Telekom sektörü: Kulağı geçen boynuz

0
105

Bayramda telekom operatörleri herkesle bayramlaştı. Haziran ayındaki Ramazan Bayramı’nın ardından geleneksel olarak açıklanan rakamlar bir kez daha önemli bir yükselişe işaret ederek karşımıza çıktı. Yıllar önce konuşma sürelerinin açıklanması ile başlayan daha sonra kısa mesaj sayıları ve data eklenerek ifade edilen bu bayram heyecanı, bu sene de sürdü. Dijitalleşme sayesinde derhal hesaplanabilen bu verinin önemli bir özelliği de artık Türkiye’de telekom operatörlerinin entegre servis sağlayıcılara dönüşmesine bağlı olarak her üç alanı da kapsıyor olması. 
Turkcell, arife günü de dahil olmak üzere bayramı -yeni bir rekorla- 17 bin terabayt data, 1,5 milyar dakika konuşma ve 680 milyon kısa mesaj ile kutladığımızı açıkladı. Şirketin yenilikçi platformu BiP üzerinden gönderilen mesaj sayısı yaklaşık 217 milyon olurken, BiP üzerinden sesli ve görüntülü olarak 2,2 milyon adet arama yapıldı. BiP kullanıcıları yaklaşık 10 milyon dakika sesli ve görüntülü görüşme gerçekleştirdi. BiP’in grup görüntülü görüşme özelliği üzerinden ise 137 bin dakika konuşuldu.
En fazla data kullanımının yapıldığı ilk 10 il ise sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Mersin, Adana, Gaziantep, Muğla oldu. 
Dört günlük bayram tatili boyunca yurtdışıyla yaklaşık 3,7 milyon dakika konuşan Türkiye’deki Turkcell’lilerin en çok Almanya, KKTC, Suudi Arabistan, Afganistan, Suriye, Bulgaristan ile bayramlaştığı belirlendi. Yurtdışında bulunan Turkcell’liler ise Türkiye’yi en çok Suudi Arabistan’dan aradı. Bu ülkeyi ise KKTC, Yunanistan, Almanya, Fransa ve İtalya takip etti. 
İşin ekonomik boyutuna bayramın yansıması, bayram mesajlarını BiP’ten göndermeyi tercih eden Turkcell müşterilerinin kendi data paketlerinden ekstra harcama yapmaması şeklinde oldu.  
Vodafone’lular da bayram süresince 900 milyon dakika konuşup, 440 milyon kısa mesaj attı ve 11,5 milyon GB mobil internet kullandı. Ramazan Bayramı’nı mobil internet üzerinden bayramlaşarak geçiren Vodafone’luların mobil internet kullanımı bir önceki yıla göre 1,5 katına çıktı. Vodafone’da bayram süresince en çok konuşan 10 il ise sırasıyla İstanbul, Ankara, Şanlıurfa, İzmir, Antalya, Bursa, Adana, Samsun, Konya ve Van oldu.

