Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, yüksek yargı muhabirleriyle Yargıtay Evi’nde bir araya gelerek, değerlendirmelerde bulundu.
Özgecan Aslan cinayetinin ardından kamuoyundaki “idam cezası” tartışmalarının hatırlatılması üzerine Cirit, bu cinayetin trajik, toplumu derinden sarsan bir olay olduğunu söyledi.
Artık çok davalı bir toplum olunduğunu, toplumun genlerini düzeltmek gerektiğini belirten Cirit, “Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, empatiyi geliştirmemiz gerekir, her konuda bunu geliştirmemiz gerekir. Özgecan olayı trajik bir olay. Her olayın sosyal, ekonomik, boyutları vardır. Her şeyden önce eğitim boyutu vardır. Eğitimimizin topluma yararlı bireyler yetiştirmesi, karşılıklı sevgiyi, saygıyı, empatiyi geliştirmesi gerekir” diye konuştu.
Türkiye’de en ufak uyuşmazlıkta, bir trafik uyuşmazlığında bile silahların çekildiğini, insanların nedensiz öldürüldüğünü belirten Cirit, “Bu toplum açısından çok sağlıklı bir olay değil. Bunu sağlıklı hale getirmek lazım. Olayın farklı boyutları var. Eğitimi iyi geliştirmemiz lazım. Okul eğitimi var, sokağın getirdiği eğitim var. Her şeyden önce görsel medyanın toplumu derinden etkilediğini görmekteyiz. Herkesin otokontrol sistemini kurması lazım” dedi.
“Başımızı ellerimizin arasına alıp…”
Başkan Cirit, Amerikalı yargıçlarla yaptıkları bir görüşmede, yargıçların kendilerine “Basına bu kadar yaptırım olur mu” diye sorduklarını belirterek, şunları kaydetti: “Otokontrol sistemi yok dedik. Mesela, ikiz kuleler saldırısında orada ölen bir tane insan görmedik görüntülerde. Ama bizde dizilerde her akşam 500’er kişi ölüyor. Kiminin başı kesiliyor, kimine başka şey. Bu da ister istemez toplumun şiddete eğilimini artırıyor. Hep birlikte, toplum olarak çoğulcu bir yapıyla herkesin, başımızı ellerimizin arasına alıp, samimiyeti, sevgiyi, saygıyı, empatiyi nerede, nasıl geliştirebiliriz, bunun çalışması içinde olmamız gerekir.”
“Özgecan olayı da bizi deriden sarsmıştır”
Özgecan Aslan olayının herkesi derinden sarstığını dile getiren Cirit, şöyle devam etti: “Biz Avrupa uyum süreci içinde 4771 sayılı yasayla idam olayını kaldırdık. Çünkü Avrupa Komisyonunda bu konuda imzamız olduğu için idamı kaldıracağımıza söz verdik ve idamı kaldırdık ama Özgecan olayından sonra toplumda basit bir anket yapılsa herhalde yüzde 80, bu idamın geri gelmesini tekrar ister diye düşünüyorum.
Diğer taraftan bizim Kıta Avrupası’nda idam cezası yok ama dünyanın birçok ülkesinde idam cezası, değişik şekillerde, zehir zerk etmek suretiyle vardır. Ama biz, Avrupa uyum süreci içinde buna imza attık. Bu tartışılması gereken bir olay. Sadece yargı olarak bizi ilgilendiren bir olay değil. Toplumu, üniversiteyi, yasamayı, yürütmeyi ilgilendiren bir olay, bunların tartışılması gerekir diye düşünüyorum.”
Yargıtayın N.Ç. kararı
Başkan İsmail Rüştü Cirit, Mardin’de 13 yaşında, 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. davasındaki Yargıtay kararının çok eleştirildiğinin hatırlatılması üzerine, burada teknik bazı durumların söz konusu olduğunu söyledi.
2005’ten sonraki Türk Ceza Kanunu ile önceki kanunun farklı yaptırımlar öngördüğünü hatırlatan Cirit, o dosyayla ilgili kanunların değerlendirilmesinde bilgi, iletişim eksikliğinden kaynaklanan sıkıntı yaşandığını anlattı.
