TCMB: İhtiyaç duyulursa ilave sıkılaştırma yapılabilecek

0
34

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, son dönemde açıklanan verilerin, alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla iktisadi faaliyetin gücünü koruduğuna işaret ettiği bildirildi.

Kurulun 27 Temmuz toplantısına ilişkin yayımlanan özette, haziran ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0,27 düştüğü ve yıllık enflasyonun 0,82 puan azalarak yüzde 10,90 olduğu hatırlatıldı.

İhtiyaç duyulursa ilave sıkılaştırma yapılabileceği belirtilen toplantıda, bu dönemde gıda enflasyonunun taze meyve-sebze grubuna bağlı olarak gerilediği, enerji yıllık enflasyonundaki yavaşlamanın sürdüğü belirtilen özette, temel mal grubunda, Türk lirasındaki birikimli değer kaybının gecikmeli etkileri sürerken yıllık enflasyonun dayanıklı mal fiyatlarına bağlı olarak gerilediği kaydedildi.

Özette, bu dönemde, giyim fiyatlarındaki yöntem değişikliğinden kaynaklanan geçici etkiler arındırıldığında da enflasyonun ana eğiliminde bir iyileşme kaydedildiği aktarılarak, haziran ayında gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyonun 2,57 puan düşüş ile yüzde 14,34 olduğu ifade edildi.

Bu gelişmede taze meyve-sebze grubu enflasyonundaki baz etkisi kaynaklı düşüşün belirleyici olduğuna işaret edilen özette, diğer taraftan, taze meyve-sebze dışı gıda enflasyonundaki yükseliş eğiliminin devam ettiği, bu grupta özellikle kırmızı et fiyatlarındaki artışların dikkati çektiği bildirildi.

Özette, temmuz ayına ilişkin öncü göstergelerin, işlenmemiş gıdadaki baz etkisine bağlı olarak gıda yıllık enflasyonundaki düşüşün devam edeceğine işaret ettiği belirtilerek, şunlar kaydedildi:

“Enerji yıllık enflasyonundaki aşağı yönlü seyir ise döviz kuru ve petrol fiyatlarındaki görünümle birlikte haziran ayında da sürmüştür. Ancak, yakın dönem gelişmelerine bağlı olarak enerji enflasyonunun temmuz ayında bir miktar yükselmesi beklenmektedir. Hizmet grubu fiyatları haziran ayında yüzde 0,53 artmış, grup yıllık enflasyonu 0,12 puan yükselerek yüzde 9,18 olmuştur. Hizmet enflasyonu, akaryakıt fiyatlarındaki artışın gecikmeli yansımalarının görüldüğü ulaştırma hizmetlerinin yanı sıra başta kırmızı et olmak üzere gıda enflasyonunda kaydedilen yükselişin dolaylı etkilerinin hissedildiği yemek hizmetleri kanalıyla artış göstermiştir. Hizmet enflasyonu üzerinde döviz kuru, akaryakıt ve gıda fiyatlarından kaynaklanan maliyet artışlarının yanı sıra genel enflasyona endeksleme davranışının etkileri de hissedilmektedir.”

“Enflasyon yüksek seviyesini korumakta”
Özette, temel mal grubu yıllık enflasyonunun haziran ayında 0,51 puan azalarak yüzde 9,20’ye gerilediği anımsatılarak, “Bu düşüşte, Türk lirasının son dönemdeki seyrine bağlı olarak dayanıklı mal grubu fiyatları belirleyici olmuştur. Giyim grubu yıllık enflasyonu ise bu dönemde nispeten yatay seyretmiştir. Giyim ve dayanıklı dışı temel mallarda ise aylık fiyat artışları yavaşlamakla birlikte Türk lirasındaki birikimli değer kaybının gecikmeli etkilerine bağlı olarak grup yıllık enflasyonu yüksek seviyesini korumuştur.” değerlendirmesine yer verildi. 
Enflasyonun bir miktar gerilemekle birlikte yüksek seviyesini koruduğu dile getirilen özette, son aylarda yaşanan maliyet yönlü gelişmeler ve gıda fiyatlarında beklenen kısmi düzeltmenin sınırlayıcı etkisine rağmen, enflasyonun bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturduğu vurgulandı.

