Bir ucu Çin olan inisiyatifin diğer ucunda yer alan Avrupa’dan konuya açıklık kazandırmak açısından faydalı. Siemens Yönetim Kurulu Üyesi Cedrik Neike’nin görüşleri bu açıdan önem taşıyor.
BRICA (The Belt & Road Industrial and Commercial Alliance-Kuşak ve Yol Sanayi ve Ticaret Birliği), Çin’deki önemli iş dünyası kuruluşlarından CFIE (China Federation of Industrial Economics-Çin Sanayi Ekonomileri Federasyonu) tarafından Mayıs 2015’te Pekin’de, Çin Hükümeti tarafından tarihi İpek Yolu üzerinde başlatılan Kuşak ve Yol girişimini aktif bir şekilde geliştirmek amacıyla kurulan çok taraflı bir işbirliği mekanizması. Çin hükümetinin 2013 yılında açıkladığı Kuşak ve Yol girişiminin iş dünyası ayağı olarak nitelendirilebilecek BRICA, İpek Yolu üzerindeki ülkeler arasındaki ortaklıkları artırma hedefi nedeniyle Türkiye açısından da önem taşıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, açılış konuşmasında “Türkiye ‘Kuşak, Yol’ girişimini başından beri güçlü bir şekilde destekledi. 2008 küresel finansal krizinden bu yana tam 10 yıl geçti. 2010’dan bu yana küresel ekonomi yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Bu yıl ciddi ölçüde hız kazanan korumacılık ve önemli bir bölümü komşularımızda çevremizde cereyan eden jeopolitik riskler görmekteyiz. Bütün bu gelişmeler küresel ekonomik görünümü olumsuz yönde etkiledi” sözleriyle hem Türkiye’nin BRICA’ya bakışını hem de ekonomik geleceğimiz açısından taşıdığı önemi vurgulamış oldu.
Diğer açılış konuşmasında TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, “Ticaretin geçtiği yoldan sadece ticaret geçmez. Aynı zamanda bilgiler, fikirler, inançlar, değerler ve kültürler de geçer. Tarihi İpek Yolu bu nedenle yüzyıllar boyunca farklılıkları buluşturan, kaynaştıran bir köprü olmuştur. Bu yüzden BRICA’nın ikinci zirvesine doğu ve batının buluştuğu, medeniyetler şehri İstanbul’da ev sahipliği yapmaktan ötürü büyük heyecan duyuyoruz. Bu çok taraflı işbirliği mekanizmasının temel amacı, İpek Yolu üzerindeki ülkeler arası ortaklıkları ve ilişkileri daha da artırmaktır” sözleriyle hem İstanbul’un rolüne vurgu yaptı hem de konunun iş dünyası açısından taşıdığı öneme ve farklı boyutlarına atıfta bulunmuş oldu. Bilecik’in işaret ettiği noktalar arasında önemli bir yer tutan kültürel boyut da salondakilerin zihinlerine kazındı.
Türkiye’nin BRICA’da azami katkıyı sağlaması ve azami faydayı elde etmesi, sürecin bütününe hakim olması ile mümkün. Toplantının arkasından ortaya çıkan yansımalarda Çin’in muazzam yatırım gücü düşünüldüğünde aynı mentalite ile hareket eden ama aynı derecede kaynağa sahip olan Türkiye gibi ülkeler için yaratabileceği daha fazla borçlanma gibi sorunlar da gündeme gelmeye başladı. Çok önemli ve iyi değerlendirilmesi gereken, Türkiye için önemli fırsatlar ve riskler ortaya çıkarabilecek Kuşak Yol İnisiyatifi’ni bütün boyutlarıyla değerlendirmek gerekiyor. Bunu yaparken kuşağın bir ucundaki Çin’den diğer tarafa dönüp Avrupa’ya bir bakmakta yarar var. Yaşlı kıtanın önemli şirketlerinden Siemens’in yönetim kurulu üyesi Cedrik Neike’nin görüşlerinin bu konuda bir fikir vereceğini düşünüyoruz.
