Odeabank Ekonomik Araştırma ve Stratejik Planlama Direktörü Ali Kırali, “Önümüzdeki dönemde dış ticaret ve cari denge açısından altın hariç risklerin kısmen dengeli olduğunu düşünürken, finansman kalitesine ilişkin verilerin daha önemli olacağını düşünüyoruz.” dedi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, kasım ayında cari açık 4,2 milyar dolarla 3,9 milyar dolarlık piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleşti. 12 aylık cari açık da kasımda 43,8 milyar dolara yükseldi.
Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Odeabank Ekonomik Araştırma ve Stratejik Planlama Direktörü Ali Kırali, kasımda cari işlemler açığının 4,2 milyar dolar olarak gerçekleşirken, enerji ve altın hariç dengede 625 milyon dolar açık oluştuğunu belirtti.
Kırali, 12 aylık toplam genel cari açığın ekimdeki 41,8 milyar dolardan 43,8 milyar dolara yükselirken, enerji ve altın hariç dengede son 12 ayda sadece 2,5 milyar dolar açık oluştuğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bununla birlikte turizm gelirlerindeki toparlanma kasımda hızlansa da dış ticaret açığındaki artışa ilave olarak birincil gelir hesabındaki zayıflama cari açığın beklentileri aşmasına neden oldu. Finansman tarafındaki zorluklar ise kasımda daha belirgin hale geldi. Portföy yatırımlarındaki çıkışlar ve borçlanmadaki zayıflık nedeniyle TCMB rezervlerindeki azalış ve net-hata noksan kalemlerinde görülen girişler cari açığın finansmanında etkili oldu. Önümüzdeki dönemde, dış ticaret ve cari denge açısından altın hariç risklerin kısmen dengeli olduğunu düşünürken, finansman kalitesine ilişkin verilerin daha önemli olacağını düşünüyoruz. Bununla birlikte geçen yılın olumsuz bazının ortadan kalkmasıyla uzun vadeli dış borç çevirme oranlarında bir miktar iyileşme kaydedileceğini öngörüyoruz.”
“Portföy kanalında 1,3 milyar dolarlık çıkış yaşandı”
AA Finans Analisti ve Ekonomist Haluk Bürümcekçi de cari açığın kasımda 3,9 milyar dolar olan piyasa beklentisinin üzerinde 4,2 milyar seviyesinde gerçekleştiğini hatırlatarak, cari dengenin temel eğilimi açısından takip edilen enerji dışı cari dengenin 12 milyar dolar açığa, enerji ve altın dışı cari dengenin ise 2,5 milyar dolar açığa yükseldiğini bildirdi.
Bürümcekçi, şunları kaydetti:
“Çekirdek (enerji ve altın hariç) cari dengenin, ağustos sonunda yıllık bazda son 2 yılın en düşük seviyesine inmesini çok olumlu bir gelişme olarak görmüştük. Türkiye ekonomisinin güçlü büyüme dönemlerinde çekirdek açıkta da belirgin artış eğilimi görmek normalken, son dönemde bu beklentinin tersine enerji ve altın dışı açığın gerileme eğilimini korumasını büyük ölçüde büyümenin önemli ölçüde ihracatın sürükleyiciliğinde gerçekleşmesi, mevcut kur seviyesinin ithalatı caydırması ve kredi genişlemesinin tüketiciden çok ticari taraftan gelmesine bağlamıştık. Son dönemde çekirdek açığın yükselişe geçmesi ekonominin potansiyel büyümesinin üzerinde seyrettiğini (çıktı açığı pozitif) gösteren, yani ısınmaya işaret eden bir diğer veri olmuştur.”
Bürümcekçi, cari açıkta kasım ayında gözlenen kötüleşmede, dış ticaret açığının ve birincil gelir dengesinin 2016’dan yüksek açık vermesinin ana etken olduğunu, hizmetler dengesinin ise geçen yıl yüksek fazla vermesinin kötüleşmeyi sınırladığını söyledi.
Bürümcekçi, portföy kanalında, önceki 10 ay üst üste devam eden giriş eğiliminden sonra 1,3 milyar dolarlık çıkış yaşandığını kaydetti.