Özette, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetteki toparlanmanın devam ettiğine işaret ettiği vurgulanarak, “Nisan ve mayıs ayı sanayi üretimi gelişmeleri birlikte değerlendirildiğinde, ikinci çeyrekte bir önceki döneme kıyasla daha güçlü bir artış gözlenmektedir. Haziran ayına ilişkin anket göstergeleri bu görünümün korunacağına işaret etmektedir. İmalat sanayisine ek olarak hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerinde de yakın dönemde daha kuvvetli bir faaliyet gözlenmektedir. Bu gelişmeler, ekonomideki toparlanmanın sektörel yayılımının arttığı yönünde sinyal vermektedir.” bilgisine yer verildi.

Üretim sektörlerindekine benzer bir görünümün talep göstergelerinde de izlendiği bildirilen özette, son dönemde tüketici güveni ve yatırım eğiliminin iyileştiğinin gözlendiği kaydedildi.

Özette, teşviklere konu olan gruplara yönelik tüketim talebinin gücünü korurken ilk çeyrek itibarıyla zayıf seyrini sürdüren yatırımlarda da iyileşme sinyalleri bulunduğu belirtilerek, yılın ikinci çeyreğinde yurt içi talebin büyümeye katkısının artacağının öngörüldüğü kaydedildi.

“AB ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir”
PPK toplantı özetinde, iç talepteki iyileşme devam ederken mal ihracatında sektörler geneline yayılan artışlarla net dış talebin büyümeye olumlu katkı yaptığı ifade edildi.

Başta Avrupa Birliği bölgesinde iyileşen büyüme görünümü olmak üzere küresel ölçekte gözlenen toparlanma eğiliminin, reel kurun seyri ve dış piyasalarda pazar çeşitlendirme esnekliğinin ihracatı desteklemeye devam ettiği vurgulanan özette, “Mal ihracatındaki artışların cari açıktaki bozulmayı yavaşlattığı, çekirdek cari açık göstergelerinde ise iyileşme sağladığı görülmektedir. Turizmdeki kısmi toparlanma beklentisine ek olarak, mal ihracatındaki artış eğiliminin cari dengeye olumlu katkı vermeye devam etmesi beklenmektedir.” değerlendirmesine yer verildi.

Özette, iş gücü piyasasında şubat ve mart dönemlerinde başlayan iyileşmenin nisan döneminde belirginleştiği aktarılarak, “Tarım dışı sektörlerdeki istihdam artışlarının katkısıyla işsizlik oranları gerileme kaydetmektedir. Öncü göstergeler ekonomideki toparlanmayla birlikte önümüzdeki dönemde işsizlik oranlarındaki düşüş eğiliminin süreceğine işaret etmektedir.” denildi.

Son dönemde açıklanan verilerin, alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla iktisadi faaliyetin gücünü koruduğuna işaret ettiği belirtilen özette, “İç talepte iyileşme gözlenirken Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir. İktisadi faaliyetteki toparlanmanın iş gücü piyasasına olumlu yansımaları önümüzdeki dönemde de gözlenmeye devam edecektir.” bilgisine yer verildi.

(PPK) toplantı özetinde, yakın dönemde açıklanan göstergelerin iktisadi faaliyete dair aşağı yönlü risklerin zayıfladığı ve ekonomideki toparlanmanın yılın ikinci çeyreğinden itibaren güç kazanacağı yönündeki geçmiş değerlendirmeleri teyit ettiği belirtildi.

Kurulun 27 Temmuz’daki toplantısına ilişkin yayımlanan özette, küresel iktisadi faaliyette gözlenen ılımlı toparlanma eğiliminin 2017 yılının ilk çeyreğinde, özellikle gelişmiş ülkeler kaynaklı olarak belirginleştiği ifade edildi.

Küresel finans piyasalarında oynaklıkların belirgin şekilde düşmesi ve risk iştahının artmasının küresel finansal koşulların iktisadi faaliyeti destekleyici etkisini pekiştirdiği belirtilen özette, ayrıca tüketici ve reel kesim güven endekslerindeki iyimser görünüm ve başta petrol olmak üzere bazı emtia fiyatlarındaki olumlu seyrin de küresel iktisadi faaliyete dair beklentileri iyileştirdiği aktarıldı.

Özette, olumlu küresel büyüme görünümü ve buna paralel olarak düşen işsizliğe karşın ücret artışları yönünden belirgin bir enflasyonist baskı görünmemesi nedeniyle gelişmiş ülke para politikalarındaki normalleşme sürecinin ılımlı olacağı beklentilerinin korunduğu belirtilerek, söz konusu unsurların Türkiye dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarını güçlü tuttuğuna işaret edildi.

