İnşaata Japon desteği

0
81

Kuruluşu 400 yıl öncesine dayanan ve Japonya’nın gelişiminde önemli bir rol oynamış Sumitomo Grup, Türkiye pazarının potansiyelini değerlendirmek ve Türkiye’yi bölgede bir merkez üssüne dönüştürmek planıyla yılın üçüncü çeyreği itibariyle faaliyetlerine başlıyor. Sumitomo, yüzde 90’ı yabancı, yüzde 10’u Türk ortaklık yapısıyla TSM Global tarafından pazarlanacak.
 
Grup içinde yer alan Sumitomo İş Makineleri, 1963 yılında Sumitomo Ağır Sanayi çatısı altında kurulurken, Türkiye’deki satışları ise 1991 yılından beri sürüyor. 120’den fazla ülkede varlığını sürdüren ve ABD, Çin, Endonezya ve Japonya gibi pazarlarda satış, servis ve yedek parça hizmeti veren Sumitomo’nun ürün portföyünde 7 tondan 85 tona kadar paletli ekskavatör ve 6 ile 9 metre olmak üzere iki ayrı modelde asfalt serme makinesi bulunuyor. Üretim hattında kompakt küçük makinelerden, şehir içinde kullanılan yıkım makinelerine, endüstride kullanılan iş makineleri ve ağır hizmet ve madenlerde de kullanılan paletli ekskavatörler yer alıyor. Şirket bu yılın son çeyreğinde ise asfalt serme makinelerini Türkiye’deki müteahhitlerle tanıştırmayı planlıyorlar.
 
Grup, Türkiye’yi Sumitomo İş Makineleri’nin bölge üssü haline getirmeyi planlıyor. Irak, İran, Azerbaycan, Gürcistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan pazarları TSM Global Turkey Sumitomo Construction Machinery tarafından yönetilecek. Bu bölgelerde iş yapan Türk müteahhitlerle de çalışmayı isteyen Sumitomo, Türkiye’de büyük kentlerde olmayı ve dağıtım kanallarını güçlendirmeyi planlıyor.
 
Türkiye iş makineleri talebi konusunda dünyada onuncu konumda. Gelecek on yılda ise ilk beşi zorlaması bekleniyor. Dünyada 2013’te satılan 900 bin adet iş makinesinin 13 bin adedi Türkiye’de satıldı. 120 bin adet satışın yapıldığı Avrupa pazarında Türkiye Almanya, Fransa, ve İngiltere’den sonra dördüncü ülke durumunda.
 
2013 itibariyle Türkiye’de 3 binin üzerinde makinesi çalışan Sumitomo’nun pazar payı yüzde 12. 2023 yılı hedefi yüzde 16 oranına ulaşmak. Sumitomo İş Makinaları Başkan Yardımcısı Ichiro Shimada ile konuştuk.
 
Dünyadaki konumunuzu ve Türkiye için hedefinizi anlatır mısınız?
Sumitomo’nun global pazar payı yüzde 3,5 oranında. Bu payı 2016 yılına kadar yüzde 5’e çıkarmayı amaçlıyoruz. Türkiye’de 2013 yılı ciromuz 120 milyon dolar. Global ciromuz ise 2 milyar doların üzerinde. Global pazar payımızın düşük kalma nedeni Çin. Ekskavatör için Japonya’yı hariç tutarsak bu alanda Çin pazarı yüzde 50’lik bir talep yaratıyor. Yüzde 50’lik talebin çoğunu yerli firmalar alıyor. Yabancı bir marka olarak varlığımızı Çin’de güçlendirmek zor oluyor. Japonya’daki pazar payımız yüzde 12, Amerika’da yüzde 10. Avrupa’da ise yüzde 3-4 civarında.
 
İş makinelerinin “verimlilik” ve “düşük işletme maliyeti” özelliklerinden bahsediliyor. Bunların önemini somut olarak anlatabilir misiniz?
Düşük yakıt tüketimi açısından ekskavatörlerimiz en üst sırada yer alıyor. Yakıt tüketiminin az olması verimlikle bağlantılı. Satıştaki en büyük özelliğimiz, ayrıcalığımız, verimliliğimizin yüksek olması ve yakıt tüketimimizin düşük olması.
 
Japonya’da ekskavatör pazarında beş ana oyuncu var. Biz birinci sıradayız. Beşinci sıradaki şirketle bir kıyaslama yaparsanız, verimlilik ve yakıt tüketimi açısından yüzde 20 fark olduğunu görüyorsunuz. Yedi yıllık bir geliştirme süreci ardından Japonya’da “high great ekskavatör” dediğimiz ürün piyasaya çıktı. Daha fazla verimlilik ve yakıt tüketimi açısından daha fazla tasarruf sağladı. Bu alanda büyüyen ve gelişen ürünlerden biri olacak. 2014 yılının ocak ayı itibariyle bu ürünümüzün satışı Japonya’da başladı. Yeni ürünle ilgili Japonya’daki müşterilerimizin geri bildirimini bekliyoruz. Çünkü ihracat kararı verirsek diğer ülkelerde de memnuniyet ve kalite açısından iyi sonuç almayı bekliyoruz.
 
