Özilhan: Liberal model duvara tosladı

0
61

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, “Bugün gençliğimize, en iyi yetişmiş insan kaynaklarımıza karamsarlık hakim olmuşsa, geleceğe ilişkin hedefleri güncellemek ve topluma yeniden umut vermek gerekir.” dedi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onur konuğu ve konuşmacısı olarak katılımıyla Sabancı Center’da gerçekleştirildi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yoğun programı içinde ayağının tozuyla toplantılarına teşrif etmesinden büyük memnuniyet duyduklarını dile getirdi.

Türkiye’nin 16 Nisan’da önemli bir demokratik imtihandan geçtiğini ve olağanüstü hal (OHAL) koşullarında referandumun sonuçlandırıldığını belirten Özilhan, yönetim sisteminde bazı köklü değişiklikler getiren bu sonucun ülke için hayırlı olmasını dileğinde bulundu.

Özilhan, değişikliğe “evet” denmesine karşılık, “hayır” oylarının “evet” oylarına yakın olmasının, bundan sonraki süreçte değişikliğe karşı çıkanların endişe ve itirazlarının olabildiğince hesaba katılması gerektiğini gösterdiğini ifade etti.  

Tuncay Özilhan, 2019’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar uyum yasalarının çıkacağını ve ülke için yeni bir yönetim sistemine geçileceğini aktararak, “Herkesin ortak talebi olan özgürlük, refah, istikrar, huzur ve barış ortamının tesisi için başta uyum yasalarının çıkarılması olmak üzere her alanda ortak aklı, demokratik tartışmayı ve uzlaşmayı esas almak gerekiyor.” dedi. 

“Liberal model duvara tosladı”
Türkiye içeride bu siyasi hazırlıkları yaparken, dünyada da önemli değişimlerin meydana geldiğine işaret eden Özilhan, liberal demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisinin dünyaya barış ve refah getireceği tezinin ciddi yaralar aldığını savundu.

Özilhan, liberal perspektifin en yoksullar ve zenginler arasında muazzam uçurumların doğmasına yol açtığını belirterek, “Liberal ekonomik model 2008’de duvara toslarken, liberal demokrasi anlayışı da Suriye iç savaşı ve mülteci krizi sırasında aynı kaderle yüz yüze geldi. Teröre karşı küresel mücadelede tüm dikkatler güvenlik önlemlerine çevrildi ama meselenin ahlaki boyutu ihmal edildi. Mülteci krizi Batı demokrasisine duyulan hayranlığı yerle bir etti.” ifadelerini kullandı. 

Liberal demokratik düzenin halka eşitlik ve adalet götürmediği, sadece Batı’nın emperyalist politikalarına hizmet ettiği iddialarının da güç kazandığını anlatan Özilhan, şunları kaydetti:

“Liberal ekonomik ve demokratik modelin dünyaya barış, refah ve saadet getirmekte göstermiş olduğu bu açık zafiyet radikal siyasetlere kapı açtı. Merkez sistem siyasetlerinden ümidi kalmayan bazı seçmen kesimleri daha popülist vaatlerin sahibi siyasetçilere yöneldi. Popülist liderlerin artması ülkeler arasında iş birliğinin yerini çatışmaya bırakması ihtimalini güçlendirdi.”

“Dünyada eşit ve adil bir düzen kurulmalı”
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Özilhan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta katıldığı Kuşak ve Yol Forumu’nun ülkeler arasındaki iş birliği umutlarını güçlendirdiğini ifade etti.

Trump yönetiminin ilk 100 günü tamamlanırken, hayatın gerçekleri karşısında “fantezilerin fantezi olarak kalmak zorunda olduğu”nun ortaya çıktığını ifade eden Özilhan, Fransa seçimlerinin merkez siyasete geri dönüşe işaret ettiğini dile getirdi.

Özilhan, havanın değişmesinde en belirleyici olanın dünya ekonomisinin toparlanmaya başlaması olduğunu bildirdi.