Küresel iktisadi faaliyetteki mevcut olumlu tabloya rağmen, gelecek döneme ilişkin aşağı yönlü risklerin de bulunduğuna dikkat çekilen özette, şunlar kaydedildi: 

“Özellikle Fed’in faiz artırımı ve bilanço küçültme politikalarına dair açıklanan normalleşme sürecinin beklentilerin ötesinde bir hızda hayata geçmesi durumunda, finansal piyasalarda gözlenen yüksek risk iştahı ve düşük oynaklık döngüsünün tersine dönmesi mümkündür. Böyle bir durum, gelişmiş ülkelerde menkul kıymet fiyatlarında dalgalanmalar yaratarak büyüme eğilimini zayıflatabilecektir. Ayrıca, risk iştahının azalması gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarında da dalgalanmalara yol açabilecektir. Bunlara ilave olarak, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış süreci ve başta ABD olmak üzere birçok ülkede gündemde olan dış ticaret korumacılığı gibi küresel ekonomi politikalarına dair belirsizliklerin etkileri de yakından takip edilmektedir.”

“Ekonomideki toparlanma ikinci çeyrekten itibaren güç kazanacak”
PPK özetinde, küresel finans piyasalarındaki olumlu seyre paralel olarak yurt içinde de yılın ikinci çeyreğinde finansal koşulların iktisadi faaliyeti daha destekleyici bir görünüm sergilediği bildirildi.

Bu gelişmede makroihtiyati politikalar, kamu tedbir ve teşvikleri ile mart ayından itibaren limitleri yükseltilen ve kullanım koşullarına yönelik kolaylıklar sağlanan Kredi Garanti Fonu (KGF) teminatlı kredilerin ivmelenmesinin belirleyici olduğu aktarılan özette, “Diğer taraftan, mart ayından itibaren özellikle DİBS piyasalarına yönelik güçlü sermaye girişleri sayesinde yabancı yatırımcıların DİBS stoku içindeki payının artması ve Hazine’nin güçlü yurt dışı talebe karşılık olarak dış borçlanmasını artırmış olması da yurt içindeki bankalara arz tarafından önemli bir alan açmıştır.” değerlendirmesinde bulunuldu.

KGF teminatlı kredilerde tanımlanan üst sınıra yaklaşılmış olması ve yakın dönemde bankacılık sistemindeki arz yönlü etkilerin devreye girmesinden ötürü, haziran ayı itibarıyla ivme kaybetmeye başlayan kredi büyümesinin yılın ikinci yarısından itibaren daha ılımlı seviyelerde dengelenmesinin beklendiği bildirilen özette, yılın ilk yarısında meydana gelen güçlü kredi ivmesinin toplam talep ve iktisadi faaliyete yansımalarının yakından takip edildiği belirtildi. 

Özette, yakın dönemde açıklanan göstergelerin iktisadi faaliyete dair aşağı yönlü risklerin zayıfladığı ve ekonomideki toparlanmanın yılın ikinci çeyreğinden itibaren güç kazanacağı yönündeki geçmiş değerlendirmeleri teyit ettiği vurgulandı.

İktisadi faaliyetteki toparlanmanın ihracatçı sektörler öncülüğünde önceki döneme kıyasla daha geniş bir sektörel dağılım sergilemeye başladığına dair işaretlerin gözlenmesinin büyümenin istikrarlı şekilde toparlanması açısından önem taşıdığının altı çizilen özette, “Turizm gelirlerinin kademeli olarak toparlanması, güven kanalının güçlenmesi, birikimli değer kaybının net ihracata olumlu etkisi ve Rusya ile ticari ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi büyümeye olumlu katkı yapmaktadır. Ayrıca, tüketim ve yatırım harcamalarını artırmaya yönelik alınan önlemler ve uygulanan teşvik paketleri, belirsizlik algısındaki zayıflama ve finansal koşullardaki iyileşme de büyümeyi desteklemeye devam edecektir.” denildi.

 Özette, toparlanmanın etkisiyle istihdamda gözlenen iyileşme ve işsizlik oranında kaydedilen gerilemenin gelecek dönemde de bu eğilimi koruyarak yurt içi talebin büyümeye katkısının artacağı bir zemin hazırladığı ifade edildi.

