Juico’nun Avrupa başarısı

0
93

Seyrantepe metro durağından yaklaşık 500 metrelik bir yürüyüşten sonra burnunuza nane ve maydanoz kokuları gelmeye başlıyor. O sırada kasadan gelirken yere düşmüş bir iki çilek tanesi ile de karşılaşınca doğru yolda olduğunuzu hemen anlıyorsunuz. İki yıl önce soğuk sıkım (cold press) sebze ve meyve suları ile Türkiye’de yeni bir girişim alanı açan Juico, şimdilerde uluslararası “Ruban d’Honneur” (Onur Kurdelası) unvanı için yarışacak. Juico’nun Seyrantepe’deki ofisinde soğuk sıkım ürünlerinden “yeşil” ve “tatlı sarı”dan aldığımız yudumlar eşliğinde kurucular Sedef Dördüncü ve Deniz Derman ile bir araya geldik. Juico’nun ortaya çıkış sürecini, Avrupa’daki başarısını ve yeni projelerini konuştuk.

Sedef Dördüncü ve Deniz Derman, Juico ile 2015 yılında KOSGEB tarafından binlerce katılımcı arasından “Yılın Kadın Girişimcisi” seçildi. Son olarak 2016 yılında Avrupa’nın en prestijli ödüllerinden biri sayılan “European Business Awards”ın girişimcilik kategorisinde “Türkiye Ulusal Şampiyonları” arasına girdiler. Bu yıl 10.’su düzenlenen “European Business Awards” yarışması için 34 ülkede 30 bini aşkın firma ile iletişim kuruldu. Şimdilerde ise Dördüncü ve Derman, yarışmanın bir sonraki aşaması olan uluslararası “Ruban d’Honneur” unvanını hedefliyor. Juico, öncelikle halk oylama sistemiyle ödül veren “European Business Awards” için başarı hikayesini anlattığı bir tanıtım videosu hazırlayacak. Ardından video 9 Ocak 2017 tarihinden itibaren yarışmanın internet sitesinde yayınlanacak. Dünya genelinde dileyen herkes 9 Ocak-1 Mart 2017 tarihleri arasında “www.businessawardseurope.com” adresinden yarışma için oy kullanabilecek.

Yarışma ve ödül heyecanı içerisinde olan Juico’nun kuruluş macerası ise Sedef Dördüncü’nün 2013 yılında eşyalarını toparlayıp ABD’den İstanbul’a dönüşü ile başlıyor. Dördüncü, Amerika’da yaygın bir konsept olan “Taze sıkılmış meyve-sebze suyu girişimini Türkiye’de yapmak nasıl olur” fikri ile dönüyor. Ortaokul ve lise eğitimini Robert Kolej’de tamamlayan Dördüncü sonrasında endüstri mühendisliği okumaya ABD’ye gidiyor. Mezuniyetten sonra bir sene boyunca New York’ta Ernst & Young’da çalışıyor. O dönemde ofiste geçirdiği uzun saatler ve dışarıda yenen yemeklerden dolayı sağlığı olumsuz etkileniyor. New York University Stern School of Business’ta finans ve girişimcilik üzerine yüksek lisans eğitimi aldığı dönemde ise beslenme şeklini değiştirme kararı alıyor. Barclays’te yatırım bankacılığı yaptığı sırada “juice cleanse”  (taze meyve ve sebze suyu vasıtasıyla arınma) ile tanışıyor.

Deniz Derman ise Sütaş, Dupont gibi büyük firmalarda pazarlama ve satış bölümlerinde çalıştıktan sonra bir reklam ajansında stratejik planlama ve iş geliştirme üzerine görev yapıyor. Derman, ajans hayatının keyifli olduğu kadar stresli ve gecesi gündüzü olmayan zorlayıcı taraflarının da olduğuna değiniyor. Almanya doğumlu Derman, Avusturya Lisesi mezunu ve bütün iş hayatında onu yönlendirecek disiplinini orada edinmiş. Üniversite hayatına ise Türkiye’de başlayıp ABD’de devam etmiş ve American University’de işletme bölümünü bitirmiş. Washington DC’de iki senelik finans sektörü deneyiminden sonra Türkiye’de çalışma hayatına devam etmiş. Derman, profesyonel iş hayatı sonrasında tüm enerjisini kendi markasını yaratmak, geliştirmek ve büyütmek için kullanma kararı almış.

Dördüncü, Türkiye piyasasını iyi tanıdığını düşündüğü Derman’a Juico fikrinden bahsettiği bir e-posta göndermesi üzerine “İşte süper bir fikir!” yanıtını alıyor. Markanın ortaya çıkışından önce Türkiye’de bir işin nasıl kurulabileceği ve girişimcilik konusunda araştırma ve fikir alma sürecine giriyorlar. Türkiye’nin önemli girişimcilerinden ve melek yatırımcılarından biri olan ve iki sene önce vefat eden Ziya Boyacıgiller’den de mentorlük desteği alıyorlar. Juico’ya yönelik çalışmalar ilk olarak Dördüncü’nün mutfağında başlıyor. Önce mutfak tezgahı üzerinde kullanılabilecek büyüklükte bir “cold press” makinesiyle üretim yapan iki ortak, bir ayın sonunda bir arkadaşlarının catering mutfağında devam ediyor. Yedi aylık bir test sürecinden sonra marka, Ocak 2014’te kuruluyor. Derman, “Sedef’in Türkiye’ye bu iş fikriyle dönmesi ve bana ortaklık teklif etmesi benim için bambaşka bir kapı açtı. Bu sayede hayat benim için başka bir yere geçmiş oldu” diyor. Juico’nun müşteri kitlesinde ağırlıklı olarak çalışan ve spor yapan kadın ve erkekler bulunuyor.

