Merkez bankalarının para politikalarında normalleşme kapsamında izledikleri stratejiler ve jeopolitik riskler nedeniyle dolara olan talebin arttığı bir yıl daha geride kalırken, sermaye akışını etkileyen yükselen faizler, enflasyonist baskılar ve küresel belirsizliklerin 2018’de dolar/TL’ye yön veren temel faktörler olması bekleniyor.
Küresel çapta artan jeopolitik riskler ve bunların hem ekonomik hem de siyasi açıdan getirdiği belirsizlikler, geçen yıl piyasaların odak noktasına yerleşti.
Küresel ekonomik krizin ardından merkez bankalarının para politikalarında normalleşmeye dönüş adımlarının da ivme kazandığı bir yıl olarak kayıtlara geçen 2017’de, dolar endeksi yüzde 10’a yakın değer kaybederek yılı 92,1 seviyelerinden kapattı.
Dolar endeksindeki düşüşe karşın yurt dışında yükselen faizler, jeopolitik riskler ve belirsizliklere, yurt içinde artan enflasyonist baskıların da eklenmesiyle dolar/TL, 3,9830 ile tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü. Dolar/TL, 2017’yi yüzde 7,5’lik artışla 3,7905’ten tamamladı.
Ekonomistler, merkez bankalarının normalleşme hamleleri, jeopolitik riskler ve enflasyonun seyrinin 2018’de dolar/TL hareketlerini belirleyeceğini ifade ederek, TL varlıklara ilginin devam etmesinin kuru destekleyen en önemli faktör olacağını vurguladı.
Dolar/TL’de kısa vadede 3,70-3,75 bandının izleneceğini belirten ekonomistler, 3,70 desteğinin kırılması durumunda da 3,65’in gündeme gelebileceğini bildirdi.
“Reel faizin artması kur üzerindeki endişelerin hafiflemesini sağlayacak”
Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan QNB Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı, dolar/TL’de geçen yılın son çeyreğinde gözlenen sert yükselişin, yerini 2018’in ilk çeyreğinde dalgalı bir seyre bırakmasını beklediğini söyledi.
TL’de başlayan değer kazanma hareketinin bir süre daha devam etmesini beklediğini ifade eden Kanlı, “Bu çerçevede 3,65-3,70 bandının TL için makul bir seviye olduğu söylenebilir. Ancak bu bandın altına inmesini beklemiyorum.” dedi.
Gelecek dönemde, enflasyonun iktisadi talepteki yavaşlama ve baz etkileri sayesinde düşüş eğilimine gireceği öngörüsünde bulunan Kanlı, “Bu da TCMB’nin verdiği reel faizin artmasına yol açarak kur üzerindeki endişelerin hafiflemesini sağlayacaktır. Burada kur için kritik hususlar; enflasyonun ne derecede düşeceği ve TCMB’nin para politikasında yeni bir erken gevşeme sürecine girip girmeyeceği olacak.” diye konuştu.
Kanlı, son dönemde piyasaları sıklıkla etkileyen jeopolitik alan ve dış ilişkilerin seyrinin de dolar/TL’nin yönü açısından bir diğer önemli unsur olacağını vurguladı.
Kanlı, küresel alanda ise ABD’de uzunca bir süredir düşük seyreden enflasyonun yukarı yönlü sürprizler yapmaya başlamasının TL’ye dair dış risklerin başında geldiğini, böyle bir durumda piyasada ABD para politikasına dair bir kafa karışıklığı oluşabileceğini, bunun da sermaye akımlarında ve piyasalarda belirsizliğe yol açabileceğini söyledi.
2018 genelinde TL’nin değer kaybetme eğiliminin süreceğini ifade eden Kanlı, şunları kaydetti:
“Türkiye ekonomisinde enflasyonun, bu yıl da diğer ülkelere kıyasla belirgin biçimde yüksek kalacağını öngörüyoruz. Dolar/TL’deki yükselişte, son yıllarda ekonomi genelinde verimlilik artışının görece düşük kalması da orta-uzun vadede etkili oldu. Kurun, 2018 sonunda mevcut seviyelerinin üzerinde olacağını tahmin ediyorum. Yıl sonunda dolar/TL’nin 4,20 civarlarında olmasını beklerim. 2017, TL için başı ve sonu sıkıntılı, ortası ise nispeten istikrarlı bir yıl olarak kayıtlara geçti. Sıkıntılı dönemler, TCMB’nin faiz artırımları ile geride bırakıldı. Küresel risk iştahı çok yüksek ve gelişmekte olan ekonomilerde yoğun sermaye girişleri gözlenmesine rağmen TL, geçen yıl yine döviz sepetine karşı belirgin bir değer kaybına uğradı ve diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinin de gerisinde kaldı. Aslında bu, son yıllarda alışık hale geldiğimiz bir resim… Politik ve jeopolitik gelişmeler ülke risk primini etkilerken, yüksek enflasyon ve verimlilik kazançlarının istenilen boyutta olmaması da TL’nin zayıflığında etkili olan unsurlar…”
“TL rekabet gücünü koruyor”
Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz da 2017’de dolar/TL’de teknik açıdan 3,95 seviyesinin dikkatle izlendiğini kaydederek, “Otoriteler, bu seviyeye yaklaşıldıkça sözlü ya da farklı şekillerde tepki verdi. Eğer bu seviye kırılsaydı ona göre yeni bir rejimle karşılaşacaktık.” dedi.
