Ünlü modacı Kar Lagerfeld 85 yaşında hayatını kaybetti ancak ünlü modacının yaşını insan yıllarıyla saymak naif bir düşünce olabilir. Nedeni ise, Lagerfeld’in bir gününe dört ya da beş insan gününün sığması. Zira o, multi akitivite konseptini yaratmış olan birisi. Eğer onun beyni bir bilgisayar olsaydı kolaylıkla, eşzamanlı olarak açılan 70 pencere ve 2 uygulamaya sahip olabilirdi.
Yarım asırlık sadakat
Karl Lagerfeld yam 50 yıldır Fendi modaeviyle çalışıyor. Dile kolay, tam elli yıl. Moda dünyası için imkansız bir rakam. Chrisitan Dior on yıl kendi modaevinde çalıştı. Marc Jacobs Louis Vuitton’da on üç yıl çalıştı. Coco Chanel kendi evinde bu kadar uzun çalışmadı. Elli yıl koleksiyon hazırlamak ve aynı zamanda modaevinin satışına, aile içi iş ilişkilerinin dönüşüm geçirmesine direnmek, pratikte mümkün olmayan bir şey. Elli yılda kaç devlet başkanı değişti, kaç buluş oldu, kaç siyasi ve cinsel devrime tanık olundu? Karl Lagerfeld ise hep var oldu. Ancak o tüm bu süreçlerde donmuş bir heykel olmadı. Fanteziler ve aynı zamanda teknik ve ironik yeniliklerle bezeli koleksiyonlar ortaya koydu. Kendisi 1982 yılında ise Chanel modaeviyle ölümüne kadar sürecek bir anlaşma imzalamıştı. Aynı zamanda Almanya’da yayımlanan bir gazetenin tasarımcısı, fotoğrafçısı ve siyasi içerikli karikatüristiydi.
Alma asıllı Karl Lagerfeld’le yapılan bir söyleşiden ilginç bölümler:
Chanel’deki sıfatınız nedir?
Sıfatım yok. Modaevleriyle ömür boyu süren kontratlar imzalayan, serbest çalışan birisiyim. Şu anda patronum yok, patronum benim ve aynı zamanda kedim Chouette. Bu da bana yetiyor. Bununla birlikte, çalıştığım markalarla tamamen bir üst yönetim kurulu başkanıymışım gibi bütünleşir, bu sorumlulukla hareket ederim.
Peki pazarlama gibi kısıtlamalar karşınıza çıktığında ne yaparsınız?
Ben pazarlamadan söz etmeyi sevmiyorum. Genel düşünceyi yansıtan fikirler ortaya koyuyorum. Bir şeye karar veririm ve bunu tartışmam.
Siz tek kişilik bir dünyadan söz ediyorsunuz. Ekip halinde nasıl çalışıyorsunuz?
İnsanların sandığından çok daha kolay birisiyim. Bazı çalışanlar yıllardır Chanel’de ve benim dışımda kimseyle iş yapmak istemiyorlar. Bu da korkunç olmadığımı gösteriyor. Hatta “kolay” olduğumu bile söyleyebilirim. Herkes aynı seviyededir benim gözümde. Atölyedeki terzilere, stüdyo yöneticilerine ve her zaman hal hatır sorduğum oda hizmetlilerine ihtiyacım var. Hiyerarşiden nefret ederim.
Ancak defilelerin bir orkestra şefine ihtiyacı var…
Evet ve o da benim. Ancak her şey doğal olarak ve iyi bir ruh haliyle gerçekleşir. Modadaki atmosfer aslında sanılandan çok daha sakindir.
Yılda on altı koleksiyon çizerken nereden ilham alıyorsunuz?
Bu bir mucize. Fikirlerin büyük bir bölümü ve genellikle de en iyileri uyurken gelir. Her zaman yanıma bir blok kâğıt koyarım ve uyanır uyanmaz not ederim. Daha sonra da bunlara gözlerim açık olarak sürekli bakarım.
Gerçekten her şeye mi?
Benim bir önceliğim yok. “Yalnızca beni ilgilendiren şeylere bakarım” diye sekter bir bakış açısı var. Beni ise her şey ilgilendirir, hatta ilgilendirmeyenler bile. Hiçbir zaman sığ düşünceli olmadım. Zaten hep şöyle derim: İştah yemek yerken, fikirler de çalışırken gelir.
İki farklı modaevi için çalışıyorsunuz: Fendi ve Chanel…
Fendi için çalışırken Chanel’e bir şey yapmam. Kanıtı da ikisinin hiçbir zaman benzememesi.
Moda tasarımcısı, fotoğrafçı, siyasi karikatürist, Paris’te bir kitapevi sahibi; niçin bu kadar çok alanda faalsiniz?
Biri diğerini besliyor. Tek bir şey üzerinde çalışmaktan çok korkarım. Her yerde olmayı severim.
Günde kaç saat çalışırsınız?
Bilmiyorum, ücretim saatlik ödenmiyor.
Çalışmaya çok nadir ara veriyorsunuz. Enerjiniz nereden geliyor?
Çalışmak için özel bir çaba sarf etmiyorum; çalışmak benim için nefes almak gibi doğal bir şey. Zaten eğer büyük hacimli bir iş yapıyorsanız kendinizi tamamen adamak zorundasınız.
Sizden geriye ne kalabilecek?
Bu gözlemcilerin sorunu, beni ilgilendirmez. Arşiv tutmam, anılarımı da yazmayacağım. Geride hiçbir şey bırakmayacağım. Yalnızca yaptıklarım ve yapacaklarımla ilgiliyim.
Geçmişe saygınız yok mu?
“Saygı” sözcüğü, “anma, övgü” gibi şeyler beni sıkar. Ne geçmişe saygım var ne de başarılarım için takdirim… Bu benim için yalnızca varlığımı sürdürme, vazgeçilmez bir hayata tutunma şekli.
Peki halefinizi hazırlıyor musunuz?
Hiçbir şey hazırlamıyorum. Sonrası benim sorunum değil. Ayrıca modaevleriyle imzaladığım anlaşmalar ölünceye kadar süreceğinden bunların beni desteklemesi gerekiyor. Durmaya niyetim yok.
Yani kimseyi eğitmiyorsunuz…
Hayır. Bir ara Viyana Üniversitesi’nde ders verdim ama anladım ki ben bir şey aktaramıyorum. Ayrıca insanların kendi başlarına bir şeyler yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Benim için önemli olan bir şey başkası için olmayabilir. Kendi fikirlerimi kendime saklamam daha iyi olur.
Bu yaz tatile çıkacak mısınız?
Tatil yani boş olmak bana zevk vermiyor. Tatilimi yine çizerek ve eylül-ekim koleksiyonumu hazırlayarak geçireceğim. Doğal olarak bu dönemde daha çok okuyorum. Uykumu da ihmal etmiyorum. Gece yedi saat uyurum aksi halde sıfırım. Pilin şarj olmaya ihtiyacı var. Kedim Choupette de yanımda uyur. (LES ECHOS- FLORENT VAIRET/çev: Anahid Hazaryan)