Papa Franciscus: Türkiye büyük bir cömertlik gösterdi

0
62

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Katolik aleminin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından, aralarında diplomatik misyon şefleri, rektörler, akademisyenler, üniversite öğrencileri ve basın mensuplarının bulunduğu topluluğa hitap etti.
 
Doğal güzellikler ve tarihi açıdan zengin antik medeniyetlerin izleriyle dolu iki kıta ve farklı kültürler arasında köprü vazifesi gören Türkiye’yi ziyaret etmekten mutluluk duyduğunu dile getiren Papa, Aziz Pavlus’un burada doğduğunu, çeşitli Hristiyan topluluklarının burada kurulduğunu, bu toprakların ilk yedi kilise konseyine ev sahipliği yaptığını ve ayrıca halen Efes yakınlarında Meryem Ana Evi olarak kabul edilen İsa’nın annesinin birkaç yıl yaşadığı yere, dünyanın her yerinden inançlı insanların hac görevlerini ifa etmek üzere Türkiye’ye geldiklerini anlattı.
 
Türkiye’nin önemi ve takdir edilmesinin sebeplerinin bütün bunların yanı sıra  büyük bir canlılık çalışkanlık, halkının cömertliği ve bütün milletler içindeki rolünde aranması gerektiğini dile getiren Papa Franciscus, “Sizinle burada bu dostluk, karşılıklı değer verme, takdir ve saygı diyaloğu fırsatını değerlendirmek benim için bir sevinç kaynağıdır” diye konuştu.
 
“Bizim diyaloğa ihtiyacımız var çünkü birçok ortak değerimiz var” şeklinde konuşan Papa, aynı zamanda bu diyaloğun hikmetli bir ruh ve sükunetle farklılıklara değer vermek ve onlardan ders çıkarmaya yardımcı olması gerektiğini söyledi. “Sağlam bir barış inşa etmek çabasını, sabırla ileri götürmek gerektiğinin” altını çizen Papa, şöyle devam etti:
 
“Barış insanlığın onuruna bağlı olan hedefler ve temel haklara saygı üstüne kurulmalıdır. Bu yolda ancak ön yargılar ve yanlış korkular aşılabilinir ve herkesin yararına olan olumlu çabalarla saygıya ve diyaloğa yer açılabilir. Bunu gerçekleştirmek için Müslüman, Yahudi ve Hristiyan vatandaşların yasalara uygun olarak ve bu yasaların uygulandığı ölçülerde aynı haklara sahip olmaları ve aynı ödevleri yerine getirmeleri gerekir.
 
Bu vatandaşlar böylece birbirlerini daha kolay bir şekilde kardeş ve yoldaş olarak kabul edeceklerdir. Böylece her seferinde yanlış anlamalardan uzaklaşarak işbirliğini ve anlayışı besleyeceklerdir.”
 
Barışın anlamlı bir işareti olan din ve ifade özgürlüğünün herkese garanti edilmesi gerektiğini vurgulayan Papa, dostluğun böylece yeşereceğine işaret etti. Papa Franciscus, “Ortadoğu, Avrupa ve tüm dünya bu yeşermeyi bekliyor. Özellikle Ortadoğu çok uzun yıllardır kardeş katlinin yaşandığı savaşlara sahne olmaktadır. Bir savaş sanki bir başka savaşı doğurmaktadır. Sanki savaşa ve şiddete verilebilecek yegane cevap yeni bir savaş ya da başka bir şiddet eylemine başvurmakmış gibi devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
 
“Ortadoğu, bu barış yetersizliği nedeniyle daha ne kadar acı çekmek zorunda kalacak” sorusunu yönelten Papa, “durumun sanki daha iyiye gidebilmesi mümkün değilmiş gibi bu çatışmaların devam etmesine göz yummamaları gerektiğini” kaydetti.
 
