Mali açıdan çok kötü bir yılı geride bırakan petrol devi, sürdürülebilir enerjiyi benimsemesi için aktivist yatırımcıların gittikçe artan baskısıyla karşı karşıya; Exxon aynı zamanda artan ham petrol fiyatlarının geleneksel işini yeniden şahlandıracağına inanıyor.
Katherine Dunn
Dobra konuşma söz konusu olduğunda, Exxon Mobil CEO’su Darren Woods, örneğin, NBA’nın efsanesi Michael Jordan’la ya da Dallas Cowboys’un (Amerikan futbol takımı) “Prime Time” lakaplı eski koçu Sanders’le kıyaslanamaz. Dev petrol şirketinin takım elbiseli CEO’su insanların karşısında monoton sayılabilecek, hafif Teksas aksanlı, sözcükleri uzatarak konuşan tarzıyla, biliniyor. . Sözcükleri son derece dikkatli seçmesi, hitabet tarzında özellikle önceden çalışılmış izlenimini veriyor. Nitekim Woods, Nisan ayı sonlarında petrol ve doğalgaz devinin birinci mali çeyrek sonuçlarını açıkladığında da bu abartısız, ölçülü sunum tarzı bir kez daha sahnedeydi.
Woods, Wall Street analistleriyle yaptığı webcast toplantısında pandemi, kapanmaların yarattığı ekonomik dalgalanmalar ve ham petrol tüketimindeki gerileme gibi olumsuzlukların damgasını vurduğu çalkantılı bir yılın enerji devinin dünyayla ilgili perspektifinde değişim yaratmadığını belirtti. Exxon’un 2021 yılının ilk üç ayında petrol ve doğalgaz fiyatlarının yeniden artışa geçmesiyle elde ettiği 2,7 milyar dolarlık kârının da şirketin stratejisinin doğru olduğunu kanıtladığını söyledi. “Ekonomilerin toparlanacağını, insanların yaşam standartlarının büyümeye devam edeceğini ve dolayısıyla bunların da, ürünlerimize ve sektörün toparlanmasına olumlu yansıyacağını biliyorduk”dedi.
Öte yandan, şirketin son birkaç yıldır yeniden yapılanma çabaları ve yatırımlarının sonuç verdiğini kaydetti: “Bizler görünümü gittikçe iyileşen daha güçlü bir şirketiz.” Bunu şöyle çevirebiliriz: Bizden nefret edenler, hadi bakalım buna ne diyeceksiniz. Güçlü mali çeyrek verileri, bir zamanların güç timsali Exxon’un aşağılanmalara maruz kalmasının ardından hem Woods’un hem de şirketinin büyük ihtiyaç duyduğu bir tabloydu. Petrol fiyatlarındaki büyük düşüş Exxon’un satış gelirinin 2020 yılında bir önceki yıla göre 83 milyar dolar azalmasına yol açarken, Fortune US 500 sıralamasında üçüncü sırada olan enerji devinin bu yılki listede onuncu sıraya gerilemesine neden oldu; Exxon böylece listede şimdiye kadarki en düşük sırada yer aldı.
Daha kötüsü herhangi bir negatif mali çeyreğin yaşandığı, yirmi yılı aşkın bir sürenin ardından, şirket 2020 yılında 22,4 milyar dolar rekor bir zarara imza attı. Bunun sonucunda Fortune US 500 sıralamasında açık ara en büyük zararı açıklayan şirket oldu. Ayrıca 30 şirketli Dow Jones endürtri endeksinde 92 yıl art arda kesintisiz yer alan Exxon, bu konumunu da Ağustos ayında azılım devi Salesforce’a devretti. Üstelik Exxon için daha recide edici olan ezeli rakibi Chevron’un (bu yılki Fortune US 500’de, 12 basamak gerileyerek 27. sırada yeraldı) Dow’da yerini korumasıydı. Bunu hazmetmek gerçekten kolay değildi.
