Dijital Bankacılık Sınırları Zorluyor

By Fortune Türkiye

Fortune Türkiye’nin gerçekleştirdiği dijital masa toplantıları webinarı Nisan ayında “Finans Dünyasında Dijital Dönüşüm” konusuyla ilgili birbirinden değerli isimleri ağırladı. Check Point Türkiye ve Softwareone Türkiye’nin destekleri ile dijital platformda gerçekleşen etkinlikte, finansal hizmetler ekosisteminin dijital ve müşteri odaklı bankacılık stratejileri dijital dönüşüm perspektifinde ele alındı.
Şule Laleli


Finansal hizmetler endüstrisi için gerçek anlamda dijital dönüşüm kapıda. Sektörle ilgili yapılan çalışmalar gösteriyor ki, finans dünyasının yüzde 90’ı dijital teknolojilerin finansal hizmetler endüstrisini büyük ölçüde dönüştürdüğüne katılıyor. Peki finansal hizmetler şirketlerini, dijital dünyayı ve dijitalleşmenin beraberinde getirdiklerini tam anlamıyla kucaklarken neler öne çıkıyor?

Fortune Türkiye, Türk bankacılık ekosisteminin önemli isimleri ile biraraya gelerek, finans ve bankacılık sektöründeki yenilikçi yaklaşımların neler olduğunu, görünmez bankacılığa hazır olup olmadığımızı, dijitalleşme ve dijital dönüşüm gündeminin nereye evrildiğini, yeni nesil güvenlik yatırımlarını ve yeni normalde güvenlik teknolojilerindeki son gelişmeleri konuştu.

İşte yenilikçi ve sürdürülebilir fikirler…

‘YAPAY ZEKAYI, BÜTÜNLEŞİK ZEKA MODELİ OLARAK TANIMLIYORUZ’
– DR. İLKER ALTINTAŞ, AKBANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

DR. İLKER ALTINTAŞ, AKBANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

“Bankacılık ekosistemini multidisipliner yaklaşımla yönetirken, geleceğe de hazır olmak gerek” diyen Akbank Genel Müdür Yardımcısı Dr. İlker Altıntaş, yeni nesil iş modelleri, açık bankacılık ve bunun getirdiği hizmetlerde müşteriler için uçtan uca iş modellerini, değer zincirlerinin parçası haline getirdiklerini söylüyor. Yapay zekayı ise ‘Bütünleşik Zeka Modeli’ olarak tanımlıyor.

Bankacılık ve finansı dijital dönüşüm açısından değerlendirdiğinizde organizasyon, operasyonel süreçler
ve teknoloji nasıl bir dönüşüm geçiriyor? Dijital bankacılığın gelecek perspektifinde, yenilikçi yaklaşımlar ve yeni duraklar neler olacak?


“Dijitalleşme, aslında son dört- beş yıldır gündemimizdeydi ancak pandemi ile beraber hızlandı. Birden fazla yıkıcı değişim aynı anda oldu ve olmaya da devam ediyor. Kullanıcı beklentileri değişimiyle bugün artık daha da fazla bilgiye ihtiyaç var. İşin birinci boyutu; müşteri tarafındaki büyük değişim. Özellikle son dönemde pandemi
sonrası artan gizlilik ve etik hassasiyeti dikkat çekici. Teknolojinin daha fazla kullanılması bu sonucu doğurdu. İkinci boyutu ise teknolojik değişimler yani mobil teknolojiden başlayıp, bulut zinciri, yapay zeka, bilgi güvenliği, 5G’ye kadar dijital dönüşümü tetikleyen unsurlar olarak öne çıktı. Üçüncü boyutta iş modellerindeki değişim var. Sınırların kalktığı, bununla beraber dijitalden tüketilen ürünlerin platforma dönüştüğü ve deneyim odaklı iş modellerinin daha büyük ekosistemlere evrildiği bir dünyaya doğru evrildik. Bu değişimin alt bileşeni de hibrit yani uzaktan çalışma oldu. İnsan etkileşiminin dijitalde olduğu, hayatımızın her alanında çevik felsefeyi daha çok benimsediğimiz ve değişime ayak uydurduğumuz bir dönemden geçtik.

Bu konuda rakamlar da bize önemli bilgiler veriyor. Akıllı telefonlarla bu dönemde yapılan temassız işlemlerin sayısı yedi kat arttı. Çok önemli bir artış bu. Temassız kart işlemleri pandemi öncesi yüzde 20’lerin altındaydı. Bu oran yüzde 50’lilerin üzerine çıktı. Yani her iki işlemden biri temassız gerçekleşti. Kartlı işlemlerin yüzde 25’i şu anda tamamen e- ticaret sitelerinden gerçekleşiyor. Akbank yatırım işlemlerinde Akbank mobildeki payımızı yüzde 10 artırdık. Regülasyonlarda çok hızlı değişti. Dijital müşteri edinimi çok önemli bir gelişme. Açık bankacılık alanında da regülatif düzenlemeler olacak. E-para konusunda ciddi gelişmeler oldu. Dolayısıyla pandemi sonrası post pandemi bağlamı diyebileceğimiz konular bir bütünü teşkil etti.

Buradan hareketle Akbank olarak hizmet modellerini, iş yapış şekillerini sürekli olarak yeniden ele aldık. Müşterilerle olan etkileşim noktalarını güçlü analitik yetkinliklerle yeniden biçimlendirdik. Akbank olarak dijitalleşme vizyonumuz, güçlü teknolojik altyapımız, en güncel ve yeni teknolojilerle sürekli geliştirdiğimiz uygulamalarımız, modern veri merkezimiz ve iletişim altyapımız, yetkin ve tecrübeli ekiplerimizle önemli adımlar attık. Dijitalde bağ kurarken, yeni satış servis modellerini hayata geçirdik. Pandeminin gerektirdiği uzaktan çalışmayı ve satış modellerini gözden geçirdik.

Bunların dışında deneyim konusuna da odaklandık. “Uçtan uca müşterilerimize nasıl bir yolculuk yaşatıyoruz?”, “Servis ve hizmetlerimizi tüketmek isteyen buna ulaşmak isteyen müşterilerimize nasıl bir yolculuk vaat ediyoruz ve bunu nasıl gerçekleştiriyoruz?” gibi sorulardan yola çıkarak müşteri deneyimimizi daha da geliştirdik. Operasyonel yalınlık ve sadelik konusu burada da öne çıktı.

