JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, ” Ekonomik görünüm üzerindeki negatif baskılar önemli ölçüde artmaktadır” dedi.
Ökmen konuya ilişkin şunları söyledi:
“Kamu, bankacılık ve hane halkı kredi risk profillerinin ekonomik şoklara karşı tampon temelinde yapılandırılmış dengelerinin geçmişe göre etkinliği azalmış olmasına rağmen hala güvenli seviyenin altına düşmemiş olmasına dayalı olarak Japan Credit Rating Agency Ltd. (JCR) Türkiye’nin yatırım yapılabilir notunu şimdilik korumakla beraber, bu tamponların etkinliğini azaltan ve dolayısıyla ülke notunu ve görünümünü aşağıya çekme potansiyeli olan negatif gelişmeleri de yakınen takip etmektedir. Zira Türkiye’nin ülke notunu sınırlayan oldukça önemli politik ve ekonomik gelişmeler bulunmaktadır. Gidişata göre gerektiğinde not güncellenecektir.
Ekonomik görünüm üzerindeki negatif baskılar önemli ölçüde artmaktadır Yoğun seçim takvimi, Gezi olayları ve yolsuzluk soruşturmaları gibi etkili ve tarihsel sonuçları olan siyasi şokların ardından 7 Haziran’dan sonra da geniş tabanlı bir koalisyon hükümetinin kurulmasına istekli davranılmaması, şiddet ortamına rağmen Kasım ayında tekrar seçime gidilme kararının alınması, iç barışın bozularak çatışmaların tekrar başlaması ve eş zamanlı olarak ortaya çıkan Suriye operasyonları esasen ekonomik görünüm üzerinde önemli negatif baskılar yapmaktadır.
Ülke içi şiddetin artması sermaye çıkışlarının nedenidir: Ülke içinde şiddetin artması ve uzun süreli bölgesel çatışma Türkiye’nin iç kutuplaşmasını artırmakta, uluslararası tepkilere ve yatırımcı cesaretinin kırılmasına neden olmakta ve sermaye girişlerini engelleyip sermaye çıkışlarına gerekçe olmaktadır.
Türkiye’de iç çatışmanın aniden patlamasının ve çözüm sürecinin bitirilmesinin gerekçeleri şeffaf olmadığı için iç ve dış kamuoyu nezdinde algı farklılığı yaratmakta ve anlaşılmamaktadır: Türkiye’nin siyasi görünümü ve iç ve dış güvenlik konularında aniden ortaya çıkan endişe verici kötüleşmenin ve içeride artarak devam eden askeri çatışmaların görünürde duracağına ilişkin somut gelişmelerin olmaması sosyal tansiyonu ve riskleri artırmaktadır. Ancak durdurulmasına yönelik girişimlere de karar verici mekanizmaların isteksiz davranması anlaşılmaz bir risk üstlenimidir.
Tekrar seçim Türkiye’nin zaman kaybıdır: Komşularıyla ilişkileri bozulmuş, AB müzakerelerine ve müktesebatına ilgisi azalmış, özerk kurumlarının bağımsızlığı azalmış, iç barışı fiilen bozulmuş olan Türkiye’de koalisyon seçeneklerinin tamamı denenmeden tekrar seçim kararı alınması demokrasi seviyesini biraz daha aşağı çekmiş, belirsizliği artırmıştır. Türkiye açısından tekrar seçim zaman kaybı olacaktır.
Türkiye’nin kurumları, ulusal hukuk sistemi ve kurumsal/bireysel yolsuzluk sicili son biri iki yılda oldukça kötüleşmiştir.
Üretim ve verimlilik artışını amaçlayan yapısal reformlarla desteklenmedikçe TL’nin yabancı paralar karşısında değerli kalması artık mümkün değildir. Hukukun üstünlüğünün zafiyete uğradığı, Cari açığın düşmesine rağmen yüksek seviyesini hala koruduğu, ihracat gelirlerinin ve dış talebin azaldığı ve TL’nin değer kaybının devam
ettiği bu ortamda Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkması, tatmin edici büyümeye ulaşılması, işsizlik sorunun çözülmesi mümkün değildir. Düşük enerji fiyatları ve düşük faizlerden dolayı risklerini yumuşatan Türkiye ABD’nin faiz artışından en olumsuz etkilenebilecek ekonomiler arasında bulunmaktadır.
Ekonomik birimlerin borç çevirme kapasitelerinin aşınması finans kesiminin sağlığını tehdit edecek potansiyel içermektedir. Özel sektör ve hane halklarının borç ödeme veya borç çevirme kapasitelerinin giderek aşınması mevcut koruycu tamponların işlevini azaltmakta ve Türk finans kesiminin sağlığı için potansiyel bir tehdit
haline gelmektedir.”
Biriken ekonomik riskler Merkez Bankası’nın gücünü oldukça aşmaktadır. Merkez bankasının faiz politikalarının siyasi baskı altında kalmaya devam etmesi tasarruf ve yatırım dengesinin optimum seviyeye ulaşmasını engellemektedir. Ancak biriken ekonomik riskler ve TL’nin desteklenmesi Merkez Bankası’nın gücünü oldukça aşmaktadır.
Türk ekonomisi yüksek enflasyon ve yüksek faiz üretiyor: TL’nin değer kaybı ithalat ve dış finansman maliyetlerini artırarak maliyet enflasyonuna dönüşmektedir. Düşük faiz negatif reel faize dönüştürerek bir yandan tasarruf yapmayı gereksizleştirmekte bir yanda da sermaye piyasalarındaki faiz oranlarının yukarı ivmelenmesine neden olmaktadır.