Nisan 2021’de Moody’s hem de S&P Global, bir yıl içinde Exxon’un borcunun notunu ikinci kez kırdı. Nedeni ise hem iklim kriziyle mücadelede şirket üzerinde artan baskı hem de Exxon’un tarihindeki en yüksek borç düzeyiydi: Exxon petrol ve doğalgaz üretimini artırmak amacıyla agresif bir şekilde yatırım yapmış ve bunun sonucunda borçlar ciddi bir meblağa ulaşmıştı. Şirketin net borç/serrmaye oranı on 5 yılda yüzde 16.5’ten yüzde 27.8’e ulaştı; toplam borcu ise yalnızca geçen yıl 21 milyar dolarlık bir artış kaydetti. Exxon’un karşı karşıya kaldığı sıkıntılar, şirketin servetinin yıllardır azaldığını söyleyenlerin daha sert eleştirilerde bulunmalarına yol açtı. Bunun için de piyasa performansına bakmak yeterli. Exxon, belki de büyük petrol şirketlerinin en disiplinlisi olarak uzun süre yatırımcıların gözdesi oldu. Nakit açısından o kadar zengindi ki, ekonominin gerilediği zamanlarda yatırım yapabilir, büyüme süreçlerinde de kârını artırabilirdi. İster sevin ister sevmeyin, Exxon yatırımcıların güvenebileceği bir petrol hissesiydi. Ancak son beş yılda hisseleri yüzde 32 gerilerken Chevron’unki yüzde 6 oranında değerlendi ve S&P 500 de yüzde 102 oranında artış kaydetti. Exxon ayrıca aynı sürede rakipleri BP (yüzde 16 geriledi) ve Shell’in (yüzde 21 geriledi) de gerisine düştü.
Wall Street Journal’ın Ocak ayında yayımladığı bir haberde, Exxon ve Chevron’un birleşmek için ön görüşmelerde bulunduğundan söz etmesi şirketin gelecekteki yönüyle ilgili daha fazla sorunun gündeme gelmesine neden oldu.
Tüm bu çalkantıların kaynağı ise, enerjinin fosil yakıtlardan uzaklaşıp daha sürdürülebilir kaynaklara yöneldiği yeni çağda, Exxon’un gelecek yıllarda da petrolün ekonomik büyümenin merkezinde yer alacağına dair çok eskiden beri var olan dünya görüşünün artık finansal açıdan sorunlu ve hatta son derece riskli olduğu yönündeki kuşkularının artmasıydı. BP, Shell ve Fransız Total gibi kuruluşlar 2050 yılına kadar.
GÜVENİ YENİDEN İNŞA ETME ÇABASI
Darren Woods, Mart ayındaki Exxon’un genel toplantısında bir çalışanla sohbet ediyor. CEO daha önce şirket personeliyle iletişim kurmakta biraz zayıf kalmıştı. sıfır karbon emisyon taahhüdünde bulunurlar, rüzgar ve güneşe yatırımlarını artıracaklarını söylerken, Exxon petrol ve doğalgaz dışında herhangi bir şeye yatırım yapma konusunda ayak sürdü.
Bu zayıflığı gören aktivist yatırımcılar, yeni oluşturulmuş yatırım kuruluşu Engine No.1’in de önderliğinde, alternatif enerji stratejisi geliştirmekte isteksiz davranan Exxon’a meydan okuyan bir mücadele başlattılar. Şirketin yönetim kuruluna, uzun vadeli evrime yol gösterebileceğine inandıkları dört yeni direktör atamak istiyorlar. Buna karşılık Woods da Exxon’un iş politikasını iyileştirmeye yönelik, özellikle de düşük karbonlu teknolojiyi pazarlayacak bir dizi inisiyatifi gündeme getirdi; ancak bu adımları yetersiz ve dikkatleri temelden yapılması gereken değişkliklerden uzaklaştırma olarak gören gözlemciler tarafından olumlu karşılanmadı.
