Bireysel olarak dağ sahibi olan var mıdır? Sanmıyorum. Olsa olsa bir bölge veya ülke bir dağa sahip olabilir. Diyelim ki ülke olarak sahipsiniz, bunu bir başka ülkeye hediye eder miydiniz? 2016 yılı sonlarında Norveç’te, komşu ülke Finlandiya’nın Ruslardan bağımsızlıklarını kazanmalarının 100. yılı şerefine bir dağ hediye etme fikri; özellikle sosyal medyada bir hayli taraftar bulmuş.
Finlandiya düz bir ülke. Tepelikler var (hatta Alp disiplini kayak yapılabilen birkaç “tepe” de var) ama “dağ” denebilecek boyutlarda değil. Norveç’in Finlandiya sınırına metreler uzaklıktaki bin 330 metre yükseklikteki Halti Dağı’nın 100. Yıl hediyesi olarak Finlandiya’ya hediye edilmesi kampanyası birçok Norveçliden destek bulmuş. (Bu İskandinavların dünya görüşleri ya emperyalizmin ya da korumacılığın geçer akçe olduğu bu dünyadan olamaz. Olsa olsa başka bir dünyadandır!)
Kampanyaya son noktayı Başbakan Solberg koymuş. Başbakan Norveç anayasasının ülkenin bölünmezliğini öngördüğünü hatırlatarak, “Finlandiya’ya başka hediye bakacaklarını” söylemiş.
Mart ayında Finlandiya’da Audi Ice Driving deneyimini yaşamadan önce bu haberi duymuştum, ama bir ülkenin bu kadar düz olabileceğini düşünememiştim. İlk durak ülkenin başkenti Helsinki, oradan da kuzeydeki Lapland bölgesindeki Kittila’ya uçtuk. İkinci havaalanına inerken, “Aynı havaalanına mı iniyoruz” sorusu akla geliyor. Orman ve göllerden oluşan karlarla kaplı düz bir coğrafya. Sadece Lapland bölgesinde 50 binden fazla göl varmış. Göller doğal olarak kış geldiğinde donuyor. Bölge ekonomisi ağırlıklı olarak orman ve kağıt üzerine, bir de Ren geyiği hayvancılığına dayalı. Bunun dışında özellikle kışın donan göllerden ilginç bir turizm faaliyeti sayesinde istifade ediyorlar.
Audi, Porsche, Bentley, Mercedes gibi birçok ünlü araba markası hem yeni modellerinin kış testlerini yapıyor, hem de özel müşterilerine veya bu deneyimi yaşamak isteyenlere buz üzerinde ileri sürüş deneyimleri yaşatıyorlar. Eski bir araba yarışçısı olarak hep aklımda olan, deneyimlemek istediğim bir tecrübeydi. Sadece bu firmaların müşterileri değil, dileyen herkes bu deneyimi yaşayabiliyor. Sadece çok önceden rezervasyonunuzu yapmanız gerekiyor. Zira göllerde araç kullanmanın sezonu çok da uzun değil; ocak ortasında başlıyor, mart ayının sonuna kadar… Firmalar bu gölleri 15-20 yıl gibi uzun sürelerle devletten kiralıyor. Gölün üzeri 70-80 cm buz tutunca artık bu işte profesyonelleşmiş olan yerel Finlilerin özenle ve sürüş tekniklerine uygun olarak hazırladıkları parkurlarda, kolaydan zora doğru geçen buzda sürüş tekniklerini öğreniyorlar.
Kullandığımız araçlar 354 beygir gücünde Audi S4 Avant 3000 cc Quattro araçlardı. Araçların güçlü olmaları veya dört çeker olmaları buz üzerinde kalabilmeleri için yeterli değil tabii ki. Çivili lastikler olmasa; ayakta durmakta dahi zorluk çektiğiniz bir yüzeyde; o güçteki bir aracı yolda tutmanıza, hele ki üçüncü günden sonra sizin bile kendinizin nasıl yaptığınıza inanamadığınız manevraları yapmanıza imkan ve ihtimal yok.
