Hücresel çağ söz konusu olduğunda Verizon, ülkenin en iyi ses ve veri ağının sağlayıcısı olarak iyi bir yer tuttu. Ancak 5G hakimiyeti yarışı her şeyi değiştirebilir, bu nedenle CEO Hans Vestberg, şirketinin ününe bel bağlamıyor. Verizon’un Bell System dışından ilk CEO’su olan İsveçli, şirketin Manhattan’daki merkezinde, kablosuz iletişimin geleceği hakkında konuştu.
AARON PRESSMAN
2016’da Ericsson’dan1 ayrıldığınızda, planınız başka bir şirkette yine üst düzey yöneticilik miydi ve bu kadar çabuk olacağını umuyor muydunuz ?
VESTBERG: Hayalim spor alanında çalışmaktı, bu yüzden İsveç Olimpiyat Komitesi Başkanı oldum. Odak noktam buydu. Ancak Verizon tarafından arandığımda odak noktam birdenbire değişti. Başlangıçta yönetim kurulu üyesi olmamı konuşuyorduk ama iş oldukça hızlı bir şekilde teknoloji ve IT’yi yönetmek üzerine bir teklife dönüştü. Nisan 2017’den itibaren neredeyse bir yıl boyunca bunu yaptım da. Aynı zamanda İsveç Olimpiyat Komitesi Başkanlığı’nı da sürdürmek için İsveç’e gidip geldim. Ondan sonra, bahsettiğim gibi, Verizon’da koridorun en sonundaki adam oldum.
Bu, CEO olarak Lowell McAdam’ın yerine atandığınız 2018 yılıydı. O zaman, “Verizon 2.0” adını verdiğiniz bir makale yazarak yönetim kuruluna seçilmiştiniz.
Her zaman patronumla bir “patron sözleşmesi” yaparım. Kariyerimin başlangıcından beri, patronum kim olursa olsun, aramızda bir anlaşmazlık olmasını önlemek adına her zaman “Yapacağım şey bu” diyen bir makale yazmışımdır. İlk patron sözleşmemi 1993’te Ericsson’da, üç kişilik bir muhasebe departmanının başında olduğum Şili’de yaptım. Yöneticim için hazırladığım beş maddelik bir şeydi. Daha o zaman “vay canına, bu gerçekten etkili ve işe yarayan bir şey” demiştim. Daha sonra, CTO olduğumda, teknolojinin nereye gideceği hakkında düşüncelerimi içeren bir tanıtım yazısı yazdım. CEO adayıyken de aynısını yaptım.
Her şeyi üç bölüme ayırdım: Neyi olduğu gibi korumak istiyoruz, neyi güçlendireceğiz ve neyi dönüştürmek istiyoruz. Şirketin içerisinden gelmeyen, şirkette çok bilinmeyen bir İsveçli olduğumun farkındaydım. Bu yüzden ekibi ve insanları yanınıza çekmeniz çok önemliydi. Ayrıca toplum, müşteriler, çalışanlar ve hissedarlar için dört paydaşlı bir strateji veya vizyona sahip olmak istedim.
Rakipleriniz AT&T ve Comcast, eğlence şirketlerini satın almak için büyük riskler aldı. Şimdi, AT&T, WarnerMedia2 haberleriyle bu stratejide geri adım atıyor gibi görünüyor. Bu arada, eğlence sektörü stratejiniz, en iyi kablosuz müşterilerinizden bazılarına Disney’de ücretsiz bir yıl hediye etmek veya benzeri ortaklıklar üzerine kurulmuştur. Niçin bu yolu seçiyorsunuz?
Bende, içerik şirketlerinde olmayan, içerik şirketlerinde de, o şirketi yönetmek için benim sahip olmadığım birtakım belirli değerler mevcut. Ve Disney ile ilk anlaşmayı yaptığımda, onlar doğrudan tüketiciyle temas halindeydiler. Dedim ki, “Harika bir fırsatımız var: Bu pazardaki herkesten daha fazla tüketiciye hizmet veriyorum ve sahip olduğunuz tüm içeriği yönetebilecek bir ağım var. Öyleyse neden sizin sirkülasyonunuzu da birlikte organize ederek yola birlikte devam etmiyoruz?” Ve müşterilerimize özel bir uygulama yaptık. Ben ne kadar müşteri getirirsem o kadar prim alıyorum. Kısa sürede, kendi ağımı ve yaygınlığımı paraya dönüştürmüş oldum.
Bunu Discovery ile de yaptık; Apple Music ile de yaptık. Ve sanırım her üçü de büyük başarıydı. Bu adamlar içeriği oluşturma, yönetme ve doğru sermaye dağılımını yapma konusunda bizden çok daha iyiydiler. Biz de yaygınlık ve ağ için sermaye tahsisi konusunda çok daha iyiydik.
Stratejimize odaklı olarak devam ediyoruz. Rakiplerimiz bu süreçte stratejilerini değiştirseler de, her zaman yaptığımız gibi onlarla birebir görüşmeye devam edeceğiz.
Adil olmak gerekirse, Verizon her zaman ortaklık yaklaşımını benimsemedi. 2015’ten itibaren
şirket, AOL ve Yahoo ile kendi İnternet imparatorluğunu kurmaya çalıştı. 3 Mayıs’ta, bu işlerdeki çoğunluk hisseyi Apollo Global Management’a sattığınızı duyurdunuz. Neden sattınız ?