7/24 karar destek sistemlerimizi gözden geçirdik. Bugün ihtiyaç kredilerinde Akbank dijitalin payı yüzde 80. Etkin ve çevik felsefeye odaklandık. Yeni nesil iş modelleriyle, açık bankacılık gibi yapıların getirdiği potansiyel müşterilerimizi çok daha uçtan uca kucaklayabilecek iş modellerini, değer zincirlerinin parçası haline getirmeye çalıştık.

Yapay zeka trendleri bankacılık dünyasını bugün ve gelecekte nasıl değiştirecek? Bankaların analitik teknolojileri hayata geçirilirken iş birimleri, analitik ve teknoloj ekipleri nasıl adapte oluyorlar yeni sürece?

“Veri, Akbank’ın üzerinde çok durduğu ve önem verdiği bir konu. Konvansiyonel veri kaynaklarımızı yapılandırırken veriyi; ‘büyük veri, ‘akan veri’, ‘hızlı akan veri’ diye tanımladık. Hatta veriyi ‘petrole’ benzettik. Kıymetli olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz çünkü. Akbank olarak yapay zekayı, daha çok ‘bütünleşik zeka modeli’ olarak tanımlıyoruz.

Bugün artık teknolojiden anlayan insan tanımından çok, insanı anlayan teknoloji noktasındayız. İkinci alan maliyet ve verimlilik ekseni.. Bu eksenin kapsamı; risk yönetimi, otomasyon araçları, robotik yazılım otomasyonu, robotik süreç otomasyonları, uyum ya da güvenlik olabilecek şekilde çok geniş bir alana yayılıyor. Üçüncü boyut ise gelir başlığı, gelir yaratmak, gelir üretmek üzerine.

Bir diğer konu niyet anlama. Yani yazılım asistanları, robot uygulamalar. Şu anda müşterilerimiz Akbank Asistan ile beraber şu anda ayda milyonlarca görüşme yapıyor. Akbank Asistan müşterilerin 500’den fazla niyetini anlayarak, 1000’den fazla finansal varlığı kullanabiliyor ve 200’den fazla işlem yapabiliyor. Gelişim sahası gördüğümüz ve yatırım yapmaya devam edeceğimiz alanlardan biri de bu.

Peki bu ne türden iş birimleri, analitik ve teknoloji ekipleri için ne gibi farklılaşmalar içeriyor? diye sorarsanız, aslında bu çevik felsefeye bağlı. Bu yeni model; multidisipliner, daha çapraz fonksiyonların birlikte yer aldığı takımlarla çalışmayı gerektiriyor. Kısaca bu ekosistemi dinamik ve sürekli gelişen şekilde yönetmek gerekiyor.

‘BANKACILIK EKOSİSTEMİ, BÜTÜNCÜL DİJİTALLEŞMEYİ BENİMSEMELİ‘ – İLKER KURUÖZ, GARANTİ BBVA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

İLKER KURUÖZ, GARANTİ BBVA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

“Bir süredir hayatımızda olan bulut teknolojisi günlük yaşamdan profesyonel iş çözümlerine kadar pek çok alanın dijitalleşmesinde en büyük kaldıraç haline geldi. Ürettiğimiz verilerin artış hızı, bulut teknolojilerindeki hızlı gelişme ve maliyet azalması çözüm arayışlarını da buluta yönlendirmeye başladı. İşte tam da bu noktada verimi yükseltmek, hem
iç kullanıcı hem de müşteri deneyimini artırmak ve insan kaynağımızdan mümkün olan en iyi biçimde yararlanmak için organizasyonlar bütüncül bir dijitalleşme sürecini benimsemeli” diyen Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz, özellikle Agilty-Çevik Olma’nın bankacılık ekosisteminin vazgeçilmez konularından biri olduğuna dikkat çekiyor.

Garanti BBVA’nın yeni teknolojilerle ilgili odaklandığı konular neler? Agilty ile beraber kurumsal yönetim, çeviklik ve dijital dönüşüm yeni teknolojilerle nasıl bir süreçte ilerliyor?

“Garanti BBVA olarak teknolojik performansımızın arkasında ekibimiz, inovasyona ve teknolojiye olan tutkumuz var. Rakamları veriye, veriyi ise analizlerimizle farklı boyutlara taşıdık. Nitel ve nicel araştırmaları kullanarak uzmanlığımız ve bütüncül bakış açımızla kişi ve kurumların karar alma süreçlerine ve stratejilerine yön verdik. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmak üzere dijitalleştik, doğru finansal kararlarının hızla hayata geçirilmesi için mobil uygulamalar geliştirdik. Agility yani çevik dönüşüme odaklandık. Çünkü Agilty gerçekten bankacılık ekosisteminde önemli bir kavram.

Garanti BBVA olarak grupta belirlediğimiz strateji doğrultusunda sadece mühendislik ve teknoloji organizasyonu değil, tüm organizasyonu çevik metodolojiler etrafında yeniden yapılandırdık. Dijitalleşme stratejimizin yol haritasında bulunan çözümleri hayata geçirmek için çevik takımlar kurduk. Bu takımların içerisinde iş kollarından ve teknoloji organizasyonundan arkadaşları organizasyondan bağımsız olarak bir araya getirdik. Bütün projeler uçtan uca bu çevik takımlar tarafından yürütülür hale geldi. Bugün teknoloji organizasyonumuzda 240’tan fazla ekip, Agile metodolojileri kullanarak uçtan uca çözüm üretiyor. Bu takımlarda arkadaşlarımız ortak hedefe koşarken, talep önceliklendirme konusunda da otonomi sahibi oldular.

Bu yaklaşımdan iki önemli sonuç çıktı. Birincisi, üretimimiz çok hızlandı. Ekiplerimiz daha hızlı karar aldılar. Sonuç üretme konusunda kaslarımız gelişti, adaptasyonumuz hızlandı. İkinci faydayı ise şurada gördük. Bu önceliklendirme tartışmalarında neyin önce yapılacağı konusunda birbirleriyle çatışan ekipler, birbiriyle daha fazla empati kurdu. Grubumuzun değerlerinden olan “Tek Takım”ı da gerçekten yaşar hale geldi.

Gelişen teknoloji ve dijitalleşme ile birlikte hayatımızın büyük bir alanını kaplayan bulut bilişimin gücünü, donanım ve yazılım teknolojisi oluşturuyor. Bu yönü ile banka ve finans dünyasında veri aktarımı ve analizi gerektiren servisler nereye evrilecek?