Haziran ayında Pekin’de bir BRI etkinliği düzenlediniz. Siemens için BRI neden önemli? Bu inisiyatifi sahiplenmenizin ve burada aktif bir rol almanızın nedeni nedir?
Bir dönüm noktası olan BRI, yaklaşık 90 ülkede 1 trilyon euro’luk altyapı yatırımını temsil ediyor. BRI, dünya nüfusunun yüzde 70’inin yaşamını iyileştirme potansiyeline sahip. Siemens, BRI’ın temelindeki konsepti destekliyor: İnsanları ve ekonomileri birleştiren bir dünyaya ulaşmak ve dünyanın birçok bölgesinde toplumların gelişmesine yardımcı olmak. Global politik ve ekonomik topluluğun görevi, “BRI’ın gerçekleşmesine imkân tanımanın” ötesinde, sadece Çin’in değil, tüm BRI dahilindeki ülkelerin yararına olacak projeleri birlikte oluşturarak bu girişimi şekillendirmek. Doğru yaklaşım sağlanırsa BRI bir Üçlü Kazanca dönüşebilir – altyapı ülkeleri için (Türkiye), Çin için ve Siemens için! Bunun olması için yalnızca Çin’i değil her bir BRI ülkesini çok iyi tanımak, gerçekten önemli olanı gerçekleştirmek için planlarını ve ihtiyaçlarını bilmek gerekir. İşte bu da elektrifikasyon, otomasyon ve dijitalizasyonda benzersiz portföye, proje yürütmede kanıtlanmış başarıya sahip, aynı zamanda sürdürülebilirlik ve çevreciliği ile tanınan ve tüm bu ülkelerde uzun süredir katkı sunan (Türkiye gibi) Siemens’in yapabileceği bir şey. Bu nedenle Siemens, BRI’ı aktif bir şekilde sahipleniyor ve şekillendirmeye çalışıyor. Haziran ayında Pekin’de gerçekleşen BRI Zirvemiz, Bir Kuşak Bir Yol’un potansiyelini tartışan 30’un üzerinde ülkeden 1200’den fazla katılımcıyla bu Üçlü Kazanç stratejisinin başarılı bir göstergesi oldu.
Hatta bu yılın başında Siemens, Pekin’de BRI’a özel bir ofis kurdu. Şirketin global ekibine bağlı olan bu ofis, Siemens’in global merkezi olarak şirketin BRI stratejisini yürütmekten, inisiyatifi en iyi şekilde desteklemek için iç ve dış kaynakları bir araya getirmekten, çok sayıda paydaşla olan etkileşimleri güçlendirmekten, çoklu faydalara yol açacak iş birliği fırsatlarını yaratmaktan sorumlu.
BRI, gelecekteki dünya ticaret düzenini şekillendirme ve birçok ülkede gerekli altyapı gelişmelerini hızlandırmada büyük bir itici güç olma potansiyeli taşıdığı sürece, elbette biz de bir yandan uluslararası standartların uygulandığından emin olmak, diğer taraftan da kısa bir süre önce AB Komisyonu tarafından yayınlanan “Avrupa Asya Bağlanabilirlik Stratejisi” ya da ABD ve Japonya tarafından başlatılan “Özgür ve Açık Hint Pasifiği” stratejisi gibi Avrasya bölgesi ve ötesi için planlanan diğer inisiyatiflere yakından bakmak zorundayız.
BRI’ın Türkiye’nin de dahil olduğu bölgeye sunduğu fırsatlar nelerdir? Özellikle, Türk şirketler kendilerini BRI içinde nasıl konumlandırabilir?
Konuştuğumuz şekilde BRICA, ülkelerin paylaştığı ortak bir hedef inisiyatifi. Bu ortak hedef, dünya çapındaki büyük endüstriyel ve ticari organizasyonlar arasında iş birlikçi bir ilişki kurmaya çalışmak. Bu sayede, birikmiş uzmanlık, kaynaklar ve ağlar, ortak çıkarlar için kullanılacak. Bu da Türkiye’nin Karadeniz, Kafkasya, Ortadoğu ve Akdeniz gibi yüksek önem taşıyan bölgelerdeki ve kıtaların kesişme noktasındaki önemli konumunu güçlendirmesini sağlayacak.
