Koç Topluluğu çatısı altındaki şirketlerin medya, lojistik, malzeme ve hizmet satın alma süreçlerini yöneten Zer A.Ş., topluluk dışından müşteriler ile büyümeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl pandemi ve yarattığı krize rağmen topluluk dışı müşterilerini yüzde 30 oranına çıkaran kurumun Genel Müdürü Mehmet Apak ile sektörün yaşadığı dönüşümü konuştuk.
ELİF ERMAN
Pandemi gölgesinde geçen bir yılı aşkın sürede, özellikle sınırların kapanmasıyla birlikte yerel ve güçlü ekosistemler kurmanın, güçlü ve güvenilir bağlantılara sahip olmanın önemi bir kez daha anlaşıldı. Bu dönemde bir yandan kriz yönetimi planlarını devreye sokarken diğer yandan ekosisteminde yer alan 20 bin tedarikçi ve 500’den fazla müşterinin acil ihtiyaçlarını gidermek için aksiyon alan Zer A.Ş., konjonktürdeki zorluklara rağmen, yeni iş birliklerine imza atarak Koç Topluluğu dışı müşteri gelirlerini yüzde 30 seviyesine getirdi. Bunun yanı sıra yurt dışı iş geliştirme birimini de aynı dönemde kuran şirket, tedarikçileri için yerel ve global fırsatlar yaratmanın yollarını aramaya başladı.
DIJITAL YATIRIMLAR ÖNCELIKLENDIRILDI
Faaliyet gösterdiği dört ana sektör pandemi döneminde farklı sorunlarla karşı karşıya kalan şirketin Genel Müdürü Mehmet Apak ile bir araya gelerek ekosisteme dair alınan aksiyonları ve gelecek dönem planlarını konuştuk. 2020 yılının Mart ayından itibaren müşterilerin ihtiyaç duyduğu acil kalemlerde yetkinlik ve ilişki geliştirmeye odaklandıklarını söyleyen Apak, böylece hem bulunurluk hem de maliyet açısından katkı sağladıklarını söylüyor. Hem Zer hem de ülke ekonomisinin devamlılığı için tedarikçilerin iş sürekliliğinin ve finansal sürdürülebilirliğini sağlamak olduğunu ifade eden Apak, tedarikçiler için “güvenli liman” olma işlevinin pandemi döneminde daha da önem kazandığını söylüyor.
2018 yılında başlatılan Tedarikçi Finansman çözümlerinin pandemi döneminde büyük ilgi gördüğünü ve tedarikçilerin banka kredi limitlerini zorlamadan alacaklarını kendi istedikleri anda tahsil edebildiğini anlatan Apak, “Yine bu dönemde ihtiyacı da öngörerek dijital yatırımlarımızı önceliklendirdik” diye devam ediyor sözlerine. Şirket için stratejik değer taşıyan dijital platformların altyapısını büyük ölçüde tamamladıklarını söyleyen Apak, “B2B kanalında ihtiyaç duyulan dijital hizmetlerden kurumsal e-ticaret platformumuz ZerOnline’ı hızla devreye aldık. Promena, ZerOnline gibi yazılımı tamamen Zer’e ait platformlarda paydaşlarımız güven içinde işlerini yürütebiliyor.
Bu tarz platformların sayısını artırmayı ve ekosistemlerini güçlendirmeyi hedefliyoruz” diyor.
TEDARIKTE MALIYET ODAKLI BAKIŞ AÇISI DEĞIŞIYOR
Mehmet Apak’la olan söyleşimize ülke ekonomisinde var olan belirsizlik ortamının ve kur dalgalanmalarının sektör üzerinde yarattığı etkiyi değerlendirerek devam ediyoruz. Belirsizlik ortamının iş dünyası oyuncularını güvendikleri şirketler ile iş birliği kurmaya yönlendirdiğini düşünen Apak, pandemi öncesinde satın alma sektöründe ağırlıklı davranış nerede olursa olsun en uygun fiyatlı tedarikçiyi bulmakken, belirsizliğin etkisiyle uygun maliyetli ama aynı zamanda güvenilir tedarikçiyi bulmaya bir yönelim olduğunu söylüyor. “Nasıl ki şirketler BT alanında felaket kurtarma planları oluşturuyor, tedarikte de benzer bir yedekleme planı gerektiği görüldü, şirketler alternatif planları nasıl kurarız, B ve C planlarını nasıl yapmalıyız, bağlantılarımızı nasıl sağlamlaştırırız diye düşünmeye başladı” diyor Apak ve ekliyor: “Tedarik zincirindeki her paydaşın güvenilir olması gerektiği görüldü. Maliyet odaklı bakış açısıyla yerel seçenekleri dışlayan, tek ülkeye, belki tek üreticiye bağımlı bir tedarik sürecinin sürdürülebilir olmadığı yaşanarak anlaşıldı. Birçok şirket alışılmışın dışında düşünen, ortak faydaya hizmet eden, çözüm odaklı şirketlerle iş ortaklığı fırsatlarını araştırmaya başladı.”
