Piyasalarda sonbahar senaryoları

0
27

PIYASALAR SON DÖNEMDE ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımları konusundaki adımlarından daha çok Trump’la ilgili gelişmeleri takip ediyor. Ocak ayında Başkanlık koltuğuna oturan Trump’ın seçim vaatlerinden biri olan sağlık reformunu yürürlükten kaldırmak için hazırladığı tasarının Senato’dan geçmemesi ve vergi reformu konusundaki belirsizliklere Rusya soruşturması gibi siyasi riskler de eklendi. ABD’de düşük seyreden enflasyon ve büyüme verileri FED’in bilanço normalleşmesine yönelik açıklamalarını önemli hale getirirken, Trump’a yönelik haberler dolar endeksinin Haziran 2016’dan bu yana en düşük seviyelere çekilmesine neden oluyor. Doların zayıf seyri gelişmekte olan ülkelere yarıyor. Peki, gelişmekte olan ülkelerdeki bu bahar havası devam edecek mi?

Hatırlanacağı gibi Mayıs 2013’ten bu yana piyasaların gözü kulağı FED’in faiz ve bilanço azaltmaya yönelik açıklamalarında. Şu anda beklentiler, FED’in eylül ayını pas geçerek aralık ayında faiz konusunda matematiksel bir ayarlamaya gideceği yönünde. Mart 2018’e sarkabileceğine yönelik görüşler de bulunuyor.

Kapital FX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan, “FED’e dair çok belirsizlik var, aynı zamanda ekonomik reformların ilk zamanlarda anlatıldığı gibi gerçekleşememesi de sıkılaşmanın zamanlamasını uzatacak” diyor. Erkan’a göre, FED’in sıkılaşması uzun zamanlı ve kademeli şekilde olacak, bilanço küçültmesi de piyasayı rahatsız etmeyecek bir şekilde yapılacak. FED’in parasal sıkılaşmayı geciktirmesinin gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akımını, özellikle yüksek getirili piyasalar öncülüğünde devam ettireceğini ifade eden Erkan, “Bu sürede faiz farklarından carry trade avantajı elde eden bu piyasalar açısından en önemli avantaj gelişmiş ülke faizlerinin artmaması, riski ise artması olur” değerlendirmesinde bulunuyor. “TL faizinin yüksek olduğu bir ortamda ABD faizlerinin düşüyor olması bizim en önemli avantajımız” diyen Erkan, bu noktada en büyük riskin ABD 10 yıllıkların yönünü yukarı çevirmesi olacağına dikkati çekiyor.

FED ve ABD ekonomisine yönelik beklentiler düşük olduğu sürece ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 2,2’lerde kalması bekleniyor. Şu andaki rüzgar da bu durumun bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Erkan, “Merkez Bankası, enflasyon odaklı sıkı para politikasını sürdürdüğü ve herhangi bir gevşeme yapmadığı sürece faiz farkı Türkiye’yi cazip seviyede tutar” diyor. Ancak, tüm bu tabloyu jeopolitik belirsizlikler ve dış politika ilişkilerinin değiştirebileceğini unutmamak gerekiyor. Global Menkul Değerler Stratejisti Gökhan Uskuay ise gelişmekte olan ülkelerin yılsonuna kadar gözde olacağını belirterek, Türk Lirası’nın carry trade imkanı verdiğini söylüyor. Nitekim Goldman Sachs stratejistleri, Meksika Pesosu, Türk Lirası ve Güney Afrika Randı’nın şuan en çekici carry trade paraları olduğu tavsiyesinde bulundu. Bu tabloyu bozabilecek tek şey gelişmiş ülke merkez bankalarının faizleri yükseltmesi olacak gibi görünüyor. ABD’de gündem FED’den daha çok Trump üzerine yoğunlaşırken piyasalar, Avrupa Merkez Bankası’nı da dikkatle izliyor. Avrupa ekonomilerindeki toparlanma Avrupa Merkez Bankası’ndan sonbaharda parasal sıkılaştırmadan çıkışa yönelik bir planın geleceğine dair beklentileri güçlendiriyor.

Analistler, eylül itibariyle bir planın açıklanabileceğini kaydediyor. Ancak, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi, parasal genişlemenin devam ettiğini belirtmesi gelişmekte olan ülke para birimlerine şu aşamada destek veriyor. Ayrıca, Çin ekonomisinin artan sanayi üretimi ve tüketimin etkisiyle beklentilerin üzerinde yüzde 6.9 oranında büyümesi de gelişmekte olan ülkeleri destekliyor. Yurtdışındaki hava gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan Türkiye’yi desteklese de içeride bu tabloyu bozabilecek farklı dinamikler bulunuyor. Gündemde geri planda kalsa da Suriye’ye ilişkin kaygılar sürüyor. Diğer yandan, ihracatta Türkiye’nin en büyük partneri olan Avrupa ülkeleri ile ilgili gerginlikler de endişe verse de piyasalara henüz yansımış değil. Artan gerilimlerin ekonomik ilişkilere yansıması piyasalar tarafından da önümüzdeki dönemde izlenecek konuların başında geliyor.

Dünya borsalarındaki yükseliş trendine ayak uyduran BIST endeksinin yılbaşından bu yana MSCI Gelişen Piyasalar endeksinden daha iyi bir performans sergilediği görülüyor. Enver Erkan, borsanın halen yüzde 29 iskontolu işlem gördüğüne dikkat çekiyor. Endeks, Türk Lirası bazında tarihi zirvelerde bulunsa da dolar bazında hâlâ gideceği yer var. Son dönemde sıkı para politikası duruşu ve fonlama maliyetlerindeki artışın piyasaya güveni artırdığını belirten Erkan, “TL’nin arbitraj ve carry trade imkânı sunması kurda stabilleşmeyi getirdi ve öngörülebilirliği artırdı. Gelişen ülkelere fon akımı arttı, ABD Merkez Bankası FED’in düşük enflasyon nedeniyle faiz artırma hayallerinin ertelenmesi bu fon akımlarını pozitif etkiliyor ve Türkiye bu fon akımlarında başı çekiyor” diyor. Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkeler sonbaharda avantajlı konumunu sürdürse de yılsonuna doğru FED ve ECB’den gelecek açıklamalarla yeni bir yön arayışına girebilirler. Bu durum Türkiye’yi de etkisi altına alabilir. Ayrıca, Avrupa ile ilişkiler ve jeopolitik riskler piyasaların üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi durmaya devam edecek.