‘İdam tek başına önlemeye yetmez’

By Fortune Türkiye

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, idam cezasının tek başına suçların işlenmesini önlemeye yeten bir ceza olmadığını belirterek, “O yüzden de bu konuya, cezayı artırarak biz bu meseleyi hallederiz diye yaklaşırsak büyük bir hata yaparız. Bu konu bence ceza konusu değil tek başına. Bir kanunla düzeltilecek de bir konu değil. Bu konu bir zihniyet, ahlak, insanlık, kültür, eğitim ve yetişme meselesi” dedi.

Bozdağ, Kanal 24’te katıldığı “Moderatör” programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Özgecan Aslan cinayeti sonrasında gündeme gelen cezaların artırılması ve idam cezası konularındaki görüşleri sorulan Bozdağ, bu vahşi cinayetin bütün milletin yüreğini parçaladığını belirtti. Bozdağ, “Bu cinayeti işleyenlerin, insanlıktan çıktığını gösteriyor. Ne kadar söz söylesek hepsi azdır, kifayetsiz kalır. Ama bundan sonra böylesi hadiselerin olmaması için elbette bizim, hepimizin üzerine düşen vazifeler var” ifadesini kullandı.

“En ağır cezayı alacakları konusunda tereddüdüm yok”
Bu noktada olayın hukuksal boyutunun Adalet Bakanlığını yakından ilgilendirdiğini ve hadisenin ilk günden beri yakından takip edildiğini dile getiren Bozdağ, Adalet Bakanlığının, Özgecan Aslan cinayetinin hem soruşturma hem kovuşturma aşamasını yakından takip edeceğini belirtti. Adalet Bakanı Bozdağ, şöyle konuştu:

“En ağır cezayı alması temennimizdir. Zaten Türk Ceza Kanunu’nda da işlenen bu hunharca cinayetin karşılığı, ceza kanunumuzun öngördüğü en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır. Bundan daha ağır bir ceza da bizim hukukumuzda yok. Öngörülen en ağır cezanın, yargılama sonucunda bu fiili gerçekleştiren kişiler hakkında tatbik edileceğine ben yürekten inanıyorum. Çünkü dosyanın ilk kamuoyuna yansıyan kısmına baktığımızda da bunun çok net bir şekilde görüldüğü ortada. Tutuklama kararına baktığımızda da kararı veren Sulh Ceza Hakiminin, bunların müşterek fail olduğunu ifade eden bir kabulü de var. Onun için en ağır cezayı alacakları konusunda bir tereddüdüm yok.”

Bu cezaları daha da artıran adımların atılıp atılamayacağının tartışıldığını aktaran Bozdağ, geçen sene cinsel saldırı suçlarına ilişkin cezalarda önemli artışlar yaptıklarını anlattı.

Bozdağ, “Amacımız bu konudaki cezaların caydırıcılığını sağlamak suretiyle hukuki korumayı daha güçlü bir noktaya taşımaktı. Ama bu cezaların artırılmış olması Özgecan kızımıza karşı hunharca işlenen bu cinayeti maalesef önleyemedi” diye konuştu.

Şimdi idam cezasına ilişkin tartışmaların yeniden gündeme geldiğini ifade eden Bozdağ, 2002 yılından bu yana idam cezasının Türk hukukunda yer almadığını söyledi.

Bozdağ, “İdam cezası tek başına suçların işlenmesini önlemeye yeten bir ceza değil. İdam cezası varken Türkiye’de terör vardı. Pek çok askerimiz, polisimiz terör saldırılarında hayatını kaybetmişti ve terör bitmemişti. Adam öldürmenin nitelikli halinde idam cezası vardı, adam öldürme suçları gene devam ediyordu. İdam, önceki suçların işlenmesini de önlememişti” şeklinde konuştu. 

Ara dönemlerde, yani darbe dönemlerinde ve çok istisnai dönemlerde infazların gerçekleştirildiğine dikkati çeken Bozdağ, şu görüşleri dile getirdi:

“O yüzden de bu konuya, cezayı artırarak biz bu meseleyi hallederiz diye yaklaşırsak büyük bir hata yaparız. Bu konu bence ceza konusu değil tek başına. Bir kanunla düzeltilecek de bir konu değil. Bu konu bir zihniyet, ahlak, insanlık, kültür, eğitim ve yetişme meselesi. Esasında sadece kanunun meselesi değil. Topyekun medyasının, siyasetinin, okullarının, üniversitelerinin, STK’ların, hepimizin ortak meselesi. Bizim bu ilkel zihniyetlerle mücadele etmemiz ve bu zihniyet değişimini, dönüşümünü gerçekleştirecek adımları atmak için gayret etmemiz lazım.”

