2020 yılı için büyüme hedeflerinin yüzde 30 olarak belirleyen Flekssit Büro Mobilyaları Yönetim Kurulu üyesi Yunus Kızılöz projelerini, 2020 hedeflerini Fortune Türkiye’ye anlattı…
Yaklaşık 60 yaşında olan Flekssit Büro Mobilyaları, 1981 yılından itibaren fabrika üretimine geçmiş olup modüler ofis mobilyaları ve sistemleri alanında hizmet veriyor.
92.000 metrekare alanda, ofis koltukları, ahşap, metal mobilyalar ve ofis sistemleri olmak üzere günlük 1700 adet üretim kapasitesine sahip olan grup bünyesinde metal, plastikten oluşan kompenantlar ve sünger gibi yarı mamuller de üretiliyor. Üretiminin yüzde 48’i ihracat olan marka, müşteri memnuniyeti sürekliliğini sağlamak amacıyla, ürünlerde ergonomi, tasarım, kalite-fiyat oranı ve ekoloji kavramlarını ön planda tutuyor. Kayseri Organize Sanayi’de faaliyet gösteren Flekssit Grup, şirketlerine ait çevre dostu, uluslararası kalite standartlarına uygun ürünler, zengin referans ağı ile beş kıtada ve yurt genelinde benimsenmiş bir marka olarak tercih edilmektedir.
Kendilerini kurumsallaşmış bir aile şirketi olarak tanımladıklarını ifade eden genç iş insanı Flekssit Büro Mobilyaları Yönetim Kurulu üyesi Yunus Kızılöz, henüz 24 yaşında. Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan Kızılöz şirketin proje yöneticisi olarak görev yapıyor.
Türkiye’de 39, yurt dışında 68 ülkede bayi ağı olduğunu söyleyen Flekssit Büro Mobilyaları Yönetim Kurulu üyesi Yunus Kızılöz’le şirketin gelecek hedeflerini, Ar-Ge yatırımlarını konuştuk.
Firmanız faaliyet alanlarınızdan ve yapınızdan bahsedebilir miyiz?
Flekssit Grup, 60 yıllık geçmişi ile birlikte 1981 yılından günümüze modüler ofis mobilyaları ve sistemleri alanında hizmet veriyoruz. Grubumuz Lüksemburg, Hollanda ve Almanya’ya ihracat yapmaya başladıktan sonra ürün kalitemiz ile pazar payımızı artırarak, bugün Türkiye’de 39, yurt dışında ise 68 ülkede bayi ağı olan bir yapıya ulaştık. Bünyemizde beş şirket ve üç fabrika bulunuyor. 92 bin metrekare kapalı alanımızda 600 çalışanımızla üretim, ihracat ve istihdama katkı sağlıyoruz. Kendi bünyemizde Ar-ge ve Ür-Ge Merkezimiz bulunuyor. 15 kişilik ekibimizle hem proje hem de ürün geliştirme de dünya çapında üretim yapıyoruz. Ar-Ge bütçemizi yüzde 10 olarak belirledik. Üretimimizin yüzde 48 i ihracattan oluşuyor. Amerika, Orta Asya ve Avrupa’ya uzanan geniş bir pazar yapımız var. Her geçen yıl ihracatta pazar payımızı artırmak üzere çalışıyoruz.
Genç bir yönetici olarak şirketinizin hedefleri ve hedef pazarda avantajlarından bahsedebilir misiniz?
