Abdullah Öcalan, çözüm sürecinde 15 Ekim itibariyle yeni bir aşamaya geçildiğini ve umudunun arttığını belirtirken, yürütülen çalışmaları zora sokacak söylem ve tutumlar yerine yapıcı katkıların sağlanmasının tarihi bir zorunluluk olduğunu kaydetti.
HDP’den yapılan açıklamaya göre, HDP heyetinin İmralı’da yaptığı görüşmeden sonra parti tarafından yayımlanan Öcalan’ın mesajında, “Bugünden sonra bölgede demokratik siyasete, barışa ve çözüme inanan tüm yapı ve kurumların ciddi bir soruşturma ve yüzleşme sorumluluğuyla meseleye yaklaşmaları elzemdir. Bu yaşanan olaylardan tarafların ders çıkartması, bu temelde demokratik çözümün hayatiyetinin öneminin kavranarak müzakere temelli çabalara hız vermesi ehemmiyet arz etmektedir. Taraflara düşen görev birbirleriyle olan hukuklarını sağlam ve güvenli bir temele oturtmalarıdır. Bu yapılmadığı zaman içinden geçmekte olduğumuz sürecin derin bir darbeyle sonuçlanması kaçınılmaz olacaktır” denildi.
Çözüm sürecinin bir kırılmaya maruz kaldığını bunun en önemli sebebinin bu süreçlerde hükümetin kendisiyle geliştirmeye çalıştığı ilişki biçimini bir araçsallaştırma mekaniğine oturtmaya çalışması olduğunu kaydeden Öcalan, şöyle devam etti:
“Bunun, çözmeye çalıştığımız meselenin ağırlığına denk bir yaklaşım olmadığı bütün gerçekliğiyle anlaşılmıştır. Gelinen nokta itibariyle bu yaklaşımın darlığı ve çözüme hizmet etmeyeceği taraflarca yeterince kavranmıştır. Türkiye’nin demokratik geleceğini ve bölgemizdeki kalıcı barışı yakından ilgilendiren süreçle ilgili 15 Ekim itibariyle yeni bir aşamaya geçtiğimizi ve süreçte başarılı bir pratik umudumun bu anlamda arttığını ifade etmek isterim. Yeniden dirilttiğimiz bu umudun zaman kaybetmeden pratik sonuçlar doğurması halklarımıza karşı olan tarihi görev ve sorumluluğumuzdur. Bu konuda tüm demokrasi ve barış yanlısı çevrelere de önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.”
Akil insanlar toplantısı ile İkinci Ankara Barış Konferansını ve bu platformlardan çıkan talepleri son derece önemli ve anlamlı bulduğunu vurgulayan Öcalan, “Herkesin kavraması gereken gerçeklik şudur: Topyekün mahvolmamıza yol açacak dinamikleri tersine çevirerek sadece halklarımızı değil bütün bölgeyi ve insanlığı demokrasi güneşi altında toplamak bizim kendi ellerimizdedir” dedi.
Yürütülen çalışmaları ve bölgenin barışını zora sokacak söylem ve tutumlar yerine yapıcı katkıların sağlanmasının tarihi bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Öcalan, “Bu dönemde süreci sabote etmek isteyen güçler, Bingöl örneğinde de görüldüğü gibi süreci çatışmaya evirmek için fırsat kollamaktadır. Bu tarz provokasyonlara karşı sadece dikkatli olmak yetmez, önleyici tedbir ve mekanizmaların da süratle geliştirilmesi gerekmektedir” dedi.