“Bulut hizmetleri hayatımızın içinde ve artık kavramsal bir tartışma ve deneysel platformu olmaktan çıktı. Finans sektörü olarak bağlı olduğumuz bir regülasyon var, bu regülasyon operasyonel modellerimiz için bir çerçeve çiziyor. Public Cloud (bulut) konusunda uymamız gereken kurallar var. Bu hizmeti veren servis sağlayıcılarının verileri Türkiye içerisinde tutması ve sadece finans oyuncularına hizmet veriyor olması lazım. Maalesef henüz öyle bir oyuncu ortaya çıkmadı en azından global ölçekte yatırım yapan oyuncuların Türkiye’de böyle bir yatırımla ilgili hamlesini duymadık, görmedik. Ama heyecanla bekliyoruz.

Bulutla birlikte gelen yeni bir ölçek ekonomisi var. Bunun oluşturduğu bir fayda var biz bundan faydalanabilecek miyiz, faydalanamayacak mıyız? Bu da bizim için önemli bir soru işareti. Türk finans sektörü teknolojiye adaptasyon konusunda bugüne kadar çok başarılı performans sergiledi. Bu coğrafyada en iyi bankacılık hizmetini veren kurumlar olarak yurtdışındaki rakiplerimizin, fintech’lerin bulut bilişimi kullanmaya başladığı şu dönemde bizim de alternatifler üretmemiz gerekecek. Bu nedenle hem yerli hem uluslararası oyuncuların Türkiye pazarına yatırım yapmasını bekliyoruz.

Veriyi kullanma, ondan değer yaratma konusu bulut teknolojilerinden de önemli. Büyük verileri daha optimize şekilde ortak yaratılmış algoritmalarla işlemek gerekiyor. Eskiden bu yetkinlikler için yazılım ürünleri satın alıyorduk, kendi ortamımızda kuruyorduk ve kullanmaya başlıyorduk. Şimdi bu yetkinlik cloud’da var.

Bulut teknolojilerinin avantajını kullanabilmek için iyi yönetmek gerek. Türkiye’de bu pazar nasıl oluşacak? Genel bulut (Public cloud), Özel bulut (Private cloud), Melez bulut (Hybrid cloud): Topluluk bulut (Community cloud) açısından değerlendirildiğinde Türkiye’de yatırım yapmak isteyen servis sağlayıcılarına büyük fırsat var diye düşünüyorum.

Garanti BBVA olarak biz de iki yıldır cloud’a yatırımı yapıyoruz. Kendi veri merkezimizde Private Cloud’umuzu hayata geçirdik. Mikro servis mimarisi ile yazılım gerçekleştirmek için teknik altyapımız ayağa kalktı. Uygulamalarımızı artık bu platformlarda modernize ediyoruz.

Bunlara ek olarak güvenlik konusu da çok katmanlı bir yapı. Her noktanın bütünsel ve analitik yönetilmesi gerekiyor. Çok güçlü ürünler ve çözümler var. Bu alana düzenli olarak yatırım yapmak gerekecek. Önümüzdeki dönemde siber güvenlik yatırımları bütçenin önemli bir kısmını almaya devam edecek.”

‘DIJITAL DÖNÜŞÜMDE “SIBER PANDEMI” DÖNEMINI YAŞAYABILIRIZ’ – OSMAN TANAÇAN, ZIRAAT TEKNOLOJI GENEL MÜDÜRÜ

OSMAN TANAÇAN, ZIRAAT TEKNOLOJI GENEL MÜDÜRÜ

“Geleceğin bankacılık anlayışını Ziraat Finans Grubu olarak teknoloji faaliyetlerimize adapte ediyoruz. Ziraat Teknoloji, Türkiye’nin büyük bilgi teknoloji şirketlerinden biri. Grubun kurumsal dönüşüm yolculuğunda teknoloji liderliğini üstlenerek kısa zamanda büyük bir dijital dönüşüm programı gerçekleştirdik” diyen Ziraat Teknoloji Genel Müdürü Osman Tanaçan, gelecek dönem için teknolojide ‘Siber Pandemi’ döneminin yaşanabileceğine dikkat çekiyor.

Yapay zeka, makine öğrenimi, blockchain teknolojisi, kripto para, demografik ve müşteri deneyimi gibi alanlardaki dönüştürücü trendler bankacılığın geleceğini nasıl etkileyecek?

“Yapay zeka ve makine öğrenimi, bankacılık ekosistemi için kritik konuların başında geliyor. Çünkü veri üreten bir sektördeyiz. İşlem adetleri her geçen gün artıyor, ürün çeşitliliği ve müşteri beklentileri artıyor. Veri analitiğinden yararlanmak lazım ve veri analizlerini iyileştirerek sunulan hizmetleri kişiselleştirmek gerek. Bunları ancak yapay zeka ve makine öğrenimi ile gerçekleştirebiliriz. Blockchain teknolojisi, bankaları aracı olmaktan çıkardı. Bankalar bu teknolojileri kendi network’lerinde akıllı sözleşmelerle kullanıyorlar.

2030’da sektörde 27 milyar dolarlık tasarruf sağlanacağından bahsediliyor. Yıllık 27 milyar dolar çok yüksek bir tasarruf. İşlem kalemlerinde de yüzde 50’lik maliyet azalması olacak. Kripto paraya baktığımızda ise, bu yatırım aracı, 2 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşmış durumda. Sorun, müşteri kimliğinin tam olarak bilinmemesi ve regülasyona tabi olmaması. Bu durum devletlerin de kendi kripto paralarını çıkarmasını gerektiriyor. Regülasyonlarla ilgili hızlanma olacağını düşünüyorum.

Teknoloji dönüşümüyle beraber finans ve bankacılık sektöründe üç majör konunun gündeme geleceğini düşünüyorum. İlki, fiziksel bankacılık dönemi giderek azalacak. Bankalar daha az görünür hale gelecek. İkincisi, segmentasyon diye bir kavram kalmayacak. Her müşteri tek bir segment gibi olacak. Üçüncüsü de, sektörler arasındaki sınırlar flulaşacak ve üç-beş yıl içinde sektörde sınırlar kalkacak.”

Ziraat Teknoloji, otonom ve akıllı geleceğe yönelik dönüşüm yolculuğunda teknoloji liderliği için nasıl bir dijital dönüşüm programı gerçekleştirdi? Siber güvenlik adımlarında hem kullanıcıların dijitalleşmesi hem de bu yıla damgasını vuran pandeminin etkileri, dijital bankacılık hizmetlerinin kullanımını nasıl etkiledi?