Öte yandan, Exxon içinde Woods’un başını ağrıtan sorunlar da büyüyor. Şirketin, taşeronlar dahil, işgücünün yüzde 15 kadarına denk düşen 14 bin kişiyi işten çıkarma planları moralleri yerle bir etti. Ayrıca Woods CEO olarak dört yıllık görevi süresince şirketteki pek çokları için ayrıştırıcı bir sima oldu. Bazıları onu eski yöneticilerde olan aura ve kararlılığa sahip olmamakla eleştirirken, bazıları ise vizyonerlik yönünün eksik olduğunu söylüyor.
Woods, şirketin stratejisinin yüksek petrol fiyatlarına dayanmadığında ısrar ediyor. Ancak sıkıntılı zamanlarda klasik bir Exxon taktiğinin başarısına dayanıyor gözüküyor: Yoluna devam et ve varil fiyatının artmasını bekle. Ham petrol fiyatı ne kadar artarsa- Ekim ayı sonlarında 37 dolar olan fiyat Temmuz itibariyle 70 dolar civarına yükseldi-stratejinin başarılı olma olasılığı da o derece artar. Şirket şimdi 135 yıllık tarihinde değişikliğe gitmek için gittikçe daha fazla baskı altında kalırken, sorulması gereken soru şu: Bunu gerçekten istiyor mu?
Woods rahat ve kendinden emin gözüküyor. Fortune’la yaptığı telefon görüşmesinde, geçen yılın türbülansına dikkat çekiyor. 2020 yılı genel olarak zor bir yıldı ancak Exxon açısından çok daha kritik gelişmelerin yaşandığı bir süreçti, diyor; “yalnızca pandemi nedeniyle yaşananlar, ekonominin ve ürünlerimize olan talebin durması değil, aynı zamanda bana göre pek çok şeyin bir araya geldiği bir süreçti” sözleriyle devam ediyor. COVID- 19’un etkileri ise bütün yapının çok daha hızlı harekete geçmesini sağladı. Woods, “Pandemi gerçekten çabaları hızlandırdı ve durumun aciliyetinin anlaşılmasını sağladı”diyor.
Woods 1 Ocak 2017’de yönetim kurulu başkanı ve CEO olarak Rex Tillerson’ın yerini aldığında, Exxon köklü bir düzenlemeye ihtiyacı varmış gibi gözükmüyordu. Nitekim, Woods’un görevindeki ilk yılında, şirket 19,7 milyar dolar tutarında önemli bir kâr elde etmişti; ayrıca şirketin geleneksel olarak sevdiği bir ölçüm olan “kullanılan sermayenin ortalama getirisi” yüzde 9’du yani bir önceki yılki oranın iki katından da fazlaydı. Ancak Tillerson’ın Trump yönetiminde kısa süreli dışişleri bakanlığı görevi için CEO’luk koltuğunu bırakmasından önce şirketin borçlar hızla artmaya başladı. Daha sonra hem şirket içinde hem de dışında, Tillerson’ın Woods’a temizleyip bir düzene koymasını gerektirecek büyük bir karmaşa bıraktığı ortaya çıktı. Tillerson’ın yanlış işleri arasında, 2010 yılında kayaç gazı revaçtayken Teksaslı kayaç gazı şirketi XTO’yu 35 milyar dolara satın almasıda vardı.
Woods büyümede sıçrama gerçekleştirebilmek amacıyla, tam tamına Exxon’a uygun bir yaklaşımı tercih etti: petrol fiyatları arttığında ddi getirileri olacak projelere yönelmeyi kararlaştırdı. Yeniden organizasyon planına göre, 2025 yılına kadar her yıl 30 milyar dolar ila 35 milyar dolar arası operasyonel, harcamalar gerçekleştirerek,Teksas’taki Permina Havzası’ndan Guanya’ya mozambik’e, büyük çaplı petrol ve doğalgaz projelerine yatırım yaparken, diğer varlıkları sattı. Woods bu sayede günlük üretimde 5 milyon varillik bir satış meydana gelebileceğini ve 2025 yılında gelirin ikiye katlanacağını hesaplıyordu. Ancak COVİD-19 bütün planları alt üst etti. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, küresel petrol talebi 2020 yılında 2019 yılına göre günce 8.8 milyon varil gibi tarihi bir düşüi yaşadı ve fiyatlarda dahada geriledi. (Hatta varil fiyatı Nisan 2020’de kısa süreliğine 38 dolara bile geriledi.)