“Mahkemelerde tahrik indirimi yapın” diye bir talimatın bulunmadığını, bunun tamamıyla mahkemelerin takdirine bırakılan bir konu olduğunu belirten Bozdağ, “(Şimdi bunu uygula) diye emir veren bir kanun yok. Uygulayıcı bunu yapıyor. Uygulayıcı bunu uygulamadığı zaman da ‘niye uygulamadın’ diye soran bir kanun da yok. Onun için bu bir zihniyet meselesi. Bizim bu zihni dönüşümü sağlama noktasında alacağımız daha başka mesafeler var” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Bozdağ, böyle acı hadiseler olduğunda hemen kolaycılığa kaçıldığını kaydederek, “(Yani bu cezayı şu kadar artırırsak.) Sırf cezayla olmuş olsa biz Türkiye’deki bütün suç hadiselerini çözeriz. Cezaları yükseltiriz, hemen hemen bütün suçları kesmiş oluruz. Yok öyle bir şey” ifadesini kullandı.

“Suçların tek tek işlenmesine baktığınızda, bunun tek başına caydırıcı olmadığını da görüyoruz. Bir etkisi var ama yetmiyor” değerlendirmesinde bulunan Bozdağ, “Onun için biz bunu beşikten başlamak suretiyle her aşamayı dikkate alarak, üzerine titreyerek bu meselelerin ve kendi meselemiz gibi görerek ancak aşabiliriz.
Bu noktada eksikliğimiz var” dedi.

Özgecan Aslan’ın anne ve babasının da büyük bir duyarlılık ve örnek bir davranış ortaya
koyduklarını vurgulayan Bozdağ, bu duyarlılıktan herkesin pay çıkarması gerektiğini vurguladı.

“Özgecan kızımızın başına gelen bu elim felaketten Türkiye’de memnun olan bir Allah’ın kulu olabilir mi? Olamaz” diyen Bozdağ, hep beraber bunun üzerine gidilmesi ve ondan sonra başka Özgecan’lar olmaması için ne yapılması gerekiyorsa onun yapılması gerektiğini belirtti.

“Tahrik indirimi konusunda hakimler daha duyarlı davranmalı”
“Mahkemelerin ve hakimlerin, iyi hal indirimi uygulamasında daha duyarlı mı olması gerekiyor?” sorusu üzerine Bozdağ, burada Yargıtay ve Adalet Akademisine görev düştüğünü dile getirdi.

Bakan Bozdağ, bu noktada bir eğitim çalışmasının, Adalet Akademisinde önümüzdeki zaman içerisinde ortaya konulacağını, Yargıtay’ın da içtihatlarıyla ilk derece mahkemelerini, takdir hakkı konusunda biraz daha etkin bir denetim kapsamına alabileceğini ifade etti.

Bekir Bozdağ, “Ama her halükarda, bu tahrik indirimi konusunda hakimlerimizin daha duyarlı davranması lazım ve bu konudaki takdir haklarını mümkün olduğu kadar kullanmamaları daha doğru. Çünkü böylesi hadiselerde bunu kullanmamak daha doğru olan bir tercihtir. Ama hakim takdiri olduğu için de bizim ona kendi görüşünü söylemenin dışında bir müdahale etme hakkımız da yok” diye konuştu.

Gazeteci Nuh Köklü’nün öldürülmesine ilişkin bir soruya, Bozdağ, “Burada delilik durumu varsa yani ceza ehliyetini ortadan kaldıran bir durum varsa bu iddiayla olmaz. Bu Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla olabilir. Bunu pek çok kişi söyleyebilir ama bununla ilgili son kararı elbette mahkeme verecektir. O da bilirkişi raporuna istinaden verecektir” karşılığını verdi. 

