İngiliz paundu, diğer pek çok para birimi gibi 2022 yılı boyunca baskı altında kaldı. Başbakan Liz Truss’un ekonomik büyümeyi canlandırmak için yeni bir harcama planı açıklamasıyla durum daha da kötüleşti. Yaklaşık 45 milyar paund yeni bir borçlanma gerektiren planın enflasyonu daha da tetiklemesi bekleniyor.
Bir zamanlar hakim konumda olan paund şimdi dolar karşısında yüzde 21 değer kaybına uğramış durumda ve üstelik zor durumda olan tek para birimi de değil. Japon yeni dolar karşısında yüzde 20 gerilerken, euro ve Tayland bahtı da yüzde 15 üzeri bir değer kaybı yaşadı.
Dolar, FED’in agresif faiz artışları, Avrupa’nın enerji krizi ve Çin’in COVID kapanmaları nedeniyle tahta oturdu.
Yatırımcılar ekonomik belirsizliklerin arttığı bir dönemde doları güvenli liman olarak görüyorlar. Nedeni ise servet yönetimi şirketi Bailard’ın ifadesiyle, ABD ekonomisinin “pis gömlekler arasında en az kirlenmiş” olması.
Ancak ekonomistler, güçlü doların aynı zamanda küresel ekonomi için kabus olabileceği uyarısında da bulunuyorlar.
Nitekim, Cambridge Üniversitesi’nde Queens College başkanı ekonomist Mohamed El-Erian, güçlü doların hem kurumsal açıdan hem de ekonomi için kötü haber olduğuna dikkat çekiyor.
Güçlü dolar nedeniyle özellikle gelişmekte olan ülkelerin “yangın yeri”ne döndüğünü ve hatta artık İngiltere gibi yerlerin bile etkilendiğini belirtiyor.
Aslında El Erian’ın güçlü doların potansiyel yıkıcı etkileriyle ilgili uyarıları ilk değil.
Kendisi 6 Eylül’de Washington Post’ta yazdığı yazıda da, güçlü doların hem iyi hem kötü etkileri olabileceğine dikkat çekmişti.
Doların güçlenmesi ABD’de enflasyonun gerilemesine yardımcı oluyor ancak bir yandan da doların güçlü konumunu koruması, gelişmekte olan ülkelerin dolar cinsinden borçlarını daha da artırarak iflasa yol açabilir.
Nitekim 1980’lerdeki Latin Amerika borç krizi sırasında tam da bu durum yaşanmıştı. Orta ve Güney Amerika’daki ülkeler 1970’lerde düşük faizle dolar bazında kredi almışlardı. Ancak daha sonra 1982’de ABD faiz oranlarını dramatik bir şekilde artırdığında, borçlanma maliyeti aşırı şişmiş ve bu da Latin Amerika’yı felakete sürüklemişti.
Öte yandan, El-Erian güçlü doların gelişmekte olan ülkeler dışında da yıkıcı etkilere yol açabileceğine dikkat çekiyor. Gazetedeki yazısında şu ifadelere yer veriyor: “Dolar ne kadar değerlenir ve bu süreç ne kadar uzarsa, gelişmekte olan ülkelerde stagflasyon, borç sorunlar da o kadar artacak, kırılgan ekonomilerde siyasi çalkantılar, büyük jeopolitik çatışmalar meydana gelebilecek.”
ABD dolarının global resesyon ihtimalini de artırdığını ifade eden El-Erian, dünyada üç önemli paradigma değişimine dikkat çekiyor.
Birincisi, dünyada merkez bankaları enflasyonla mücadele için eş zamanlı olarak, ekonomiyi destekleyici politikalardan kısıtlayıcı politikalara yöneldiler. İkincisi, dünyanın üç büyük ekonomisi olan ABD, AB ve Çin aynı anda önemli ölçüde yavaşlamaya başladı.
Üçüncü ve son olarak ise, son yirmi küsür yıldır dünyada deflasyonist trend yaratan küreselleşme “kalıcı jeopolitik gerilimler” nedeniyle artık etkisini yitiriyor.