Geçen ay düzenlenen bir partide, Gabriela Silvarolli baştan aşağıya Fendi markasına bürünmüştü.
Stilist ve tasarımcı Silvarolli’nini vücudu baştan aşağıya, şirketin imzası olan çift FF harfli logoyla kaplıydı. “Çok değil bir yıl öncesine kadar, logo giyinmezdiniz” diyor. “Daha mütevazı olmanız gerekirdi. Ancak şimdi durum değişti. Hiçbir şey çok fazla değil.”
Fendi çok fazla olmanın hiçbir zaman yetmediğini ileri süren lüks markalar serisinde sonuncu isim. Prada, Balenciaga, Valentino ve Chanel gibi markalar bu trendde başı çekerken, devasa logoları şapkadan çantaya, ayakkabıya kadar here yere damgalanmış vaziyette.
Bu trend sürdükçe sürüyor, büyüdükçe büyüyor. Nitekim ‘hypebeast’ olarak tanımlanan bu kültürün fanları Barneys New York’ta logolarla süslü Balenciaga kazaklar ve işlemeli Gucci terlikleri, Saks Fifth Avenue’de Off-White sweatshirt ve kamuflaj ceketlerini ve 10 Corso Como’da Vetements parkalarını seçiyorlar.
Orta sınıfın markaları da trende katıldı
Hatta Zara gibi kitlesel tüketim markaları bile bu trende dahil olmuş durumda. Nitekim Zara’nın mağazaları ve web siteleri logolu ceketler, şallar ve elbiselerle dolup taşıyor.
Logomania geçmişte, 60’lı ve 70’li yıllarda inişli çıkışlı bir seyir izledi. 80’ler ve 90’larda ise, bazılarına göre servetin dışavurumu olduğundan, tekrar parlak bir seyir izlemeye başladı. Ve sonra söndü.
Ancak atletik spor giyimin yükselişi ve bir zamanların marjinal sokak giyim markalarının ana akım haline gelmesi trendi tetikledi, defilelerin bile odağı haline getirdi.
Moda sektörü analistlerinden Anna Ross, logomania için “bitiş tarihi olmayacak gibi gözüküyor “diyor.
Peki logolara bu kalıcılığı sağlayan ne?
Analistlere göre, kıyafetlerin görünümü gençlere hitap edecek şekilde yeniden kurgulanıyor. Anna Ross, “Chanel, Fendi ve diğer markalar milenyum çağındakilere ve Z kuşağına hitap etmenin büyük bir yarar sağlayacağını fark ettiler” diyor. “Belki bir marka için bu çok sofistike bir pazarlama stratejisi olmayabilir ama şirketler bunun işe yaradığını görüyor.”
Öte yandan, bazı gözlemcilere göre ise, bazı markalar açısından pazarı son derece görünür logo ürünleriyle doldurmak bir tür güvenlik ağı kurmaya, kârın düşürülmemesine yönelik bir önlem.
Ancak logomania’da ince sınırı korumak da önemli; aşırı doyum riski söz konusu. Sektör analistleri, “bu tür trendler lunaparklardaki roller coaster’lar gibidir” diyor. “Logolara yaslanmak sizi zirveye taşıyabilir. Ancak aynı zamanda bir sonraki gözde markanız için sizi birdenbire bırakıp, boşluğa da fırlatabilir.”
Her şeye rağmen logomania zamanın ruhundan da beslenerek, sağlam bir yer edinmiş gözüküyor. Bu trendin bu kadar yaygınlaşmasında en önemli etken ise, sosyal medya. Logolu kıyafet bağımlıları, devasa monogramlı ‘ganimet’lerini Instagram, Snapchat gibi mobil uygulamalarda sergilemeye bayılıyorlar.