İsviçre’de her bahar düzenlenen ve dünyanın her yerinden saat tutkunlarını, satıcıları, saat yapım ustalarını, meraklıları bir araya getiren, sekiz günlük göz kamaştırıcı bir etkinlik olan Baselworld’ün ortalarıydı. Ünlü saat markası Patek Philippe 650 bayisine Basel’de, Ren kıyısındaki ortaçağdan kalma restore edilmiş bir köşk olan Volkhaus’ta bir gala akşam yemeği düzenledi.
Dünyadaki en zarif birkaç saatten birinin üreticisi olan saygın Patek Philippe 175’inci yılını kutluyordu ve bunun şerefine, yemeğin düzenlendiği mekan 1839 yılı Cenevre’sine benzeyecek şekilde dekore edilmişti. Garsonlar o dönemin kıyafetlerini giymişlerdi. Şirketin kurucuları kılığına bürünmüş iki aktör bir skeç sergiledi. Bu arada, şirketin 44 yaşındaki başkanı Thierry Stern konuşma yapmak için ayağa kalktığında, bu manzara karşısında adeta kendinden geçmiş gibiydi. Babası Philippe’in koltuğunu 2009’da devralarak şirketin başındaki dördüncü kuşak olan Stern, ailesine ve Patek’in tarihine saygılarını sundu ve birkaç espri yaptı. Ardından çarpıcı bir cümle sarf etti: “Bu tutkuyla ilgili bir durum. Demek istediğim şu ki, bu bir rüya. Kimsenin aslında bir Patek’e ihtiyacı yok.”
Müşterilerinin karşısına çıkıp da kimsenin ürünlerine ihtiyacı olmadığını söyleyecek çok fazla şirket yöneticisi yoktur. Ancak Patek Philippe sıradan bir şirket değil. Hatta nadir lüks saatler dünyasında bile Patek Philippe’in ayrı bir yeri var. Bazıları borsaya açık devler tarafından satın alınmış rakiplerinin karşısında hâlâ aile şirketi özelliğini koruyan, son bağımsız birkaç İsviçreli şirketten biri. (Rolex, Wilsdorf Foundation’a ait; Piaget, Richmont Grubu’nun bir parçası.) “World Watch Report’’a göre, Patek Philippe yaklaşık 1,2 milyar dolarlık satış geliri ve yüzde 23,6’lık markaya ilgi payıyla, lider bir üst segment saat markası (ikinci sırada Jaeger-LeCoultre yer alıyor; ardından ise Vacheron Constantion geliyor.)
Dünyanın en pahalı markalarından biri
Dünyadaki en pahalı, en komplike, en değerli saat markalarından biri. Yeni bir Patek’in fiyatı 25 bin dolardan başlayabilir; çok satan versiyonlarının çoğu altı rakamlı fiyatlara ulaşabiliyor. Marka müzayedelerde düzenli olarak fiyat rekoru kırarken, 1990’lı yılların ortalarında 1 milyon dolarlık fiyatı görebilen ilk kol saati olduğunu iddia ediyor; nitekim 1999 yılında tam 11 milyon dolara satılan Graves Supercomplication’la hâlâ bir müzayedede en yüksek fiyata satılmış olan saat rekorunu elinde tutuyor. Üretim yılda 55 bin saatle sınırlı; oysa Rolex yılda 1,4 milyon saat üretiyor.
Patekler mikromekanik mühendisliğin ustalık eserleri. Hazır parçaları tercih eden pek çok markanın aksine, Patek iç mekanizmaya ait tüm ince parçaları –yılda 15 milyon- kendisi üretiyor ve elle cilalıyor; saatin yapım ustaları mineleme, saat taşı yerleştirme ve kakma gibi işleri elle yapıyor; tek bir kadranı üretmek dört ay sürüyor ve 150 farklı işlem gerektiriyor. Bir Patek saatini üretmek toplamda bin 200 adım gerektiriyor. Ve her adımda elle cila yapılıyor.