“Ziraat Finans Grubu bu süreçte kurumsal dijital dönüşümü, kurumsal mimari yaklaşımıyla yönetti. Dönüşüm programı, grup şirketlerine hız, çeviklik, yüksek işlem hacmi, yüksek verimlilik ve daha iyi müşteri memnuniyeti kazandırdı. Kurum olarak gelecek nesil bankacılığına odaklandık. Yapay zekanın tüm yeteneklerini hizmetlerimize taşıdık. Ziraat Teknoloji olarak bu dönüşümün teknoloji tarafındaki destekçisi olduk. Devasa bir altyapı ile müşterilerimize sürekli ve kesintisiz hizmet vermeye çalıştık ve devam ediyoruz. Bu çalışmalarımızdaki en önemli zorluk, bankamızın ödeme ve tahsilatlarına ilişkin çok yoğun bir finansal takvime sahip olmasıydı. Öyle ki, bazı günlerde 1 dakika içerisinde yüz binlerce müşterimize servis verip, on binlerce finansal işlemi gerçekleştirdiğimiz periyodlar oldu.

On yıl önce başladığımız teknoloji dönüşümünde bugün 17 ülkede operasyonları olan bir grubuz. Avrupa’da, Londra’da, Almanya’da, Balkanlar’da kuvvetliyiz. Özellikle Bosna’da, Karadağ’da, Yunanistan, Moskova, Türki Cumhuriyetler’de önemli projelere imza atıyoruz. Ziraat Veri Merkezi ile sadece Ziraat Bankası ya da Ziraat Katılım için değil, dünyadaki tüm operasyonların veri merkezi olarak hizmet veriyoruz.

Bu dönüşüm üç safhadan oluştu. Birincisi Veri Merkezi’ni kurduk. Çevik yöntemleri geliştirdik. Temel bankacılık tarafını mikro servis mimarisine geçirdik. Açık bankacılığı iş modellerimize adapte ettik. Bu kültürü içselleştirdik. Üçüncü olarak da kullanıcı deneyimini yeniledik. Robotik süreçlerde ise yapay zeka tabanlı bazı açık bankacılık uygulamaları, bulut teknolojileri ile ilgili çalışmalarımız oldu.

Dijital dönüşüm kısa sürede iş yapma biçimimizde köklü değişikliklere neden oldu. 2011 yılında Ziraat Bankası’nda işlemlerin yaklaşık yüzde 60’ı şubelerde yapılıyordu. Şu anda işlemlerimizin yüzde 90’ı şube dışı kanallardan yapılıyor. Hem aktif hem pasif tarafta ciddi büyüklüklere ulaşmış şubelerimiz bile bugün 8-10 kişiyle yönetiliyor. İşlem sayısı da katlanarak artıyor; ürünler çeşitleniyor. Servis sürekliliğinde çok iyi sonuçlar aldık, işlem sürelerinde iyileşmeler sağladık. Ürün geliştirme hızında artışlar kaydettik. Uygulamalarla ilgili kullanıcı çağrılarında da düşüşler oldu ve pek çok konuda tasarruf sağladık.

Pandemi öncesi sadece Ziraat Bankası’nda 10.4 milyon mobil müşteri vardı. Şu anda aktif olarak 15 milyon müşterimiz var. İşin siber güvenlik tarafında ise yine Ziraat Finans Grubu olarak siber güvenlik merkezini kurduk. 7/24 hizmet veriyoruz. Gelecek dönem için Siber Pandemi’den bahsedeceğiz. Kurduğumuz sistemler çok kritik
hale gelecek. Aşı sertifikası gibi siber sertifika sistemlerinin olduğu bir döneme geçebiliriz. Ziraat Teknoloji olarak önümüzdeki dönemde özellikle yapay zeka ve büyük veri konusundaki çalışmalarımıza hız vereceğiz. Ziraat Finans Grubu olarak devasa büyüklükte veriye sahibiz. Bu veriye zeka katıp, verimli sonuçlar çıkarmak, Bankamıza ve müşterilerimize katma değeri yüksek servisler sunmak en büyük hedefimiz.”

’PLATFORM BANKACILIĞI GELECEĞIN DIJITAL DÜNYASINI ŞEKILLENDIRECEK’
– SABRI GÖKMENLER, TÜRKIYE IŞ BANKASI GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

SABRI GÖKMENLER, TÜRKIYE IŞ BANKASI GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

“Türkiye’nin teknoloji ve dijitalleşme yolculuğunda başı çeken kurumlarından olan İş Bankası’nın teknoloji vizyonu, çalışanlarımız, iş ortaklarımız ve müşterilerimizin memnuniyetini kapsayan bütünleşik bir kültür dönüşümünü ifade ediyor. Dijital ekosistem birlikteliği, veriye dayalı, mükemmel deneyim sunan uygulamalarımızla dijital dönüşüm yolculuğunun en kritik aşamalarını başarıyla gerçekleştirdik” diyen Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sabri Gökmenler, geleceğe hazırlanırken, platformlar üzerinden bankacılığın dijitalleşmesine şahit olacağımız Platform Bankacılığı konseptinin öne çıkacağına dikkat çekiyor

Gelecekte yaşanması muhtemel teknolojik atılımlar bankacılığı nereye konumlayacak? Sektörün rekabetçi yapısı neye evrilecek? Yeni teknolojilerin bilançolara, kârlılığa, verimliliğe nasıl olacak?

Özellikle 1970’li yıllarda bilgisayarların yaygınlaşmasıyla birlikte elektronik bankacılığa geçiş süreci hızlandı, günümüze kadar geçen süreçte teknolojinin katkısıyla birçok açıdan bankaların dijitalleşmesine hep birlikte tanık olduk. Şimdi dönüp geleceğe baktığımızda özellikle platformlar üzerinden bankacılığın dijitalleşmesine şahit olacağımızı düşünüyoruz. Peki, nedir bu Platform Bankacılığı?

Bu kavramı bulut bilişimin katmanlarına benzetirsek; bankaları şubeler de dâhil tüm fiziki varlıkların sahip olunduğu, geleneksel bankacılık süreç ve operasyonlarının yürütüldüğü, ürün ve hizmetlerin geliştirildiği alanı altyapı katmanına; hemen üstüne yeni iş modellerini hızlı ve kolay geliştirmeye imkân verecek modüler yapıyı platform katmanına; bunun üstüne de eko-sistem içinde yer alan iş ortaklarımız veya fintekler ile birlikte oluşturacağımız yeni iş modelleri ve değer zincirlerini hayata geçirmek için kullandığımız servis katmanına rahatlıkla benzetebiliriz.

