Niçin futbol bizi bu kadar mutlu (ya da mutsuz) ediyor?

0
55

Bu spora tapınanların yanı sıra futboldan nefret edenlerin sayısı da azımsanamaz. Kısacası, tutku ve nefret gibi uç duygulara hitap eden, ortalama tepkilerle işi olmayan bir spor dalı söz konusu.
 
Dünya Kupası’nda geçen cumartesi oynanan karşılaşmada Fransız takımının başarısının ardından teknik direktör Didier Deschamps “bu mesleği bu tür mutluluk anları için yapıyorum” dedi. Hem bu yılki Dünya Kupası’nda hem de daha öncekilerde aslında hep aynı gözlem söz konusu: Futbol bizde, kendimizden geçiren bir mutluluk hissi yaratıyor.
Kuşkusuz, taraftarların boğazlarını yırtarcasına bağırmaları bazılarını da rahatsız edecektir. Hem Dünya Kupası hem de televizyondaki yayınlar bu kitleye itici gelecektir. Ama ister krampon taraftarı ister krampon karşıtı olun, inkâr edilemez tek bir gerçek var: Futbol kadar, kolektif bir amaç etrafında bu kadar çok sayıda insanı toplayabilen başka bir etkinlik yok. Futbol hakkında sayısız kitap yazmış olan antropolog Christian Bromberger, “Hemen hemen bütün ülkeler futbola aşina olduğu ve bu sporu uyguladığı için Dünya Kupası, neredeyse insan aleminin bütünüyle karşı karşıya geldiğiniz bir yer” diyor.

“Silahsız ulusal bir savaş”
 Dünya Kupası’na yönelik bu derin tutkunun nedenlerinden biri, ulusal renklerle özdeşleşme arzusu. Filozof Gilles Vervisch, bireysel olarak kazanılan ya da kaybedilen yarışların çok fazla ilgi çekmediğini söylüyor. Oysa, insanların bir ulusla özdeşleşme duygusu asla ortadan kalkmaz. “Ülke genelinde bakıldığında, örneğin politika kolektif bir heyecan yaratabilecek bir alan. Ama burada da her zaman ulusun bir kısmı diğerine karşıdır. Hiçbir zaman ulusal bir birlikten söz edilemez.”  Vervisch, Dünya Kupası’nın ise tersine bir bütüne ait olma duygusuna olanak tanıdığını belirtiyor. “’Kazandık’ söz tam da bu duygunun dışavurumu: Bir ülkeye, ulusal renklere aidiyet duygusu.” Fransız filozofa göre bu tutkulu duyguların boşalmasının silahla savaşarak değil de, futbol sahasında gerçekleşmesi olumlu bir durum.
Futbolun bu derece sevilmesinin bir diğer nedeni ise uzmanlara göre özünde basit oyun olması. Kuralları basit ve hemen hemen her yerde oynanabilir. Uzmanlar, 90 dakikada bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği bütün duygulara tanık olduğuna dikkat çekiyorlar: Sevinç, öfke, haksızlık, hayal kırıklığı…

“Futbol gerçek hayatta ciddi olan şeyleri yerinden oynatıyor”
Peki sonuç olarak, gerçek hayatta karşılığı olmayan, yapay bir sonuç nasıl oluyor da bu derece yoğun duygular yaşatabiliyor? Antropolog Christian Bromberger, “Aslında hayat da aynı derecede yapay” diyerek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gerçek yaşamdaki başarı da tıpkı futbol maçı gibi beş payandaya sahip: Bir ekiple kolektif dayanışma halinde işlevsel olabilecek kişisel yetenek; biraz şans, bazen biraz da hile ve nihayet hakemlikle lehte bir yargıya varma.
Şans, destek ve haksızlık: Futbol maçı “belki sahada suni olan ama gerçek hayatta var olmaları halinde ciddi sonuçlara yol açabilecek unsurları harekete geçiriyor.”

En medyatik spor
Sonuç itibariyle, futbol az sayıda alanın sahip olabileceği özellikleri aynı anda bünyesinde barındıran bir etkinlik. Ancak son bir unsur olmadan bunların hiçbirinin bir anlamı olmazdı: Yani eşi benzeri bulunmayan bir medya yayını. Filozof Gilles Vervisch, “futbol aynı zamanda hem çok yaygın oynanan hem de son derece medyatik olma gibi özelliklere sahip nadir spor dallarından biri ve bu da önemli bir popülarite sağlıyor” diyor. “Büyük bir futbol karşılaşmasını kazandığınızda, dünyanın geri kalan kısmının bundan söz edeceğini bilirsiniz.”
Futbolun bu etkisini Atlantik’in öte yakasında çok daha yakıcı bir şekilde hissetmek mümkün. Tarihçi ve aynı zamanda “Histoire du football” (Futbolun Tarihi) kitabının yazarı Paul Dietschy sözlerini şöyle sürdürüyor: “Güney Amerika ülkelerindeki çoğu genç için futbol erken yaşlarda çok güçlü bir ulusalcılık fikrinin inşasını sağlayan bir faktör. Yuvarlak top farklı kökenlerden gelen insanların, en azından görünüşte, bir araya gelmelerini sağlayabiliyor. Milli takım ulusun ve tarihinin çatlaklarını temsil ettiği için burada kolektif sevinç ve çalkantılar çok daha güçlü.”