Hedefimiz Dünyada ulaşmadığımız nokta kalmaması diyebiliriz. 2020 yılı için büyüme hedeflerimizi yüzde 30 olarak belirledik. Öncelikli hedefimiz ise kapasite artırımı ile istihdam ve üretime daha çok katkı sağlamak. Bu anlamda 2020 yılı içerisinde bir fabrikayı daha bünyemize dahil etmeyi planlıyoruz. Yurt dışında marka bilinirliğimizin avantajlarından da faydalanıyoruz. Bizi rakiplerimizden ayıran en büyük etkenlerden biri markalaşmış olmamız ve kalitemiz. Ürünlerimizde kanserojen olmayan E1 standartlarında sunta kullanıyoruz. Tasarımlarımızda yoğunlukla taleplerini gözetirken, ergonomi ve ortopediyi ön planda tutuyoruz. Flekssit olarak üretimin her aşamasında barkod sistemi ile beraber, son teknoloji IT sistemlerini kullanarak iş merkezlerinin entegrasyonunu sağlayarak, kalite ve verimliliği artırıyoruz.
2020 için planlarınız ne yönde? Büyümeye iç pazar da mı yoksa dış pazarda mı odaklanıyorsunuz? Çin’de yaşanan krizin sektörünüze etkisini yorumlar mısınız?
2019 yılı sıkıntılı görünse de biz çok verimli bir yıl geçirdik. Hedeflerimizi fazlası ile tutturduk. Bu yıl bünyemize bir fabrika daha katarak büyümeye dair yatırım planımız var. 2020 için büyüme hedefimiz yüzde 30 olarak belirledik. Yeni yatırımlarla birlikte kapasite olarak ta büyümeyi, daha çok istihdam ve dünya üzerinde daha çok noktaya ulaşmayı hedefliyoruz.
Çin’de yaşanan mevcut durumun Türkiye sanayisine katkısı olacağını öngörüyorum. Çinliler dış pazarda yatırım yapabilmek adına Türkiye de üretim yapan fabrikalara talip olduğunu ve mevcut markalardan bayilik istediğini biliyoruz. Bu anlamda bize de gelen teklifler mevcut. Kendi fabrikaları durduğu için üretim sahası olarak Türkiye’yi hedef alıyorlar.
Aile Şirketinde kurumsallaşma sürecini nasıl tanımlarsınız?
Bizim için ‘Kurumsallaşmış aile şirketi’ tanımlaması yapabiliriz. Tamamen kurumsal bir yönetim sistemimiz var. Herkesin görev tanımı, yetki alanı bu anayasa ile belirlenmiş durumda. Bu yüzden bizim için kurumsal bir aile şirketi tanımlaması daha doğru olur. Büyüklerimizin bilgi ve tecrübesi ile hem kendimizi hem de işlerimizi geliştiriyoruz. Bu gelişim markamızın gelişimine katkı sağlayan en büyük etken diyebilirim.
Üçüncü kuşak olarak öncelikli hedefinizi tanımlar mısınız?
Ben bir mimar olarak özellikte tasarım tarafta katkı sağlayarak aldığım bayrağı daha da ileriye taşımayı hedefliyorum. Proje departmanımız dünya çapında projelere imza atıyor. Ben bu başarının sürmesi ve katlanması için çalışarak büyüklerimizin emekle kurduğu markayı, nesilden nesile aktarılan bir dünya markası olarak taşımak istiyorum.
“HEDEFIMIZ ŞIRKETIMIZI DÖRT VE HATTA BEŞINCI KUŞAKLARA TAŞIMAK”
“Genç yöneticilerimize öncelikle dünya ile entegre olabilmeleri için yabancı dil öğrenmelerini, vizyoner ve tevazu sahibi olmalarını tavsiye ediyorum. Mutlaka eleştiriye açık olmalı, öğrenmeye, gelişmeye açık olmalı. Geleceğimizin mimarı gençlerimiz ne kadar donanımlı olursa o derece kendilerine, işlerine ve en önemlisi vatanlarına katkı sağlayan bireyler olurlar. Gözlerinin önüne değil her daim ileriye bakmalarını tavsiye ediyorum. Ufuklarının geniş olması, daha çok çalışmalı ve taşıdıkları markayı, kimliği en iyi şekilde temsil etmeleri gerekliliğinin bilincinde olmalılar. Ve analiz becerisi geliştirerek çabuk pes etmemeliler.”