 
Teknolojinin gelişmesi bu verilerin anlık olarak toplanıp bayramın hemen ardından servis edilmesine olanak tanırken operatörlerin şebekelerinin performansını sorunsuz bir biçimde yönetme gücünü de ortaya koyuyor. Gelinen noktada bu durum, operasyonel olarak sorunsuz bir dünyada yaşamamızı sağlıyor. Ancak bunun finansal karşılığı konusunda aynı şeyi söylemek o kadar kolay değil. 
Bunun Türk Telekom’un satışından kaynaklanan borcun ödenememesi hikayesinden öte boyutları bulunuyor. 2017’de Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri pazarının toplam büyüklüğü lira bazındaki yüzde 5-10’luk büyüme tahminini çok geride bırakıp yüzde 18,2 büyüme oranı ile 116,9 milyar liraya ulaştı. Bunun 5 milyar lirası ölçümlemeye yeni eklenen şirketlerden geliyor. Bu tespitin yapıldığı TÜBİSAD raporunda, sektördeki büyümenin yüzde 25’i elektronik haberleşme sektöründen gelirken yaklaşık yüzde 20’sinin de kurdaki değişimden kaynaklandığı notu düşülüyor. Bunlar sırasıyla 5,7 ve 4,3 milyar liraya karşılık geliyor.
Sektöre dolar bazında bakıldığında ise, yüzde 1,5’lik daralma ile 2016’da 31,2 milyar dolar olan sektör büyüklüğünün 30,7 milyar dolara gerilediği görülüyor. Ölçümlemeye yeni eklenen şirketlerin büyüklüğü eklendiğinde bu rakam 32,1 milyar dolara yükseliyor.
Raporu hazırlayan Deloitte bilişim sektörü içinde 75,6 milyar lira ile yüzde 65’lik paya sahip olan iletişim teknolojileri tarafında 51,1 milyar liralık elektronik haberleşme alanında büyümenin yaklaşık yüzde 12,6 ve 24,5 milyar liralık donanım alanındaki büyümenin de yüzde 30,3 olduğunu tespit ediyor. Akıllı telefon -ya da buradaki ifadesiyle donanım- üretimindeki ve kur karşısındaki durumumuz malum olduğu için bu tablo, telekomünikasyon sektöründe kaynak tasarrufu ve yeni kaynaklar yaratmanın önemini artırıyor. 
Hükümet de bunun farkında olduğu için son olarak fiber yatırımları ile ilgili adımı atmış durumda. “Türk usulü yeni model” olarak adlandırılan bu yeni sabit altyapı paylaşım sistemi, Türk Telekom CEO’su Dr. Paul Doany’nin uzun süredir gerçekleşmesi için çabaladığı bir adımdı. Söz konusu model mükerrer fiber yatırımların önüne geçecek şekilde fiber altyapı inşası işini Türk Telekom’a verirken diğer operatörleri bu altyapıyı uygun fiyatla kiralama noktasına çekiyor. 


Bu düzenleme kapsamında sabit altyapı konusunda imtiyaz sahibi olan Türk Telekom, talep edilmesi halinde mevcut fiber altyapısını uzun süreli kullanım taahhüdü veren ve dileyen operatörlere uygun koşullar ile kiralayacak. Yeni altyapı için gerektiği durumlarda operatörle işbirliğine gidecek olan Türk Telekom altyapıyı döşeyecek ve yatırım maliyetini operatör üstlenecek. Karşılığında operatör, bu yeni döşenen altyapıyı belli bir süre ücretsiz kullanma hakkına sahip olurken mevcut altyapıdan da indirimli yararlanacak. Mükerrer altyapı maliyetleri düşünüldüğünde bu faydalı bir adım gibi görünüyor ancak belediyeler gibi yapıların da kendi fiberlerini çekerek bu alanda oyuncu olmaya çalışmaları, pazar ekonomisi ile imtiyaz sözleşmeleri arasında artık nerede durduğu belli olmaktan iyice çıkan telekomünikasyon sektörü için net bir yorum yapmayı daha da zorlaştırıyor. Bu noktadan bakılınca telekomünikasyon sektörünü özelleştirme öncesi dönemin dinamikleri ile değerlendirmenin daha doğru olacağı düşüncesi oluşuyor. 
Bu yanıyla fiber altyapı imtiyazının bir şirkete verilerek diğer şirketleri bunun üzerinden servis vermeye zorunlu bırakma olarak görülen düzenlemenin ülkeye sağlayacağı katkı ise tartışmasız. TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, bu yeni düzenleme ile en az 6,5 milyar dolarlık yatırımdan tasarruf edileceğini belirtirken bunun Türk Telekom’un satış bedelinin üzerinde olduğuna dikkat çekiyor.
 
