“Sıfır atık politikamızı hem kurum için hem de kurum dışı yaygınlaştırmak için çevre politikaları doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diyen İSTAÇ Genel Müdürü Ziya Gökmen Togay, küresel iklim ve çevre başlığı altındaki sorunların çözümünün toplumsal bilinçle sürdürülebilir gelişme düzeyine ulaşacağını söylüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli iştirak şirketlerinden biri olan İSTAÇ hakkında bilgi verebilir misiniz? Bir çevre şirketi olarak sektörde öne çıkan faaliyetleriniz nelerdir?
İSTAÇ, İstanbul’un çoğalan nüfusuna paralel olarak artan ihtiyaçlardan doğan tüketimin yarattığı endüstriyel, kentsel ve evsel atıklarının yönetimi için kurulmuş bir İBB iştirakidir. 1994 yılından bugüne kadar hizmet alanlarını genişleterek, küresel ölçekte giderek daha önemli hale gelen çevre yönetiminde önemli işleve sahip bir kuruluş haline gelmiştir. Bugün itibariyle şirketimiz İSTAÇ, düzenli depolama sahalarının kurulumu ve işletilmesi, evsel, endüstriyel ve tıbbi atıkların bertaraf edilmesi, çöp sızıntı suyunun arıtılması, atıktan elektrik üretimi, atıktan kompost üretimi, ambalaj atıklarının geri kazanımı, kent ve hal temizliği, inşaat ve hafriyat atıklarının yönetimi, gemilerden atık alımı, deniz yüzeyinden atıkların toplanması ve bertaraf edilmesi, kıyı ve plaj temizliği, dip çamur tarama faaliyetleri, endüstriyel atıkların geri kazanımı, atıklardan yakıt üretimi, yurtiçi ve yurtdışı projelerin yönetimi ve müşavirlik hizmetleri gibi birçok önemli alanda faaliyet göstermektedir.
İSTAÇ olarak “enerji politikaları” ekseninizde neler var?
İSTAÇ olarak temel yönetim ilkemiz, İstanbul’un kara ve deniz alanlarında oluşan atıkları doğru yönetmek ve yaşamsal döngü içerisinde yeniden hayata kazandırmaktır. Günümüzde kaynakların ve enerjinin doğru kullanımı ve dönüşümü büyük önem taşıyor. Bu anlamda hem süreci yönetmek hem de toplumsal bilinç oluşturmanın geleceğin inşası için önemli olduğunu biliyoruz. Ana hizmet hinterlandımız İstanbul olmakla birlikte bizler hedef ve stratejilerimizi Türkiye ve dünya ölçeğinde planlıyoruz. Bildiğiniz üzere Türkiye de dahil olmak üzere dünyada 191 ülkenin taraf olduğu Paris Anlaşması, küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2oC ile sınırlandırmak, mümkünse bunu 1.5oC’de tutmayı amaçlıyor. Bu hedefe ulaşabilmek için fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması hayati önem taşıyor. Vurgulamak isterim ki İSTAÇ olarak bizler enerji politikaları konusunda İBB’nin çevre yönetimi ve iklim politikalarının doğal bir parçası ve uygulayıcısıyız. Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu tarafından C40 Dünya Belediye Başkanları Zirvesi’nde bu anlamda çok önemli taahhütlerin altına imza atmıştır. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar neticesinde İBB 2050 Vizyonu dahilinde ‘temiz çevre, iklim değişikliğine uyum, karbon nötr, koruma ve sürdürülebilirlik’ doğrultu- sunda amaçlar belirlenmiştir. Bu amaçlar doğal değerlerin korunması, iyileştirilmesi ve onarılması ile birlikte iklim adaleti, iklim değişikliğine uyum kapasitesinin artırılması, çevre kirliliği ve sera gazı emisyonlarının azaltılması hedeflerini içeriyor. Bu çerçevede bizler de İSTAÇ olarak kendi faaliyet alanımızda gıda ve bahçe atıklarının geri kazanımı, kontrolsüz organik atıklardan kaynaklı metan salımının engellenmesi, atıkların düzenli depolama sahalarından uzaklaştırılması, binalarda yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılması konularına ağırlık veriyoruz. Geliştirmiş olduğumuz kurumsal enerji yönetimi anlayışımızı kendi tesislerimizde de uyguladığımızı belirtmek isterim. 40’ı aşkın lokasyonumuzdaki tüm tesislerimizde enerji kullanımımızı düzenli olarak iyileştiriyor ve ölçümlemelerimizi yapıyoruz.
Hem dünyamızı hem de ülkemizi bu kadar yakından ve güçlü etkileyen enerji sektörü sizce nereye gidiyor?
