“Yatırımcılar Erdoğan’ı cezalandırırken, Lira Türkiye’deki krizin keskin ucunda” başlıklı yazıda TL’nin pazartesi günü yüzde 6 değer kaybettiği ve Merkez Bankası’nın değer kaybını durdurmayı başaramadığı belirtiliyor.
Gazete beş soru ve yanıtla Türk ekonomisindeki durumun fotoğrafını çekmeye çalışıyor. Soru ve yanıtlar şöyle;
Türkiye’nin kaderi neden böyle tersine döndü?
2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nden öncesine bakmak zor. 64 yaşındaki Erdoğan 2003’te Başbakan oldu ve 2014’ten bu yana da Cumhurbaşkanı.
Muhafazakâr, iş dünyası yanlısı politikaları ülkenin ekonomik krizden çıkışına yardımcı oldu.
Uluslararası Para Fonu IMF’ye göre 2008 ve 2009’daki küresel mali kriz dışında Erdoğan iktidarında ekonomi ortalama yüzde 7 büyüdü. Bu büyüme, doğrudan yabancı yatırım için bir cazibe noktası oldu.
Dünya Bankası’na göre Erdoğan’ın yükselişinden önceki dönemde yılda onlarca ya da yüzlerce milyon dolarlarla ifade edilen doğrudan yabancı yatırım, 2007’de 22 milyar dolara çıktı ve 2017’den bu yana yavaşlasa da göreve gelişinden bu yana yıllık ortalama 13 milyar dolar oldu.
Ancak giderek artan otoriter liderliği para politikasını aksattı ve Merkez Bankası yüzde 16’lara ulaşan enflasyonu kontrol altına almakta zorlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin ardından kurulan yeni kabinede Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak Hazine ve Maliye Bakanı olarak görev yapıyor.
Bu yıl endişeye yol açan neydi?
Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri önemli bir dönüm noktasıydı.
Halkın desteğini kazanma amacıyla yapılan harcamalar, AKP’nin mali disiplin şöhretine zarar verdi. Ancak yatırımcılar en çok, Mayıs’ta Erdoğan’ın Londra’da iş dünyasına yaptığı bir konuşmada yine faiz oranlarında artışı hedef almasıyla kaygılandı.
Haziran’da yeniden seçilen Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası başkanını atama yetkisini üzerine aldı.
Damadı Berat Albayrak’ı Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirmesi, ekonomide denetimini artırması olarak yorumlandı.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Temmuz sonunda siyasi müdahale olmadan faaliyet gösterdiklerini söylese de, geçen ayki faiz oranlarını sabit tutma kararı, birçok yatırımcı için bu iddianın içini boşaltan bir adımdı.
Rennaissance Capital’ın Baş Ekonomisti Charlie Robertson “TL ucuz, çünkü tüm güven kayboldu” diyor.
TL’deki değer kaybı ne gibi sonuçlar doğurabilir?
Dolar ve Euro cinsinden borçlu Türk şirketlerinin borçlarını çevirmelerini zorlaştırdı. HSBC’ye göre ülkenin bankaları ve şirketleri Mayıs 2019’a dek 70 milyar dolar civarında borç ödemesi yapmak zorunda.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s zorluk yaşayan şirketlerin ödeme yapma kabiliyetinin azalabileceği ve bankalara batık kredi yükü getirebileceği uyarısında bulundu. Bu yıl Borsa İstanbul’un Bankalar Endeksi’nde yüzde 33’lük düşüş olurken, Türk borsasının kendisindeki değer kaybı yüzde 18’di.
Merkezi Kayıt Kuruluşu’na göre Türk hisse senetlerinin net alıcısı yabancı yatırımcılar olurken, bu yılın ilk çeyreğinde borsada işlem gören şirketlerden 771 milyon dolar çektiler.
Türkiye’ye zarar veren dış faktörler var mı?
Lira, uzun süredir Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 6’sına denk gelen cari açığının finanse edilmesi ihtiyacı yüzünden tehditlere açıktı.
Ancak ABD’li bir pastörün casusluk ve terör suçlamasıyla gözaltına alınması nedeniyle ABD’yle ilişkilerdeki gerilim baskıyı artırdı.
BIST 100 endeksi 2 Ağustos’ta, ABD’nin bu dava nedeniyle iki Türk bakana ambargo koyduğunu duyurmasından bir gün sonra neredeyse yüzde 3 düştü.
BlueBay Varlık Yönetimi’nden stratejist Tim Ash yaptırımların doğrudan etkisinin şu ana kadar “çok kısıtlı” olmasına karşın, Türk ekonomisinin çok kritik bir dönemeçte olmasından dolayı “devenin belini büken saman çöpü benzetmesinin aklına geldiğini” söylüyor.
Olası senaryolar neler?
Yatırımcılar ve uzmanlar en iyi senaryonun Merkez Bankası’nın faiz artırımına gitmesi, enflasyonu kontrol altına alması ve güveni yeniden tesis etmesi olduğunu söylüyor. Emerginomics’ten Tatiana Orlova “Merkez Bankası’nın kemerleri sıkmasının beklendiği birkaç fırsat vardı ama bunu yapmadı” diyor.
Büyümenin güçlü, kamu ve hane borçluluk oranlarının düşük olduğu düşünülürse, bu Türkiye’nin döviz krizine hızlı bir çözüm getirebilir. Ekonomi yavaşlayabilir, ancak bazı yatırımcıların Türkiye’nin sermaye kontrollerine gidebileceği ya da IMF’nin yardımını isteyebileceği fikirlerini dillendirdiği bir ortamda alternatifleri kötü gözüküyor.
Lira’daki değer kaybı nedeniyle ithalat fiyatlarının artışı, yabancı yatırımcıların ülkeden çıktığı bir ortamda borçlanma maliyetlerinin yükselmesi, Türk ekonomisindeki canlılığı emecek ve Lira’nın daha da zayıflamasına yol açacak.
Danışmanlık şirketi Capital Economics, “bu yıl üst üste iki çeyrekte negatif büyümeden” bir başka deyişle, potansiyel bir ekonomik durgunluktan bahsediyor. Ancak çoğu tahmin bu kadar kötümser değil.
Daha yavaş büyüme enflasyonun düşmesine yardımcı olabilir, ancak bunun yansımaları geniş çaplı olur ve halkın hoşnutsuzluğunu artırabilir. Bazı uzmanlar, tekrar tekrar önceliğinin yüksek büyüme oranları olduğunu söyleyen popülist Erdoğan’ın ekonomide yavaşlamaya müsamaha göstermeyeceğinden kaygılı.