Özetle platform bankacılığını, hayatın normal akışı içinde müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere temas ettikleri tüm etkileşim noktalarının içine hissedilmeyecek bir şekilde giydirilmiş/ gömülmüş/görünmez bankacılık olarak adlandırabiliriz. Peki, bilançoya nasıl katkı sağlaması öngörülüyor bu sistemin? Bunu da yine 2 açıdan değerlendirebiliriz. İlki, Bulutun altyapı katmanına benzettiğimiz alanda yani fiziki varlıkların sahip olunduğu, temel bankacılık ürün ve hizmetlerinin geliştirildiği, tüm süreç ve operasyonun yönetildiği alanda teknolojinin sunduğu bütün nimetlerden yararlanarak “verimliliği” en üst seviyeye ulaştırarak sağlayacağımız fayda olabilir. Yani RPA, Yapay Zekâ, ileri analitik araçları, çevik iş geliştirme modelleri, DEVOPS, bulut bilişim, blok-zincir, dijital ikiz gibi pek çok yeni teknolojiden, tüm çalışanlarımızla birlikte uyumlu ve dengeli bir şekilde faydalanmaktan bahsediyorum.

Diğeriyse, özellikle platform bankacılığına geçişle birlikte kendi müşteri ve kanallarımız dışına çıkarak, hatta bankacılık müşterisi dahi olmayan

müşterilerin izlerinin olduğu her yerde, diğer sektörler ve onların alt alanlarıyla geliştireceğimiz eko-sistem içinde yapılacak işbirlikleriyle asıl pastayı büyütmek olarak söyleyebilirim.

İş Bankası, dönüşümü; veri altyapısı, uygulama mimarisi, bilgi teknolojileri
ve veri merkezi konularında dijital bankacılık ve dijital dönüşüm konusunda gündeminizde neler var? Siber

güvenlik adımlarında hem kullanıcıların dijitalleşmesi hem de bu yıla damgasını vuran pandeminin etkileri, dijital bankacılık hizmetlerinin kullanımını nasıl etkiledi?

Bir bankanın teknoloji ekibinden en büyük beklentisi; karşılaşabileceği teknoloji risklerini en aza indiren sağlam, güvenilir, esnek bir teknoloji omurgasını kesintisiz olarak banka stratejisini destekleyecek şekilde sunmasıdır.

Bu çerçevede geçtiğimiz dönemde dünya standartlarında TIER-4 sertifikasının her 3 fazını da başarıyla tamamlayarak Türkiye’de ilk alan, tüm bileşenleriyle aktif-aktif veri merkezi topolojisine sahip ATLAS veri merkezimizi hayata geçirerek geleceğe çok sağlam bir temel attık. Aynı zamanda bankacılık yazılımlarımızı basitleştirip, sadeleştirerek yazılım mimarimizi de yeniledik.

Önümüzdeki dönemde biraz evvel bahsettiğim Platform Bankacılığı ajandamızda en önemli yeri alırken, bulut bilişimin altyapı katmanıyla benzeterek anlattığım ana bankacılık faaliyetlerinin yürütüldüğü tüm alanlarda yapay zekâ, ileri veri analitiği, API, açık bankacılık, robotik otomasyon, işletme genelinde başta teknoloji olmak üzere birçok disiplinin bir arada üretim yaptığı çevik organizasyonun derinleştirilerek yaygınlaştırılması ve tüm bunlara mekândan bağımsız çalışma modeliyle, çalışanlarımızın yetkinliklerini teknolojinin de desteğiyle çağın gerektirdiği formasyona dönüştürmek, önümüzdeki dönemin en önemli konu başlıklarını oluşturmaktadır.

Dijital dünyanın bir başka kritik konusu da siber güvenlik. Zaten uzun bir süredir dijital kanallarımız üzerinden dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir zamanda herhangi bir işlemi müşterilerinize sunarken yönetmek zorunda olduğumuz siber güvenlik riskinin, şimdi bankacılık veya farklı sektörler için geliştirilen platformlar üzerinden belki de hiç tanımadığımız müşterilere bankacılık hizmeti sunduğumuzda korumak zorunda olduğumuz temas yüzeyinin ne kadar daha artacağını hayal edebilirsiniz. Özellikle hem sahipliği bizde olmayan ve genişleyen yüzeyin etkileşim noktalarında hem de kendi sistemlerimizi her zamanki gibi en ileri güvenlik araçlarını kullanarak güvenlik operasyon merkezimiz üzerinden 7/24 sürekli izliyor ve gerektiğinde müdahale ediyor olacağız.

‘ODEABANK, ÇEVIK, HIZLI VE TEKNOLOJIK YENILIKLERE ODAKLI’
– SINAN ERDEM ÖZER, ODEABANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

SINAN ERDEM ÖZER, ODEABANK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

“ODEABANK olarak sürdürülebilir büyüme hedefimize paralel olarak dijital bankacılık alanında yatırımlarımıza devam ediyoruz. Ticari ve bireysel müşterilerimize en yüksek kalitede hizmet veriyoruz” diyen Odeabank Teknoloji ve Operasyon Genel Müdür Yardımcısı Sinan Erdem Özer, Odeabank’ın teknolojik ve dijital altyapısını kullanarak müşterilerin bankacılık işlemlerini kolaylaştırmayı sürdüreceğine dikkat çekiyor.

Gelecek dönemde kurumsal ağları tehdit eden siber güvenlik konusunda teknolojiden daha fazla performans alabilmek için gündeme hangi teknik ve dijital konular gelecek?

“Günümüzde siber tehditler genellikle teknoloji kullanım trendlerini takip ediyor. Odeabank olarak siber güvenlik yaklaşımımız, insan, teknoloji ve süreç odaklı. Güvenlik konusunda evden çalışma dönemiyle beraber farklı risk alanları doğdu. Evden çalışanların güvenlik altyapı ihtiyaçları ortaya çıktı ve bunlara sektördeki tüm pay sahipleri olarak çok hızlı çözümler ürettik. Şimdi olduğu gibi yakın gelecekte de büyük verinin güvenlik alanında kullanımı en önemli konular arasında yer alacağını düşünüyorum. Bankacılık ekosistemi olarak yapay zekâ teknolojilerinin
en efektif kullanımı ile ilgili örnekler oluşturmaya başladık, çok daha fazla proje duyacağımızı düşünüyorum.
Tüm bankacılık ekosisteminin siber güvenlikle ilgili yatırımlarının daha da öne çıkacağı bir dönemdeyiz. Bu hedef doğrultusunda, rekabetçi Türk bankacılık piyasasının en genç bankalarından biri olarak kurumsal, ticari ve bireysel müşterilerimize en yüksek kalitede, en dinamik hizmeti sunmayı sürdürüyoruz. Müşterilerimize daha iyi bir bankacılık deneyimi yaşatmak amacıyla, teknolojinin gelişimiyle koordineli dijital bankacılık alanında yatırımlarımıza devam ediyoruz. Müşterilerimizden aldığımız iç görüler ışığında dijital dönüşüm ve siber güvenlik konularında akıllı çözümler geliştiriyoruz.

