Sermaye piyasası atağa geçebilecek mi?

0
46

Küresel piyasalar en hareketli dönemlerinden birini yaşıyor. Marjlar arttı. Kur ve faizdeki yukarı yönlü dalgalanmaysa borsadaki çıkışı baskı altına alıyor. “2017 yılı zor bir yıl olacak” diyen uzmanların sayısı da giderek artıyor.

Tam bu süreçte, geçtiğimiz 4-5 Kasım tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Sermaye Piyasaları Kongresi “Güçlü sermaye piyasaları, güçlü Türkiye” başlığı ile öne çıktı. Kongrenin açılışına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şirketlerin ucuz kaynak bulabilmesi için sermaye piyasalarının gelişmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti. Sektörün temsilcileri de sermaye piyasalarındaki genişlemenin sert dalgalanmaları bertaraf edebileceğini düşünüyor. Sorun ise şirketlerin borsaya mesafeli durması.

Son 10 yılda 90 şirket borsaya gelirken iflas, birleşme ve satın almalar da dahil kottan çıkan şirket sayısı 77 oldu. 2016 yılında halka arz edilen şirket sayısı sadece bir tane ile sınırlı kaldı. Yatırımcı sayısı ise yükselmiyor ve 1 milyonda sıkışmış durumda. Hisse senetleri dolar bazında 2010 yılındaki fiyatlara göre yüzde 50 iskontolu olduğu halde yine de talep düşük. Mevcut veriler piyasanın gelişimine yönelik karamsar bir tabloya işaret ediyor.

Borsayı yakından takip eden yatırımcılardan Kerem Soylu, ileriye dönük fazla bir beklentisi olmadığını söylüyor. Son 16 yılda çözülemeyen sorunların şimdi çözülmesinin çok zor olduğunu düşünüyor. Öte yandan birikimini emeklilik fonlarında değerlendiren Yılmaz Öztürk ise yüzde 25’lik devlet desteğinin devreye girmesiyle bireysel emekliliğin kendisi için cazip oluğunu ifade ediyor. Öztürk, çevresinden birçok kişinin de kendisi gibi güvence sağlaması nedeniyle birikimini emeklilik fonuna aktardıklarını belirtiyor. Veriler de zaten söylemleri destekler nitelikte. Yüzde 25 devlet teşvikinin uygulamaya alındığı 2013 yılından bu yana sisteme katılım hızla artarken 4,1 milyon olan katılımcı sayısı 6,5 milyon seviyesine çıktı.

Ancak sermaye piyasası dendiğinde ilk akla gelen hisse senetleri piyasası, yani borsa. Borsanın atağa geçebilmesi için de öncelikle geçmişte yaşanan acı tecrübelerden dolayı kafalarda oluşan algının değişebilmesi gerekiyor. Sonuçta borsa denildiğinde mağduriyet, manipülasyon, iflas eden ya da el konulan şirketler gibi olumsuzluklar akla gelmekte. Bu algının değişmesi ve yerine; şirketler için ucuz kaynak alanı, yatırımcılar için de uzun vadede güvenli ve yüksek kazanç elde edebileceği yatırım araçları gelebilmeli. Gerek arz ayağında gerek talep ayağında bakış açısının değişmesi ve makul beklentilerin teşvik edilmesi piyasanın daha sağlıklı bir zemin üzerine oturmasına imkan tanıyacaktır. Bunu gerçekleştirecek olan piyasanın denetleyicisi ve düzenleyicisi konumunda bulunan SPK’ya ise ciddi bir sorumluluk düşüyor. Bir yandan halka arzları teşvik eden ve destekleyen bir politika geliştirirken diğer yandan yatırımcıyı koruyan ve zarara uğratabilecek gri alanları bertaraf eden çalışmalarını ısrarla sürdürmesi piyasayı destekleyecektir. Sonuçta halka açılan şirketler, geleneksel yatırım araçları kadar güven oluşturabildikleri ölçüde uzun vadeli yatırımcıların da ilgi alanına girebilecektir.