Woods bunun üzerine sermaye harcamalarında hemen yüzde 30 ranında kesintiye gitti ve maliyetinde 2023 yılına kadar milayar dolar azaltacağını duyurdu. Ancak Exxon’un temettüsü bu kesintiden payını almayan tek harcama kalemiydi. 2020’de büyük zararlarla karşı karşıya kaldıkları için temettülerini düşüren BP ve Shell’in tersine, Exxon ödemelerini sabit tuttu ve hatta temettülerin kesintisiz dağıtılabilmesi için borçlandı.
Woods bir yandan şirketi tüm bu zorluklarla baş edebilecek bir noktaya taşımaya çalışırken, mevcut ve eski çalışanlara göre, aynı zamanda Exxon’un istihdamıyla da ortak bir 4d0iMl .g$eliştirmeye çalışıyordu. CEO’luk koltuğunda oturan iki selefi de güçlü simalardı. 1999’da Exxon ve Mobil’in birleşmesini sağlayarak, J.D.Rockefeller’ın Standard Oil’undan doğan iki yapıyı bir araya getiren Lee Raymond, çalışkanlığı ve parlak performansıyla ünlüydü. Tillerson da kendi çapında karizmatik ve atılgan birisiydi. Woods ise tersine, daha mesafeli bir duruşa sahip. Teksas A&M’de mühendislik okuyan ve kariyerini Exxon’da yapmış birisi olarak, şirketin tutucu, emir-komuta kültürünün bir ürünüydü ve bu göreve geldiğinde de, hep doğrudan ve kesin konuşan özelliğiyle tanınmıştı. Ancak bu liderlik biçimi bazı çalışanları motive edemedi ve yanlış yönlendirdi.
Bu hoşnutsuzluğa örnek olarak da, hem yeni hem de eski çalışanlar, Woods’un CEO’luk koltuğuna oturması henüz bir yıl olmuşken, fıtratını geçen şirket toplantısına işaret ediyorlar. Toplantıda hazırlıksız konuşan Woods, şirketin keskin rekabetçi, büyük ölçüde beğenilmeyen ve eleştirilen çalışan terfi sisteminin liyakata dayandığını söyledi. Ayrıca toplantıya katılanların anlattığına göre, işten kovduğu için ağlayan bir kadın çalışanın bir yıl sonra gelip, yeni fırsatların peşinden gitmesine izin vermesinden dolayı kendisinden teşekkür ettiğini ilave etti. Woods toplantıya katılanlar üzerinde duyarsız ve küstah bir izlenim bırakmıştı. Eski bir üst düzey yöneticiye göre, Woods bir “yol kazası” olarak değerlendirilmişti ve kendisi hakkındaki bu değerlendirme de hızla şirkette yayılmaya başladı. Şirketteki söz konusu toplantıyla ilgili sorulara, Exxon’un sözcüsü şu açıklamayı yaptı: “Darren düzenli olarak çalışanlarla bir araya geliyor ve onlarla konuşuyor, şirket içindeki genel toplantılara katılıyor, çalışanların işle ilgili düşüncelerini, önerilerini dinliyor ve şirketi yönetirken bu bildirimleri göz önünde bulunduruyor.”
Engine No:1 kendisini dünyaya tanıtmak için zaman kaybetmedi. 250 milyon dolarlık bir finansmanla yeni kurulan aktivist yatırım kuruluşu Exxon’u hedefe koyduğu ilk aktivist kampanyasını lanse etti. Fon açılış salvosu olarak, “petrol ve doğalgaz tarihinde hiçbir şirketin Exxon Mobil’den daha etkili olmadığını” ancak “hem şirketin ait olduğu sektörün hem de dünyanın değiştiğini dolayısıyla Exxon Mobil’in de değişmesi gerektiğini” belirtti.