Türkiye’yi neden bölgesel merkez üssü olarak seçtiniz? Burada hangi risk ve fırsatları görüyorsunuz?
Ortadoğu’ya baktığınızda Türkiye’de siyasi istikrar, nüfusun yüksek olması, yüzölçümünün genişliği ve doğal kaynakların zenginliği önemli etkenler. Bunun dışında Batı ve aslında Japonya’nın da düşünce tarzına benzer düşünce tarzınız var. O sebeple Türklerle işbirliği yapmak kolay oluyor. İran, Irak ve Suriye ile ise bunu yapmak güç. Türkiye’de TSM ile yaptığımız işbirliği aracılığıyla da bir merkez olarak konumlandırarak ana dağıtımları Türkiye’den yapmayı planlıyoruz. Zaten diğer ülkelerle doğrudan çalışmamız da pek kolay olmaz. Tarihsel açıdan da baktığınız zaman Türkiye ve Japonya arasında gerçek bir dostluk olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca Türkiye’de son 10 yılda satılan iş makineleri son 50 yılda satılanların yüzde 60’ına ulaştı. Gelecek 10 yılda da 150 bin adetleri yakalayacağını tahmin ediyoruz.
 
 
Şu an Türkiye’de hızlı bir konut yapımı, kentsel dönüşümle birlikte yıkım faaliyetleri ve Kanal İstanbul, Havalimanı gibi büyük projeler var. Yaptığınız fizibilite çalışmaları hangi alana ya da alanlara ağırlık vereceğinizi gösteriyor?
Büyük projelere odaklanmaya çalışıyoruz. Ekskavatör alanının dışında özellikle üç sektöre odaklanıyoruz. Ormancılık, materyallerin elleçlenmesi ve üçüncüsü de yıkım. Japonya’da bu alanlarda yüzde 25 oranında paya sahibiz. Türkiye’de tünel projeleri ile ilgili ise, müteahhitlere ürünlerimizi sunuyoruz. Ama ne kadar kullanılır, oranı ne olur, şimdilik bilemiyorum. Madencilik sektörü de Türkiye’de çok güçlü. Ama bir düşüş sergilediği için artık, genel inşaat sektörüne daha fazla ağırlık veriyoruz.
 
Türkiye’de yerel üretime geçme planınız var mı? Yerel üretime geçme kararında kritik husus nedir?
Japonya’daki ana fabrikamız dışında Endonezya ve Çin’de fabrikamız var. Hem Brezilya’da hem Kuzey Amerika’da yerel üretim yapmak üzere bazı fizibilite çalışmalarımız oldu. Yılda ekskavatör satışı bin üniteden fazla olursa, döviz kurlarının da durumuna göre, üretime geçilebilir. Çünkü bin üniteden fazla satış, döviz kurunda yaşanabilecek dalgalanmanın da ürünlere yansıtmamanızı sağlar.
 
Bin adet kriteri hangi pazarlar için? Sadece Türkiye mi?
Ortadoğu, Afrika, Türkiye… Çok fazla makine türü var. Yedi tondan 85 tona kadar uzanıyor. Hepsini üretmeniz mümkün değil. Burada hesap yapılırken ana makinelere odaklanmak gerekirse; 20 ile 30 tonluklar arasına odaklanırsak, bunların bin üniteden fazla satıyor olması lazım. Toplam satışların da bunun iki misli civarında olması lazım. Dolayısıyla oldukça iddialı bir hedef.
 
Daha önce Çukurova Ziraat ile bir işbirliğiniz vardı. Türkiye’ye gelmenizde Çukurova ile herhangi bir sorunun payı var mı?
Çukurova ile 1991 yılından beri iş yaptık. Ne şirketle ne de şahsi olarak bir sorunumuz olmadı. Ancak inşaat makineleri sektöründeki stratejiler açısından bir farklılık oluştu. Çünkü bir boşluk olduğunu düşündük ve global oynamak istedik. İşimizi global olarak büyütmek istememizdi neden. Bazı üst düzey temsilcileriyle hâlâ şahsi temaslarımız devam ediyor.
 
Hedef ve planlarınız neler?
Gelecek 10 yılda en çok büyüyecek pazarlardan biri Türkiye ve yakın coğrafyası olacak. Rusya ve Avrupa pazarına giriş çalışmalarımız ise sürüyor.