Fast-food’un, hızlı tüketilen hazır yiyeceklerin anavatanı sayılan ABD son yıllarda, obezleşen ve dolayısıyla ciddi sağlık masraflarına yol açan nüfusunun yeme içme alışkanlıklarını değiştirmek için yoğun çaba harcıyor.
“Trust for America’s Health”in Eylül 2014 tarihli raporuna göre, yetişkin Amerikalılarda ortalama obezite oranı yüzde 34.9; halkın üçte ikisi (%68,5) ya fazla kilolu ya da obez. Ortalama bir Amerikalının ağırlığı 1960 yılına göre 11 kilo artmış durumda. Üstelik tüm çabalara ve kampanyalara rağmen Siyahlar (%47,8), Hispanikler (%42,5) ve Beyazlar (%32,6) arasındaki fark kapanmıyor.
Le Monde’un haberine göre, bu durum o kadar kaygı verici bir boyuta ulaştı ki, ABD Gıda ve İlaç Dairesi iştahın kontrolünden sorumlu sinirler üzerinde etki eden elektrikli bir implant cihazın satışına onay verdi: Maestro Rechargeable System. Öte yandan, ABD menşeli bu fazla tuzlu, fazla şekerli, fazla yağlı, fazla katkı maddeli yeme içme sistemi son zamanlarda sadece doğduğu ülkeyi değil dünyanın geri kalanını da kıskaç içine almış durumda.
Bununla birlikte, kiloyla ilgili bu karamsar tabloya rağmen endüstriyel gıda devlerinin bilançolarına bakıldığında, umut etmek için neden olduğu görülüyor. Örneğin, mısır gevrek devi Kellogg’s’un morning food satışları yüzde 5,7 oranında geriledi. Bir başka gıda devi olan Kraft Foods’un kârı yüzde 62, satışları ise yüzde 6,6 oranında geriledi. Campbell Soup’un yöneticisi Denise Morrison, bu düşüşün nedenini insanların gıda endüstrisinin markalarına artık kuşkuyla bakması olarak açıklıyor. “Yiyecek söz konusu olduğunda insanlarla diyalog gittikçe daha komplike hale geliyor.”
Nitekim yıllardır, hazır yemekler sayesinde mutfakta daha az zaman harcayabilecekleri propagandasına maruz kalan Amerikalılar artık yavaş yavaş tencere yemeklerine ve taze gıdalara yönelmiş durumdalar.
Bu evrimin başlıca nedeni sağlık olsa da, çok daha derinlikli ve hassas bir davranış biçimi değişikliği söz konusu. Yale Üniversitesi’nden David Katz ve Samuel Meller’in çalışmalarına göre, “doğaya yakın, fazla işlenmemiş ve esasen sebzeye dayalı beslenme biçimi hem sağlığın korunmasına yardımcı olurken hem de hastalıkları önlüyor.”
Yeme içme alışkanlığındaki bu köklü değişim sadece gıda endüstrisinin devlerini zorlamakla kalmayıp, süpermarketleri de yeni bir rekabetle karşı karşıya bırakmış durumda. Nitekim ABD Tarım Bakanlığı’nın rakamlarına göre, ülkede toplamda 8.268 farmer market (üreticilerin satış yaptıkları pazarlar) mevcut. Bu da 2006 yılına göre yüzde 180 oranında bir artışa denk düşüyor.
Öte yandan, aynı tablo food hub için de geçerli; küçük üreticileri pazara ulaştırmak üzere kurulan bu platformlar 2007 yılından beri yüzde 280 oranında büyüdü.
Bu arada, her tür dönüşüm sürecinde yaşandığı gibi, burada da marjinal tavırlar göze çarpıyor. Nitekim 1997 yılında Doktor Steven Bratman tarafından belirlenen yeni bir yeme davranışı bozukluğu söz konusu. “Ortoreksi nerviosa” adı verilen bu davranış bozukluğunu sergileyenler, olabildiğince en sağlıklı ve en saf besini tüketmeye çalışıyorlar ve herhangi bir endüstriyel etkiye kesinlikle tahammül edemiyorlar. Bu kesim zamanının ve enerjisinin büyük bir bölümünü taze ve doğal ürünler aramaya harcıyor.
“Hazır gıda” out, “sağlıklı beslenme” in
By Fortune Türkiye