GENÇ ÇALIŞANLARLA İLGİLİ, Fortune’un (ABD) Ağustos sayısında yer alan şu genelleşmiş şikayetlere bir göz atın: 1.”Sadakat. Şükran duygusu. Sebat. Bunları unutun.” 2. “Hayatınızda ilk defa, astlarınız arasında en gençlerden birisinin size gelip de, dalmaya gitmek ve Hint-Avrupa ailesi dışında bir dil öğrenmek için haftada 40 saatten fazla çalışmak istemediğini söylediğinde, alaycı bir gülümseme yüzünüzde belirebilir.” Ve 3. “Çok fazla küçük egolarla uğraşıyoruz. Sık sık bunlara sevildiklerini söylemek gerekiyor.”
Bu sözler size tanıdık mı geliyor? Bu tür yakınmaları günümüzde sağda solda, konuyla ilgili her tür yazıda görmek mümkün ama işin aslı öyle değil. İlk iki şikayet 1998 ve 1990 yıllarında X kuşağıyla ilgili olarak yazılmış. Üçüncüsü mü? O da 1969 yılında baby boomer kuşağı üyesi için dile getirilmiş olan bir yakınma.
Tipik olarak, düşük beklentiler azimli çalışanların astlarını daha kolay etkileyebilmeleri anlamına geliyor. Hartford’da milenyum çalışma mekanı uzmanı Lindsey Pollack, “Eğer insanlar sizin bütün gün başınızı iPhone’dan kaldırmayacağınıza inanmışsa, bu kalıplamış düşünceye meydan okumanız yararlı olabilir” diyor; “İnsanlarla olabildiğinde yüzyüze konuşun.” Pollack mesaj yazarak iletişim kurma bağımlılarına da şöyle bir tavsiyede bulunuyor: “Sözlü iletişime de saygı duyduğunuzu göstermek için güçlü bir voicemail mesajına sahip olun.”
Aslında milenyum kuşağındakilerin istekleri de diğer çalışanlarınkinden çok farklı değil: Sevdikleri insanlarla, rahat ortamlarda çalışmak ve neyi nasıl yaptıklarına dair sağduyulu bir yaklaşım istiyorlar. Center for Creative Leadership’te kıdemli araştırma analisti Jennifer Deal’a göre, bu kuşağı diğerlerinden ayıran en önemli unsur, görevlerini yerine getirmeden önce ne istediklerini dile getirmeleri. Ancak ücretlerin gittikçe cazibesini yitirdiği, emeklilik ödemelerinin rafa kalktığı ve becerilerin de hızla geliştiği bir ortamda, “mızmız” milenyum kuşağı üyeleri tam da her kesimin gereksinim duyduğu tipler olabilir.