San Francisco merkezli şirket, hedge fon veteranı ve Partner Fund Management, Andor Capital Management ortak kurucusu Chris James tarafından kuruldu. Exxon kampanyasında ABD’nin en büyük emeklilik fonlarının bazıları tarafından desteklendi; Engine No.1, Exxon’un yönetim kurulunun yeşil enerjiye geçişi yönetecek bilgi birikimine sahip üyeler içermediğini kaydediyor. Yönetim kurulda yer alması için gereken kriterlere sahip dört aday seçtiklerini belirtiyorlar. Bu adaylardan biri, ABD’li petrol ve doğalgaz şirketi Andeavor’ın eski CEO’su; bir diğeri Finli bir enerji şirketinin yenilenebilir enerjiye geçişini sağladı.
Engine No.1’in kampanyası Exxon’un iklim değişikliğiyle ilgili inatçı tavrına yönelik en büyük meydan okuma olarak görülebilir. Eski CEO Raymond iklim değişiklinin geçerliliğini defalarca sorguladı. Exxon, Tillerson döneminde iklim değişikliğinin gerçek olduğunu kamuoyu önünde kabul etti. Ancak Endişeli Bilim İnsanları Birliği yayımladıkları raporda, şirketin perde arkasında iklim değişikliğiyle ilgili çarpıtılmış, sulandırılmış bilimsel araştırmaları fonladığını ileri sürdü. Exxon ise raporun “kasten yanıltıcı bilgiler sunduğunu” ve Exxon’un dahil olduğu ticari organizasyonları “haksız bir şekilde sözde iklim karşıtlığıyla” suçladığını söylüyor.
Exxon’un bu konudaki eskiden beri süregelen tutumu hem büyük ölçüde biliniyor hem de yasal takip altında: Columbia Üniversitesi İklim Değişikliği Sabin Merkezi’nin kurucusu Michael Gerrard, şirketin halen iklim değişikliğiyle ilgili hem yerel idarelerin hem de eyalet yönetimlerinin açtığı 20 davayla karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Gerrard bu durumun, Exxon’u ABD’deki iklim değişikliğiyle ilgili yasal kovuşturmalarda “açık ara” en büyük kurumsal davalı yaptığını söylüyor. Ancak şimdiye kadar bu davalardan hiçbiri başarılı olamadı; Exxon, iklim değişikliğinden kaynaklanan riskleri göz ardı ettiği savıyla New York baş savcısının açtığı davayı 2019 yılında kazandı.
Woods iklim değişikliğinin ele alınmasıyla ilgili daha açık, şeffaf bir yaklaşım benimseyeceğini belirtti. 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’ndan sıklıkla söz ederek, yatırımcıların konuyla ilgili sunumlarından o kadar uzun bölümler aktardı ki, en sıkı muhalifleri bile bu tavrından etkilendiler. Endişeli Bilim İnsanları Birliği’nde iklim ve enerji programı hesap verilebilirlik Direktörü Kathy Mulvey, Woods’un Exxon’un yıllık bir toplantısında ilk 20 dakika yalnızca çevre hakkında konuştuğunu söylüyor. Mulvey, “Eğer başka bir gezegenden yanlışlıkla bu toplantıya ışınlanmış bir uzaylı olsaydınız muhtemelen, şirketin iklim değişikliği sorununu çözmeye odaklanmış bir yapı olduğunu düşünürdünüz” diyor.