2020 ve 2021’de pandemi tüm hayatı ciddi boyutta etkiledi. Pandeminin etkilerinin azalmaya başladığı süreçte ise dünya finansal ve toplumsal sorunlar baş göstermeye başladı. Bu sorunların odağında ise ‘enerji’ yer alıyor. Özellikle tedarikçi ülkeler ile sağlayıcı ülkeler arasındaki gerginlik uluslararası siyasetten, toplumsal hareketlere uzanan bir domino taşı etkisi yarattı. Dünya pandemi sürecinin tahribatını onarmaya çalışırken başlayan Rusya-Ukrayna savaşı bahsetmiş olduğum enerji konusu ile dünyayı radikal biçimde yüzleştirdi. Rusya ve Avrupa özelinde artan gerginlik ülkemiz de dahil tüm dünyayı etkiledi. Ülkemizde 1 Megawattsaat elektriğin Piyasa Takas Fiyatı (PTF) 2021 başlarında 40 USD seviyesindeyken 2022 Eylül itibariyle 200 USD seviyesinin üzerine çıkmıştır. Yalnızca dolar bazında 5 katı geçen bir artış söz konusu olmuştur. Enerji maliyetlerin bu seviyede yükseliş göstermesi şirketlerin gider kalemleri içerisinde enerji payının önemli ölçüde artma- sına sebep olmuştur. Özellikle son bir yılda yaşanan küresel gelişmeler enerji sektörünün geleceğinin güneş, rüzgâr ve biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklarda olduğunu bize çok net biçimde göstermiştir. Gelinen bu noktada İSTAÇ olarak yürütmüş olduğumuz faaliyetlerin ne denli önemli olduğu aşikardır. Bizler de bu doğrultuda araştırma ve geliştirme çalışmalarımızı uluslararası çerçevede sürdü- rüyor ve yeni projelerle bu alandaki iddiamızı artırarak sürdürüyoruz.
Çevre duyarlılığı ile enerji maliyet ve güvenliklerini temin ederek sürdürülebilirlik odaklı büyüme nasıl sağlanabilir?
Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı, hem dış ticaret açığında önemli bir pay almakta hem de en önemli ulusal güvenlik meselelerinden birisini oluşturmaktadır. Bu sebeple, son yıllarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin sayısında önemli ölçüde artış olmuştur. Hatta her ne kadar başka sebeplerle yıllardır tartışılsa da, nükleer enerji gibi farklı alanlarda yapılan yatırımlar da enerjide dışa bağımlılığın önlenmesi ve fosil yakıtların kullanılmaması adına önemli adımlardır. Biz de İSTAÇ olarak İstanbul’un her türlü evsel atığından enerji elde ediyor, enerjide dışa bağımlılık ile yapılan mücadeleye katkı sağlıyoruz. Asya ve Avrupa yakalarında toplamda 3 adet düzenli depolama sahamız ve bu sahalarda oluşan metan gazının elektrik enerjisine dönüştürüldüğü Çöp Gazından Enerji Üretim Tesislerimiz mevcut. Bu 3 tesisimizde 109 MW kurulu güç ile elektrik enerjisi üretiyoruz. 2021 yılında devreye aldığımız Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisimizde de evsel atıkları yakıyor ve 85 MW kurulu güce sahip buhar türbini ile elektrik üretiyoruz. Yine Avrupa ve Asya yakalarındaki 2 ayrı biyometanizasyon tesisimizde 6 MW kurulu güç ile elektrik üretimi gerçekleştiriyoruz. Toplamda 6 tesisimizde 200 MW kurulu güç ile enerji üreterek yaklaşık 2 milyon kişinin elektrik ihtiyacını çöpten karşılıyoruz. Fakat tüm bu yatırımlar, yüksek bütçe gerektiren ve kısa sürede geri dönüşü olmayan yatırımlar. İklim değişikliği ile mücadelenin bir sonucu olarak, yatırımcıları finansal açıdan zora sokmaması ve bu tip çevre yatırımlarının artmasının sağlanması amacıyla, burada yapılan elektrik üretimi, emisyon azaltımı olarak değerlendirilmekte ve yatırımcıya nakite çevirebileceği bir “karbon kredisi” sunmaktadır. Biz de uluslararası geçerliliği en yüksek standart olan Gold Standarda dâhiliz. Tüm tesislerimizde yılda yaklaşık 3 milyon ton kredi elde ediyor ve bunu gönüllü piyasada satıyoruz.
Bu alandaki sosyal sorumluluk anlayışınızdan bize bahsedebilir misiniz?
Bizler yaşadığımız çevreyi ve doğal mirası geliştirerek yarınlara aktarmak anlayışı üzerine sosyal sorumluluk ilkelerimizi inşa ediyoruz. Bu anlamda İBB’nin bir iştiraki olarak özellikle yeni nesillerde çevre bilincinin gelişimine katkı sağlamak amacıyla geri dönüşüm atölyeleri düzenliyoruz. İstanbul özelinde bu şehre olan aidiyeti güçlendirmek üzere ‘İstanbul’a İyi Bak’ sloganı ile farkındalık yaratmak üzere özellikle dijital medya üzerinden içerik paylaşımlarımızı yoğun olarak yapıyoruz. Ayrıca uluslararası bilimsel makaleler ile deneyimlerimizi akademik ve bilimsel alana taşıyoruz. Sıfır atık politikamızı hem kurum için hem de kurum dışı yaygınlaştırmak için çevre politikaları doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Küresel iklim ve çevre başlığı altındaki sorunların çözümünün toplumsal bilinçle sürdürülebilir bir gelişmeye düzeyine ulaşacağını biliyoruz. Bu sebeple İSTAÇ olarak bütünsel bir yaklaşımla çalışmalarımızı teknolojik, yönetimsel, toplumsal ve tarihsel süreç içerisinde ele alıyor ve sürdürüyoruz.