Big Tech Nükleer Sektörün Yeni Dostu

By Fortune Türkiye

Son birkaç yılda, Google ve Microsoft gibi büyük teknoloji şirketleri 2030 yılına kadar karbon nötr ve hatta karbon negatif olma gibi iddialı planlar açıkladılar. Ancak daha sonra üretken yapay zeka patlaması yaşandı ve bu da planlarına büyük bir darbe indirdi. Teknoloji dünyasına halihazırda damgasını vurmuş olan OpenAI’nin GPT-40 ve Google’ın Gemini gibi yapay zeka modelleri devasa miktarda enerji tüketiyor. Bunların eğitimi ve işletilmesi için daha fazla sayıda veri merkezinin yardımıyla daha iyi modeller geliştirme yarışında, şirketler çok yakında çok daha fazla enerjiye gerek duyacak.

Big Tech’in bir yandan sıfır karbon taahhüdüne bağlı kalmaya paralel olarak, bu hedefine ulaşabilmesinin bir yolu, ABD’de şimdiye kadar kötülenen kaynağı kullanması: Bu kaynak da nükleer enerji. Google, Microsoft ve Amazon son aylarda yeni reaktörlerin yapımı için anlaşmalar imzaladılar ve işler durumda olmayanları da devreye soktular. Bu anlaşmalar nükleer endüstriye büyük bir destek anlamına geliyor ve dalganın da tersine dönebileceğinin işareti. Ancak nükleer santral karnesine bakıldığında, bu iddialı projelerin bitiş çizgisine gelebileceği ciddi bir soru işareti. Halihazırda ABD’de faal olan 94 reaktörün yalnızca dördü son otuz yılda inşa edildi.

Bu reaktörlerin güvenliğiyle ilgili endişelerden dolayı kamuoyunda oluşan tepki ve radyoaktif atığın uzun süreli saklanmasıyla ilgili sorular yeni nükleer santrallerin inşasını hemen hemen durdurdu. Sektör aynı zamanda nükleeri mali olarak daha az cazip kılan, gittikçe daha ucuz yenilenebilir enerjinin çetin rekabetiyle de karşı karşıya. Ancak yapay zekanın ortaya çıkması ve bunun devasa enerji talebi karşısında, nükleer enerjinin destekçileri artık yeni bir kanalın açıldığını görüyorlar. Teknoloji sektörü de en iyi yeni arkadaşları oldu. Veri merkezlerinin çoğu zaman da yapay zekanın talebinden kaynaklanan elektrik şebekesi üzerindeki büyüyen etkisi çok çarpıcı.

Bu yılın başında, Goldman Sachs sunucu çiftliklerinin 2030 yılında ABD’deki elektriğin tümünün yüzde 8’ini emebileceğini tahmin etti; bu oran 2022 yılında yalnızca yüzde 3’tü. Veri merkezleri sayısındaki olağanüstü artış ülkede artan elektrik maliyetinin bir numaralı nedeni. Nükleer enerjiye karşı çıkan tüketici hakları grubu Public Citizen’ın enerji programı direktörü Tyson Slocum, Big Tech’in yapay zekada hızla büyümesinin elektrik şebekelerine aşırı yüklenme riskini beraberinde getirdiğini, bu durumun da sektörün iklim vaatlerini “yerle bir edeceğini” söylüyor. Ancak nükleer enerjinin hemen hemen karbonsuz ayak izine sahip olması ve güneş ve rüzgarın tersine kesintisiz mevcudiyeti, cazibesini artıran unsurlar.

Ayrıca sadece yapay zeka ve veri merkezlerinin ihtiyacını karşılaması için değil, elektrikli araçların şarjı ve ısınmanın elektrikli olması için de nükleer enerji işlevsel bir seçenek oluşturuyor. Microsoft’un enerji başkan yardımcısı Bobby Hollis, “Talep görünümü o kadar radikal bir şekilde değişti ki, bu durum ekonomiye önemli bir yarar sunuyor” diyor. Nükleer enerjinin canlanması yasa koyucuları da sevindiriyor. Nitekim geçen aralık ayında, ABD dahil 25 ülke nükleer enerji üretiminin 2050 yılına kadar üç katına çıkarılması için bir anlaşma imzaladı. Ardından 2024 yılında, ABD yeni nükleer santrallerin kurulmasına yönelik izin sürecini kolaylaştırmayı öngören bir yasayı onayladı. Geleneksel reaktörlerin onaylanması süreci on yılı bulabiliyordu ve bu da zaten yüksek olan maliyeti daha da ağırlaştırıyordu.

Nükleer enerjinin yeniden gündeme gelmesinin önemli bir nedeni, küçük modüler reaktörlerin ortaya çıkışı; ancak bu teknoloji halihazırda belirsiz ve kanıtlanmamış. Bunlar, fabrikalarda üretilip sahada monte edilen mini reaktörlerden oluşuyor; bu da teoride, uzun bir süreç olan nükleer tesis inşasını teorik olarak hızlandırabilir. Öte yandan, “mini” de aslında göreceli bir ifade. Reaktörler ofis binası kadar büyük olabiliyor. ABD’de halihazıra küçük modüler reaktörler yok. Az sayıdaki birkaç örnek ise, son zamanlarda Rusya ve Çin’de faaliyete geçti.