Ancak şirketi eleştirenler, Exxon’un iklim değişikliğiyle ilgili yapıcı, kibar söyleminin eylemleriyle bağdaşmadığını söylüyorlar. Örneğin, şirketin emisyon kesintilerinin Paris Anlaşması’yla uyumlu olduğu iddiasını ele alalım. Exxon’un 2025 yılına kadar üretim sürecindeki emisyonları yüzde 15-20, metan yoğunluğunu ise yüzde 40-50 oranlarında kesme taahhüdü, yalnızca Exxon’un işlettiği projelerdeki emisyonları kapsıyor. (Yıllık faaliyet raporunda, kuyularının yaklaşık yüzde 13’ünün şirket tarafından işletilmediği belirtiliyor.) Ayrıca Exxon’un kendi emisyonları ya da bu projelerde kullanılan enerji söz konusu olduğunda ancak kesintilerin süresi uzatılabiliyor; bunlar işletme emisyonları ya da “Scope 1” ve “Scope 2” olarak biliniyor. BP ve Shell, Scope 3’le ilgili hedefleri de ekledi; Scope 3, otomobiller ve uçaklarda kullanılan fosil yakıtların yanmasından kaynaklanan emisyonları da kapsıyor.
Exxon, doğrudan denetimi altında olduğu için sadece Scope 1 ve Scope 2 emisyonlarını bildirdiğini, bunların nasıl bildirileceğinin net olduğunu belirtiyor; Exxon’a göre, Scope 3 emisyon verileri ise daha az tutarlı ve bundan dolayı da bunları bildirmek yanıltıcı olabilir.
Öte yandan, Woods rakiplerinin daha iddialı hedeflerini ise önemsemedi. Mart 2020’de yatırımcılarla yaptığı bir toplantıda, sektördeki diğer şirketlerin bu tür hedeflerine “güzellik yarışması” benzetmesiyle atıfta bulundu, petrol ve doğalgaz varlıklarını “daha az etkili bir işletmeci”ye satmanın “sorunları aslında daha da derinleştirdiğini” belirtti. Woods bunun yerine sorunun daha “bütüncül” bir bakış açısıyla çözümlenmesini önerdi. Şirketin iklim değişikliğine yönelik sorularına cevap olarak da, bir Exxon sözcüsü şirketin 2000 yılından beri düşük emisyonlu teknolojiye 10 milyar doları aşkın yatırım yaptığını söyledi ve şunları ekledi: “İklim değişikliği riskine karşı üzerimize düşeni yapmayı ve çözümün bir parçası olmayı taahhüt ediyoruz.”
Ancak Exxon’un eski çalışanlarından biri, tüketiciler şirketi ister sevsin ister sevmesin onların bu ürünlere ihtiyacı olduğu yönünde kurumsal bir inanış olduğunu söylüyor: “Bizler göz boyamaya bile yeltenmiyoruz. Yalnızca ‘herkes bu ürünleri seviyor, o halde çenenizi kapatın’ diyoruz.”
Öte yandan, Exxon’un Avrupalı rakiplerinin daha iklim dostu politikalarının da anlamlı bir fark yaratacak kadar ileri gittiği söylenemez. Paris merkezli Uluslararası Enerji Ajansı, Mayıs ayı sonlarında yayımladığı çarpıcı raporunda, emisyonların 2050 yılında net sıfıra gerilemesi için şimdiden başlayarak petrol ve doğalgaz sahalarına yeni yatırım yapılmaması gerektiğini belirtti; ancak büyük petrol şirketlerinden hiçbiri böyle bir taahhütte bulunmadı.
PETROL VE DOĞALGAZ DEVİNİN
iklim değişikliğiyle ilgili tam olarak ne yapması gerektiği sorusuna gelince, Exxon farklı bir sonuca ulaştı. Woods
1 Şubat’ta, Exxon’un geliştirdiği teknolojilerin pazarlanması için Düşük Karbon Çözümleri adlı yeni bir işin lanse edildiğini duyurdu. Bu süreç her şeyden önce karbonların yakalanması ve depolanmasıyla başlayacak; bu işlemde, yanan ya da yer altından çıkarılan fosil yakıtlardan yayılan karbon diyoksit hapsedilip, atmosfere yayılımı engellenecek. Woods, Exxon’un 2021’den 2025 yılına kadar Düşük Karbon Çözümleri’ne 3 milyar dolar yatırım yapacağını belirtti.
