Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Şıvgın, kök hücre bağışlamanın kan vermek kadar kolay ve zahmetsiz bir iş olmasına rağmen bağışçı bulamadıkları için çok sayıda hastanın hayatını kaybettiğini söyledi.
Şıvgın, toplumda kemik iliği nakli olarak bilinen işlemin sağlıklı insanların kanlarından alınan hücrelerin, hastalara transfer edilmesi olduğunu ifade etti. Kök hücre naklinin geçmişte zor ve sıkıntılı süreçler sonrasında yapılabildiğini, hem hasta hem de vericinin ciddi anlamda acı çekmesine neden olduğunu belirten Şıvgın, teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu işlemin 3 saat gibi kısa sürede ağrısız gerçekleştirilebildiğini vurguladı.
5 yıl öncesine kadar kök hücre naklinde gelişmiş cihazlar olmadığı için vericinin kalçasından bir iğneyle kemik iliğine girildiğini ve oradan örnek alıp hücre toplandığını anlatan Şıvgın, “Bu durum donörün acı çekmesine neden oluyordu. Günümüzde kan bağışı yapar gibi vericiyi kolundan cihaza bağlıyoruz. Cihaz, kanın içindeki sağlıklı hücreleri süzüyor biz de bunu aynı gün hastaya damardan veriyoruz, bu işlem yaklaşık 3 saat sürüyor. Ardından verici, geldiği gibi hastaneden ayrılıyor” diye konuştu.
İnsanların ön yargıları nedeniyle kök hücre bağışında bulunmayı kabul etmediğine dikkati çeken Şıvgın, hiçbir gerçeklik payı olmamasına rağmen toplumda kulaktan kulağa yayılan “ölürsün, sağlık sorunları yaşarsın, vücudundan parça eksilecek, yarım insan olarak yaşayacaksın” gibi söylentiler olduğunu bu durumun da bağışçıları korkuttuğunu söyledi.
Kardeşi vermeyince yurt dışından bulunuyor
Bağışçılara, sağlık sorunu yaşamayacaklarını bir türlü anlatamadıklarını vurgulayan Şıvgın, şöyle devam etti:
“Dokusu yüzde 100 tutmasına rağmen kardeşine kök hücre vermediği için kaybettiğimiz hastalarımız oldu veya kardeşinin dokusu tutmasına rağmen bağışçı olmayı kabul etmediği için Amerika’dan, İsrail’den ilik bulup nakil yaptığımız hastalarımız var. Maalesef bağışçı olmayı kabul etmesine rağmen nakil günü korkup kaçan, hastaneye gelmeyen ve en yakınını ortada bırakan insanlarımız var. Korkunun yanı sıra maddi beklentiler içerisine giren, öz kardeşinden ev, araba, para isteyen ve bunlar karşılanamadığı için de bağış yapmayan kişilerle karşılaşıyoruz. Bunları görünce üzülüyoruz ve mecburen yurt dışı taramalarına başlıyoruz. Eğer oralardan da bulamazsak hastayı kaybediyoruz. Çünkü bağış, gönüllülük esasına dayanıyor. Öz kardeşi de olsa kimseye zorla bir şey yaptıramıyoruz.”
Şıvgın, hastanın kardeşi bağışta bulunmayı kabul etmeyince diğer aile fertlerine baktıklarını ve yüzde 100 doku uyumu olmasa dahi nakil yaptıklarını ancak bu durumda hastanın yaşama şansının yüzde 40’lara kadar düştüğünü kaydetti. Kök hücre naklinin böbrek veya karaciğer nakli gibi bir işlem olmadığını, bağışçının vücudundan herhangi bir organın eksilmeyeceğini ifade eden Şıvgın, işlemin vericiye hiçbir zararı olmadığını, hücrelerin kendini yenilediğini vurguladı. Şıvgın, hepatit veya benzeri kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin de bağışçı olabileceğini, insanların bu konuda duyarlı olmasını beklediklerini sözlerine ekledi.