Audi’nin eski yarış pilotu olan eğitmenleri en basit viraj dönüşünden, bir viraja girdikten sonra arabayı nasıl kaydırarak (drift) virajdan çıkacağınızı önce masa başında, sonra önce kendisi direksiyona geçip, en sonunda siz direksiyondayken yanınıza oturarak neredeyse santim santim ne yapmanız gerektiğini anlatıyorlar. Go-kart ile başlayıp, Caterham Super 7 ve nihayet ralli ile devam eden yarış hayatımda hiçbir zaman böylesine kısa sürede, böylesine iyi bir eğitim almamıştım. Onlar sayesinde buz üzerindeki maceram müthiş bir keyfe dönüştü. Bir ara kendimi; kullandığım araba neredeyse doksan derece yola dik durumda, ön tekerlekler virajın çıkışına tam dönmüş ve ben arabayı sol ön camdan kullanır buldum.
Tabii ki 3 bin motor, 354 beygirlik Quattro bir araba ve çivili lastikler olmasa bunu yapamazdım. Kendi sınırlı yeteneklerimden çok, aracın Alman mühendisliği sayesinde geliştirilmiş yetenekleri sayesinde bu olabiliyordu. Araçta aslına bakarsanız her türlü kaymaya karşın stabilizasyonu sağlayan sistemler var. İlk başta bu sistemleri kısmen devreden çıkarıyorsunuz. Araç sizin uçup kaçmanızın önüne otomatik olarak geçiyor. Biraz daha aracı yolda tutmayı; viraja yavaş girip, kontrollü çıkmayı öğrendikten sonra bu sistemleri tamamen devreden çıkarabiliyorsunuz. Bu sayede “drift” yapabiliyorsunuz. Aksi takdirde bu sistemler devredeyken; Audi S4 Quattro, buz üzerinde bile sizi otobandaki kadar stabil tutabiliyor.
Bu arada Finli pilotların araba yarışlarında neden bu kadar başarılı olduğunu bu deneyimden sonra çok daha iyi anlıyorsunuz. “Scandinavian flick” adı verilen teknik, doğrudan buz üzerinde öğrenilebilecek bir teknik. Basit olarak sert bir viraj öncesinde viraja girecek şekilde ilk hamleyi yapar yapmaz, viraj yönünün ters yönünde kontra veriyorsunuz, ardından yeniden aracı viraj içine döndürürken hızla gaza basıyorsunuz. Araç arka tarafından hafif koparken; viraj dönüşü için hem size daha geniş bir alan kalıyor, hem de virajdan normal bir dönüşe göre çok daha hızlı çıkabiliyorsunuz. Buz üzerinde ustalaştıktan sonra, bunu asfaltta veya toprakta çok daha kolay uygulayabiliyorsunuz.
Birçok Formula 1 ve ralli pilotu yarışlara ara verildiği kış aylarında, bu bölgeye gelerek konsantrasyon ve tekniklerini ilerletmek için antrenman yapıyor. Üstelik onlar çivili lastiklerin önce ön veya arka ikisini ya da çapraz ikisini normal lastiklerle değiştirerek eğitimlerine başlıyorlar, sonrasında da sadece çivisiz lastiklerle bu eğitimi yapıyorlar. Bu sayede pistlerde uzun ömürlü ve başarılı olabiliyorlar.
Bölgede sadece araba sürüş deneyimi yok. Turizmde çekim merkezi olabilmek, hem de bunu kışın ısının eksi 30’ların altına indiği bir coğrafyada başarabilmek için değişik alternatifler de geliştirmişler. Kar motosikletleri, Ren geyiklerinin veya Husky köpeklerin çektiği kızaklarla doğa turları yapmak, cross-country (yürüme) kayak yapmak gibi değişik alternatifler de mevcut. Kış tatilini seviyorsanız ve bu tatilde sadece kayak yapmaktan sıkıldıysanız, hele de araba kullanmayı seviyor, çok değişik bir ortamda araba kullanma deneyimini yaşamak istiyorsanız Lapland bölgesi sizler için iyi bir alternatif olabilir.
Yılın 111 günü kuzey ışıklarının görülebildiği söylenen bölgede, benim gidişimde havanın bulutlu ve kapalı olmasından dolayı bu ışıkları ancak hayal meyal görebildik. Sırf bu ışıkları görmek adına bile Lapland’a gitmeye değer… – Ali Ağaoğlu