Engine No.1, şirketin yatırımcı baskısı karşısında iklim değişikliğiyle ilgili söylemini değiştirdiğini ileri sürüyor. Ancak Woods yalnızca zamanlamanın doğru olduğunu söylüyor. Woods’a göre, rüzgâr ve güneş enerjisi “önemli olmakla beraber”, “tam bir çözüm” değil ve şirket de yıllardır CCS teknolojisi üzerinde çalışıyor. Ancak tabii ki, siyasette de rüzgâr değişti.
Bununla birlikte bu yeni girişim, şimdiye kadar açıkladıklarının ötesinde yeni projeleri gündeme getirmedi. Uzmanlar ve analistler her şeyden önce, Exxon Mobil’in 2009 yılından beri kamuoyu önünde desteklediği opsiyon karbon vergisi olmadan, ABD’de büyük çaplı CCS projelerinin lanse edilmesinin ekonomik açıdan verimli olmayacağını söylüyorlar.
Exxon da bu konuda hemfikir. 2018 yılından beri Exxon’un CCS projelerini yöneten ve Düşük Karbon Çözümleri’nin yönetimine yardımcı olan Guy Powell, “ABD’nin bu tür bir dönüşümün gerçekleşmesi için gereken teşviki sağlayabilecek noktada olduğunu sanmıyorum” diyor. “Bununla birlikte, doğru teşviklerin, doğru yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi için potansiyel olarak siyasi bir iradenin varlığından söz edilebilir” diyerek devam ediyor. Powell, bu konuda şirketin ilgili yetkililerle temas halinde olduğunu ve başka projelerin de hayata geçirileceğini belirtiyor.
Ancak Exxon CCS’yi yakalayıp, hapsetmede dünya lideri olduğunu söylese de, eleştirel yaklaşanlar bir noktaya dikkat çekiyor: Şirketin yaklaşımı, daha fazla petrol çıkarmak için zemine daha fazla CO2 enjekte edilmesini öngören “güçlendirilmiş petrol üretimi”ne dayanıyor; burada amaç, karbon emisyonlarını azaltmak için uzun vadeli bir karbon ayırma değil.
Nitekim Powell, ABD’de halihazırdaki CCS çalışmalarının büyük bir bölümünün petrol çıkarılmasına yönelik olduğunu, petrol ve doğalgaz sektörü tarafından yıllardır uygulanan yöntemin de uzun vadeli karbon ayırmadan ziyade “farklı teknoloji uygulamaları ve işlemleri” gerektirdiğini kaydediyor. Ancak sonucun aynı olduğunu ifade ediyor. Powell, “Bu farklı bir işlem ama sonuçta CO2 güvenli bir biçimde yerde kalıyor” diyor.
Bazı endüstri analizleri ise, bu yeni girişime kuşkuyla yaklaşıyorlar. Exxon’u izleyen Citi’de direktör Alastair Syme, “Bu bir konseptten daha fazlası, sermayede radikal bir yön değişikliğinden çok bir yönelim. Bunu lobi çalışmalarının bir parçası olarak görüyorum” diyor.
Engine NO.1 Exxon’a karşı hissedarlar savaşını başlatarak harekete geçtiğinde, fonla enerji devi arasındaki hesaplaşmanın ayrıntıları da ortaya çıkmaya başladı. Engine 1’in yeni direktörlere yönelik sert eleştirilerinin ardından Exxon yılın başından beri yönetim kuruluna üç yeni üye ekledi; bunlar, arasında Malezya devlet enerji kuruluşunun eski CEO’su ve San Francisco merkezli hedge fon ValueAct Capital’in kurucusu, aktivist yatırımcı Jeffrey Ubben de vardı.
