Sınırsız mobilite çağı

0
43

Akıllı telefonlar dünyasında yeni olan bir şey yok ama doğru zamanlama ile yaratılan değişimin en güçlü yaşandığı sektör de burası. Bu değişim genellikle asıl vurgunun yapıldığı alandan değil, daha kenarda kalmış bir alandan gelen etki ile oluyor. Zaten bu sektöre anlamını kazandıran inovasyon ve ezber bozmanın kökeni de bu.
Durum böyle olunca Apple ve Samsung’un geçen ay içinde tanıttıkları yeni modelleri ile yaşanacak değişimi de abartmadan anlamak kolaylaşıyor. Apple’ın 10’uncu yılında sunduğu çerçevesiz tasarım mobil iletişimde veri kullanımının ve uygulamaların sağladığı olanaklarla kalkan sınırların simgesel bir göstergesi. Yeni değil. Basit bir Google araması, Apple’ın çerçevesiz telefon çıkaracağı haberlerinin 2015’e kadar giden tarihini ya da Çinli telefon markası Xiaomi’nin bu özellikte bir ürünü daha önce çıkardığı bilgisine ulaşmanızı sağlayabilir.
Yeni değil ama zamanında. Çerçevesiz tasarıma anlam veren, Apple CEO’su Tim Cook’un elinde tuttuğu ürünün Apple’ın iPhone’un 10’uncu yılında çıkardığı çarpıcı bir ürün olması değil; sanal gerçeklik/artırılmış gerçeklik (AR/VR) tarafında yaşanan gelişmelerin çerçevenin kaldırılmasını kullanıcının ekrandaki gerçekliğin içine buyur edilmesinin değerini artırması.

Bu yeni etkileşim, insanların akıllı telefonla değil akıllı telefonun içindeki dünya ile ilişkisini değiştirecek. Bunun sonuçlarının bizi nereye götüreceğini şimdiden söylemek güç ancak Pokemon Go çılgınlığını yaşayanlar kendilerinin de o dünyanın içinde olduğu bir senaryoyu akıllarına getirip bunun hayalini kurabilir. 

Bu hayali kurmakta zorlananlar için Galaxy 8 ve Galaxy 8S modellerini tanıtmasının ardından Galaxy Note 8 için sipariş toplamaya başlayan Samsung’un bu modelleri için oluşturduğu resmi sitedeki görüntü yeterli. Fotoğraftaki astronot ile uzay ve telefonun konumlandırılması bu yeni dünyayı betimleyen en iyi örnek. EDGE modelleri ile ekranı sınırsızlaştırma noktasında önemli adımlar atan Samsung, bunun yarattığı sınırsızlığı çok önemli bir araçla tamamlayarak etkileşimin de bu kurgudaki önemini gösteren önemli bir vurgu yapıyor. Bunu vurguyu sağlayan aksesuar, kalem olarak karşımıza çıkıyor. İnsanların klavyeye göre çok daha fazla alışkın oldukları bu geleneksel yazma aracı, telefonların gücü artıp kalemin ucu ile yazı aynı noktada daha iyi buluştukça çok daha çarpıcı bir iletişim ya da etkileşim aracına dönüşüyor.

Kalemle fotoğrafların üzerine yazı yazabilmek ve nihai şeklini paylaşabilmek son kullanıcı tarafında gelişen olanakların basit gibi görünen bir göstergesi ancak mecralar ile insanların etkileşimini kolaylaştıran bu esneklik içine girmekte olduğumuz yeni çağı çok etkileyici bir biçimde tanımlıyor. Bunu AR/VR tarafına uyarladığınızda insanlar ve telefonlar değil insanlar ve bu farklı gerçeklik ortamındaki nesneler arasında ilişki kurmanın damgasını vuracağı yeni bir çağın eşiğinde olduğumuz daha rahat algılanıyor.

Bu değişimin merkezinde artık akıllı telefonun ötesinde aksesuarlar yer alacak. Samsung’un yeni akıllı telefonunun reklamında, piyasaya girmeden önce verilen siparişlerde aksesuar mağazasından alışveriş için 500 liralık hediye çeki vermesi, boşuna atılan bir adım değil. Önümüzdeki dönemde akıllı telefonlar kendilerine bağlı olan ya da sadece marka bağımlılığıyla alınan aksesuarları toplayabildikleri ölçüde adlarını duyuracaklar. Bu alanda kablosuz özelliği –şarj dahil olmak üzere- önemli değişimi yaratacak unsur olacak.