Bozdağ, trafikteki tartışmalardan dolayı işlenen cinayetlerde bir artış olduğunun geçtiğimiz günlerde eski Yargıtay Başkanı Ali Alkan tarafından da dile getirildiğini anımsatarak, herkesin hem kendini kontrol etmesi hem de başkalarını iyi gözlemlemesi gerektiğini söyledi.

“İç Güvenlik Paketi’ni demokratik olgunlukla parlamentoda görüşelim”
TBMM’de dün yaşanan kavgaya ilişkin soru üzerine Bozdağ, muhalefet partilerinin beğenmedikleri yasal değişiklikleri engelleme hakkının bulunduğunu, bunun demokrasinin de bir gereği olduğunu anlattı.

Bozdağ, “Ama Meclis’i çalıştırmayız, iş yaptırmayız, biz buradan bunun çıkmasına izin vermeyiz, bu çıkarsa şöyle olur, böyle olur’ gibi bir anlayış içerisinde olduğu zaman demokrasi bundan zarar görür. Onun için iktidar derdini anlatacak, muhalefet de derdini anlatacak. Hakem halktır. Zaten bu iki kişi hakkında sandıkta vakti geldiği zaman kararını verecek” değerlendirmesinde bulundu.

Bekir Bozdağ, “Muhalefet partilerimize, iktidar grubumuza, herkese çağrım şudur, İç Güvenlik Paketi’ni demokratik olgunluğumuza yaraşır bir biçimde parlamentoda hep beraber görüşelim, eleştirileri, önerileri paylaşalım ve bu yasayla ilgili süreç işlesin” dedi.

“İç Güvenlik Yasa Tasarısı mutlaka gelmesi gerektiğine inandığınız bir tasarı mı?” sorusunu cevaplarken, Bozdağ, tasarıda ele alınan konulardan birinin arama konusu olduğunu anımsattı.

Bozdağ, polisin şu anda mevzuata göre üst araması yapabildiğini, araç olduğunda ise aracın görünen kısımlarında arama yapabildiğini, ancak torpido ve bagaj gibi yerleri savcının talimatı olmadan arama yapma imkanının bulunmadığını kaydetti.

Bekir Bozdağ, “Bir yerden araba geçiyor, silah dolu, size ihbar var. Durdurup ‘Bagaja bir bakayım’ deyip bakamıyorsunuz. Uyuşturucu dolu bakamıyorsunuz. Yani şimdi silah dolu bir araç geçerken polis, bagajına vatandaşın baksın mı, bakmasın mı? Yani bunun için hakim kararı alsın mı, almasın mı? Savcıdan izin alsın mı, almasın mı?” şeklinde konuştu. 

Bozdağ, söz konusu pakette, arama konusunda, sınırlama, denetim ve tutanağın zorunlu hale getirildiğini ve Avrupa Birliği ülkelerinden daha demokratik bir yetkinin verildiğini belirtti.

“Bütün polislere gözaltı yetkisi verilmiyor”
Türk hukukunda gözaltı kararını savcının verdiğini belirten Bozdağ, “Cinsel saldırı suçu, adam cinsel saldırıda bulundu ve arkasından büyük bir cinayeti hunharca işledi. Böyle bir şeyde yakalayıp gözaltına alsın mı, almasın mı? Adam molotof alıyor, kaldırıyor atıyor. Serap kızımız bir durakta yandı, hayatını kaybetti. Bunu gördüğü zaman polis yakalasın, gözaltına alsın mı, almasın mı? Biz diyoruz ki bu düzenlemeyle, burada polis gözaltına alabilsin” diye konuştu.

Bekir Bozdağ, sokakta gezen bütün polisin istediğini tutup gözaltına alacakmış gibi bir algı verildiğini belirterek, “Halbuki bütün polislere bu yetki verilmiyor. Sadece mülki amirin görevlendireceği bir amire bu yetki veriliyor. Sanki öyle bir hava veriliyor ki sokakta ne kadar polis varsa ‘Gelene gel, seni gözaltına alayım’, yok bir şey. Bu büyük bir çarpıtma” ifadelerini kullandı. 