Odeabank, yeni nesil teknolojiler konusunda yazılım, donanımda bankacılıktaki teknolojik üstünlüğünü nereye taşımak istiyor?

Odeabank sekiz yıl önce kurulan genç, dinamik ve yenilikçi bir banka. Odeabank’ın müşteri odaklı bankacılık anlayışı ile hizmet sunan, son derece verimli çalışan, analitik karar alma sürecini kurum kültürünün bir parçası haline getirmiş bir yapısı var.

Dünyada ve Türkiye’de yaşanan küresel COVID-19 salgını sürecinde odağımız öncelikle müşterilerimize güvenli ve hızlı bir şekilde hizmet vermek ve aynı zamanda çalışanlarımızın sağlık ve güvenliğini sağlamak oldu. Şubelerimizden kesintisiz sürdürdüğümüz hizmetimizin yanı sıra, bireysel müşterilerimizin finansal işlemlerini şubeye gitmeden, evden daha rahat ve hızlı yapabilmeleri amacıyla Odeabank Yakından Bankacılık adıyla yeni bir bankacılık anlayışını devreye aldık. Müşterilerimize bu dönemde bir bankadan beklediği tüm hizmetleri, uzman ve deneyimli finansal danışmanlarımız tarafından dijital kanallar üzerinden sunduk. Bu zorlu dönemde ihracatçılarımızın da yanında olmaya devam ettik. İhracata ve üretime dönük yüksek katma değerli sektörlere ve firmalara, geniş ürün yelpazemiz
ve uzmanlığımızla hizmet vermeyi sürdürüyoruz.

Teknoloji alanında bizi yönlendiren ve dijitalleşme yaklaşımını şekillendiren üç temel dinamik belirledik. GenY+ diyebileceğimiz genç nüfus, 15+ yaş üzeri nüfusun içerişinde henüz bankacılık sistemine girmemiş olan yüzde 40’a yakın kesim ve fintech ekosistemi. Bu dinamiklere uygun bir müşteri deneyimi tasarlayabilmek için çok değerli iş ortakları ile çalıştık. Omni- channel anlayışıyla müşterimizin hangi kanaldan gelirse gelsin aynı deneyimi yaşayabilmesi ve bunu tüm kanallarda sürdürebilmesi prensibi ile bütünleşik bir hale getirdik.

Yalın teknoloji anlayışı ile tüm iş konularına önce süreç seviyesinde çözüm arıyoruz. Sonra buna uygun teknolojileri seçerek, temel bankacılık servislerinin ötesinde bir bakış açısı ile katma değer sağlıyoruz. Doğru noktalarda dış kaynak modeli ile çevik, hızlı ve yenilik odaklı stratejilerle farklılaşıyoruz. Hedefimiz, dijital müşteri deneyimini iyileştirecek, çözümleri çok daha hızlı hayata geçirecek ve deneyimleri arttıracak projelere imza atmak.

Agiltiy- çeviklik konusunda da dijital servislere odaklanıyoruz. Dijital servislerin geliştirmesi için çevik prensiple çalışmaya başladık. Dijitalde döviz ve kıymetli maden satışları ile ilgili çalışmalar yapıyoruz, Uzaktan Müşteri edinimine Mayıs ayı itibarı ile başlıyoruz. Mikro servis mimarisine geçişle ilgili altyapı çalışmalarımızı tamamladık.

Özetle, -finansal ya da finansal olmayan- alanında uzman ve yetkin kuruluşlarla önemli entegrasyonlar gerçekleştiriyoruz, Her ürünü kendimiz yapmak yerine doğru iş birliklerini hayata geçiriyor, yüzde yüz müşteri memnuniyetini hedefliyoruz. Bu konuda da çok başarılı örneklerimiz mevcut.

Hedefimiz, müşterilerimizin sağlıklı ve doğru karar vermelerine destek olmak. Odeabank’ta teknoloji anlayışımızın en temel özelliklerinden biri, yeni trendleri takip ederek ve bu trendleri hem verimliliği artırmak hem de gerçek iş ihtiyaçlarını adreslemek için kullanmak. En doğru teknolojilere ulaşmak ve verimli kalabilmek bizim için çok önemli. Bu nedenle hem büyük veri, hem de yapay zekâ alanlarında değişen yol haritamız ile daha farklı ve gerçek kullanım amaçlarına hizmet edecek bir döneme hazırlanıyoruz.

’SİBER TEHDİTLERE PROAKTIF TEDBIRLERLE YAKLAŞMAK GEREK’ – HAKAN ERKAN, CHECK POINT TÜRKIYE GENEL MÜDÜRÜ

HAKAN ERKAN, CHECK POINT TÜRKIYE GENEL MÜDÜRÜ

“Gelecek dönem, makine öğrenme teknolojisini, yapay zekayı, güvenlik platformlarına dahil etmiş şirketlerin başarılarına tanık olacağız” diyen Check Point Türkiye Genel Müdürü Hakan Erkan, güvenlik çözümleri ve ürünlerinin popüler olacağı bu dönemin, nano teknoloji çözümlerine odaklanacağını söylüyor. Tüm bu gelişmeler karşısında şirketlerin proaktif davranması gerektiğinin altını çiziyor. Check Point Türkiye’nin sunduğu çözümler, 6. nesil siber saldırılara karşı önemli çalışmalar gerçekleştiriyor. Bir işletmenin tüm ağlarını, bulut ve mobil işlemlerini, endüstrinin en kapsamlı ve sezgisel tek kontrol yönetim sistemi ile birlikte bilinen tüm saldırılara karşı koruyan yeni teknolojik sistemleriyle çok önemli bir güvenlik mimarisi sunuyor aynı zamanda. Bilgi güvenliği alanındaki yıllara dayanan deneyimi ile de kurumsal varlıkların güvenliğini operasyonel mükemmellik ile tanıştırıyor.