Türkiye için önem taşıyan Avro bölgesinde işsizliğin 2009 sonrasının en düşük seviyesine gerilediğini, Avrupa Komisyonunun son ekonomik beklenti endekslerinin 2011 sonrasının en yüksek seviyesine çıktığını aktaran Özilhan, gelişmiş ülkelerdeki toparlanmanın dünya ticaretini de coşturduğunu söyledi.

Özilhan, bütün bu olumlu gelişmelere rağmen liberal demokrasi ve piyasa ekonomisini tehdit eden risklerin hala tümüyle ortadan kalkmadığına dikkati çekti.

Dünyada son 10 yıldır görülen ekonomik ve jeopolitik istikrarsızlığı tümüyle ortadan kaldırmak için eşitlik, adalet, hakkaniyet gibi talepleri karşılayacak bir düzen kurulmasının gerekeceğini anlatan Özilhan, bunun dünya için olduğu kadar Türkiye için de zaruri olduğunu bildirdi.

“Topluma yeniden umut vermek gerekir”
Teknolojideki değişimlere de değinen Özilhan, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Teknolojik ilerleme verimliliği yükselterek bir dizi sorunu daha rahat çözmemizi sağlayacak ama dijital devrim, yarattığımız muazzam fırsatların yanı sıra yeni riskler de doğuruyor. Düşük ve orta beceri düzeylerine sahip çalışanlar hem iş bulmakta hem de iş bulsalar bile tatminkar gelirler elde etmekte çoktan zorlanmaya başladı. Bu süreç iyi yönetilemediği durumda çok ciddi toplumsal sorunlara gebe. Bizde ise zaten hem eğitim ve beceri düzeyi geri hem de işsizlik oranı çok yüksek. İşsizlik tüm nüfusta yüzde 13, gençlerde ise yüzde 25’e yaklaştı.”
Özilhan, yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olduğunu anımsatarak, “19 Mayıs 1919’da Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Anadolu’ya geçen Gazi Mustafa Kemal, önemi nedeniyle bu tarihi Türk gençliğine armağan etmişti. Atatürk’ün dediği gibi biz her şeyi gençliğe bırakacağız. Gençlerimizi geleceğe hazır, hatta geleceği kendi elleriyle kuracak hale getirmek en önemli vatani sorumluğumuz.” diye konuştu.
 
Bu sorumluluk çerçevesinde Türkiye’nin 2023 hedeflerini de yeniden hatırlamakta fayda olduğunu bildiren Özilhan, “Bugün gençliğimize, en iyi yetişmiş insan kaynaklarımıza karamsarlık hakim olmuşsa, geleceğe ilişkin bu hedefleri güncellemek ve topluma yeniden umut vermek gerekir. Daha iyi bir geleceği endişe ve korku değil umut ve özgürlük kurar.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye-AB arasında gerilim değil iş birliği olmalı”
Tuncay Özilhan, 16 Nisan’daki referandumda sandıklar kapandığı dakikalarda TÜSİAD’ın yayınladığı basın bildirisinde daha güçlü Türkiye için toplumsal dayanışma içinde olmanın ve vakit kaybetmeden geleceğe bakmanın zamanı olduğunu vurguladığını aktardı. 

Burada milli menfaatler doğrultusunda küresel ölçekte rekabetçi Türkiye için gereken reformların demokrasi, ekonomi ve AB ile ilişkiler başlıkları altında sıralandığına değinen Özilhan, şöyle konuştu: 

“Hukukun üstünlüğü, refah, teknoloji ve bilim, eğitim ve kültür gibi bir dizi alanda benzemek istediğimiz yer Uzak Doğu ya da Orta Doğu değil Avrupa medeniyetidir. AB üyelik süreci, sağladığı rekabet gücü, sosyal refah, teknolojik ilerleme, finans, yatırım, ihracat, turizm ve öngörülebilir hukuk devleti düzeni unsurlarıyla Türkiye’nin öncelikli milli çıkarıdır. Diğer taraftan dünyanın tüm bölgeleriyle güçlü ilişki kuran bir Türkiye’nin Avrupa’da da çok güçlü bir etkisi olmaktadır.