Bu arada, Engine No.1’in kampanyası destekçi kazanmaya devam ediyor. ABD’deki emekli fonlarının üç en büyüğü Calpers, Calstrs ve New York State Common Retirement Fonu’nun yanı sıra 1 trilyon doları aşkın varlığı olan İngiliz varlık yöneticisi Legal&General tarafından destekleniyor.
ABD’de yönetim kurulu üye seçiminde en büyük iki danışman konumunda olan Institutional Shareholder Services ve Glass Lewis dahil dört büyük hissedar danışmanı, Engine No.1’in önerdiği yönetim kurulu üyelerinin bazılarına destek sundular. Glass Lewis raporunda şöyle diyor: ”Exxon’un stratejisini geliştirdiğini belirtmesine ve büyük petrol şirketleri arasında liderlik konumunu koruduğunu söylemesine rağmen bizim incelememiz, şirketin rekabetçi konumunun ve mali getirilerinin darbe aldığını, performanstaki bu gerilemeye yol açan temel sorunları çözümlemeye yönelik stratejisinin de genel olarak yetersiz kaldığını gösteriyor.”
Oylamadan bir gece önce, Reuters dünyanın en büyük varlık yöneticisi olan BlackRock’un Engine No.1’in dört adayı için oy verdiği haberini geçtiğinde, kampanya güç kazanmış oldu. Oylamanın başarısı, Vanguard ve State Street gibi diğer kurumsal devlerin desteğine bağlıydı.
Woods, kendi tezini son derece kendisinden emin bir şekilde savundu. İlk çeyrek rakamlarını açıklamak üzere düzenlenen toplantıda bir analistin sorusuna cevap verirken, Exxon’un mevcut yönetim kurulunun deneyimli ve uzman olduğunu belirtti, şirketin hissedarlarla olan diyaloğunda da değişikliğe gittiğini ifade etti. “Sanırım aldığımız
geri bildirimlere uygun şekilde davranıyoruz” diyerek devam etti.
Engine No.1, Exxon’un uzun vadede iklim değişikliğiyle ilgili neler yapılması gerektiğini ciddi şekilde tartışma fırsatını kaçırdığını söylüyor. Engine No.1’de aktif davranma sorumlusu ve Exxon hissedar müdahalesi lideri Charlie Penner, kampanyadan önce “Exxon’un hiçbir şey yapmadığını” belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Ancak yönetim kurulunda yer alamama riski ortaya çıktığında, konuyu tartışmaya açmaktansa, topu hemen başka yere yani enerji geçiş planına attılar ve bundan da sakınmaya çalıştılar.”
Kampanya yönetim kurulunu sarsmasa bile Exxon’da ciddi bir değişim yaratacak mı? Bu konuda endüstri gözlemcileri farklı görüşlere sahip. Bazıları, bunun dünyanın değiştiğine ve Exxon’un da bundan muaf olmadığına dair uyarı sinyali gönderdiğini söylüyor. Bazıları ise, petrol devinin büyük bir ihtimalle her zamanki gibi işine döneceğini ve özellikle de petrol ve doğalgaz fiyatlarının artması halinde Exxon’un hisse fiyatlarının da yükselişe geçeceğini belirtiyor. Exxon’un hisse değeri Mayıs sonu itibariyle yılbaşına göre yüzde 41 oranında değerlendi.
Woods’a, Exxon’un çalışanlarının şirketin geleceğiyle ilgili kendisine ne tür sorular ilettikleri sorulduğunda, dikkatli cevap vermeye çalışıyor. “Şirket içindeki sorular da dışarıdaki sorularla uyumlu” diyor. “Yani daha az karbon yoğunluklu enerji kaynaklarına yönelik talep ve istek göz önüne alındığında, bu talep zaman içinde nasıl karşılanacak? Şirket üzerinde etkisi ne olacak? Ve biz bu geçişi nasıl yönetmeyi düşünüyoruz?” Bu sorulardan sonra güven verici bir ses tonuyla devam ediyor: “Burada görevimiz, toplumun değişen taleplerine göre hareket etmek. Zaten geçmişte de hep böyle yaptık.”