerji öncelikli konular olarak göze çarpıyor. Davutoğlu ile görüşmelerden hükümetin reformlar konusundaki kararlılığına inandım. Türkiye potansiyel büyümesini yeteri kadar gerçekleştiremedi. Ama eğer gerekli adımlar atılırsa, potansiyelimizi yakalayıp üstüne çıkabiliriz. İhtiyacımız olan en temel şey; Hukuk reformu… Bu konunun AB süreciyle ile doğrudan alakası bulunuyor. Hukuk reformu, tam üyeliğe yönelik atılması gereken en önemli adımlardan biri. Temel hak ve özgürlükler konusunda süreci tamamladığımızda çok önemli bir adım atmış olacağız. Bir ülkenin ekonomik gelişmesi, demokratik gelişmişlik olmadan olmaz. Makro ekonomi konusunda reformların gerçekleşmesi büyük önem taşıyor. Büyümenin yüzde 3’ün üstünde olabileceğine inanıyoruz. Mali disiplin, Merkez Bankası bağımsızlığı bu alanda çok önemli. Kontrollü enflasyon, tasarruf açığı üzerinde yapılacak çalışmalar büyümeyi pozitif olarak etkileyecektir” açıklamasında bulundu.
Dijital dönüşüm ve sanayinin iç içe geçtiğini ve bu dönüşümün bir zorunluluk olduğunu belirten Başaran-Symes; “Perakende sektörü bu değişime aşina ve bu değişimden nasibini almış bir sektör. Bütün gelişmiş ülkeler endüstri 4.0 üzerinde çalışıyor. Biz de çalışmalarımıza başladık. Düşük maliyetler ile kişiselleştirilmiş ürünler üretiliyor böylece sanayi de verimlilik artmış olacak. Bu konudaki yol haritamızı da Aralık ayında paylaşacağız. Diğer yandan Türkiye’nin küresel rekabette var olması, gelişmesi ve büyümesi için olmazsa olmazları eğitim ve sürdürelebilirlik… Toplumun her kesimi için fırsat eşitliği çok kritik. Bu, sosyal kalkınma konusunda en önem verilmesi gereken konu… Gençlere 21 yüzyıla ait beceriler kazandırmamız çok önemli. Güçlü fen matematik, teknolojik altyapısına sahip gençler geleceğimiz olacaktır. TÜSİAD olarak yeni dönemde gençlere çok önem veriyoruz. TÜSİAD gençlik programı ile Türkiye’nin her yerinden gençlerle buluşup, onları çalışmalarımıza dahil ediyoruz. İşsizliğin çok önemli bir sorun olduğu günümüzde girişimciliği bir kariyer olanağı olarak sunuyoruz” dedi.
Perakende Günleri’15’in ilk gününde yoğun ilgi gören konuşmacılarından biri de dünyayı en çok etkileyen ekonomist ve düşünürlerden biri olan Harvard Üniversitesi Profesörü, Venezula Planlama Eski Bakanı Prof. Ricardo Hausmann oldu. Hausman etkili verimlilik ve sağlıklı büyüme için ‘Scrabble’, ‘Orman’, ‘Peynirin Yanında Motor’ ve diğer teorileriyle bir yandan stratejik düşünceyi etkilerken uygulamaya geçebilecek ipuçları verdi.
Harvard Üniversitesi Profesörü, Venezula Planlama Eski Bakanı Prof. Ricardo Hausmann konuşmasına daha fazla refah için ne yapmalı sorusuyla başlayarak; “Refah düzeyi söz konusu olduğunda kurumların etkisinden bahsediyoruz ama aynı ülkede bile eyaletler arasındaki refah farkı aynı din, dil, ırk, yönetim olmasına rağmen 1’e 9 oluyor. Bazı yerler zenginleşti, bazı yerler geride kaldı, neden verimlilik bazı ülkelerde bu kadar yüksek? Ya da neden bazı yerlerde insanlar daha doğru şeyleri yapıyor? Eskiden cevap bazı insanların arazisi, sermayesi ve eğitimi daha iyi olduğu için daha iyi sonuçlar aldığı ve daha verimli olduklarıydı. Kullanılan enerji orantısına ya da eğitim sürelerine baktığımızda kişi başına düşen milli geliri tahmin edemeyiz” dedi.
Verimlilik farkının, farklı bilgi birikimlerini bir araya getirme ile ortaya çıktığına değinen Haussman; “Ne kadar farklı bilgi birikimi var ortaya o kadar çok ürün çıkıyor. Farklı üretim metodları kullanıyoruz. Ama teknoloji araçlar ve planlardır. Yani gelir artışını sadece teknoloji açıklamaz. Herkes bu araçlara ve planlara erişebilir. Ama teknolojide başka bileşenler de var. Teknoloji, aynı zamanda bilgi birikiminden oluşuyor. Bilgi birikiminin de başka birine ve bir şeye aktarılması çok zor. Ayrıca, ekip bilgi birikimi de çok önemlidir. Bu uzmanlaşmaya yol açar. Modern toplumda uzmanlaşma, bilgi birikimi farklılaşması ve çoğunluğa yayılması da refahı getir. Örnek olarak Boeing 787 dünyanın bir sürü yerinden tedarikçiye sahip. Bir uçak yapmak için çok insanın bilgi birikimine ve uzmanlığına ihtiyacınız var. Ne kadar farklı bilgi birikimi var ortaya o kadar çok ürün çıkıyor” açıklamasında bulundu.
Zengin ülkelerin, herkesin yapamadığı çok ürün yaptığını, yoksul ülkelerin ise az ve herkesin yapabildiği ürün yapabildiğine değinen Haussman; 1600 farklı sektör İstanbul’da, İzmir’de olmayan 400 sektör, Ankara da olmayan 500 sektör var. Hindistan yoksul bir ülke ama elindeki bilgi birikimi çok fazla. Bundan dolayı yüzde 7,5 büyüyor ve zengin olmak ellerinde. Türkiye arada bir yerde, bulunduğu yerden uzakta değil. Daha zengin olmak istiyorsak daha fazla bilgi birikimi sağlamalı, bunu sağlamak ve ilerleme kaydedebilmek için, elimizdekilerle üretebileceğimiz her şeyi üretebilmeli ve sonrasında daha karmaşık üretime geçebilmemiz lazım. Kullanılan bilgi birikimi yakınsa, ürünleri üretmek de zor olmayacaktır. Daha fazla kalkınma için daha fazla bilgi birikimi lazım. Yeni ürünlere geçilmeli, konfor alanı terk edilmeli. Bu nasıl olacak? Mesele, değer zinciri oluşturmak ve bunu satmak… Ama çeşitlendirme için bu da yeterli değil. Amaç sadece hammaddeye, ürüne değer kazandırmak değil, yetenek elde etmek, kurumlara yetkinlik kazandırmak… Çeşitlendirme ve kalkındırma bir fikre, yeteneğe bilgi birikimi kazanmaya odaklanmak ile başlıyor. Önce bilgiyi edin, bilgi birikimi oluştur, sonra onu kullan. Beyni taşımak, beyne bilgi birikimini sokmaktan daha kolay. Bu konuda eksik olan bölgelere beyin göçü ile, kalkınma gerçekleşebilir. Doğuya eğitim götürmektense, zaten hali hazırda bilgi birikimi olanları oraya yönlendirmek doğru olan.