Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın ilk çeyreğinde serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı tonaj olarak yüzde 7,7’lik, değer olarak yüzde 4,1’lik gerilemeyle 6,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yıllıklandırılmış makine ihracatı ise yüzde 0,7 gerileme ile 28,1 milyar dolar oldu. Aylık bazda makine ihracatının 2,3 milyar dolar olarak gerçekleştiği Mart ayında, uluslararası yaptırımların yüzde 43,5 daralma getirdiği Rusya’ya ihracat 90 milyon dolar geriler iken Rusya dışındaki ülkelere yapılan toplam ihracat geçen yılı yakaladı. İlk çeyrekte Almanya’ya 753 milyon dolar, ABD’ye ise 400 milyon dolar ihracat yapıldı. Türkiye’nin makine ihracatında ilk 10’da yer alan ülkelerden İtalya, Birleşik Krallık, İspanya ve Romanya’da ise yüzde 9,2 ile yüzde 31,2 arasında değişen artışlar görüldü. Tekstil ve konfeksiyon makineleri ihracatı 29 milyon dolar artarken, inşaat ve madencilik makineleri ihracatı 120 milyon dolar, yıkama ve kurutma makineleri ihracatı ise 47 milyon dolar azaldı. 7 alt dalın ihracat artışı sağladığı bu dönemde ilk sırayı İspanya’ya yüzde 158 artışla 72,5 milyon dolar, Romanya’ya %186 artışla 55 milyon dolar ihracat artışı sağlayan içten yanmalı motor ve aksamı aldı.
“Tarife savaşlarının kapışma sahnesi makine sanayii”
ABD’yi küresel ticaret kurallarını alt üst eden tarife savaşlarına iten temel motivasyonun, teknoloji geliştiren sektörlerdeki üretim dengelerinin bozulması olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi: “Dünyanın en fazla makine ithal eden ülkesi olarak ABD’nin, her yıl borcu 2 trilyon dolar artarken yerli imalatını korumasına izin vermeyen kurallar manzumesini yıkmak istemesine şaşırmamak gerekir. ABD’nin yılda 530 milyar dolar ithalat yaptığı ve 280 milyar dolar açık verdiği makine dış ticaretinde, Avrupa Birliği 150 milyar dolar, Çin 340 milyar dolar fazla veriyor. Dünyadaki toplam makine imalatının yüzde 35’inin Çin’de, yüzde 53’ünün ise Uzak Doğu’da yapıldığı mevcuttaki sürdürülemez dağılım ülkelerin rekabetçiliği ve teknoloji geliştirme kapasitesine de yansıdığından, ABD’yi sert tedbirler almaya itiyor.”
ABD’nin vizöründe başlıca hedefin Çin olduğu bu sürecin, diğer ülkelere yönelik tarifeler şimdilik ertelense de tüm dünyayı etkileyen sonuçlarına değinen Karavelioğlu şöyle bir çerçeve çizdi: “Tarifede mütekabiliyetten çok, ticarette denge hedefiyle belirlenen vergi oranlarının hayal bile edilemez şekilde yükselmesi karşısında, Çin’in elindeki muazzam üretim kapasitesini nasıl değerlendireceği bütün dünyayı yakından ilgilendiren bir konudur. Sürdürülemeyeceği belli bu kaotik ortam Türkiye ile ABD arasındaki görece avantajlı kalıcı bir nizama evrilir de bundan ülkenin yatırım çekeceği kanısı doğarsa, ön koşul Türkiye’nin yatırım ve faaliyet ortamının dış tehditlerden alabildiğince korunması olacaktır.”
“AB’nin bütün hamleleri odağımızda kalmalı”
Avrupa ekonomilerinin Çin’e nazaran ABD pazarına daha az bağımlı olmaları ve Çin kadar sert tedbirlerle karşılaşmayacakları kanısının ana pazarda iyimserlik yarattığını belirten Karavelioğlu şunları ifade etti: “Almanların küresel ekonomi ve ticaretle ilgili enstitülerince gerçekleştirilen simülasyonlar, ilan edilen İlave Gümrük Vergileri’nin aynen yürürlüğe girmesi durumunda ilk bir yıl içinde AB’nin ekonomik çıktıda yüzde 0,2, Almanya’nın ise yüzde 0,3 gibi sınırlı bir düşüş yaşayacağını öngörüyor. Küresel mal ticaretinin yüzde 6, küresel hasılanın ise yüzde 0,8 kadar düşebileceği ilk yılda AB’nin en büyük avantajı olarak ticaretinin yüzde 70’ine yakınını yaptığı ortak pazarı gösteriliyor. AB’nin öz güveni yüksek karşıt tutumunun ardında ABD’nin mal ihracatında yüzde 20’ye varacağını hesapladıkları daralma ile yüzde 7’ye varacağını tahmin ettikleri enflasyon da var. Bu kaotik sürecin üretimin coğrafya değişikliğine ve sürdürülebilir ticaret dengelerine ulaşılmasına hizmet etmeyeceği kanaatindeki AB, ABD’nin mevcut politikasına verilecek en iyi yanıtın, ticaret ortaklarıyla dünya çapında daha az değil, daha fazla entegrasyon sağlamak olduğunu vurguluyor. Son dönemde hız verdikleri MERCOSUR ve Hindistan STA’larına eklenen Orta Asya Cumhuriyetleri açılımı, sadece ticarette büyütmeyi değil enerji güvenliği ve kritik hammaddeleri de odağa alan stratejik bir hamle. Güvenilir ortaklarından biri olarak, ‘adil ve karşılıklı ticaret’ yerine ‘adil ve serbest ticareti’ öne çıkaracağını her fırsatta dile getiren AB’nin bütün stratejik hamlelerini odağımızda tutmalıyız.”