Cirit, “Biz yasaları uygulamakla yükümlü insanlarız. Yasaları uygularken hislerimiz, duygularımız olmaz, yasa neyse odur. Devlet aklında mantık vardır, duygu ve his olmaz. Bizim arkadaşlarımız da o şekilde davranmışlardır. Bence iletişim eksikliği. Yeni kuracağımız basın bürosuyla bu iletişim eksikliğinin kaldırılmasını düşünüyoruz” diye konuştu.
Kadın cinayetlerinde iyi hal indirimleri
“Kadın cinayeti sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir sanığa mahkeme tarafından ‘kravat taktığı, saygılı davrandığı’ gerekçesiyle iyi hal indirimi uygulanıyor. Ceza indirimleri konusunda bir çalışmanız olabilir mi” sorusuna Başkan Cirit, şu yanıtı verdi:
“Bu olay, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 62. maddesiyle ilgili. Bu maddede takdire dayalı iyi hal indirimi var. Orada değişik kıstaslar getirilmiş. Bunlardan birisi yargılama sürecinde göstermiş olduğu davranış. Bu davranış olumlu bir davranışsa, mahkemeye gelirken gereken özeni ve saygıyı göstermişse, soruları doğru cevaplamışsa bunlar hakimin takdirinde olduğu için hakim bunu olumlu veya olumsuz olarak değerlendirebiliyor. Burada bir keyfiliğin olmaması lazım. Yargıtay dairelerimiz keyfiliğin ortadan kaldırılması, zaman zaman içtihat birliği sağlaması için bunlara çok özenle bakıyor, takip ediyor ve farklı durum olmuşsa bunu düzeltiyor. Yani bir kıstası olması lazım. Bu keyfilik değildir. Takdir hakkı kullanırken de keyfi bir hak değildir. Yargıtay ilgili daireleri ciddi şekilde bunu takip ediyor.”
Cirit, yargıyla ilgili kamuoyunda yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek için bir basın birimi kuracaklarını belirtti.
Yargıtayın adli yargının en üstü olarak bütün içtihatlara şekil veren anayasal bir kurum olduğunu ifade eden Cirit, kuvvetler ayrılığıyla ilgili net ifadeler kullanmalarına karşın bunun farklı mecralara kaydığını söyledi.
Kuvvetler ayrılığının, devlet organları arasında belli yetkilerin kullanılmasından ibaret medeni bir işbirliği anlamına geldiğini belirten Cirit, “Kuvvetler ayrılığı ana prensibimiz olmak üzere yargı alanına müdahale edilmediği sürece işbirliği içinde hareket edeceğimizi söyledik. Altını kalın kalın çizmemize rağmen bu husus es geçilerek kamuoyuna duyuruldu” diye konuştu.
Yargıtayın Anayasa’ya göre hareket ettiğini vurgulayan Cirit, “Gelenekleri olan köklü bir kurum. Tarihi misyonu olan bir kurum. Bu gelenekler içerisinde hareket edilecektir” ifadelerini kullandı.
Cirit, Yargıtayın diğer ülkelere kıyasla ağır bir iş yükü olduğunu da belirterek, yılda 900 bin civarında dosya geldiğini ve Yargıtayın özveriyle çalıştığını anlattı.
Kurumun bu özverili çalışmasının ifade edilemediğini dile getiren Cirit, kuracakları basın bürosunun bu işlevi de yerine getireceğini söyledi.
Batı’da etkin soruşturmayla başvuruların yüzde 40’ının davaya dönüştüğünü, bunların yüzde 95’inin cezayla sonuçlandığını anlatan Cirit, Türkiye’de başvuruların yüzde 85’inin davaya dönüştüğünü, bunların yarısının beraatle sonuçlandığını aktardı.
Cirit, “Almanya veya Kıta Avrupası örneklerinde olduğu gibi filtreleme sistemi kuracağız. Daha çok filtreleme görevleri savcılıkta yapılacak. Daha sonra istinaf mahkemeleri faaliyete geçtiğinde Yargıtaya gelen iş yükü yüzde 90 oranında azalacak, yüzde 10 oranında dava gelecek. Yani 90 bin dava geleceğini tahmin ediyoruz. Bu 90 bin davanın da sadece hukuk denetimini yapacağız. Esas denetimi, delil denetimi, yerindelik denetimi yapmayacağız. Burası bir içtihat mahkemesi gibi olacak” diye konuştu.
