Dünya genelinde yaygın bir kullanım alanı olan menkul kıymetleştirme Türkiye için önemli bir potansiyel taşısa da kullanımı henüz yeterince yaygın değil. Türkiye ve Orta Doğu’da önemli bir oyuncu olan fintek ve regtech şirketi TeamSec’in Kurucusu ve CEO’su Esad Erkam Köroğlu, Fortune Türkiye’ye konuyu önemli başlıklarla anlattı.
En basit tanımıyla reel ya da finansal sektör firmalarının mevcutta elinde bulunan vadeli alacaklarının sermaye piyasalarında alım ve satımı yapılacak yatırım aracına dönüştürülmesi olarak ifade edilen “menkul kıymetleştirme”, Türkiye ekonomisinin büyümesi için büyük potansiyele sahipken ne yazık ki ülkemizde henüz yeterince bilinen bir finansal çözüm değil. Türkiye ve Orta Doğu’da bu alanın lider oyuncusu olan fintek ve regtech şirketi TeamSec’in Kurucusu ve CEO’su Esad Erkam Köroğlu, bunun nedenlerini menkul kıymetleştirmenin operasyonel süreçlerinin çok uzun olması, maliyetlerinin çok yüksek olması ve bu alanda farkındalığın çok az olması şeklinde sıralıyor.
Son 5 yılda atağa kalktı
Köroğlu, varlık tabanlı bu finansman yönteminin, teorik olarak bir kazan-kazan durumu olduğuna dikkat çekiyor. Menkul kıymetleştirmenin bir yandan borç verenin yükümlülüklerinden kurtulup daha fazla kredi vermesine olanak tanıdığına diğer yandan ise yatırımcıların bu faaliyetlerden kâr elde etmesine zemin hazırladığına vurgu yapan Köroğlu, böylece şirketlerin de finansman kaynaklarını çeşitlendirmelerine veya tamamen yeni bir refinansman kaynağı oluşturmalarına yardımcı olduğunu söylüyor. Türkiye sermaye piyasalarında son 20 yılda yaklaşık 25 milyar TL’lik TL cinsi menkul kıymetleştirme olduğuna işaret eden Köroğlu, bunun 18 milyar TL’sine yakınının son 5 yılda gerçekleştiğine işaret ediyor.
Sermaye piyasalarının derinleşmesine katkı sunuyor
Doğru uygulanan bir menkul kıymetleştirmenin Türkiye’nin büyümesine önemli katkı sunabileceğinin altını çizen Köroğlu, “Menkul kıymetleştirme sermaye piyasalarının derinleşmesinin yanı sıra alternatif bir yatırım aracı olarak TL varlıklarına talebin artmasına da destek oluyor. Ancak Türkiye’de menkul kıymetleştirilen finansal varlıkların büyüklüğü benzer ekonomilere kıyasla henüz düşük seviyelerde. Bu alternatif finansman ve yatırım aracının biz de daha az gelişmiş olmasının sebebi ürün konusundaki mevzuat ya da bürokrasi değil. Aksine Sermaye Piyasaları Kurulu’nun (SPK) bu konudaki mevzuatı dünyadaki en iyi mevzuatlar arasında yer alıyor. Ayrıca SPK’nın bu konuda yetişmiş insan kalitesi de dünya standartlarının çok üstünde” diyerek menkul kıymetleştirmenin Türkiye’de az gelişmiş olmasının nedenlerini şu şekilde açıklıyor:
Farkındalık az, süreç ve maliyetler yüksek
“Bugün banka kredisine erişim günler içinde gerçekleşirken, menkul kıymetleştirmede ise aylara yayılan bir operasyonel süreç söz konusu. Dolayısıyla sürecin uzun olması menkul kıymetleştirmenin gelişimini baskılıyor. Buna ek olarak menkul kıymetleştirmede maliyetler de oldukça yüksek. Son olarak bu ürünün kullanımı konusunda hem şirketler hem de bu ürüne yatırım yapacak olan yatırımcılar yeterli bilgiye ve farkındalığa sahip değil. Oysa ki finansal kuruluşlar, artan ve azalan faiz ortamlarında bilançolarını koruma ve riskten kaçınma amacıyla seküritizasyonu kullanabilirler. Artan faizlerde düşük faizli kredileri satıp, düşen faizlerde yüksek getirili kredileri satarak, bilançolarını dengeleyebilirler. Bu şekilde, kuruluşlar faiz oranı riskini azaltırken, bilançolarını optimize etme ve kâr elde etme imkânı bulabilirler.”
Bu noktada TeamSec olarak sitemin verimsiz ve aksayan yönlerine inovatif bir çözüm getirerek şirketlere hiçbir maliyet oluşturmadan, günler içinde menkul kıymetleştirme süreçlerini tamamlayabilecekleri bir çözüm paketi sunduklarını ifade eden Köroğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “TeamSec’in TÜBİTAK destekli bir projesi olan “TeamSec Securitization as a Service” altyapısı banka ve şirketlere kredi ve alacaklar gibi bilançolarının aktif tarafında bulunan varlıkların transfer edilebilir hale getirilmesine olanak sağlıyor. Bir başka deyişle şirketin veya bankanın sahibi veya yöneticisi bilançosunda kıymetli gördüğü varlıkların gelecekteki nakit akışlarını Borsa İstanbul’da işlem gören alınıp satılabilen Türk Lirası finansal enstrümanlara menkul kıymetleştirme sayesinde çevirebiliyor. Geri dönüşler oldukça olumlu oldu. Çok sayıda portföy yönetim şirketi bu ürünü almak için iç onay ve limit süreçlerini tamamladı ve bu ürüne yatırım yapmaya başladı. Kurulduğumuz ilk yılda 200 bini aşkın kredi seküritizasyonu yaptık ve 6 milyar TL’nin üzerinde menkul kıymetleştirmeye imza attık. Mart sonu itibarıyla imza attığımız menkul kıymetleştirme ise 8 milyar TL’yi aştı. 2024 yılında işlem hacmini 4 kat artırmayı hedefliyoruz.”