Patek’in sahiplerinin elenmiş bir listesi bile tarih boyunca zengin, güçlü ve etkili isimlere doğru bir yolculuğa çıkarıyor: Kraliçe Victoria mineli ve pırlantalı, zincirli modele sahipti (ilk zembereksiz saat). Papa Pius IX’da sayısız Patek vardı. 1949 yılında Joe DiMaggio Yankee’lerle ilk 100 bin dolarlık anlaşmasını (beyzbol liginde ilk altı haneli rakam) bir Patek kronografıyla kutlamıştı. Lev Tolstoy, Albert Einstein, Marie Curie ve Andy Warhol Patek sahibiydi. Eric Clapton bir koleksiyonerdir; Jack Welch kitabı Winning’in altın kapağı üzerinde Patek Calatrava’sıyla gösteriş yaptı; daimi takvim (ayar gerektirmeden 2100 yılına kadar takvimi hiç şaşmadan otomatik olarak gösteren saat) modeli ise Vladimir Putin’in manşetinin altından gözüküyor.
Patek Philippe Başkanı Thierry Stern şirketin New York ofislerindeki VIP odada. |
Kasasında 20 adet Patek olan -10 milyon dolar değerinde- bir hedge fon yatırımcısı, “Bu saatlerin komplike ama anlaşılır olmasını seviyorum ve sadece duayenler bunları tanıyabiliyor” diyor ve pazara dayanarak hangi saati takacağına karar verdiğini söylüyor: “Fonumuz zarar edene kadar aynı saati takıyorum sonra bir başkasına geçiyorum.”
En gizemli saatleri Grand Complications
Patek’in en gizemli saatleri Grand Complications olarak biliniyor. Saat yapımcılarının jargonunda, komplikasyon temel zaman göstergesinin dışında bir özelliktir (bunları çok eski uygulamalar olarak düşünün). Her biri gökyüzü haritaları, katedral çanları, geriye doğru tarihler, ayın evrelerini (ve evet, zaman da) içeren küçük birer evrenden ibaret. Grand Complications’ın kraliçesi, dakika, çeyrek saat ve saati hatırlatmak üzere çalan oldukça karmaşık bir mekanizma olan dakika tekrarlayıcısıdır. Babası ve büyükbabasının geleneğini devam ettiren Thierry Stern fabrikadan ayrılmadan önce akustiği test etmek için dakika tekrarlayıcısı olan her saati şahsen dinler.
Şirket geçen yıl şimdiye kadarki en karmaşık kol saati Reference 6002’yi, daha bilinen adıyla Sky Moon Tourbillon’u piyasaya çıkardı. 13 farklı komplikasyonu barındıran (ayrı ayrı 686 parça gerektiriyor) model 18-karat beyaz altın bir kasaya ve çift mineli, göz alıcı bir tasarıma sahip. Fiyatı 1 milyon dolara çıkabiliyor.
Ancak yalnızca para bir Grand Complication almak için yeterli değil; bunlardan birini almak istiyorsanız doğru model için başvurmalısınız ve Sternler’in de şahsen her talebi tek tek onaylaması gerekiyor. Bu ince eleyip sık dokuma hali, ender bulunan tasarımlara açık artırmada yoğun bir ilgi oluşmasına karşı kısmi önlem anlamına geliyor. (Bu saatleri satmak üzere satın almayı amaçlayan alıcılar bir sonraki seferde Patek almaktan men ediliyor.)
Açık artırmada Patek’ler Picasso’larla yarışıyor. Christie’s’de saat biriminin başında olan John Reardon son yıllarda en pahalı saatlerin yüzde 90’ından fazlasının Patek olduğunu hesapladı. Reardon, “Bunlar minyatür sanat yapıtları” diyor.
Patek 175’inci yılını tamamlarken ve lüks saatler en popüler çağını yaşarken -İsviçre saat satışları son 20 yılda en yüksek noktaya çıktı- firma kendisini kritik bir noktada görüyor.
Talebi yönetmek zor bir sınav
Saatlerle ilgili talebi yönetmek her zamankinden çok daha zorlu bir sınav. Çin gibi yeni gelişen ekonomilerden akın akın gelen yeni zengin müşterilerin talebini karşılamak için Patek üzerindeki baskı büyüyor. Bir başka sıkıntı ise şu: Patek eBay’le işbirliğini düzenli olarak artırmak suretiyle saygın imajını tehlikeye sokuyor.