Altyapı yatırımları, bu devasa iş birliğindeki temel bileşenlerdir. Ve on yıllardır, özellikle de son birkaç on yıldır, Türk EPC şirketleri dünyanın her yerinde anahtar teslim projeleri tamamlıyor, büyük altyapı ve üstyapı projeleri yapmayı başarıyorlar. En güçlü oldukları noktalar:
- Malzeme / hizmet kalitesinde iyi performans göstermek
- Zaman planlamasına uymak
- Esnek ve verimli proje yönetimi becerilerine sahip olmak
Türk EPC’ler 45 yıllık dönemde toplam 119 ülkede 355 milyar dolar tutarında 9 bin 300 proje gerçekleştirdi. 2000’lerin başlarında Türkiye’de yalnızca 8 şirket vardı, şimdi ise bu sayı 46’ya yükseldi. Türk yükleniciler, 2017 yılında uluslararası pazarda 241 proje üstlendi. Yani BRI, zaten çok iyi donanımlı olan Türk özel sektörü açısından son derece gerçekçi bir potansiyel ve fırsat içeriyor.
BRI’da çok sayıda mega ölçekli altyapı ve enerji şirketi var. Bu bağlamda, Siemens BRI’a dijitalizasyon açısında nasıl bir katkıda bulunabilir?
BRI, altyapı ve köprü kurmak demek. Toplumları, ekonomileri ve kültürleri bağlayan köprüler, aynı zamanda fiziksel altyapı ve dijital dünya arasındaki köprüler demek. Konu, bu dünyaları bağlamak ve dijital bir ekosistem kurabilmek olduğunda sektörün lider altyapı şirketi olarak Siemens karşımıza çıkıyor. BRI kapsamında, “Dijital İpek Yolu” (Digital Silk Road – DSR) terimi kullanılıyor. Çin hükümeti tarafından yaratılan bu terim, BRI’ın geleceğinin aslında (yalnızca) donanımsal altyapı kurmakta değil, aynı zamanda buna uygun dijital ekosistemler kurmakta olduğunu göstermek için kullanıyor. “Geleneksel BRI”da olduğu gibi bunun gerçekleşmesinin önüne geçilemez; standardizasyon ya da siber güvenlik gibi önemli yönler de dahil olmak üzere DSR’ı her şeyin yararına şekillendirmemiz ve birlikte oluşturmamız gerekiyor.
Bunu sağlamak için Siemens, Alibaba Cloud gibi Çinli IT oyuncularıyla (bir endüstriyel internet platformunu birlikte geliştirmek için kısa bir süre önce MoU iş birliğine imza attık), aynı zamanda “Dijital İpek Yolu” vizyonunu gerçeğe dönüştürmek için Batı’daki ve uluslararası dijital şirketlerle iş birliği yapıyor.
DSR’ı, trenler ve demir yolları, enerji santralleri, fabrikalar, binalar ve hatta tüm şehirler gibi donanım altyapısı çözümleri için dijital, akıllı bir katman sağlayan bütünsel açık ve kapsayıcı bir dijital uygulama sistemi olarak görüyoruz. Siemens ve dijital ekosistem tarafından sağlanan bir dijital katmanla EPC’ler tasarım, mühendislik ve kurulumdan operasyonlara ve bakım hizmetlerine kadar tüm yaşam döngüsünde performans iyileştirmeleri ve üstün kalite seviyeleri sunabilecek, müşteri memnuniyetini en üst düzeye taşıyabilecek. Bu da BRI’ı herkes için sürdürülebilir bir üçlü kazanç inisiyatifine dönüştürecek.
BRI çok yönlü ve kapsamlı bir proje. Size göre BRI için hangi zorluklar var?