Yatırımların ise belirsizliklerin azalması ve güven ortamının pekişmesine bağlı olarak daha kademeli bir toparlama sergileyeceğinin öngörüldüğü belirtilen özette, “Öte yandan, turizm gelirlerindeki toparlanmanın hızı, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler, sermaye akımlarının seyri ve jeopolitik gelişmeler, yakın dönemde olduğu gibi 2017 yılında da büyüme üzerinde aşağı yönlü risk teşkil etmektedir.” yorumu yapıldı.

“Enflasyondaki düzelmenin kademeli olarak sürmesi bekleniyor”
PPK özetinde, parasal sıkılaştırmanın enflasyon üzerindeki olumlu etkilerinin gözlenmeye başladığına işaret edilerek, şu değerlendirmede bulunuldu: 

“Tüketici enflasyonu nisan ayından sonraki dönemde petrol fiyatlarındaki düşüş ve yakın dönemde Türk lirasındaki istikrarlı seyrin etkisiyle gerilemiş ve Nisan Enflasyon Raporu tahminleri ile büyük ölçüde uyumlu gerçekleşmiştir. Gelinen noktada orta vadeli enflasyon görünümünde bir önceki Enflasyon Raporu dönemine kıyasla bir miktar iyileşme olduğu değerlendirilmekte ve enflasyonun ana eğilimindeki düzelmenin kademeli olarak sürmesi beklenmektedir. Ancak, beklentiler ve fiyatlama davranışındaki katılığın büyük ölçüde devam ettiği de dikkate alındığında, çekirdek enflasyon görünümündeki iyileşmenin henüz tatminkar olmadığı ve sıkı bir para politikası duruşu gerektirdiği değerlendirilmektedir.”

Kurul’un toplantıda Temmuz Enflasyon Raporu’nda yer alması öngörülen orta vadeli tahminleri değerlendirdiği aktarılan özette, bu çerçevede, 2017 yıl sonu enflasyon tahmininin Nisan Enflasyon Raporu’na göre 0,2 puan yukarı yönlü güncellendiği, 2018 yıl sonu enflasyon tahmininin ise değiştirilmediği kaydedildi.
Özette, enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli olarak yakınsayacağı; 2017 yıl sonunda yüzde 8,7 olarak gerçekleşeceği; 2018 yıl sonunda ise yüzde 6,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağının öngörüldüğü ifade edildi. 
PPK özetinde şu görüşlere yer verildi:

“Enflasyonda yıl içinde gözlenecek en yüksek seviyelerin geride kaldığı tahmin edilmekle birlikte, yılın ikinci yarısında dalgalı bir seyir beklenmektedir. Gıda fiyatlarındaki düzeltmenin henüz arzulanan boyutta olmaması, grup enflasyonunda baz etkilerine bağlı olarak yakın dönemde gözlenen düşüşlerin kalıcılığı konusunda temkinli bir yaklaşım gerektirmektedir. Ayrıca, beyaz eşya ve mobilya sektöründeki geçici vergi indirimlerinin ekim ayında geri alınacak olması ve giyim grubundaki yöntem değişikliği kaynaklı etkiler de kısa vadede enflasyonda dalgalanmaya ve çekirdek enflasyonun geçici olarak yükselmesine neden olacak gelişmeler olarak öne çıkmaktadır. Enflasyon görünümünde yılın son ayından başlayarak 2018 yılının ilk aylarında daha belirgin bir iyileşme gözleneceği öngörülmektedir.” 

Özette, bu çerçevede Kurul’un temmuz ayındaki toplantısında, sıkı para politikası duruşunun korunmasına karar verdiği ve Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde borç verme faiz oranını yüzde 12,25’te sabit tuttuğu hatırlatıldı.

TCMB’nin fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceği belirtilen özette, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ifade edildi.

Özette, “TCMB, para politikasını oluştururken orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate almakta ve dolayısıyla enflasyonda yıl içinde gözlenmesi beklenen baz etkileri kaynaklı dalgalanmalardan ziyade enflasyonun ana eğilimindeki gelişmelere odaklanmaktadır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir.” görüşleri kaydedildi.

“Yapısal tedbirler makroekonomik istikrarı destekleyecek”
Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmelerin enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edildiği belirtilen özette, para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artışın gerçekleşmeyeceğinin varsayıldığı aktarıldı.
Özette, maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesinin söz konusu olabileceğine işaret edildi. 

Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesinin, Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olduğu vurgulanan özette, “Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın dönemde dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir. Döngü karşıtı maliye politikası uygulama kapasitesini güçlendirecek yapısal tedbirler, maliye ve para politikası eşgüdümüne katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı destekleyecektir.” denildi.