Bu karşılıklı menfaate rağmen geride bıraktığımız dönemde Türkiye-AB ilişkilerinde gerilim konjonktürel nedenlerden ötürü tırmanmıştır. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin Türkiye resmi makamlarıyla gerektiği gibi istişarede bulunmadan verdiği Türkiye’yi yeniden denetim sürecine alma kararı ilişkilerin iyice gerilmesine yol açtı. Ancak ticari ve jeopolitik ilişkilerin mantığı Türkiye-AB arasında gerilim değil iş birliği olmasını gerektiriyor.”
Özilhan, Türkiye’nin değişen küresel dengelere uyum sağlaması açısından diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referandum sonrasında yaptığı ziyaretler ve kurduğu ilişkileri çok boyutlu dış siyaset anlayışı çerçevesinde umutla izlediklerini söyledi.

– “Üretimde Reform Paketi sanayi üretimine ferahlık getirecek”
Tuncay Özilhan, TÜSİAD’ın söz konusu basın bildirisinde, Türkiye’nin toplumsal özgürlük, çoğulculuk ve dayanışma içinde ilerleyebilmesi için demokrasi başlığı altında OHAL’in kaldırılması, yargı erkinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, siyasal partiler ve seçim kanunlarında reform, kamu yönetiminde liyakat, düşünce ve ifade özgürlüğü, özgür medya ve internet ortamı maddelerinin sayıldığını ifade etti.

Tuncay Özilhan, hukuk ve özgürlüğün Türkiye’nin dünyada ekonomik etkisi, siyasal itibarı yani milli menfaatleri için en önemli güç kaynakları olduğunu belirten Özilhan, ekonomi başlığı altındaki konulara da değindi. Özilhan, şöyle devam etti:

“Daha önce her fırsatta devlet yetkililerimizle paylaştığımız ve üzerinde ilerleme içinde olduğumuz maddeler arasında iki tanesine özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi kamu ihaleleri mevzuatının AB standartlarında rekabetçi, saydam ve verimli olacak şekilde yasalaşması; ikincisi piyasaları denetleyici ve düzenleyici kurum ve kuruluşların bağımsızlığının korunması. Unutmayalım ki kurumsallığın, hukukun üstünlüğünün, şeffaflık ve hakkaniyetin olduğu yapılarda ekonomik performans kağıt üzerinde kalmaz, halka aş ve iş sağlar. Buna karşılık yozlaşmanın, kayırmacılığın, ahbap-çavuş ilişkilerinin olduğu ülkelerde görüntüdeki başarılar günü gelir sabun köpüğü gibi söner.”

Özilhan, Üretimde Reform Paketi’nin sıkıntılı bir alana hapsolmuş sanayi üretimine bir nebze olsun ferahlık getireceğini belirterek, demokratikleşme, hukuk devleti ve kurumsallaşma süreçlerinde süratle mesafe alınmasını temenni ettiklerini söyledi.
 
“Birlik, beraberlik ve uzlaşma zihniyetini egemen kılmak gerekli”
Referandum sonrasında Türkiye’nin devlet yönetiminde yürütme ayağının oldukça güçleneceği bir döneme girildiğini belirten Özilhan, “Ancak güçlü devletler gücün bir yerde temerküz ettiği değil farklı organlar arasında dağıldığı ve birbirini dengelediği yapılardır. Güçlü devlet olmanın koşulu budur. Yürütme sütunu güçlenirken yasama, yargı, bürokrasi, bağımsız medya, iş dünyası ve sivil toplumun da çağdaş ve demokrasinin temel direkleri olarak güçlenmesi gerekir. Her biri dengelenmeli ve hepsi diğerlerinin gücüne güç katmalı. Aksi takdirde organlar arası dengesizlik vücuttaki ahengi bozar.” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin en önemli meselesi olarak gördüğü için tüm konuşmalarında ısrarla birlik ve beraberlik vurgusu yaptığını anlatan Özilhan, birlik ve beraberliğin hem sosyal ve siyasi istikrar hem de ekonomik istikrar ve refah artışı için çok önemli olduğunu dile getirdi.

Özilhan, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni büyüme hikayesinin “sosyal sermaye” kavramında aranabileceğine işaret ederek, ekonomik büyüme ve refah için geleceğin zorlukları karşısında güçlü bir Türkiye için kutuplaşmayı azaltmak, birlik, beraberlik ve uzlaşma zihniyetini egemen kılmak gerektiğini ifade etti.