Ayrıca Stern’in özellikle kaygı duyduğu bir konu daha var: Bugünkü hızlı pazarda, dünyanın en prestijli saat üreticisinde uzun süre çıraklık yapmayı kabul edecek genç yetenekler bulmak çok zor. Stern, “Genç bir insana ‘15 yıl çıraklık yapmanız gerekiyor o da yalnızca biraz daha iyi olma yolunda ilk adımlar’ demek çok da kolay değil” diyor.
Teknoloji aynı zamanda, 1970’lerde ucuz quartz saatlerin gündeme gelmesinden beri pek çok insanın en büyük rakip olarak gördüğü yeni bilgisayarlaştırılmış kol saatleri olan akıllı saat biçiminde de tehdit oluşturuyor. Şu an için Stern endişeli değil. “iPhone geldiğinde herkes bana, ‘Şimdi öldünüz’ dedi. Ama gördüğünüz gibi buradayım.”
Saat yapımcısı Antoine Norbert de Patek (Jean Adrien Philippe 1845 yılında ortak olarak katıldı) tarafından kurulan Patek Philippe’in modern dönemi, 1932 yılında başladı. Bu tarihte, daha önce Patek’in kadran üreticileri olan Fabrique de Cadrans Stern Freres’den Charles ve Jean Stern kardeşler, Büyük Buhran sırasında mali açıdan zor durumdaki şirketikurucuların torunlarından kurtardı. Stern ailesi hâlâ firmanın yüzde 100 sahibi ve şirketin yönetim kurulu yalnızca üç kişiden oluşuyor: Stern, halen onursal başkan olan babası Philippe ve uzun zamandır yönetici olan Claude Peny. (Peny’nin sıfatı her ne kadar CEO olsa da, başlıca görevi mali yapıyı yönetmek; Thierry şirketi yönetiyor.)
Bu sıkı kontrol aynı zamanda Patek’in Ar-Ge’ye milyonlar yatırabilmesini de açıklıyor. Patek 1996 yılında Cenevre’deki küçük atölyelerin yerine, Cenevre’nin güneyinde küçük bir kasaba olan Plan-les-Ouates’da 140 milyon dolarlık yatırımla ileri teknolojili bir kompleks inşa etti. Şirket saatlerinin bakımına sınırsız kaynak ayırmış durumda: Pek çok lüks saat markası 1960’lardan ya da ‘70’lerden önce yapılmış saatlerin bakımını üstlenmezken, Patek’in hizmet verdiği modelleri 1839 yılına kadar geriye gidebiliyor; bu tür bir taahhüt de 5 milyonu aşkın parçanın ve 175 yıl önce kullanılan aletlerin koleksiyonunu gerektiriyor. (Şirket yalnızca müşterilerinden biri 11 Eylül saldırılarının ardından yıkıntılar arasında bulunan erimiş bir saati getirdiğinde tamir edemedi. Bunun yerine bir başka saat verdi.)
Geleceği altı yaşında şekillendi
Thierry Stern’i dinlediğinizde, hayatının geleceğinin altı yaşında, babasının ofisine ziyareti sırasında bir çekmece dolusu mineliantika cep saatini gördükten sonra şekillendiğini anlıyorsunuz. “İşte o zaman saat tasarlamak istediğimi anladım” diyor. “Ben sürekli, yapmak istediğim bu, diyordum. Babam da bana, ‘Hayır, bekle, okulunu bitir. Sonra bakarız’ diye cevap veriyordu.” Aile geleneği gereği, Stern ilk Patek’ini 18 yaşına bastığı gün aldı; bu iki renkli, sarı altın ve paslanmaz çelik bir Nautilus’tu. “O zamana kadar ismi ve o ismin saygınlığını biliyorsunuz ama içindeki işçiliği anlamıyorsunuz” diyor.