Ürünlerin pazarlaması konusunda çok özel bir çalışma içerisinde olmadıklarını belirten Derman, “Ürün ve marka kendi kendini pazarladı ve sattı diyebiliriz. Hemen her kullanıcı fotoğrafını çekip paylaşmak, eşine dostuna tavsiye etmek istedi. Dolayısıyla kulaktan kulağa büyüme bizim için gerçekten gerçekleşti” diyor. Satış kanalına ilk olarak online ortamda başlanıyor. Sonrasında kendi satış noktaları ile devam ediliyor. 2015’te Kanyon’daki ilk dükkanın ardından Maslak Orjin’de ikincisi açılıyor. Ayrıca Bebek Lucca’da, Cihangir Yoga Caddebostan’da, Petra Gayrettepe’de ve Eataly Zorlu Center’da da Juico ürünlerinin satışı bulunuyor. Şu an perakende olarak sadece İstanbul’da yer alıyorlar. Ürünlerin, soğuk zincir ürünleri olması ve ömürlerinin üç gün olması sevkiyat için zor olabiliyor. Şu an İstanbul dışına sevkiyat online olarak www.aradolu.com” aracılığıyla yapılıyor. Yılsonuna kadar bu işi kendileri de yapmak istiyor.

Juico’da şu an on farklı içecek çeşidi mevcut. Bunların içerisinde hem “cold press juice”lar (yeşil, tatlı sarı, kırmızı, pembe, yemyeşil, sarı) hem de “blends” (beyaz, kahveli, energizing green, mor) yer alıyor. İçerisinde nar, mandalina ve havuç olan “narçiçeği” ise kış mevsimi için çıkacak yeni ürünlerden. İçecekler dışında ürün portföyünde “chia pudingi”, “kinoa salatası” ve “granola bar” gibi sağlıklı atıştırmalıklar da var. Juico’da malzemeyi temin ettikleri üreticilerde kontrollü tarım yapan ve hijyen standartlarına uygun olan üreticilere özellikle dikkat ediliyor. Dördüncü, “Biz hammaddeyi etkin ve birkaç aşamalı temizlikten geçiriyoruz. Hammaddenin bize gelirken bile temiz ve belli standartlara uygun olmasına dikkat ediyoruz. Uygun değilse de bu kapıdan girişi yasak” diyor.

Online siparişte 20 bin üyeyi aşan marka, perakende kısmında ise iki şubelerinde günde en az 150 kişiye satış yapıyor. Juico’da günde 2 bin şişeye yakın üretim sağlanıyor. Müşterilerin en çok tercih ettikleri içecek ise “yeşil”. Dördüncü ve Derman’ın favorileri de aynı. Ürünlerde genel olarak elma, zencefil, limon sıkça kullanıyor. Elmayı içecekleri biraz daha tatlandırmak için kullanmayı seviyorlar. 

Şirket, iki seneyi geride bırakmış bir marka için oldukça etkin. Juico, Koruncuk Vakfı ile birlikte “Her çocuk başka renk” isimli renkli bir sosyal sorumluluk projesinde yer aldı. Özge Özpirinçci, Ayşe Kucuroğlu, Tanem Sivar, Zeynep Tosun, Murat Bür ve Metin Hara gibi her biri kendi alanında başarılı altı ünlü isim de projeye şişe tasarımlarıyla destek oldu. Tasarlanan şişeler üç ay boyunca Juico’nun Kanyon şubesinde satışta kaldı. Şişelerden elde edilen gelirin tamamı ise vakfa bağışlandı. Marka en son olarak da Nike ile çalıştı. Derman, “Sporcu ile uyum sağlayan bir marka olduğumuz için Nike’ın bütün etkinliklerinde biz de yer alıyoruz” diyor. Şirket aynı zamanda içerideki üretimin nasıl gerçekleştiğini anlatan kısa videoları sosyal medyadan paylaşarak bir şeffaflık örneği de sergiliyor.
 
Sedef Dördüncü ve Deniz Derman ile…
Hobileriniz nelerdir?
SD: Yoga ve kayak yapmayı seviyorum. Doğa ile ilgili her şey ilgimi çekiyor. Bu sene ilk defa Likya Yolu’nun bir kısmını yürüdüm. Gerçekten müthişmiş. Bir dahaki sene yolu tamamlamak istiyorum.
DD: Seyahat etmeyi ve mümkün olduğunca keşif, macera, yürüyüş gibi bir atraksiyonu olan seyahatleri çok seviyorum. En etkilendiğim gezi “Cinque Terre” oldu. Patikalardan, üzüm bağlarının arasından yürüdük. Müthiş bir deneyimdi. Bu yaz gittiğim Çamlıhemşin’de ise her gün 15-16 km o yayladan bu yaylaya gezdik.
 
Yeni nesil genç girişimcilere neler tavsiye edersiniz?
DD: Eğer inandıkları bir fikir varsa ve onun için doğru zaman olduğunu düşünüyorlarsa cesur olup, çok da beklemeden denemelerini tavsiye ederim. Denemeden önce de çok iyi araştırma yapmaları gerekiyor.
Sektörünüzle ilgili önereceğiniz kaynaklar var mı?
SD: Belgesel olarak, “Fat, Sick and Nearly Dead”, “Hungry for Change”, “Food Matters” ve “Forks over Knives”ı önerebilirim. Kitaplardan ise “The Food Revolution”u tavsiye ederim.