Zer ekosisteminde yer alan paydaşların bu belirsizlik ortamından daha az etkilendiğini, etkilense dahi alternatif planlar ile hızlıca iyileşme sağlandığını ifade eden Mehmet Apak, Zer’de tedarikçi seçiminden ödeme vadesine, robotik operasyon süreçlerinden dijital platformlarımıza kadar yaygınlaştırdığımız güven sensörlü bir iş modeli olduğunu anlatıyor. Bu modelin iş ortaklarının pandemi belirsizliğinde yollarını aydınlatmasında çok yardımcı olduğunun altını çizen Apak, “Bu dönemde iş ortaklarımızın iş birliğine daha yatkın, ekosistemin parçası olarak bireysel fayda için değil, tüm ekosistemin faydası için aksiyonlar almaya daha istekli olduklarını gördük. Kolektif davranış kaslarımız gelişti, herhangi bir belirsizlik karşısında birlikte, tek duruş sergilemeye daha yatkın hale geldik. Bu süreç pek tabii ki bizim için de yeniydi, anlık oluşan hatalarımız olduysa hızlıca telafi yoluna gittik, tüm paydaşlarımızla güvene dayalı ilişkilerimizi korumaya büyük önem verdik” diyor.
Yeni dönemde küresel ticarete güvenli bağlantılar kurabilen, iş birliktelikleriyle büyüyen ekosistemlerin parçası olanların yön vereceğini düşünen Mehmet Apak, “Tarihte ticaretin başladığı ilk günden, ilk alışverişten itibaren temel değer olan, hatta ilk şirket yapılarının oluşmasında ana motivasyon olan güven arayışının, bir kez daha yerel ve küresel ticareti şekillendirmeye başladığını görüyoruz” diyor. Pandemi öncesinde rekabet avantajı sağlamak amacıyla düşük maliyet imkânı sunan Çin ya da Uzakdoğu’daki tedarikçileri tercih eden şirketlerin artık maliyetin yanında güveni de çok daha fazla dikkate almaya başladığını söylerken, yerel kanalları güçlendirmenin ve standartlarla şekillendirmenin de öneminin anlaşıldığını düşünüyor. Tüm bu öğrenimler ile yeni dünya düzeninde ülkeler için güvene dayalı sistem ve altyapı sunma becerisi, şirketler için ise paydaşlarla kurulan güven temelli ilişkilerin en önemli rekabet avantajı olacağını öngörüyoruz.
SÜRDÜRÜLEBILIR GELECEK INŞASI
Tüm bunlar yaşanırken bir yandan da geçen yıl başlatılan sosyal sorumluluk kampanyası “Hayalimiz Benzer” programını hızlandıran Zer, programın temeline ortak fayda üretme hedefini ve iş birlikteliğini yerleştiriyor. Birleşmiş Milletler Örgütü’nün sürdürülebilir dönüşüm için oluşturduğu Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 12. maddesi olan sorumlu tüketim ve üretim yaklaşımını programın odağına alan ve bu alanda kayda değer ‘değer oluşturmayı’ hedefleyen ekip, bir yandan da enerjisini gençlerden almasını da önemsiyor.
Bu amaç doğrultusunda Y kuşağı çalışanları arasından 20 kişilik “Hayalimiz Benzer Elçileri” ekibi oluşturan kurum, diğer yandan, projesiyle başvuracak her şirketin Y kuşağı bir çalışanını program elçisi olarak belirlemesini talep ediyor. Projenin ortaya çıkış nedenlerini sorduğumuz Apak, “Dünyamız çok çeşitli krizlerle baş etmeye çalışıyor. Doğal afetler, hastalıklar, başta su olmak üzere doğal kaynaklardaki kısıtlılık gibi tehditler hem bireysel hem kurumsal seviyede bizleri çözümün parçası olmaya davet ediyor. Zer olarak bu daveti öteden beri duyuyoruz” diyor. Koç Topluluğunun “Ülkem İçin” projesi ile oluşturduğu farkındalık sayesinde topluma ve çevreye hizmet eden
pek çok projenin doğal destekçisi olduklarını da söyleyen Apak, bundan iki yıl önce Zer ekibi olarak sürdürülebilir dönüşümde nasıl daha fazla rol alabileceklerini düşünmeye başladıklarını anlatıyor. Tedarikçileri ve müşterileriyle birlikte, pek çok sektöre dokunan geniş bir ürün ve hizmet ağının merkezinde bulunduklarını dile getiren Mehmet Apak, çalışanların yanı sıra tedarikçiler ve müşterilerinin çalışanlarını da hesaba kattıklarında etki gücü yüksek bir ekosistemden söz edebildiklerini söylüyor.
“İşte o masanın etrafında bizi bir araya getiren de bu ikisi oldu” diyor Apak “Hayalimiz Benzer”in ilk günlerini anlatırken ve devam ediyor: “Çalışma arkadaşlarımızla ve paydaşlarımızla sürdürülebilir bir geleceğin inşasında rol alabilmenin yollarını konuştuk. Hayalimiz Benzer İş Birliği Programı bu arayışlarla çok kuvvetli bir altyapı ve planlamayla ortaya çıktı.”