Cenevre’de Ecole de Commerce’de işletme okuduktan ve ardından kentteki efsanevi Watchmaker School’da (Saat Yapım Okulu) eğitim aldıktan sonra, Stern 1994 yılında tam zamanlı olarak Patek’e katıldı. Sekiz yıl boyunca her tür işi yaptı: Şirketin ABD’deki merkezinde mail’lerle ilgilendi, bileklik ve kutuları hazırladı, Almanya’da perakende ve satışlarda zaman geçirdi ve Cenevre’de ürün geliştirme müdürü olmadan önce Benelüks ülkelerinin pazarlama yöneticiliğini yaptı. 2006 yılında henüz 36 yaşındayken, başkan yardımcısı oldu.
Stern, beş yıl önce babasıyla birlikte, koltuğu devralması için zamanın geldiğine hemfikir olduklarını söylüyor. “Nihayet emir vermeye başladığımda, önemli konularda hemen hemen aynı çizgide olduğumuzu fark ettik” diyor. Genç Stern çok farklı bir şirketin başına geçmişti. Philippe, babası Henri’nin yerine geçtiğinde Patek’te sadece 150 çalışan vardı; bugün ise sayı 2 bini aşmış durumda. Bununla birlikte, hem baba hem de oğul kriz zamanlarında dizginleri beraberce ele aldı. Philippe, üretimin daha ucuz, elektronik saatlere yöneldiği ve çok az insanın mekanik saatlerin geleceği olduğunu düşündüğü 1970’lerdeki quartz krizi sırasında şirketin başına geçmişti. Genç Stern ise finans krizinin en derin günlerinin yaşandığı Ağustos 2009’da Patek krallığının anahtarlarını teslim aldı. Thierry, Kuzey Amerika gibi o yıl en çok sarsılan pazarlarda satışların yüzde 50’ye varan oranlarda gerilediğini söylüyor. Bu dönemde ABD’de altı haftasını geçirip 100’ü aşkın perakendeciyi ziyaret etti ve şirketin onları destekleyeceğine dair güvence verdi. “Hedeflerini tutturamadıkları için onları bırakacak değildim” diyor. Şirket 2010 yılında yeniden atağa geçti.
Patek’in nasıl bir geleceğe hazırlandığını hissedebilmek için Cenevre’den arabayla 20 dakika uzaklıktaki, bir zamanlar hoş kasabası ve otlayan inekleriyle bilinen bölgesinde yer alan Plan-les-Ouates’daki, şirketin cam ve metalden zarif bir yapı içerisindeki sanat eseri sayılabilecek atölyelerini ziyaret etmek gerekiyor. Girişte, Patek’in en karmaşık mekanizması olan 33 komplikasyonu ve bin 728 parçasının devasa boyuttaki bir taklidi niteliğindeki 15 metrelik beyaz kireçtaşı bas-rölyefiyle Calibre 89 duruyor.
Saatçilik jargonunda inovasyon, saatleri daha küçük, daha ince ve daha güvenilir hale sokmak demek; teknoloji nasıl hayatımızın geri kalanını değiştirdiyse, aynı şekilde, belki de dünyanın en eski mobil aygıtı olan elle yapılan mekanik saatler üzerinde de bir etki yaratıyor.
Fabrika CERN laboratuarı gibi
Patek’in fabrikasına girdiğinizde kendinizi CERN laboratuarlarına girmiş gibi hissediyorsunuz. Anti-manyetik laboratuar kıyafetleri giyen 200’ü aşkın saat yapımcısının hepsi de kendi işiyle meşgul; ayrıca inanılmaz derecede ince dişleri gülünç denecek kadar küçük bir çarkın üzerinde özel işlemler gerçekleştiren, 400 adet bilgisayarla çalışan makine var. Bunlardan bazılarında yalnızca tek bir görevi programlamak bütün bir gün sürebiliyor.
Patek’in araştırma ve geliştirme biriminde –fabrikasının kutsal mabedi- 80 mühendis, teknisyen ve teknik ressam kara kalemle çizim gibi en eski yöntemleri en ileri teknolojiyle birleştirerek (3D yazıcıları kullanılarak yapılan tasarım destekli yazılım ve saat prototiplerini düşünün) yeni düzenekler ve fonksiyonlar geliştiriyor. Bu, eski ekol atölyeyle uzay çağı laboratuarının bir karışımı.
