Vakıf Katılım KOBİ’lere odaklanacak

0
29

Bankacılık sektöründe yüzde 5 pazar payı bulunan katılım bankacılığı yeni bankalarla sektördeki payını 2025 yılında yüzde 15’e yükseltmeyi hedefliyor. Vakıf Katılım ve Ziraat Katılım Bankası ile birlikte bu alanda faaliyet gösteren banka sayısı altıya yükseldi. Önümüzdeki dönemde Halk Katılım Bankası’nın da faaliyete başlaması bekleniyor. 2015 yılsonu itibariyle katılım bankalarının aktifleri yüzde 15,2 oranında artarak 120,2 milyar TL’ye, özkaynakları ise yüzde 10 artışla 10,6 milyar TL’ye çıktı. Kamu bankalarının faaliyete geçmesiyle sektörde rekabetin arttığı görülüyor.

Şubat 2016’da faaliyete başlayan Vakıf Katılım Bankası’nın da mayıs sonu itibariyle toplam mevduatı 555 milyon TL, kredileri de 1 milyar TL oldu. Şu anda 14 şube ile faaliyet gösteren bankanın hedefi üç yılın sonunda 100 şube ve bin 200 personele ulaşmak.

Vakıf Katılım Bankası’nın yüzde 99 hissesi Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, yüzde 1’lik hissesi ise eşit olarak Bayezid Han-ı Sani (II.Bayezid) Vakfı, Mahmut Han-ı Evvel Bin Mustafa Han (I.Mahmut) Vakfı, Mahmut Han-ı Sani Bin Abdulhamit Han-Evvel (II.Mahmut) Vakfı ve Murat Paşa Bin Abdusselam (Murat Paşa) Vakfı’na ait bulunuyor. Ödenmiş 805 milyon TL sermaye ile 3 Mart 2015’te anonim bir şirket olarak kurulan ve bu dönemde sermayesini katılım bankalarında mevduat olarak değerlendirerek daha faaliyete geçmeden 31 Aralık 2015 itibariyle 52 milyon TL kâr eden banka, bunu sermayesine eklemiş. Vakıf Katılım, 17 Şubat 2016’da ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan faaliyet izni alarak bankacılık faaliyetlerine başladı. Bankanın Mayıs 2016 sonu itibariyle de 4-4,5 milyon TL gibi cüzi bir kârı bulunuyor. Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş, hızlı şubeleştiklerini belirterek, bunun da sermaye gerektirdiğini söylüyor.

Katılım bankacılığında referans bir kurum olma vizyonu bulunan banka, kazancının bir kısmını vakıf eserlerinin ihyasında kullanmayı planlıyor. Ayrıca, açtıkları şubelerin bulunduğu bölgelerdeki tarihi eserlerle ilgili de bir alan oluşturulması düşünülüyor. Katılım bankalarının en büyük sorunlarından biri de yetişmiş eleman bulmak. Bu konuda da çeşitli üniversitelerle işbirliği içinde olan Vakıf Katılım, istihdam edeceği elemanların yüzde 50’sini bu üniversitelerin ilgili bölümlerinden almayı planlıyor. “Katılım bankacılığı müşterilerini ihmal etmeden yeni müşterilere ulaşmalıyız” diyen Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş, bunun için katılım bankacılığına yeni ürün ve hizmetler kazandırma gayreti içinde olacaklarını söylüyor. Göktaş sorularımızı yanıtladı.
 
Sektörde yeni faaliyete geçtiniz. Hedefleriniz nelerdir?
31 Aralık’ta bir yılımızı tamamlamış olacağız. Şu anda 14 şube ile faaliyet gösteriyoruz. Yılsonu itibariyle minimum 30 şubeye ve 300 personele ulaşırız. Son dönemde Rusya ile atılan adımlar bizim gibi finans kuruluşları için de pozitif oldu. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakıfbank’taki sermayesi ile ilgili gelişmeler var. Bu bizim dışımızda gelişiyor. Ancak, oradaki gelişmeler bizim rakamsal hedeflerimizi olumlu etkileyebilir. Üç yılın sonunda ise konjonktür değişmezse 100 şube ve bin 200 personele ulaşmayı hedefliyoruz. Rakamsal olmayan hedeflere gelirsek, katılım bankacılığına yeni ürün ve hizmetler kazandırmak istiyoruz. Sektörde ağırlıklı olarak murabaha yapılıyor. Vakıf Katılım olarak biz kâr/zarar ortaklığı projelerine ağırlık vereceğiz. Çünkü, kârlılık oranı daha yüksek bu ürünlerin. Ayrıca, farklı sektörlerde projeler yapma şansımız var. Yüzde 50 murabaha, yüzde 50 kâr/zarar ortaklığı projelerinde yer almak istiyoruz. Ayrıca, Vakıf Katılım kültürünü oluşturmak için kendi elemanlarımızı yetiştirmek istiyoruz. 
 