Elbette BRI projelerinde yer almanın risklerini göz ardı edemeyiz. Ancak Siemens’in global ağı ile elde ettiği farklı pazarlar hakkında derin anlayışının, dünya çapındaki zengin proje yönetimi deneyiminin, ayrıca proje risk değerlendirmesi açısından güçlü finansal yeterliliklerinin, yalnızca Siemens’e değil EPC partnerlerimize de yardımcı olacağına inanıyorum.
Siemens’in sadece bir teknoloji sağlayıcısından fazlası olduğuna inanıyoruz. Bu yeni geliştirme yolculuğunda güvenilir bir partneriz. Riskleri ve başarıyı paylaşıyoruz. Ancak fırsatların, zorluklardan daha fazla olduğunu düşünüyoruz.
Siemens, ulusal ekonomiye ve topluma katkı sunma hedefiyle 162 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Siemens’in Türkiye’deki operasyonları hakkındaki fikriniz nedir?
2018 Siemens Türkiye için çok yoğun ve başarılı bir yıl oldu. Gebze’de yeni Alçak Gerilim Şalt Cihazları Fabrikamızı açtık, Türkiye’deki doğrudan yatırımlarımızı artırdık ve katma değer yarattık.
Siemens Türkiye, yüksek hızlı trenler, enerji ve yenilenebilir enerjide çarpıcı başarı hikayelerine imza attı; çok sayıda sağlık ve bina teknolojileri projesinde çoğunlukla da şehir hastanelerinde aktif bir rol oynadı. Türkiye ekonomisinin en büyük oyuncuları, işlerini dijital dönüşüm için yeniden tasarlayıp planlarken Siemens’ten destek almak istiyor. Siemens özellikle enerji verimliliği ve dijitalleşme başta olmak üzere birçok alanda Türkiye ekonomisinin itici güçleriyle önemli ortak girişimler gerçekleştirdi.
Siemens, verimli ve başarılı faaliyetleriyle hem müşterilerinin hem de şirketin kârlılığına önemli ölçüde katkıda bulundu. Global yapılanma içerisinde Siemens Türkiye’nin parlayan başarısının en büyük nedenlerinden biri de Ar-Ge. Türkiye’de Ar-Ge üzerine çalışan Kurumsal Teknoloji (CT) 50 kişiyle başladığı yolculuğunda bugün 550 çalışana ulaştı.
Özetle: Siemens AG ve Siemens Türkiye dijitalleşme, otomasyon ve elektrifikasyona odaklanıyor ve enerji, sanayi, sağlık, ulaşım ve akıllı binalar da dahil birçok alanda ülke ekonomisine ve şirkete katkı sağlayan yenilikçi ve fark yaratan çözümler sunuyor.
Türkiye 2023’e kadar dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyor. Bu stratejiyi destekleyen Siemens Türkiye de sürdürülebilir büyümesini sürdürmeyi ve ekonomiye bürüt katkısını 3,2 milyar TL’den 4,3 milyar TL’ye çıkartmayı hedefliyor. Hükümetin 2023 hedeflerine Siemens’in katkısı hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Dijital ekonomi, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyümenin giderek daha önemli bir itici gücü haline geliyor ve ekonomik gelişmeyi hızlandırma, mevcut endüstrilerde üretkenliği geliştirme, yeni pazarlar ve endüstriler oluşturma, kapsayıcı, sürdürülebilir büyüme sağlama ve iş fırsatları sunmada önemli bir rol oynuyor. Bu hedeflere ulaşmak için temel odağın, bu konularda olacağını düşünüyorum.
Siemens olarak, faaliyette bulunduğumuz ülkelerle bilgi birikimimizi, uzmanlığımızı ve teknolojimizi paylaşma konusunda gururlu ve istekliyiz, bunun sürdürülebilirliğin anahtarı olduğuna inanıyoruz! Siemens Türkiye gibi teknoloji şirketleri, Türkiye’yi tüm dünyadaki en güçlü ekonomilerden biri haline getirmek için en gelişkin teknolojiler ve yüksek verimli çözümler sunarak bu konsepti sahiplenmeye devam edecek.