Tüm dünyada ve Avrupa’da tüm yargıtayların içtihat mahkemeleri gibi çalıştığını belirten Cirit, Fransa Yargıtayına yılda 27 bin dava geliyorken, Türkiye’de bu rakamın 900 bin olduğuna dikkati çekti. İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle bu rakamın 90 bine düşeceğini yineleyen Cirit, “Burası sadece hukuk denetimi yapacak. Bir içtihat mahkemesi haline gelecek. Toplumun önünde bir ışık olacak” dedi.
“Negatif algıyı salt adaleti sağlayarak gidereceğiz”
Cirit, olumsuz örnekler çok sık gündeme geldiğinden yargıya karşı bir negatif algı oluştuğunu, bunu salt adaleti sağlayarak değiştireceklerini belirtti.
Yargıtayın yasal sorunları bulunduğunu aktaran Cirit, “Gelir gelmez 4 temel konuda Yargıtayımızı rahatlatacak yasal düzenlemeyi yaptık. Bunu Bakanlığımıza sunduk” dedi.
Bakanlığın 18 günlük çalışma takvimi olduğunu ancak İç Güvenlik Paketi’nin ne kadar zaman alacağını bilmediklerini dile getiren Cirit, “18 günlük çalışma takvimi içinde çıkarırsak Yargıtayın gerçekten önü açılmış olacaktır” diye konuştu.
Çalışma kapsamında, ilk derece hakim ve savcıların davalarının temyiz incelemesiyle ilgili bir adım atacaklarını belirten Cirit, temyiz incelemesinin Büyük Genel Kurulda 516 kişiyle sağlıklı bir müzakere ortamında yapılamadığını, bunu değiştireceklerini söyledi.
Cirit, “Yasayla ilk derece hakim ve savcıların yargılamasını Başkanlık Divanının seçeceği 5 kişilik heyet yapacak. Bunun temyizi Hukuk Genel Kurulunda olacak. Böylelikle kaotik ortam meydana gelmeyecek” dedi.
İsmail Rüştü Cirit, söz konusu heyetin görev süresinin bir yıl olacağını, her yıl değişeceğini bildirdi.
Hukuk dairelerinde görevsizlik nedeniyle yaşanan zaman kaybının önüne geçmek için bir ön büro kuracaklarını da aktaran Cirit, kurumun bina sorununun da çözüme kavuşturulacağını bildirdi.
Cirit, ceza yargılamasında daha önce Anayasa Mahkemesince iptal edilen temyiz harcı uygulamasını, ödeme gücü olmayanlar için adli yardım bürosu kurarak yeniden getireceklerini ve temyiz harcının 136 lira olacağını kaydetti.
“Adli yargı açılış törenini yapacağız”
Kurumun bina sorununa da değinen Cirit, “7 ayrı binada faaliyet göstermekteyiz. Son derece elverişsiz koşullarda çalışmaktayız. Yeni atanan 144 arkadaşımıza oda veremedik. Büyük bir Yargıtay kompleksi düşünüyoruz. Çalışmalarımız sürüyor. Muhtemelen Anayasa Mahkemesi ile Adalet Akademisi arasında olan bize tahsis edilen alanda Türk Yargıtayına yakışır bir Yargıtay binası kuracağız. Fiziki koşullarımız daha rahat olacak. Dünya Yargıtaylarıyla birlikte bir işbirliği içinde çalışacağız. Çok ciddi çalıştaylarımız, sempozyumlarımız olacak. Bin kişilik konferans salonu düşünüyoruz. Adli yargı açılışlarımızı orada yapacağız” ifadelerini kullandı.
Bir gazetecinin “Bu yıl adli açılış töreni yapacak mısınız” sorusu üzerine Cirit, “Adli yıl açılış törenlerimiz teamül gereğiydi. Teamüller kolay oluşmuyor, belli süreçlerden geçiyor. Bu yıl adli yıl açılış töreni yapacağız” dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanının törende konuşup konuşmayacağı sorusuna karşılık Cirit, “Yargı 3 ayak üzerinde kuruludur. Savunma, iddia makamı ve yargıçlar. Ancak Baro Başkanı meselesini Başkanlar Kuruluna soracağız” diye konuştu.
Yer meselesinin çözüldüğünü aktaran Cirit, yeni binada adalet, hukuk, özgürlük, demokrasi kulesi olmasını düşündüklerini, binanın bir alışveriş merkezi gibi görünmesinden yana olmadıklarını, bir “ruhunun” olmasını istediklerini kaydetti.