“AB’de büyümenin güçleniyor olması pozitif faktör”
Haluk Bürümcekçi, önceki yıl cari açığı azaltan faktörlerin başında gelen enerji ve altın ticaretinde lehteki gelişmelerin geçen yıl sürmediğini, petrol fiyatlarının son dönemde belirgin yükselerek hala 2016 ortalamasının (46 dolar) çok üzerinde seyretmesinin cari açığı artırıcı etkide bulunmaya devam ettiğini, ocak-kasımda enerji ithalatının 2016’nın aynı dönemine göre 9 milyar dolar arttığını belirtti.
Bürümcekçi, altın ticaretinde ise aynı dönemde net ithalatçı konumuna geçmenin yıllık dış ticaret açığına artırıcı etkisinin de 11,2 milyar dolar olduğunu bildirdi.
Büyümenin yılın ilk 3 çeyreğinde gösterdiği hızlanma ve bu ivmenin son çeyrekte de korunmasının dış açık için riskleri yukarı yöne çevirdiğine dikkati çeken Bürümcekçi, “Buna karşılık pozitif bir faktör olarak, AB pazarına ihracatın baz etkisi ve bu bölgede büyümenin güçleniyor olması ile 2017’de artışa devam ettiği görülmektedir. Ayrıca, turizm gelirlerinin, nisan ayından itibaren turist sayısının artışa geçmesi ile toparlanma gösterdiği izlenmektedir. Bu doğrultuda 2017’de cari açık tahminimizi enerji-altın ithalatı ve büyümedeki hızlanma nedeniyle 47 milyar dolara yükseltirken, tahmin üzerindeki risklerin dengeli olduğunu düşünmekteyiz.” ifadelerini kullandı.
“2017’de cari açık tahminimizi 46,9’a çıkardık”
Halk Yatırım Araştırma Direktörü Banu Kıvci Tokalı ise kasımda cari işlemler dengesinin 4,2 milyar dolarla hem 3,7 milyar dolarlık tahminlerinin hem de 3,9 milyar dolar düzeyindeki ortalama piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleştiğini kaydetti.
Tokalı, aralık ayına ait Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın verileri doğrultusunda, 12 aylık açıktaki artışın devam edeceğinin tahmin edildiğini belirterek, “Yıl sonuna ait cari açık tahminimizi 46,3 milyar dolardan 46,9 milyar dolara çıkarıyoruz. 2018 tahminimiz ise 46 milyar dolar.” dedi.
Cari açığın milli gelire oranının 2017 için yüzde 5,5 ve 2018 için de yüzde 5,1 düzeyinde gerçekleşebileceğini ifade eden Tokalı, 2016 yılında bu oranının yüzde 3,8’e kadar gerilediğini söyledi. Tokalı, “Bu durumda yüzde 4,5 seviyesinde beliren yapısal cari açık oranının üzerinde kalmaya devam edeceğimizi görüyoruz.” ifadesini kullandı.
Yıl boyunca iyileşme gösteren 12 aylık altın ve enerji hariç cari dengenin ise son 3 aydır ılımlı boyutta da olsa bozulma gösterdiğini belirten Tokalı, cari açıktaki artışın gelişim hızında, petrol fiyatlarının seyri ve iç talep koşullarının belirleyici olacağını vurguladı.
Tokalı, şunları kaydetti:
“Her iki kritik göstergeye ilişkin ılımlı varsayımlarımız doğrultusunda, 2018 yılında cari açık oranının yüzde 5’ler seviyesinde kalabileceğine dair öngörümüzü koruyoruz. Ancak söz konusu göstergelerde yukarı riskler oluşması, cari açık seviyemizde baskı yaratacaktır. Diğer taraftan, gelişen ülkelere yönelik sermaye girişiyle ilgili devam eden olumluluk, dış dengenin sürdürülebilirliğinde önemli bir destek unsuru. Ancak, son dönemde yoğun bir şekilde gündeme gelen gelişmiş ülke merkez bankalarının politikalarında değişiklik tartışmasının gerçekleşme zemini bulması, bu konuda daha temkinli bir tutum gerektirecektir.”