Şirketin ayrı bir birimi olan Nouvelle Technologie deneysel laboratuvar niteliğinde; burada 15. yüzyıla ait yay teknolojisini geliştirmek için 21. yüzyıl çözümlerine bakılıyor. Patek üniversiteler ve araştırma enstitüleriyle işbirliği yaparak, hem hafif hem de mekanik saatlerin en büyük sorunu olan manyetizma ve aşınmaya karşı dirençli, silikon bazlı malzemeler geliştiriyor.
Stern hemen bu tür bir faaliyetin amacının yalnızca süslü püslü bir alet üretmekten ibaret olmadığını söylüyor: “Taklit etmek değil yeni ve yararlı bir şey üretmek gerekiyor.”
Bu kuşkusuz doğru ancak saat dünyasının en efsanevi markasının dördüncü kuşak kaptanı aynı zamanda şirketin zamana ayak uydurması gerektiğini de çok iyi biliyor ve bunu yapma sorumluluğu da ona ait. “Bir kez, ‘Tamam her şey mükemmel’ dediniz mi, sıkıntı yaşarsınız” diyor.
Tik tak eden yatırım
Bir zamanlar yalnızca az sayıda meraklı zenginin tercihi olan saatler küresel resesyon sürecinde çağdaş sanatla birlikte yeni bir alternatif yatırım kategorisi olarak ortaya çıktı ve fiyatlar da gittikçe yükseliyor. Açık artırmalarda Patek Philippe ve Rolex gözde markalar. Geçen yıl Christie’s satışlarda beşinci rekor yılını geride bıraktı. 2012 yılında, Continental Airlines’ın eski yöneticisi Gordon Bethune Patek, Rolex ve Vacheron Constantine marka 50 vintage saati Christie’s’deki müzayedede 5,67 milyon dolara sattı; bu rakam satış için öngörülen asgari fiyatın iki katı. Mayıs ayında ise 18-karat altın kasalı Patek ref. 2499 Antiquorium’da, en yüksek tahmini rakamın hemen hemen iki katı olan 524 bin 930 dolara satıldı.
Bir Picasso ya da Pollock gibi, seçkin saatler de zaman içinde çok değer kazandı. Mineli kadrana sahip ender bir vintage Rolex 10 yıl önce 30 bin – 40 bin dolar arası bir fiyata satılırken, şimdi artık bu rakam 500 bin – 1 milyon dolar arasında değişebiliyor. Yine mayıs ayında, bu tür bir kadrana sahip Rolex Oyster Perpetual Cenevre’de, Christie’s’de 1,23 milyon dolara satıldı.
Çokuluslu bir inşaat şirketinin CEO’su ve aynı zamanda Patek koleksiyoneri bir yönetici 1920’lerden ve 1930’lardan kalan 20 milyon dolar değerinde vintage parça koleksiyonuna sahip. 2004 yılında 140 bin dolara satın aldığı saatin bugünkü değerinin 600 bin dolar olduğunu söylüyor. “10 yılda bu kadar artış kaydetti” diyor. Ayrıca saatlerin önemli bir özelliğine de dikkat çekiyor: Saatler uluslararası, taşınabilir para birimi. “Milyonlarca dolarlık bir saati bileğimde taşıyabilirim” diyor. “Bu, bir sonraki kuşağa aktarılabilecek bir varlık ancak gözden kaçıyor. Sürekli takip edilen hisse, emlak ya da faiz gibi bir varlık değil.”
Evet değil ama şimdilik…
Saat almanın püf noktaları
İster bir sonraki kuşağa devretmek üzere yatırım nesnesi olarak satın alın ister yalnızca zamana bakmak için; Patek Philippe gibi lüks saatlerin satın alınması karmaşık olabilir. İşte akılda tutulması gereken birkaç şey.
Bir vintage ya da modern bir saat satın alırken, saatinizin değer kazanacağının garantisi yok. Sevdiğiniz saati satın alın, başka birinin sevdiğini değil.
Kimden satın aldığınızı bilin. Çok fazla sahtecilik söz konusu. İyi isim yapmış bir bayi orijinallik garantisi vermeli ve gerektiğinde, saati geri satın alabilecek durumda olmalıdır.