Kâr/zarar projelerini biraz açabilir misiniz? Başladığınız proje var mı?
İnşaat projelerinde çok yapılıyor. Farklı yöntemleri var; emek sermaye, sermaye/sermaye gibi. Doğru projeye girdiğinizde kâr oranı yüksektir. O yüzden de dağıtılacak kârlar yüksek olabilir. Küçük projelerle işin pratiğini yapacağız. Kamuyla yapmak istediğimiz projeler var. Elde ettiğimiz kârla da yeni ortaklıklar kurmak istiyoruz. Hükümetin Orta Vadeli Planı’na paralel bir strateji belirledik. Büyümeyi, üretimi, ihracatı artırmak, enerjiyi desteklemek ve istihdam yaratıcı projeler oluşturmak gibi…
 
Bireysel müşteriden daha çok KOBİ’leri hedefliyorsunuz…
Katılım bankacılığı aslında doğası gereği KOBİ bankacılığı yapıyor. KOBİ’ler ticaretin orta direği. Ama bu bireysel müşterilere hizmet vermeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Yeni bir banka olduğumuz için bu konuda biraz daha seçiciyiz. Örneğin, bireysel müşteri 10 yıllık kredi istiyor. Bir aylık mevduatla 10 yıllık kredi kullandırmak bu vade yapısıyla pek örtüşmüyor. Şu anda kitle satışı yapmıyoruz. Kredi kartımız da yok. 
 
Kredi kartı çıkarmayacak mısınız?
Katılım Bankaları Birliği’ni bekliyoruz. Bilindiği gibi ortak kredi kartı için bir çalışma var. Biz bu kartın doğru olduğunu düşünüyoruz. Ama bu kart çıkmazsa, biz de müşteriye “Bu ürün yok” dememek için kendimiz çıkarırız. Şu anda sadece banka kartımız var. Ayrıca, bireysel müşterilerimize hitap eden sigorta ve bireysel emeklilik ürünlerini sunuyoruz. Bireysel emeklilikte Vakıf Emeklilik ile işbirliğimiz var. Diğer sigorta ürünleri için de Güneş Sigorta ile sigorta acenteliğimiz bulunuyor.
 
Katılım Bankaları Birliği bünyesinde bir üst danışma kurulunun kurulması gündemde. Ama her kurumun da danışma kurulu var. Üst Danışma Kurulu ne yapacak?
Bu konudaki çalışmalar sürüyor. Üst kurulda iktisatçı, hukukçu, bankacıların yanı sıra fıkıhçılar olacak. Sadece fıkıha uygun bir ürün çıkarıldığında hukuka veya bankacılığa uymayabiliyor. Her kurumun kendi danışma kurulu yine olacak. Kurumlardan bağımsız üst kurul ürünlerin standartlarını, çerçevesini oluşturacak. Kendi ürünlerimizi çıkardığımızda bizim danışma kurulumuz onay verecek.
 
Dünyada İslami finansın büyüklüğü 2 trilyon doları buluyor. Bildiğiniz gibi İstanbul Finans Merkezi Projesi var… Katılım bankaları bu projede nasıl bir yer alır?
Katılım bankacılığı İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin en önemli ayaklarından biri. Şu anda İslami finansın merkezini Londra oluşturuyor. Ancak, İngiltere’nin son gelişmelerle durumu bizim için bir artı değer oluşturabilir. İstanbul’u İslami finans merkezi haline getirebiliriz. Ancak, Türkiye’nin bu fırsatı değerlendirebilmesi için yeni ürünler gerekiyor. Bu konuda da çok hızlı olmamız gerekiyor. Körfez sermayesinin de ABD ve İngiltere’ye alternatif arayışı var. Bildiğiniz gibi yeni havalimanı, üçüncü köprü, şehir hastaneleri gibi projeler var. Altyapı projeleri de devam edecek gibi görünüyor. Bunları menkul kıymetleştirerek değerlendirebiliriz. Dünyayla entegre olmak için uluslararası finans kurumlarını çekmemiz gerekiyor. Bunları yapmadan, yani içini doldurmadan sadece bina yaparak finans merkezi yapamayız. Öte yandan, Megabank projesi var. Bu bankanın merkezinin İstanbul olması çok önemli bir adım olur.

Yeni ürünler neler olur?
Çok teknik konular bunlar. Örneğin, kâr/zarar ortaklığında birkaç çeşit var. Birinde sermaye konuyor, diğerinde emek konuyor. Bir diğerinde ortak sermaye konuyor gibi. Bu ürünlerin türevleri de çok fazla. Hem kredi hem mevduat tarafında 250’ye yakın ürün ismi var. Ama bunların hepsinin Türkiye’de kullanılabileceği anlamına gelmiyor. Bilindiği gibi Üst Koordinasyon Kurulu’na bu ürünleri geliştirme görevi verildi. 15-20 çeşit sukuk var. Ama mevzuat kısıtlamaları nedeniyle ancak bir-iki tanesini yapabiliyoruz. Örneğin, yurtiçinde yabancı para çıkaramıyoruz.