Avrupa Birliği üye ülkelerinden İspanya’da polisin 72 saat kolluk kararı ile gözaltına aldığı bilgisini veren Bozdağ, Fransa’da ise 24 saat kolluk kararı ile ikinci 24 saat savcı kararı ile gözaltına alınma durumlarının olduğunu söyledi. Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:

“Peki oralarda polis niye gözaltı kararı veriyor? Vatandaşın güvenliği için. Her ülke kendi ihtiyacına göre bunu belirliyor. Bütün ülkelerde gözaltı kararını kolluk veriyor. Şimdi Türkiye’de bunu kolluk vermiyor, savcılık veriyor. Savcılık verdiği zaman da uygulamada çok ciddi sorunlar çıkıyor. ‘Hırsızı tutuyoruz, giriyor oradan çıkıyor’ diyor vatandaş. Adamın elinde molotof var, polis bunu görüyor, elinde molotof. Ama gözaltına alma kararı yok. Savcı molotofu görmüyor, olayı görmüyor. Polis o bilgi, belgeleri savcıya ulaştırmak için uğraştığında oradaki olaylar daha arzu etmedik sonuçlara gidebiliyor. Onun için buradaki gözaltı konusu vatandaşımızın huzuru, güvenliği için, şiddetin önlenmesi için, toplumsal barışın korunması için bir tedbirdir.”

Şiddete başvurmayı daha çok kullanan kişilerin, getirdikleri bu düzenlemeden rahatsız olduğuna işaret eden Bozdağ, “Katalog suçları saydım, cinsel saldırı, terör, uyuşturucu, fuhuş, kaçakçılık, adam öldürme, hırsızlık, yağma. Allah aşkına bunlarda polis gözaltı kararı vermeyecek de ne zaman verecek. Vatandaşımıza gidip soralım, ‘Sizin evinize gelen hırsızı polis gözaltına alsın mı, almasın mı? Sizin eşinize, çocuklarınıza saldırıda bulunan bir sapığı polis gözaltına alsın mı, almasın mı?” diye konuştu.
Bozdağ, muhalefet partilerinin bu konuya karşı çıktıklarını, burada çarpıtmaya çok müsait bir konunun olduğunu söyledi. 

Savcı Öz’ün iddiaları
“Savcı Zekeriya Öz’ün, BBC’de yayınlanan açıklamalarında bakanlık ile ilgili bir iddiası var. Nedir bu?” sorusunu da Bozdağ, “Arkadaşlarıma inceletiyorum. Eğer doğruluğu ortaya çıkarsa, yargıya müracaat edeceğim. Buradan Zekeriya Öz’e şunu söylemek isterim, kim, kendilerine onu söylediyse onları getirsin, kamuoyuna çıkarsın, göstersin. Hangi üyeye demişsem çıksın desin ki ‘Adalet Bakanı bunu yaptı.’ Ben o dakika görevi bırakırım. Bir tanesi çıksın söylesin” diye cevapladı.

Dava açacağını, hem yargıya hem de HSYK’ya müracaat edeceğini bildiren Bozdağ, bunun büyük bir ahlaksızlık olduğunu vurguladı. Bozdağ, şunları kaydetti:

“Bir savcı, bile bile, milletin gözünün içine baka baka yalan söylemez. Söylememesi lazım. Maalesef bizim yargımızın ne tür insanların elinde olduğunu gösteren somut bir örnektir. Adalet Bakanı, HSYK Başkanını suçluyor, tehditle itham ediyor. Elinde ne varsa ortaya koysun onlarla ilgili, yalanla şunla bunla dolaşmasın. Bütün HSYK üyeleri Bekir Bozdağ’ı bilir, tanır. Ben hayatımda kimseyi tehdit etmiş bir insan değilim. Benim öyle bir derdim olmamıştır. Biz hukuka uygun işimizi yaptık, bundan sonra da hukuka uygun işimizi yapacağız. Yargıya da müracaat edeceğim, o yalanlarını ispat etmesini isteyeceğim. HSYK’ya da kendisi hakkında gereken şikayette bulunacağım.”

Çözüm Süreci ile ilgili bir soru üzerine ise Bakan Bozdağ, sürecin yürüdüğünü, hükümet olarak kendilerinde bir sıkıntı olmadığının, hükümetin iradesinde bir değişikliğin, gevşemenin söz konusu olmadığının altını çizdi. Bozdağ, Çözüm Süreci’nin eninde sonunda hedefe varacağını sözlerine ekledi.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...