Apple, kablosuz kulaklarını ilk tanıttığında tartışma “bizi bunlara mahkum edemezsin” temasına odaklanmıştı. Bilgi teknolojileri tarafında daha önce yaşanan “var olan yatırımınızı koruyarak buna geçebilirsiniz” önermesi, paradigmanın değişmesi ile birlikte devre dışı kalmış görünüyor. Daha hayati olan “bu kadar aksesuarı nasıl şarj edeceğiz ki?” sorusu ise gelişen ve yaygınlaşan kablosuz şarj özellikleri ile tarihe karışmaya doğru ilerliyor.
Apple’ın şebekeye doğrudan bağlanan saati, bu tür ürünlerde iki kritik problem olan şebekeye bağlı olmanın harcatacağı pil gücünün yüksekliği ve içeriye koyulacak mekanizma nedeniyle büyüklüğün artmasının sorun olmaktan çıkacağının işaretlerini taşıyor. Saatlerin yükselişi, birkaç boyutu ile içinde bulunduğumuz döneme damgasını vuracak gibi görünüyor.

Deloitte, hala niş bir pazar oluşturmasına karşın akıllı saat ve sağlıklı yaşam bantları gibi giyilebilir ürünlerin çarpıcı büyüme oranlarını yakaladığına işaret ediyor. ABD’de 2014 ve 2015’te iki katına çıkan akıllı saat yaygınlığı 2016’da üç katına çıkarak üstel büyüme çevrimine girmenin işaretlerini verirken giyilebilirlerin mobil pazardaki yaygınlığının yüzde 12’ye ulaşması dikkat çekici bir rakama işaret ediyor. İnovasyon tarafında daha çarpıcı olan sanal gerçeklik veya artırılmış gerçeklik destekli ürünlerin ciddi bir varlık göstermesinin birkaç yıl alacağına işaret eden Deloitte’un 2016 yılına dair ABD verileri iki açıdan daha dikkat çekici. Bunlardan ilki, ABD’deki giyilebilir cihaz kullanıcılarının günde toplam 9 milyar kez giyilebilir cihazlarına bakarak bir önceki yıldaki skorlarını yüzde 13 iyileştirmiş olmaları. İkinci nokta ise, akıllı telefon satışlarının yıl bazında yaygınlığı yüzde 10 artıracak şekilde artarken en büyük artışın daha önceki yıllarda gençlerin gerisinde kalan 45-54 ve 55 üzeri yaş gruplarında ortaya çıkması. Türkiye’nin demografik yapısı farklı olduğu için oranlar farklı olabilir ama yeni teknolojilere adapte olma isteği ile Türklerin geride kalmaya pek niyeti olmadığı aşikar.

Kullanıcılar tarafında giyilebilirin bu yükselişi ortaya çıkarken üreticiler tarafında başka bir trend akıllı saat pazarını yeniden şekillendiriyor. 2016’nın son çeyreğinde Apple’ın 78 milyon adetlik iPhone satışının yanında 6 milyon adetlik saat satışının adı anılmayabilir. Ancak teknoloji dünyası bu rakama duyarsız kalsa da saat endüstrisi ve lüks tarafı açısından bakıldığında bu farklı bir anlam taşıyor. Apple Watch satışlarının lüks saat satışlarının yarısından fazlasını oluşturduğunu tahmin eden analistler, Apple’ın bu gücüne karşın lüks markalarının farklı bir yola girdiğine işaret ediyor. Fortune, Tag Heuer, Tommy Hilfiger ve Hugo Boss’un kendi akıllı saatlerini üretmek için yüzlerini Apple’ın rakibi Google’ın teknolojisine döndüğüne dikkat çekiyor. Fortune’un Taht Oyunları (Game of Thrones) tarzında yaptığı “saat savaşları başlasın” yorumu, akıllı saatlerin yaratacağı dalganın bir diğer boyutuna işaret ediyor.

Daha basit inovasyon sayılan AR/VR destekli ürünlerin birkaç yıl ve daha karmaşık olan otonom otomobiller gibi ürünlerin ise daha uzun süre sonunda konuşmaya değer hale geleceği beklenirken, giyilebilirlerin kullanımın artması ve farklı ekosistemlerde kullanım hikayelerinin oluşmasıyla yaygınlıklarının artması şu andaki somut gerçeği oluşturuyor. Kısa vadede giyilebilirlerin yaygınlaşmasını etkileyecek en önemli etken ise nesnelerin interneti (IOT) tarafında yaşanacak gelişmeler. Kurumsal tarafta akıllı şehirler ve akıllı işletmelerin gelişmesine paralel olarak giyilebilirlerin içinde yer aldığı ürün grubu da daha yüksek büyüme potansiyelini yakalayacak.
Deloitte, içeriğin de bu alandaki büyümeye önemli katkı sunacağı öngörüsünde bulunuyor. Uzun süredir dile getirilen içeriği herhangi bir ekranda gösterme vaadi, şebeke teknolojisi ve hızlarındaki gelişmeler ile operatörlerin sahibi oldukları ya da kendi üzerlerinden satılan içeriği geliştirmesinin toplam etkisine bağlı olarak sonunda gerçekleşeceğe benziyor. Bu, inovasyon yapma peşine olan medya şirketleri kadar bu alanda sıfırdan farklı birşeyler yapmak isteyecek medya girişimcilerini yakından ilgilendirecek bir dinamiğe işaret ediyor.