Öldüresiye rekabet içinde ağır yatırım yükünü karşılamak zorunda olan ve önceki TÜBİSAD raporlarında hem Türkiye’de hem dünyada kâr marjı ve yatırım oranlarının karşılaştırmasının sürdürülebilirliğini sorgulama noktasına getirdiği yorumu yapılan telekomünikasyon sektöründe, tasarruf ve ülke yararı odaklı düşünüş bundan sonra hakim olacağa benziyor. Bu ister koordineli diyelim ister regüle edilen diyelim, tek operatörlü eski yapıya daha yakın bir tercih ve sonuçlarını mobil telekomünikasyon maceramızın başladığı 1990’lı yıllardaki 25 yıllık numara tahsis sürelerinin sonuna geldiğimizde göreceğiz. Fiber altyapı konusunda özellikle Doany tarafından sıkça yapılan “sonunda altyapı devlete kalacak” yorumu da aslında bu sona işaret ediyor. O günler geldiğinde ne olacak? Telekomünikasyonda değer yaratan varlıklar üzerinden yatırım araçları oluşturulması, bu yeni dönemin baskın dinamiği olacağa benziyor. Altyapının sonunda devlete kalacağı düşünülürse, bu devletin gelir kalemlerinden biri haline gelecek. 
“Kule Endüstrisi” yeni yatırım giriş sağlanabilecek alanlardan biri. Mobil haberleşmenin bel kemiğini oluşturan kuleler, Amerika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Hindistan’a önemli bir yatırım aracına dönüşmüş durumda. Sadece Hindistan’da 2020’ye kadar 130 bin yeni kulenin piyasaya çıkması bekleniyor. Türkiye’nin telekom endüstrisinin en hızlı büyüyen segmentleri arasında yer alan bu pazara dahil olmak için bazı adımları atması gerekiyor. 
Global rakamlar, kule endüstrisinin yılda yüzde 15-20’lik büyüme ivmesini sürdürdüğünü gösterirken kule şirketlerinin halka arzı dünya piyasalarında ciddi bir değere işaret ediyor. Bunların en büyüğü, ABD’de 62 milyar dolar değerinde olan American Tower. Bu, Türkiye’deki borsa şirketlerinin toplam değerinin üçte birine eşit. American Tower’ı Crown Castle 45 milyar dolar, SBA ise 20 milyar dolarlık değerleriyle takip ediyor. İspanya’daki 6 milyar dolarlık Cellnex ve 4 milyar dolar değerindeki İtalyan Inwit şirketleri de önemli örnekler.  
Yüksek temettü verimiyle dünya piyasalarında öne çıkan kuleler, öngörülebilir ve enflasyona endeksli gelirleriyle de yatırımcılar açısından cazibe kaynağı. Aynı zamanda çoklu kiracılığa dayanan iş modeli nedeniyle yüksek nakit dönüşüm hızı elde ediliyor. 
 

Bir diğer önemli yatırım alanı da, telekomünikasyon şirketlerinin operasyonları üzerinden türev yatırım araçları tanımlanması. Geçmiş yıllarda emeklilik fonları dahil birçok yapı, hisse senedi piyasalarının çalkantılı olduğu dönemlerde daha güvenli gördükleri altyapı yatırımlarını fonlayarak kendilerini güvence altına almışlardı. Türkiye’nin şu andaki tercihleri, İslami -başka bir deyişle faizsiz- yatırım araçlarına daha açık olduğunu gösteriyor.   
Turkcell’in Aralık 2017’de KAP’a açıkladığı sukuk ihracı bunun bir örneği. Turkcell iştiraki Superonline’ın 300 milyon liraya kadar sukuk ihraç edeceğini duyurmuştu. Kuveyt Türk’ten Mart 2018’de yapılan açıklamada, bankanın 21 Mart’ta talep toplamasını gerçekleştirdiği 176 gün vadeli 125 milyon lira tutarındaki kira sertifikası ihracıyla Superonline’ın finansman ihtiyaçlarını karşılamada alternatif faizsiz ürünle piyasadan kaynak temin edildiği belirtildi. Finansal alandaki bu gelişmeler, telekom operatörlerinin elektrik şirketleri ile işbirliği yaparak hanelere daha güçlü ulaşmaya yönelik bir önceki adımını gölgede bırakacağa benziyor.