“Tanrının yardımıyla barışı sağlamak için çabalama cesaretini her zaman hissetmek gerektiğini” belirten Papa, bu yaklaşımın sadakat, sabır ve kararlılıkla tüm müzakere yollarının kullanılması ve barışla sürdürülebilir kalkınmanın somut hedeflerine ulaşacağını anlattı.
 
Böylesi yüce bir amaca ulaşmak için dinler ve kültürler arası diyaloğun büyük katkıda bulunacağına dikkati çeken Papa, şunları söyledi:
 
“Bununla birlikte bütün insanlık onurunu aşağılayan ve amacı için dini araç olarak kullanan her türlü köktenci yönelim ve terörizm bertaraf edilir. Anlaşmazlıkları ve ayrımcılığı körükleyen fanatizme, köktendinciliğe ve mantık dışı korkulara karşı gelinmelidir. Tüm inananların dayanışması insan haklarına saygının ibadet özgürlüğü ve dini ahlak kurallarına göre yaşama anlamına gelir. Dini özgürlüğün bir taşıyıcı sütunu gibidir. Bu çaba onurlu bir yaşam ve doğal ortamın korunması içindir. Özellikle Ortadoğu’da bulunan halk ve devletler iklimi değiştirmek için savaşa ve şiddete karşı çıkarak hukuku ve adaleti izleyerek bu barış sürecini olumlu sonuca götürecek şekilde ilerletmeye acilen ihtiyaç duymaktadırlar.”
 
Bugüne kadar çatışmalara şahit olduklarını dile getiren Papa, özellikle Suriye ve Irak’ta terör eylemlerinin halen aralıksız devam ettiğini vurguladı. Tutuklular ve farklı etnik gruplara karşı en basit insani kuralların dahi çiğnendiğini söyleyen Papa, azınlık gruplara yönelik büyük zulümlerin gerçekleştiğini, sadece Hristiyan ve Yezidiler değil yüzbinlerce insanın evlerini ve vatanlarını, hayatlarını kurtarmak ve inançlarına bağlı kalabilmek için terk ettiğini ifade etti.
 
Papa, Türkiye’nin büyük bir cömertlik sergileyerek birçok göçmeni kabul ettiğini ve sınırlarında meydana gelen bu dramatik durumdan doğrudan etkilendiğini hatırlattı. Uluslararası camianın bu göçmenlere yardım etmesinin ahlaki bir mecburiyet olduğuna dikkati çeken Papa, gerekli olan insani yardımın yanında bu trajediyi ortaya çıkaran sebeplere de kayıtsız kalınmaması gerektiğini kaydetti.
 
Papa Franciscus, şu ifadeleri kullandı:
 
“Şunu da hatırlatmak isterim ki her zaman uluslararası hukuka bağlı kalmak şartıyla haksız saldırıya karşı mücadele meşru ise de sorunun çözümü için sadece askeri cevap yeterli olmayacaktır. Karşılıklı güvene dayalı, ortak ve güçlü bir çaba gereklidir. Bu çaba kalıcı barışı mümkün kılacak ve kaynaklarımızı silahlara değil insan onuruna layık gerçek savaşlara yönlendirecek, açlık ve hastalıklarla savaş, sürdürülebilir kalkınma, yaratılmış olanın korunması, modern dünyamızda dahi eksik kalmayan ve farklı yüzlerle karşımıza çıkan fakirlik ve uç eğilimlerle mücadele gibi savaşlar. Türkiye tarihi bölgedeki coğrafi konumu ve önemi nedeniyle büyük bir sorumluluğa haizdir. Türkiye’nin yaptığı seçimler ve verdiği örnek özel bir değere sahiptir. Ayrıca medeniyetlerin bir araya gelebilmesine katkı sağlayabilir ve izlenebilir barış ve kalkınma yollarını çizebilir. Her şeye kadir yüce tanrı Türkiye’yi korusun ve kutsasın ve onu etkin kabul edilebilir bir barış inşacısı yapsın.”