Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça ve yönetim kurulu üyelerini kabulünde, gazetecilerin, Bank Asya’nın TMSF’ye devrine ilişkin sorusunu yanıtladı.
Bunun bugün ya da dün ortaya çıkmış bir süreç olmadığını belirten Kurtulmuş, bu süreçte Bank Asya’nın eski yönetiminin kamu otoritelerinin, TMSF’nin istediği bilgi ve belgeleri sunmakta başarısız kaldığını söyledi.
TMSF’nin Türkiye bankacılık sektörünün önemli garantilerinden olduğunun altını çizen Kurtulmuş, bu kuruluştan başından itibaren sermaye yapısı ve sermaye yapısındaki birtakım bilgilerin istendiğini ancak bu bilgilerin sunulmadığını, bunun gerekçesini de bilmediklerini ifade etti.
Kurtulmuş, “el koyma” ifadesini doğru bulmadığını da dile getirerek, şöyle konuştu: “TMSF, ortakların hakkını, hukukunu korumak, Bank Asya’nın hisse senetlerinin değerini korumak, Türkiye’deki bankacılık sistemini korumak ve Allah muhafaza, biz geçmişte bunları yaşadık, batık bankaların sadece bankacılık sektörüne değil Türkiye ekonomisine ne kadar büyük zararlar verdiğini hep beraber gördük ve yaşadık. Uzun yıllar o batan bankaların Türkiye ekonomisi üzerindeki tsunami etkisinin ne kadar sürdüğünü, ağır etkiler oluşturduğunu gördük. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin de bu ağır etkiler altında kalmasını önlemek için TMSF geçici bir yönetim oluşturmuştur. Böylece hem Bank Asya’nın ortaklarının çıkarları, hem bankacılık sektörü korunmuş hem de Türkiye ekonomisinin bu anlamda global bir negatif tesirin altında kalması önlenmiştir. Teknik bir süreçtir bu süreç. Bu sürecin arkasında siyasi bir karar yoktur. Bu teknik şartları keşke Bank Asya yerine getirmiş olsaydı, şeffaflık şartını sağlamış olsaydı. Ortaklık yapısını bu belgeler istendiği zaman net bir şekilde ortaya koyabilseydi ve bu iş bu noktaya gelmeseydi. Ama maalesef başından itibaren bu noktaya geleceği anlaşılıyordu. TMSF bu çerçevede yeni bir yönetim oluşturmuştur. Bu yönetim de en kısa zaman içerisinde Bank Asya’dan beklenen şeffaflık meselesini sağlayacaktır ve ümit ediyorum ki Türkiye’nin bankacılık sektörüne de ekonomisine de en ufak olumsuz etki olmadan bu süreç aşılacaktır.”