Dolar/TL’de, 3,95 seviyesinin savunulmasıyla 3,70-3,75 bandına çekilme beklediklerini ve geçen yılın son günlerinde teknik formasyonun tamamlandığını belirten Yılmaz, bu yıl TL’nin seyri için iki olasılık bulunduğunu söyledi. İlk olasılığa göre, reel bazda kurun sabit kalması durumunda nominal (spot) bazda enflasyon ile doğru orantılı değer kaybı görülebileceğini aktaran Yılmaz, şöyle devam etti:
“İkinci olasılık, risk iştahı ve sermaye hareketlerine bağlı nominal kurda istikrar… Şu anda küresel iktisadi faaliyet canlı ve dış talep güçlü. Gelişen ülke kurları, dolar zayıflığından yararlanıyor. Güney Kore wonu 1,067 seviyesine kadar değer kazandı. Kıyaslamalı açıdan TL rekabet gücünü koruyor. İktisadi gelişmeler, reel kurla ilgili yaklaşımı belirleyecektir. 2017’de kur ortalaması 3,65 seviyesindeydi. Eğer reel kur sabit tutulursa bu yıl nominal (spot) kur ortalaması enflasyonla doğru orantılı şekilde değer kaybedebilir.”
Geçen yıl küresel sermaye hareketlerinin yönünün gelişmiş ülkelerden gelişen ülkelere doğru seyrettiğini ifade eden Yılmaz, TL varlıkların da uluslararası yatırımcılardan ilgi gördüğünü ve yaklaşık 10 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirildiğini kaydetti.
Risk iştahının hala canlı olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bu yıl ülkeye para girişinin devam etmesi durumunda nominal kur destek görebilir ve bu senaryonun gerçekleşmesi halinde nominal kurda istikrarlı seyir beklenebilir.” dedi.
“2018 özellikle dolar/TL’de yukarı yönlü risklerin arttığı bir dönem olacak”
Turkey Macro View Consulting Yönetici Direktörü Ferhat Yükseltürk ise 2017 başında küresel etkiler ve enflasyon görünümündeki bozulmayla birlikte hızla değer kaybeden TL’nin, yılın ilk çeyreğinden itibaren tekrar güçlenmeye başladığını söyledi.
Bu dönemde, artan enflasyon ve küresel çapta yükselen faiz oranlarının Türkiye gibi tasarruf açığı olan ülke kurları üzerinde baskı yarattığını belirten Yükseltürk, “Kredi Garanti Fonu (KGF) teşvikinin etkisiyle yüzde 20’nin üzerine çıkan kredi büyüme hızı, G-20 ülkeleri arasında en yüksek büyüme kaydeden Türkiye’de, artan fonlama ihtiyacı TL’nin değer kaybetmesine yol açarken, piyasa faizlerinde de yukarı yönlü ivmenin arttığını gözlemledik.” dedi.
Yükseltürk, bu yıl enflasyon görünümü ve TCMB politika duruşunun TL’yi şekillendireceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Küresel olarak ise son dönemde artan emtia fiyatları ve dolar endeksindeki zayıflığın ABD’de enflasyonu piyasa beklentilerinin ötesinde hızlandırması, küresel enflasyondaki toparlanma ve merkez bankalarının 2017’ye kıyasla bir miktar daha sıkı tarafta yer alması riskinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan, 2018’de yürürlüğe girecek ABD’de vergi indirimlerinin zaten olgunlaşma evresinde olan ekonomik büyüme döngüsünde enflasyonist baskıları beklenenin de ötesinde artırması riski, Fed’in daha şahin bir duruş sergilemesine yol açarak dolar fonlama maliyetlerini hızla yükseltebilir. Bu kapsamda 2018’in özellikle dolar/TL’de yukarı yönlü risklerin oldukça arttığı bir dönem olacağını tahmin ediyoruz.”