Başlangıçta plan, AOL ve Yahoo’nun (hedef kitleye reklam yapmak üzere) tüm kablosuz müşteri verilerine erişebilmesiydi. Ancak bu, gizlilik nedenleriyle işe yaramadı, bu yüzden bu planın uygulanması imkansızdı. Varlıkların çoğunu, bilançodan silmeye karar verdik4. Ardından, “Bunu harika bir reklam platformu olarak yeniden oluşturalım ve harika bir trafiğimiz olduğunu görelim” dedik. Bunu yapmamız iki buçuk yılımızı aldı. Ve bir yıl önce, yedi farklı reklam teknolojisi platformunu birleştirdik ve muhtemelen 2 milyar dolarlık maliyetimiz oldu. Ardından, reklamcılık için elbette bir darbe olan COVID geldi, ancak Yahoo Sports ve benzerlerinin dijital kullanımında bir artış oldu. İşte o zaman işi satın almak isteyen insanlardan teklifler almaya başladık. Ve dedik ki, “Tamam, bunu bir sonraki aşamaya taşıyacak ve ona daha da fazla yatırım yapacak birini bulalım.”
Verizon, 5G’ye büyük önem veriyor, ancak tüketiciler için gerçekten teknolojide bir şeyler hayata geçiyor mu? 5G, olmasını istediğiniz yere kıyasla şu anda nerede ?
İnsanların anlamadığı şey, ilk 5G iPhone’umuzu sadece beş ay önce almış olmamız. Bu yüzden insanların “Vay canına, hiçbir değişiklik yok” demesini anlıyorum. Ancak network’ten çipsetlere, yeni çıkan telefonlara kadar ekosistem artık orada. 10 milyon 5G telefona sahip 120 milyon Verizon müşterimiz var. Buradan daha yolun başında olduğumuzu anlayabilirsiniz5. İnsanlar mağazaya geldiklerinde, artık 5G telefonları satın alıyorlar. Böylece, ekosistem oluşuyor.
Pandemi, herkesin yeterli internet bağlantısına sahip olmadığı gerçeğinin altını çizdi. Bazılarının
hiç erişimi yok; bazıları içinse çok pahalı. Şimdi Başkan Biden 100 milyar dolarlık bir geniş bant internet planı öneriyor6. Destekliyor musun?
COVID ile birlikte toplumumuzda güvenlik açıkları gördük. ABD’de, Avrupa’da, Afrika’da ya da Asya’da, nerede olursanız olun fark etmez, bunu her yerde gördük. Şimdi bunu iki şekilde algılayabiliriz: Ya büyük bir sorun ya da büyük bir fırsat. Benim için önemli olan, nerede yaşadıklarına ve nerede doğduklarına bakılmaksızın, insanlara eşit şans tanımak.
Dijital ayrımcılık üzerinde çok çalışıyoruz. Ben şahsen bunu küresel bazda ve 15 yıldır yapıyorum. Verizon’da önce kırsal alanlarda ağlar kurmaya çalışacağız. Sektördeki açık ara en geniş ağa sahibiz. Halihazırda, düşük gelirli aileler için düşük maliyetli planlarımız var; örneğin 20 dolarlık Fios’umuz var. Bu yüzden erişilebilirlik ve satın alınabilirlik konusunda çok şey yapıyoruz. Şimdi endüstri, kablosuz ile ev internetinde, bir miktar da fiber altyapı ile giderek daha da fazla genişliyor. Yani artık daha uzak noktalara erişebileceğiz. Ve bunu özel yatırımlarla yapacağız. Bence en önemlisi, düşük gelirli aileler için uzun vadeli bir federal devlet desteği, böylece ihtiyaç duydukları geniş bandı tedarik edebilirler.
Ülkedeki en büyük işgücüne sahip kuruluşlardan birisiniz. birisiniz. Pandemi sürecinde nasıl çalıştınız?
Evden çalışma sistemine uygun olmayan 20.000 çalışanımız vardı. Bu yüzden başlangıçta 120.000 kişiye “Evde oturun, güvende olun”, diğer 20.000 kişiye ise “Maalesef arkadaşlar, sizin sahada ve dışarıda olmanız gerekiyor” demekten çekindim. Bu yüzden çalışanlarımızla her gün öğlen 30 dakika konuşmaya karar verdik. Buna “30 Dakika’ya kadar” adını verdik. Bazen günde 100.000 kişi ile konuşuyorduk. Altı ay boyunca her gün bizzat ben de katıldım. Sahada olan insanlara tutkumu göstermek, aynı zamanda sahada olmayanlara da “Evde kalmalısınız ama biz hala bir takımız” demek istedim.
CEO olarak zamanınızı nasıl harcadığınızı çok dikkatli bir şekilde takip ettiğinizi duydum. Hangi sistemi kullanıyorsunuz ve niçin o sistemi kullanıyorsunuz ?
2009’da Ericsson’dayken, CEO olarak yapmanız gereken altı şey olduğuna karar verdik. Ben de dedim ki, “Her birine zamanımızın yüzde kaçını ayırmamız gerektiğine dair bir tahmin yapalım.” O zamandan beri çalıştığım her saati hesapladım. Üç adet harici ve üç adet de dahili şey vardı. Harici olanlar büyük resimde var olmak, hissedarlarla buluşmak ve müşterilerle buluşmak.
Her seferinde “Verizon’da bunu yapabilecek tek kişi benim” dedim. Örneğin, [İlk 5G iPhone’u duyurmak için] [Apple CEO’su] Tim Cook ile sahneye çıkmak, bunu başka kimse yapamazdı. Dahili olan üç şey ise, yetenek, strateji ve yönetim ile ilgilidir. Ve bunlara harcadığım zamanı, vaktimi gerçekten en önemli şeylere harcadığımı görmek için hesaplıyorum. Çünkü böyle bir şirkette büyük bir soruna saplanıp kalmak çok kolay. Ama biliyorsunuz, bunu çözen başka insanlar olmalı ve aslında onların yapamayacakları şeylerle ilgilenmelisiniz. Ben de işimi böyle tanımladım ve bugün de öyle yapıyorum.