Google ekim ayında, Kairos Power’la küçük modüler reaktörlerin enerji üretimi için bir anlaşma imzaladı; Kairos Power 2030 ila 2035 yılları arasında altı ya da yedi reaktör teslim etme taahhüdüne bulundu. İki gün sonra, Amazon bu tür küçük nükleer modüller üretmeyi öngören bir başka startup olan X- energy için bir yatırım turu düzenleyerek, 500 milyon dolar toplanmasını sağladı. E-ticaret devi aynı zamanda, X-energy’nin ürettiği küçük nükleer modüllerle çalışacak olan kamu enerji şirketi Energy Northwest’in Washington’da 2031 yılında faaliyete geçmesi öngörülen nükleer enerji projesine de yatırım yaptı. Ancak pek çok insan bu işte küçük nükleer modüllerin doğru yanıt olduğundan emin değil. Nükleer enerjiye kuşkuyla yaklaşan düşünce kuruluşu Institute for Energy Economics and Financial Analysis’de analist olan David Schlissel, “Bunların maliyetini ve pazarlanan tasarımların ne kadar iyi çalıştığını henüz bilmiyoruz” diyor.

Amazon’un küçük nükleer modül ortağı olan Energy Northwest’te başkan yardımcısı Greg Cullen, ilk baştaki projelerin dolar kilowatt bazında büyük reaktörlere göre daha pahalı olabileceklerine dikkat çekti. Ancak başlangıçtaki bu operasyonlardan alınan dersler gelecekteki küçük nükleer modül projelerinde maliyetin düşmesini sağlayabilir. Öte yandan, Microsoft eylül ayında, 1979 yılında ABD tarihinin en büyük nükleer kazasının ardından kapanan Pennsylvania, Three Mile Island’daki tesisin 1. Ünitesini yeniden çalıştırmak için Constellation Energy’yle bir anlaşma imzaladı. Söz konusu reaktör kısmi erimeden etkilenmemişti ancak işletilmesi çok maliyetli olduğu için 2019 yılında kapatılmıştı.

Constellation, halihazırda adı Crane Clean Energy Center olarak değiştirilen reaktörün birkaç yıl sonra hizmete gireceğini söylüyor. Hollis, Microsoft’un doğrudan Crane’in enerjisini kullanmayacağını, başka yerlerden enerji ihtiyacını karşılayacağını ve böylece yeni fosil yakıt tesislerinin kurulmasından kaçınacağını söylüyor. Pennsylvania’da Amazon da, yakınlardaki veri merkezine elektrik sağlayan mevcut nükleer tesis Susquehanna Steam Electric Station’dan yararlanmaya çalışıyor. Ancak şirketin veri merkezini büyütme planları kasım ayında büyük bir darbe aldı. Kamu yetkilileri, Amazon’un anlaşmasının düzenli olarak bu enerjiden yararlanan tüketiciler açısından fiyatları artıracağına ve dolayısıyla şebekenin güvenilirliğini zedeleyebileceğine dair şikayette bulunan, tesisin ürettiği enerjinin dağıtımcılarını haklı buldular. Amazon ise, Susquehanna’dan 960 megawatt’a varan bir enerji talebinde bulunmasına rağmen, tesiste yerel talebi karşılayacak kadar enerji kalacağını ileri sürüyor.

Anlaşma her ne kadar şebekeye yeni enerji sağlamıyorsa da Amazon tesisin öngörülebilir gelecekte faal kalabilmesi için işletmecisine yeterince sabit bir gelir sunabileceğini söylüyor. Teknoloji şirketlerinin büyük bir bölümü mali açıdan nükleer iş ortaklarıyla fazla risk almıyorlar. İmzaladıkları enerji satın alma anlaşmaları, elektrik üretme projelerine az çok mali bir güvence sağlarken, projelerin başarısız olması halinde söz konusu şirketler açısından herhangi bir risk yaratmıyor.

Public Citizen’dan Slocum, teknoloji şirketlerinin nükleer enerji üretimi için gerektiği kadar fon sağlamada isteksiz olmalarının “nükleerin risk potansiyeliyle ilgili tereddütlerden” kaynaklandığını belirtiyor. X-energy’ye büyük bir yatırım yapan Amazon bu konuda bir istisna; Amazon veri merkezi başkanı Kevin Miller bunun “şirketlerin kendi iklim çözümlerini daha hızlı geliştirmelerine yardımcı olmak için” doğru yol olduğunu söylüyor. Eski Three Mile Island’la ilgili olarak, Constellation reaktörü yeniden çalıştırmanın maliyetini karşılamak için gereken 1,6 milyar dolarlık federal kredi garantisine başvuruda bulundu. Constellation her ne kadar bunun yalnızca düşük faiz oranıyla borçlanmayı sağladığını ve bu krediyi kendisinin geri ödeyeceğini ısrarla vurgulasa da, bazı çevreler bu yönelimin riskin büyük bölümünü vergi mükelleflerine yükleyeceği düşüncesindeler.

Ayrıca yeni bir nükleer reaktörün faaliyete geçmesinin uzun sürecek olması da endişe yaratıyor. Enerjiye acil ihtiyaç var ama Big Tech’le yapılan yeni anlaşmaların hiçbiri en az birkaç yıl içinde tamamlanmayacak. Nükleere karşı çıkanlar, rüzgar ve güneş gibi, işlerliği kanıtlanmış olan yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanılması gerektiğini söylüyorlar. Ayrıca piller ve temiz enerji projelerini geniş çaplı elektrik şebekelerine bağlama yöntemlerindeki gelişmelerin enerji depolamasını mümkün kılması sayesinde, yenilenebilir kaynaklar yakında 7/24 elektrik sağlayabilir.

Microsoft’tan Hollis, puzzle’ın bağlama ve depolama parçalarının yerine oturmasıyla yenilenebilir kaynakların Big Tech’in enerji talebini rahatlıkla karşılayabileceğine inanıyor. Bununla birlikte, Hollis gelecek on yıllarda nükleerin de önemli bir rol oynayacağını inkar etmiyor.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...