Siber güvenlik bakış açısından finans ve bankacılık sektörü nasıl bir öneme sahip? Çözüm sağlayıcı olarak bu sektörün geleceğine nasıl hazırlanıyorsunuz?

Check Point Türkiye olarak iş stratejilerimizde, temel ağ güvenliği ürünlerinin yanı sıra önemli ölçüde uç nokta, bulut platformları, IoT ve diğer yeni veri güvenliği ürünlerinin başarısına odaklıyız. Güvenlik mimarisini güçlendiren yeni ürünleri pazara sunarken, bilgi güvenliğinin farklı alanlarında ayrıcalıklar sunuyoruz. Yeni normalle birlikte değişen siber tehditlere karşı siber dayanıklılığı sürdürülebilir şekilde artırmak için iş ortaklarımızla ortak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Çözüm sağlayıcı olarak görüyoruz ki; içinde yaşadığımız dijital dünyada, finans sektörü başta olmak üzere bir çok sektörde dijital kanallar şirketlerimizin ana ticari kanalları olmaya başladı, e-ticaret hacmi her geçen gün artmakta, dijital ekonominin bileşenlerine baktığımızda; dijitalleşen endüstriler, devlet hizmetleri, dijital ödemeler, dijital kimlik yönetimi, dijital çağda insan gibi, bütün bunların siber güvenlik tehditlerinden korunması gerekmektedir, yeni normalde dijital ekonominin büyümesi ve devamlılığı için siber güvenlik en önemli bileşen olmaya devam edecektir, bu noktada geçmişte de olduğu gibi bankacılık sektörü dijital ekonomininde lokomatifi olması nedeniyle yine siber saldırılar için önemli bir hedef olmaya devam edecektir.

Aslında Siber dünyada saldırganların belli başlı birkaç motivasyonu var. Bunların en başında para geliyor. Finans sektörü de parayı yönettiği için siber saldırganların öncelikli hedefi oluyor. Siber güvenlik üreticileri de finans sektörünün ihtiyaçlarına yönelik çözümleri önceliklendiriyorlar. Burada 70-30 gibi bir orandan bahsedilebilir. Siber güvenlik çözümlerinin yüzde 70’i genel tüm piyasa tarafından tüketilirken, öncü teknoloji diyebileceğimiz yüzde 30’u öncelikle finans sektöründe kullanılıyor, ardından birkaç yıl içerisinde genele yayılıyor.

Bizim sunduğumuz Siber Güvenlik sistemlerinde; ağ, uç nokta, bulut ya da IoT ortamı gibi herhangi bir platformda bir saldırı tespit edildiğinde bunun diğer tüm platformlar için gerekli olan ilgili korumaları otomatik uygulanarak zafiyete imkan vermeden saldırının gerçek zamanlı engellenebilmesi sağlanmaktadır.

Gelecek dönemde kurumsal ağları tehdit eden siber güvenlik konusunda teknolojiden daha fazla performans alabilmek için gündeme hangi teknik ve dijital konular gelecek?

Son yıllarda tehditlerin temelde iki yönde değiştiğini görüyoruz. Bunlardan biri artan dijitalleşme oranına paralel olarak saldırı yüzeyinin genişlemesi oldu. Mobil cihazlar, IoT ve bulut platformları saldırılar için potansiyel yeni tehdit yüzeyi oluşturdular. Diğer değişim ise tehditlerin saldırıya dönüşme sürecinde oldu. Önceden tehdit ve saldırı aşağı yukarı eş zamanlıydı. Şimdi gelişmiş-ısrarcı tehditler var, bunlar ağ içine yerleşip daha uzun süreli yaşıyorlar ve büyük bir saldırıyı aşama aşama belki aylar içinde gerçekleştirmek için kullanılıyorlar.

Hem genişleyen tehdit yüzeyini korumak, hem de değişen tehdit sürecini yakalayabilmek gerekiyor. Bu da tehdit istihbaratının dinamik olması ve tüm vektörleri kapsamasını gerektirmektedir.

Ayrıca siber saldırıları tespit etmek yeterli olmamaktadır, bunları gerçek zamanlı olarak tespit etmek ve engellemek gerekmektedir. Bir diğer önemli konuda bunu sadece bilinen tehditler için değil aynı zamanda bilinmeyen tehditler için de yapma gerekliliği.

Makina öğrenme teknolojisini, yapay zekayı güvenlik platformlarına dahil edebilen, merkezi siber istihbarattan yararlanarak ağ, mobil, cihaz ve bulut ortamlarının yanı sıra IoT platformları gibi farklı ortamlarda gerçek zamanlı engelleme yapabilen ürünlerin yükselişini göreceğiz. Bir diğer önemli başarı kriteri de, güvenlik sistemlerinin otomasyon ve orkestrasyon araçlarıyla uyumlu çalışabilmesi olacaktır.

Günümüzde siber saldırılar sadece ağ, uç nokta, mobil cihaz ya da bulut platformlarını hedef almamaktadır. Saldırılar, nano ajan olarak adlandırdığımız IoT (nesnelerin interneti) cihazlarını, daha küçük platformları hatta bazı durumlarda sadece belirli bir process’ i hedef almaktadır. Bu cihazlar işlemci gücü ve versiyon kısıtlarından dolayı kimi zaman ciddi güvenlik riskleri taşımakla beraber, kritik altyapılar başta olmak üzere insan hayatını doğrudan etkileyecek altyapıların omurgasını oluşturabilmektedir. Yakın gelecekte çok gelişmiş siber saldırıları sıklıkla göreceğiz. Bu noktada da nano teknolojilerle özel olarak geliştirilmiş çözümler öne çıkacaklar.

‘BULUT TEKNOLOJILERI KURUMLARA HIZ, ESNEKLIK VE ÖLÇEKLENDIRILEBILIR MALIYET AVANTAJI SAĞLADI’ – OSMAN KAYHAN, SOFTWAREONE TÜRKIYE GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

OSMAN KAYHAN, SOFTWAREONE TÜRKIYE GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

“Türkiye’de finans tarafında regülasyonlar ve bulut teknolojileri oldukça önemli. SoftwareONE Türkiye olarak özel bulut platformları kurarak uygulamalarımızı, mimarilerimizi buluta hazır hale getiriyoruz. Böylece Regülasyonlar biraz daha uygulanabilir noktaya geldiği Finans kurumlarının genel bulut platformlarını kullanımını hızlı bir şekilde sağlayabileceğiz. “ diyen SoftwareONE Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Osman Kayhan, bulut teknolojilerinin kurumlara maliyet avantajı sağladığına dikkat çekiyor.

