Halkbank Genel Müdürü Arslan, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, küresel gerilimlerin ticari iş birliklerine olumsuz etkilerine değinirken, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin para birimleri üzerindeki baskının yoğunlaştığını kaydetti.
Arslan, “16 yıl boyunca birçok alanda atılım gerçekleştirerek ekonomik istikrar yakalayan, yatırımcıların ilgi odağı olan ülkemiz, son dönemde piyasa gerçekleri ile bağdaşmayan değerlendirmelere maruz kalmaktadır.” dedi.
Bu tür olumsuz değerlendirmeleri; ekonomisinin güçlü temelleri ve istikrara dayalı yönetim anlayışıyla her zaman olumlu sonuçlara yönlendirmeyi başaran Türkiye’nin, kararlı bir ekonomi modeline geçtiğini ifade eden Arslan, yeni ekonomi modelinin temelinde, ileri teknolojiye dayanan katma değeri yüksek ürün üretimi ve cari dengeyi olumlu etkileyecek sektörlerin önceliklendirilmesinin yattığını söyledi.
Arslan, üretim anlayışlarını geliştiren teknolojiye yönelik yatırımların firmaların rekabet gücüne katkıda bulunduğunu, markalaşmanın önünün açıldığını, böylece kaliteli ve verimli ürünlerin çeşitlendiğini anlattı.
Arslan, “Yerli ve milli markalarımızın öne çıktığı, sanayimizin gelişerek ihracatta daha güçlü olmayı hedeflediğimiz yeni dönemde, ekonominin en güçlü destekçisi yine bankacılık sektörü olacaktır. 80 yıldır reel sektöre kesintisiz destek olma misyonuyla faaliyetlerini yürüten Halkbank da bu alanda öncü olmaya devam edecektir.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye, ekonomik gelişimini sürdürecek”
Osman Arslan, Türkiye’nin, yapısal reformların ve hızlı karar alabilen yeni yönetim sisteminin olumlu etkisiyle ekonomik gelişimini sürdüreceğini ifade ederek, “Bir önceki yüzyılda yaşanan krizlerden önemli dersler çıkarmış olan finans sektörünün, küresel ve bölgesel olarak yaşanan şartlardan alnının akıyla çıkacağını görebiliyoruz. Şundan da eminiz ki, bu süreçte bankacılık sektörü de, daha güçlü bir Türkiye için yenilikçi projeler geliştirmeye devam edecektir. Sektörümüz, güçlü mali altyapısı ve yüksek aktif kalitesiyle ekonomiye değer katmaya kararlıdır.” şeklinde konuştu.
“Türkiye Kalkınma Bankası’nın güçlendirilmesi umut verici”
VakıfBank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan da uluslararası ticaretin geçmişi ve gelişimine değinerek, ABD’deki yönetim değişikliğinden sonra Başkan Donald Trump tarafından sıkça gündeme getirilen ve son dönemde uygulanmaya başlayan gümrük vergilerini hatırlattı.
Ticarete ilişkin tek taraflı alınan kararların zararlarına işaret eden Özcan, “Uluslararası ticarette korumacı ve tek taraflı önlemler kısa dönemde kazanç sağlıyor olabilir ancak uzun vadede tüm taraflar bugün atılan yanlış adımların olumsuz sonuçlarını yaşayacaktır.” dedi.
Bireyleri, toplumları ve insanlığı; çekişme ve çatışmalar değil, iş birliğinin ileriye taşıyacağını, iş birliği ile refahın artacağını vurgulayan Özcan, “Temennimiz, başta ABD olmak üzere tüm tarafların ticaret savaşları denen bu çekişmeye bir an önce son verip çözülmesi gereken meseleleri tam da bu amaç için kurulmuş organizasyonların çatısı altında istişare etmesidir.” ifadesini kullandı.
Zirvenin ana konularından birinin sanayinin finansmanı olduğunu ve sanayinin ana finansmanını bugüne kadar bankacılığın sağladığını kaydeden Özcan, Türkiye’de finans sektöründen bankacılığın aldığı payın yüzde 91 olduğunu, sermaye piyasalarının henüz gelişmediğini ve derinliğinin olmadığını söyledi.
Özcan, “Bu nedenle sanayinin büyük miktardaki finansman ihtiyacının bankacılık sektörünü bir kenarda bırakarak karşılamak mümkün değildir. Tecrübelerimden hareketle söyleyebilirim ki, sanayinin finansmanını daha etkin yapabilmek için kalkınma ve yatırım bankalarının sektörden aldığı payı ciddi oranda artırmalıyız. Bu konuda Türkiye Kalkınma Bankası’nın güçlendirilmesi yönündeki adımlar umut verici.” diye konuştu.
Özcan, sanayinin finansmanını sadece bankacılığa bırakmanın doğru olmadığını, sermaye piyasalarından uzun dönemli finansman ihtiyacının da karşılanabileceğini söyledi.
“Borsa ve hisse senedi piyasamız hiç olmadığı kadar ucuz”
Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku ise katılım bankası olarak reel sektörle her zaman iç içe olduklarını belirterek, katılım bankalarının sanayici ve KOBİ’lere yönelik desteklerine değindi.
Türkiye ekonomisinin temellerinin güçlü ve sağlam olduğunu vurgulayan Utku, şunları kaydetti:
“Bizim coğrafyamızda ve böylesine kaotik bir dönemde potansiyel olarak bu kadar hızlı büyümeye ve gelecekte güçlü bir ekonomi olmaya aday ülke sayısı az. Ancak TL’de yaşadığımız değer kaybı; maalesef makroekonomik göstergelerimiz, eleştirseniz de, bazılarında zayıflıklar ve atılması gereken adımların olduğu düşünseniz de, hak etmediği ölçüdedir. Bu noktada ekonomik temellerle uyumsuz anlık ya da kısa dönemli hareketler geçici olup orta ve uzun vadeli görünümümüze uygun bir şekilde hareket etmemiz, aklıselim duruşu kaybetmememiz gerekmektedir. İhtiyacımız olan yapısal reformlar, her zamankinden daha çok çalışmak ve ülkemizin sağlam olan dinamiklerini gerek halkımıza gerekse yabancı yatırımcılara anlatmaktır. Ülkemizin risk göstergeleri üzerinde şu anda büyük oranda algı kaynaklı bir şişkinlik oluşmuş durumda.”
Utku, Türkiye’nin şu aşamada yatırımcılar açısından sermaye girişleri için fazlasıyla müsait bir pozisyonda olduğunu belirterek, “Özellikle şu aşamada borsa ve hisse senedi piyasamız hiç olmadığı kadar ucuz. DİBS’ler ve diğer Türk varlıklarında da oldukça cazip getiriler gözlemlemek mümkün.” dedi.