Cem Kozlu, Türkiye’nin eski tabirle bir “sevk ve idare” açığı olduğuna inanıyor. Mesleği olan yöneticiliğin yanında, verdiği dersler, konferanslar ve yazdığı sekiz kitapla bu açığın kapatılmasına katkıda bulunma çabası içinde. Kozlu’nun ilk defa 1982 yılında basılan Uluslararası Pazarlama adlı kitabının büyük ölçüde genişletilmiş ve güncellenmiş 13. baskısı geçtiğimiz günlerde İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Kozlu kitabın uzun yaşamını, değişen dünyaya ayak uydurabilmesiyle izah ediyor. “İlk defa kaleme aldığımda ortada Avrupa Gümrük Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar, internet ve cep telefonu türü haberleşme olanakları, Twitter ve Facebook benzeri sosyal medya, Çin gibi bir üretim ve ihracat lokomotifi, e-ticaret diye bir sistem yoktu” diyor.
Kozlu, kitabın yazılış öyküsünü şöyle anlatıyor: “Üniversiteden mezun olduktan sonra İsviçre’de dört yıl Procter&Gamble’ın Yemen, Körfez, Kıbrıs, Pasifik Adaları, Hong Kong ve Singapur gibi küçük pazarlarına ihracattan sorumlu bölümünde çalışmış ve çok zevk almıştım. 1976’da Türkiye’ye dönünce baktım ki ülkemin bir yıllık toplam ihracatı sadece 2 milyar dolar ve eski şirketimin bir bölümünün cirosundan az! Boğaziçi Üniversitesi’nde Uluslararası Pazarlama ve İhracat İdaresi derslerini oluşturdum. Bir süre sonra da öğrencilerimin teşvikiyle ders notlarını Uluslararası Pazarlama-İlkeler ve Uygulamalar yapıtına dönüştürdüm. Nasıl ki kurumlar yaşamak için kendilerini sürekli yenilemek zorundaysalar, kitaplar da yararlı olabilmek için yenilikleri yansıtmak zorunda. Bu nedenle son baskıda adının başına “21 Yüzyılda” ibaresini ekledim ve özellikle ‘e-dünya’ya ağırlık verdim. Artık bambaşka bir dünyada yaşıyoruz.”
Kozlu, şöyle devam ediyor: “Aradan geçen 32 yılın sonunda ihracatımız 150 milyar dolar seviyelerine geldi, ama kişi başına yaklaşık 2 bin dolar düzeyinde. Bu rakam İsrail için 8 bin 300, Güney Kore’de ise 13 bin dolar. Demek ki, hepimiz bu kervana omuz vermek, hızlandırmak, yani yeni ürünler, hizmetler üretmek, pazarlar bulmak, daha etkili araştırma, iletişim, dağıtım sistem ve örgütleri kurmak zorundayız. Dünya ticaretinden artan oranlarda pay alabilmek için ihracatın yanında değişik ülkelerde üretim yatırımı da yapmamız şart. Buralarda markalarımızı yerleştirmek gayret, yaratıcılık, mali güç kadar sabır ve uzun soluk da ister.”
Kozlu’nun kitabı bilfiil ihracat yapmış bir yönetici tarafından yazıldığı için, bir çeviriden farklı olarak Türkiye’nin gerçeklerinden yola çıkan pratik değerde öneri ve yaklaşımlar içeriyor.
Bu ilk kitabı basıldıktan sonra Cem Kozlu “Türkiye’de genel yönetim seviyesi nasıl yükseltilebilir?” sorusunu cevaplandırmak amacıyla Amerikan ve Japon yönetim üslup ve yaklaşımlarını incelemiş. Sonra da Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Şarık Tara, Feyyaz Berker, Sezai Türkeş ve Fevzi Akkaya gibi dönemin önde gelen işadamlarıyla söyleşiler yapmış ve bulgularını 1988’de yayımladığı Kurumsal Kültür adlı yapıtta toplamış.
Remzi Kitabevi şubat ayında Kozlu’nun bu çalışmasını yeniden yayımladı. Kozlu’nun temel tezi, kurum kültürünün, kurumun görünen resmi yapısı ve süreçleri kadar sonuçlarda etkisinin olabileceği; kültürü bilinçli biçimde kurumun hedefleri doğrultusunda yoğuran liderlerin kurumun performansını artırdığı. Temel değerler, liderler ve kahramanlar, tören ve simgeler, öykü ve efsaneler ile yeni kuşakların sosyalizasyonu kurum kültürünü oluşturan temel öğeler arasında. En önemlisi ise liderin sergilediği üslup ve örnek yaklaşımlar. Kozlu’nun eserleri arasında olan ve Türk Hava Yolları’nın 1990’lı yıllardaki dönüşümünün öyküsünü anlatan Bulutların Üstüne Tırmanırken’i okumuş olanlar Kurumsal Kültür’de önerilen birçok yaklaşımın Kozlu tarafından THY’de uygulandığını fark etmişlerdir.
Yapıt, yönetim teorisinin anlaşılabilir ve faydalı bir özetini verdiği gibi, ülkemizden gerçek örnek ve anekdotlarla da bezenmiş. Bir oturuşta okunabiliyor.