Gelişen teknoloji ve dijitalleşme ile birlikte hayatımızın büyük bir alanını kaplayan bulut bilişimin gücünü, donanım ve yazılım teknolojisi oluşturuyor. Bu yönü ile banka ve finans dünyasında veri aktarmı ve analizi gerektiren servisler nereye evrilecek?

“Pandemi öncesi dijitalleşme ve dijital dönüşüm sık konuştuğumuz konuların başında geliyordu. Dijital dönüşümü aslında pandemi öncesi ve pandemi sonrası olarak iki aşamada ele almak gerek. Dijital dönüşümde model alınan Dijitalde doğan pek çok şirket yıkıcı ve farklı bir iş modeliyle öne çıktılar. Bu şirketler, bulut teknolojilerini kullanıyorlar, yeni mimarilerde çalışıyorlar, farklı ve yalın organizasyonlar oluşturuyorlar. Öte yandan bulut teknolojileri kurumlara hız, esneklik ölçeklendirilebilir maliyet gibi birçok avantaj sağladı. Bulut teknolojileri pazarı çok hızlı büyüyor. 2024 yılında 1 trilyon dolarlık harcamaya ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de ise pazarın yaklaşık yüzde 25 civarı büyüyerek, 350 milyon dolarlık hacme ulaşılacağı öngörülüyor.

SoftwareOne Türkiye olarak biz de hem dünyada hem de Türkiye’de birçok sektörden müşterimizi bulut teknolojilerine taşıyoruz. Finans müşterilerimize özel bulut platformları çerçevesinde yeni nesil çözümler sağlıyoruz. Finans kurumları, buluta uyumlu mimarilere geçiyor. SoftwareONE Türkiye olarak, yaklaşık 300’den fazla müşterimize hizmet veriyoruz. Sektörde teknoloji ve çözüm sağlayıcı olarak uzun zaman önce özel bulut platformları ve modernizasyonu IT yatırımlarıyla önemli bir sürece taşıdık. Pandemide daha da hızlanan tüketici taleplerindeki değişime cevap olarak kurumların esnek ve yeni mimarilerde alt yapılara ihtiyacı olduğunu belirledik.

Dijitalleşmenin gerektirdiği hız ve esnekliği sağlayabilmek için müşterilerimize yeni nesil yaklaşımlar ve alt yapı mimarileri ile ilgili çözümler ve hizmetler sunduk.”

SoftwareONE Türkiye teknoloji sağlayan şirketlerden biri. Bulut ve yapay zeka gibi yeni teknolojileri içeren farklı sistemler dijitalleşmeyi nasıl şekillendiriyor?

“Yeni teknolojiler alışılmışın dışında uzmanların birden fazla alanda yetkinlik kazanmasını gerektiriyor. Çoklu bakış açısına sahip olmayı zorunlu kılıyor.

En büyük sıkıntı, yetkin, teknik kaynak bulmak. Artık günümüzde güvenlik en önemli konulardan biri. Özellikle yeni mimarilerle birlikte güvenlik yaklaşımları da teknoloji ve organizasyon yapısı da değişiyor. Bu yapıları anlamadan güvenliği sağlamamız mümkün değil. Ayrıca artan mobil uygulamalar ve uzaktan çalışmaya geçilmesi ve bunun artık muhtemelen büyük ölçüde kalıcı olacak olmasından dolayı uç nokta güvenliği odaklandığımız konular arasında. Burada bulut tabanlı uç nokta koruma çözümleri önem kazanıyor olacak.

Kimlik ve erişim yönetimi de bu karmaşıklaşan yapılar ve hizmetlerle birlikte gelecekte güvenlik yaklaşımlarının tam merkezine oturacak. Kimlik ve erişim yönetimi tam kapsamı ile aslında hayata geçirilmesi en zor projelerden biri.

Yapay zeka ve makine öğrenmesi ise hem bilişim sektörünün hem de diğer tüm sektörlerin en çok konuştuğu konular arasında. Finans sektöründe birçok alanda kullanım örnekleri görmeye başladık ve daha da fazla alanda kullanılma potansiyeli var. Fakat şu anda bu hizmetler çok yetkin veri bilimciler, veri mühendisleri ve yazılım geliştiriciler gerektiriyor. Bu da yapay zeka kullanımını ve yaygınlaşmasını yavaşlatıyor. Biz de veri bilimciler ve veri mühendislerinin iş yüklerini otomatize eden, sağlanan veriler üzerinde soru sorulup onlara uygun modeller dönen platformlar üzerine odaklandık.

Bunun yanında Robotik süreç otomasyonu artık tüm kurumlarda yaygınlaşmaya başladı. Günlük rutin işleri kural bazlı otomatize ederek tüm kurumlara zaman, maliyet, verimlilik ve kalite sağladık. Bundan sonraki süreçte RPA ile yapay zekayı birleştirerek daha karmaşık süreçlerin otomasyonunu sağlayacağız.

SoftwareONE Türkiye olarak aslında üreticilerimizle birlikte müşterilerimize bahsettiğimiz bu karmaşık teknolojiler için çözümler sunuyoruz. Bunların bir çoğunu global üreticilerle sağlıyoruz. Türkiye’de çok güçlü bir startup ekosistemi oluşmaya başladı. Hem finans hem de farklı alanlarda yenilikçi ürünler çıkarıyorlar. Onları Türkiye pazarındaki müşterilerimizle buluşturup, lokalde büyütüp, deneyim kazanmalarını sağlıyoruz. 90 ülkedeki satış gücümüzü kullanarak globale açılmalarını hedefliyoruz. Bu bizi heyecanlandıran konulardan biri.

Yıllar önce yola birlikte çıktığımız yerli güvenlik üreticisinin ürünleri, neredeyse Türkiye’deki birçok finans şirketinde kullanılıyor. Üstelik bu startup şu anda globale açıldı ve önemli oyunculardan biri oldu. Bu modeli startup’larla paylaşmayı hedefliyoruz. Türkiye diğer 90 ülke arasında en yetkin teknik kapasiteye sahip ülkelerden biri. Kazandığımız deneyimlerle startupları, faaliyet gösterdiğimiz 90 ülkeye açmak istiyoruz. Kısaca bu konuştuğumuz teknolojiler dijitalleşmeyi şekillendirirken gelecekte Türkiye’den çıkacak üreticilerinde burada yer alıyor olacağına inanıyoruz ve bu bizi çok heyecanlandırıyor.





BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...