Glohe bir süredir takip ettiğimiz ve hikayesine Fortune Türkiye’de yer verdiğimiz bir marka. Yüzde 100 doğal ürünler geliştiren markanın ürün yelpazesi sabun, kişisel bakım, ev temizlik ve anne bebek ürün kategorilerinde 40’a yaklaştı. Şirketin patentle korunan buluş özelliği taşıyan ürünleri, Türkiye’nin uzun süredir sanayisini oturtmaya çalıştığı zemin için iyi bir örnek oluşturuyor. Ölçeği sınırlı olsa da, 75 liralık satış fiyatı önerisi ile piyasaya verilen cilt florası ile uyumlu enerji serumu değer yaratma tarafında yükselen bir eğriye işaret ediyor.
Şehir yaşantısının üzerinde daha büyük hasara neden olduğu insan cildini yenilemeye yardımcı olan yeni ürün, laboratuvar tarafındaki gücü yansıtan bir üslupla tanıtılıyor. Önce cilt hücrelerini koruma, cildin yıpranmasını engelleme ve dış etkenlere karşı direnç gösterme boyutlarına vurgu yapılan ürünle ilgili olarak bir sonraki adımda içeriğindeki nar, baobab ve jojoba yağlarına vurgu yapılıyor. Üzüm çekirdeği yağı ise, cildi serbest radikallerin olumsuz etkilerine karşı koruyarak yaşlanma sürecini yavaşlatmaya yardım eden içeriği ile formülde yerini alıyor. Nar çekirdeğinin hızlı emilimine yardımcı olduğu serumdaki, avokado yağları ile cilde zarar veren dış etkenlere karşı koruyucu bir bariyer görevi görerek sağlıklı hücre rejenerasyonunu destekliyor.
Ürün ile ilgili diğer açıklamalar, “Formüldeki avokado yağı, içeriği sayesinde cilt hücrelerinin beslenmesine yardım ederken punisik asit bakımından zengin nar çekirdeği yağı ile doğal E vitamini güçlü antioksidan etkileri ile yaşlanma etkilerine karşı koruma sağlar. Hücrelerinin nem tutma kapasitesini artıran Jojoba yağı cilde esneklik sağlamaya ve kırışıklıkların oluşumunu engellemeye yardımcı olur. Üzüm çekirdeği, nar çekirdeği, jojoba ve diğer yağları birleştiren serum cildinize canlılık kazandırarak daha parlak ve genç görünümü destekler. Cilt tarafından kolayca emilim sağlayan nar, baobab ve jojoba yağları, cildinizde hafif bir his ile ferahlık sağlar. Yaşlama karşıtı serum çevresel kirliliğe karşı cilt hücrelerini korur, yıpranmasını engellemeye yardım eder. Dış etkenlere karşı direnç göstermesini sağlar. Daha genç ve dinamik bir cilt sunar” şeklinde devam ediyor.
Benim bu tür açıklamalarla ilgili görüşlerimi, Analog köşemde bulabilirsiniz ve bunların çok da pozitif olmadığını şimdiden söyleyeyim. Ancak Incia markasının hedef kitlesindeki kişilerin, bu açıklıkta bilgilendirmeyi talep ettiğini bilecek kadar çevrem var. Geçen ay ABD’nin Houston şehrine yaptığım iş gezisinde alışverişe ayırabildiğim kısıtlı zamanda aldığım birkaç gıdanın içindeki etkin maddelerle ilgili yorumlar, bu konuda çok bilgili ve talepkar kitlenin giderek genişlediğini düşünmeme neden oldu. Incia markasının olası alıcıları da bu kitle olduğu için açıklamaları yerinde buluyorum.
Markanın yaratıcısı Glohe, “Bazı serumlarda raf ömrünü uzatabilmek için sentetik koruyucular (Metilkloroizotiazolinon ve metilizotizolinon vb.) kullanılabiliyor. Bu ve benzeri katkı maddeleri zamanla derinin doğal katmanına zarar vererek dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı cildi savunmasız hale getiriyor. Incia doğal serumlarının içerdiği bitkisel yağ özleri tamamen soğuk sıkım yöntemi teknolojisi kullanılarak üretiliyor. Cildin doğal yapısına uyumu ve mikrobiyolojik açıdan uygunluğu yapılan testlerle gösteriliyor” ifadeleriyle bu kitleye ciddiyet ve samimiyet mesajı da veriyor.
Hayvanlar yerine yapay deri üzerinde test yaparak bu kesimin taleplerini bir nebze daha karşılayan Glohe’nin bundan sonra yapması gerekenler arasında müşteri deneyimini biraz daha fazla öne çıkarmak önemli bir yer tutuyor. Zorlu Center Eataly’nin ve “seçkin eczanelerin” yanı sıra kendi online ağı www.incia.com.tr üzerinden satış yapan firmanın, bundan sonraki dönemde web’deki varlığı etrafında fiziksel dünya ile dijitali birleştiren bir fijital varlık oluşturması önemli bir sıçrama noktası oluşturabilir. Benim görüşlerime geri dönersek, ben birbirine “ne kadar gençleşmişsin” diyerek birbirini motive eden bir kitlenin daha istikrarlı bir alıcı profili olduğunu düşünüyorum. Şirketin bu iki farklı yönelimi nasıl dengeleyeceğini görmek güzel olacak. Bu deneyim aynı zamanda, omni-channel’ı şiddetle vurgulamaya başlayan perakende sektörü açısından da önemli dersler içereceğini anlamak için kahin olmaya gerek yok.