“Hükümetimizin terörizme karşı attığı her adımın yanındayız”
Tuncay Özilhan, güçlü bir Türkiye’yi kurmanın önünde belki de en temel engelin çoklu terör tehdidi olduğunu vurgulayarak, cani terör örgütlerine karşı Türkiye’nin en önemli güç kaynağının milli beraberliği ve demokrasisi olduğunu söyledi. 

Bu noktada teröre karşı en sert şekilde önlemler almanın, güvenlik güçlerini en yüksek beşeri ve teknolojik imkanlarla donatmanın her ülkenin en meşru politika tercihi olduğunu belirten Özilhan, bunu yaparken başta terörle mücadele yasası olmak üzere kanun ve uygulamalarda düşünce suçu alanı yaratmamaya duyarlı olmakta yarar olduğunu savundu.

Özilhan, dünya kamuoyunda Türkiye hakkında “düşünce suçluları var; gazeteciler, akademisyenler hapiste” şeklinde bahis olmasının bizzat Türkiye düşmanı lobileri güçlendirdiğini, ülkenin siyasi ve ekonomik milli menfaatleri ve demokrasinin saygınlığına darbe vurduğunu dile getirdi. 

Terörün öncelikli bir milli güvenlik meselesi olduğunun, sert ve kararlı güvenlik önlemleri gerektiğinin altını çizen Özilhan, “Hükümetimizin terörizme karşı attığı her adımın yanındayız. Aynı zamanda, terör eylemlerine başvuran hareketlerin toplumun kimi kesimlerinde ilgi ve destek görmesi siyasi bir meseledir. Bunun çözüm yolu da siyasidir. AK Parti hükümetlerinin siyasi vizyon ve cesaretle tasarlayıp hayata geçirdiği Çözüm Süreci’nin değerini şimdi daha iyi anlıyoruz.” diye konuştu.

Çözüm Süreci’nin ne yazık ki çeşitli nedenlerle akamete uğradığına değinen Özilhan, şu görüşleri aktardı:
“Sorun bugün komşularımızdaki iç savaş ve kargaşa ortamı yüzünden daha da karmaşık bir hal aldı. Rusya ve İran’ın Esad rejimine desteği, ABD’nin PKK ile ilişkisi açık olan YPG’ye ağır silahlar vermesi bölgemizin daha uzun süre rahat bir nefes alamayacağını gösteriyor. Buna karşılık, Çözüm Süreci’nden çıkarılan derslerle tahkim edilmiş yeni bir milli birlik ve kardeşlik açılımı, ülkemize ve bölgemize yönelik oyunları bozan ve yeni bir oyun kuran ve böylece bölgenin her etnik kökenden tüm insanlarına umut veren bir atılım olabilir.”

“Atatürk bağımsızlığımızın, birlik ve beraberliğimizin milli simgesidir”
Özilhan, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olarak büyük bir asker, eşsiz bir siyasetçi, barış insanı ve devlet adamı olduğunu söyledi.

Ancak onu her türlü tartışmanın üzerine çıkaranın yalnızca bu nitelikleri olmadığını kaydeden Özilhan, “Atatürk aynı zamanda bağımsızlığımızın, birlik ve beraberliğimizin milli simgesidir. Geçtiğimiz günlerde, Atatürk’e yapılan saygısızlıklara karşı her kesimden, her görüşten vatandaşlardan yaygın ve şiddetli bir tepki yükselmesinin arkasında da böyle bir milli hassasiyet bulunmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Dünyada, bölgede ve Türkiye’de zor ve sıkıntılı bir dönemden geçildiğini belirten Özilhan, “Ancak zorlukları aşmak, huzurlu ve güçlü bir Türkiye yaratmak, en geniş özgürlüklerin toplumu olarak dünyada yükselmek, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrara katkıda bulunmak için imkanlarımız, kaynaklarımız, siyasi seçeneklerimiz var. Siyaset ve devlet insanlarımızın bunları en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyoruz. Millet olarak, yurtseverlik ve öz güven içinde ilerlemeye kararlıyız.” diye konuştu.